Risale:1. Şua (Ayet-Hadis Mealleri): Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
("Kategori:Şualar Ayet ve Hadis Mealleri ''Önceki Kısım: On Beşinci Şua Ayet-Hadis Mealleri ← Risale:..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
 
Değişiklik özeti yok
1. satır: 1. satır:
[[Kategori:Şualar Ayet ve Hadis Mealleri]]
[[Kategori:Şualar Ayet ve Hadis Mealleri]]
''Önceki Kısım: [[Risale:15. Şua (Ayet-Hadis Mealleri)|On Beşinci Şua Ayet-Hadis Mealleri]] ← [[Risale:Şualar (Ayet-Hadis Mealleri)|Şualar Ayet-Hadis Mealleri]] → [[Risale:8. Şua (Ayet-Hadis Mealleri)|Sekizinci Şua Ayet-Hadis Mealleri]]: Sonraki Kısım''
''Önceki Kısım: [[Risale:15. Şua (Ayet-Hadis Mealleri)|On Beşinci Şua Ayet-Hadis Mealleri]] ← [[Risale:Şualar (Ayet-Hadis Mealleri)|Şualar Ayet-Hadis Mealleri]] → [[Risale:8. Şua (Ayet-Hadis Mealleri)|Sekizinci Şua Ayet-Hadis Mealleri]]: Sonraki Kısım''
Birinci Şua
1936'da Eskişehir Hapsinde telif edilmiş ve 1938'de Kastamonu'da tebyiz edilmiştir.
<div id="">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
<div id="">{{Arabi|وَ بِهِ نَسْتَع۪ينُ}}
Ve Ondan yardım diliyoruz. Ve Ondan yardım diliyoruz.
<div id="">{{Arabi|اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ مَثَلُ نُورِه۪ كَمِشْكَاةٍ ف۪يهَا مِصْبَاحٌ اَلْمِصْبَاحُ ف۪ى زُجَاجَةٍ اَلزُّجَاجَةُ كَاَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّىٌّ يُوقَدُ مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ زَيْتُونَةٍ لَا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُض۪ٓيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ عَلٰى نُورٍ يَهْدِى اللّٰهُ لِنُورِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَضْرِبُ اللّٰهُ الْاَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ}}
Allah göklerin ve yerin nûrudur. Onun nûrunun misâli, bir lâmba yuvası gibidir ki, onda bir kandil vardır. Kandil de cam fânus içindedir. Cam fânus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza benzer ki, ne doğuya, ne de batıya âit olmayan mübârek bir ağacın yakıtından tutuşturulur. Onun yakıtı, kendisine ateş dokunmasa bile ışık verecek kàbiliyettedir. O nûr üstüne nûrdur. Allah dilediğini nûruna kavuşturur. İnsanlara Allah böyle misaller verir. Çünkü Allah herşeyi hakkıyla bilendir.
(Nûr Sûresi, 24:35)
<div id="">{{Arabi|مَثَلُ نُورِه۪ كَمِشْكٰوةٍ ف۪يهَا مِصْبَاحٌ}}
Onun nûrunun misâli, bir lâmba yuvası gibidir ki, onda bir kandil vardır.
<div id="">{{Arabi|مِشْكٰوةٍ ف۪يهَا مِصْبَاحٌ}}
... bir lâmba yuvası gibidir ki, onda bir kandil vardır.
(Nûr Sûresi, 24:35.)
<div id="">{{Arabi|اَلزُّجَاجَةُ كَاَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّىٌّ يُوقَدُ}}
Cam fânus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza benzer...
<div id="">{{Arabi|اَقِدْ كَوْكَب۪ى بِالْاِسْمِ نُورًا}}
Yâ Rab! Nur isminle ve cemâlinle parlat yıldızımı.
<div id="">{{Arabi|مِنْ شَجَرَةٍ}}
Bir ağaçtan.
(Nûr Sûresi, 24:35.)
<div id="">{{Arabi|مِنْ فُرْقَانٍ حَك۪يمٍ}}
Hak ile bâtılı ayıran hikmet dolu Kur'ân'dan...
<div id="">{{Arabi|نُورٌ عَلٰى نُورٍ يَهْدِى اللّٰهُ لِنُورِه۪}}
O nûr üstüne nûrdur. Allah dilediğini nûruna kavuşturur.
<div id="">{{Arabi|مَنْ يَشَٓاءُ}}
Dilediği kimse.
(Nûr Sûresi, 24:35.
<div id="">{{Arabi|يَشَٓاءُ}}
Dilediği.
<div id="">{{Arabi|كَمِشْكٰوةٍ ف۪يهَا مِصْبَاحٌ اَلْمِصْبَاحُ ف۪ى زُجَاجَةٍ}}
Bir lamba yuvası gibi. Onda bir kandil vardır. Kandil de cam fânus içindedir.
<div id="">{{Arabi|كَمِشْكٰوةٍ}}
Bir lamba yuvası gibi.
<div id="">{{Arabi|ف۪ى زُجَاجَةٍ}}
Cam fanus içinde.
<div id="">{{Arabi|اَلْمِصْبَاحُ ف۪ى زُجَاجَةٍ اَلزُّجَاجَةُ كَاَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّىٌّ}}
Kandil de cam fânus içindedir. Cam fânus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza benzer...
<div id="">{{Arabi|مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ}}
Bir mübarek ağaçtan.
<div id="">{{Arabi|شَجَرَةٍ}}
Bir ağaç..
<div id="">{{Arabi|زَيْتُونَةٍ لَا شَرْقِيَّةٍ وَ لَا غَرْبِيَّةٍ}}
Ne doğuya, ne de batıya ait olmayan yakıt.
(zeytin ağacından)
"Nasıl ki elektriğin kıymettar metâı, ne şarktan, ne de garptan celb edilmiş bir mal değildir. Belki yukarıda, cevv-i havada rahmet hazinesinden, semâvât tarafından iniyor. Her yerin malıdır. Başka yerden aramaya lüzum yoktur"
<div id="">{{Arabi|يَكَادُ زَيْتُهَا يُض۪ٓيءُ وَ لَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ}}
Onun yakıtı, kendisine ateş dokunmasa bile ışık, nur verecek kabiliyettedir.
"On üçüncü ve on dördüncü asırda semâvî lâmbalar ateşsiz yanarlar, ateş dokunmadan parlarlar. Onun zamanı yakındır."
<div id="">{{Arabi|يَكَادُ زَيْتُهَا يُض۪ٓيءُ}}
Onun yakıtı ışık verecek kàbiliyettedir...
<div id="">{{Arabi|وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ}}
Kendisine ateş dokunmasa bile.
<div id="">{{Arabi|يَكَادُ}}
Neredeyse, hemen hemen.
<div id="">{{Arabi|فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ}}
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.
(Hûd Sûresi, 11:112)
<div id="">{{Arabi|شَيَّبَتْن۪ى سُورَةُ هُودٍ}}
Hûd Sûresi Beni ihtiyarlattı.
(Tirmizî, 56. Sûrenin tefsiri; el-Hâkim, el-Müstedrek, 2:343)
<div id="">{{Arabi|اِسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ}}
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.
(Şûrâ Sûresi, 42:15)
<div id="">{{Arabi|فَمِنْهُمْ شَقِىٌّ وَ سَع۪يدٌ}}
O gün insanlardan şakîler ve saidler vardır.
(Hûd Sûresi, 11:105)
<div id="">{{Arabi|وَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ}}
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.
(Şûrâ Sûresi, 42:15)
<div id="">{{Arabi|وَالَّذ۪ينَ جَاهَدُوا ف۪ينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا}}
Bizim uğrumuzda cihad edenlere Biz yollarımızı gösteririz.
(Ankebût Sûresi, 29:69)
<div id="">{{Arabi|اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰى}}
Şüphesiz ki insan azgınlaşır.
(Alâk Sûresi, 96:6)
<div id="">{{Arabi|وَالَّذ۪ينَ جَاهَدُوا ف۪ينَا}}
Bizim uğrumuzda cihad edenlere.
(Ankebût Sûresi, 29:69)
<div id="">{{Arabi|لَنَهْدِيَنَّهُمْ}}
Muhakkak ki Biz onlara hidayet ederiz, dosdoğru yolumuzu gösteririz.
(Ankebût Sûresi, 29:69)
<div id="">{{Arabi|اٰتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَان۪ى}}
And olsun ki Biz sana, Seb'a Mesânî'yi, her zaman tekrarlanan yedi âyeti, Fatiha Sûresini verdik.
(Hicr Sûresi, 15:87)
<div id="">{{Arabi|سَبْعًا مِنَ الْمَثَان۪ى}}
Seb'a Mesânî'yi
(Fatiha Sûresini verdik.)
<div id="">{{Arabi|اٰتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَان۪ى}}
And olsun ki Biz sana, Seb'a Mesânî'yi
(Fatiha Sûresini) verdik.
(Hicr Sûresi, 15:87)
<div id="">{{Arabi|اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْش۪ى بِه۪ فِى النَّاسِ}}
Ölü iken îmân ile diriltip nûra kavuşturduğumuz ve halk içinde o nûr ile doğru yolda yürüyen kimse gibi olur mu?...
(En'âm Sûresi, 6:122)
<div id="">{{Arabi|مَيْتًا}}
Ölü iken..
"Saidü'n-Nursî dahi meyyit hükmünde idi. Risaletü'n-Nur ile ihyâ edildi, onunla hayat buldu."
<div id="">{{Arabi|اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا}}
Ölü iken îmân ile diriltip nûra kavuşturduğumuz kimse gibi olur mu?...
(En'âm Sûresi, 6:122)
<div id="">{{Arabi|فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْش۪ى بِه۪ فِى النَّاسِ}}
Diriltip nûra kavuşturduğumuz ve halk içinde o nûr ile doğru yolda yürüyen kimse...
(En'âm Sûresi, 6:122)
<div id="">{{Arabi|اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا}}
Ölü iken... gibi olur mu?
<div id="">{{Arabi|اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْش۪ى بِه۪ فِى النَّاسِ كَمَنْ مَثَلُهُ فِى الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَا}}
Ölü iken îmân ile diriltip nûra kavuşturduğumuz ve halk içinde o nûr ile doğru yolda yürüyen kimse, inkâr karanlıkları içinde kalıp da ondan hiçbir zaman çıkmayacak olan kimse gibi olur mu?
(En'âm Sûresi, 6:122)
<div id="">{{Arabi|مَيْتًا}}
Bir ölü..
<div id="">{{Arabi|مَيِّتْ}}
Ölü.
<div id="">{{Arabi|كَمَنْ مَثَلُهُ فِى الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَا}}
İnkâr karanlıkları içinde kalan kimse gibi...
(En'âm Sûresi, 6:122)
<div id="">{{Arabi|اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا}}
Ölü olan kimse.. gibi olur mu?
<div id="">{{Arabi|فَاَمَّا الَّذ۪ينَ شَقُوا}}
Şakîlere gelince...
(Hûd Sûresi, 11:106)
<div id="">{{Arabi|وَاَمَّا الَّذ۪ينَ سُعِدُوا فَفِى الْجَنَّةِ}}
Saidlere gelince, onlar da Cennette kalacaklardır.
(Hûd Sûresi, 11:108)
<div id="">{{Arabi|فَاَمَّا الَّذ۪ينَ شَقُوا فَفِى النَّارِ لَهُمْ ف۪يهَا زَف۪يرٌ وَ شَه۪يقٌ}}
Bedbaht, şakî olanlara gelince, onlar ateştedirler, orada onların
(güçlükle ve fecî bir sesle) nefes alıp vermeleri vardır.
(Hûd Sûresi, 11:106)
<div id="">{{Arabi|يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ}}
Allah'ın nûrunu üflemekle söndürmek isterler.
(Tevbe Sûresi, 9:32)
<div id="">{{Arabi|فَاَمَّا الَّذ۪ينَ شَقُوا}}
Şakîlere gelince...
(Hûd Sûresi, 11:106)
<div id="">{{Arabi|لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ}}
Gaybı hakkıyla ancak Allah bilir.
<div id="">{{Arabi|فَفِى النَّارِ لَهُمْ ف۪يهَا زَف۪يرٌ وَ شَه۪يقٌ}}
Cehennem ateşinde güçlükle ve fecî bir sesle nefes alıp verirler.
(Hûd Sûresi, 11:106)
<div id="">{{Arabi|فَفِى النَّارِ}}
Cehennem ateşinde..
<div id="">{{Arabi|وَ السَّمَٓاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِ}}
Yemin olsun burçlarla dolu gökyüzüne.
(Burûc Sûresi, 85:1)
<div id="">{{Arabi|اِنَّ الَّذ۪ينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَر۪يقِ}}
Mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara eziyet ve işkence eden, sonra tevbe de etmemiş olan kimseler için Cehennem azâbıyla beraber bir başka yangın azâbı daha vardır.
(Burûc Sûresi, 85:10)
<div id="">{{Arabi|اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا}}
Ölü iken gibi... olur mu?..
<div id="">{{Arabi|وَ يَجْعَلْ لَكُمْ نُورًا تَمْشُونَ بِه۪}}
("Karanlıklar içinde) size bir nur ihsan edeceğim ki o nur ile doğru yolu bulup onda gidesiniz."
(Hadid Sûresi, 57:28)
<div id="">{{Arabi|وَ يُحِقُّ اللّٰهُ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِه۪}}
Allah, delil ve mu'cizeleriyle hakkı ortaya çıkarır.
(Yûnus Sûresi, 10:82)
<div id="">{{Arabi|بِكَلِمَاتِهِ}}
Kelimeleriyle, delil ve mu'cizeleriyle...
<div id="">{{Arabi|قُلْ اِنَّن۪ى هَدٰين۪ى رَبّ۪ٓى اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ}}
De ki: Elbette Rabbim beni dos doğru bir yola eriştirdi.
(En'âm Sûresi, 6:161)
<div id="">{{Arabi|صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ}}
Dos doğru bir yol...
(En'âm Sûresi, 6:161)
<div id="">{{Arabi|صِرَاطٍ}}
Bir yol...
<div id="">{{Arabi|هَدٰين۪ى رَبّ۪ٓى اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ}}
Elbette Rabbim beni dos doğru bir yola eriştirdi.
(En'âm Sûresi, 6:161)
<div id="">{{Arabi|فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى}}
("Allah'a iman eden,) hiç kopmayacak bir zincir-i nuranîye yapışır, temessük eder."
(Bakara Sûresi, 2:256; Lokman Sûresi, 31:22)
<div id="">{{Arabi|بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى}}
Hiç kopmayacak bir zincir-i nuranî.
(Bakara Sûresi, 2:256; Lokman Sûresi, 31:22.)
<div id="">{{Arabi|يُؤْتِى الْحِكْمَةَ مَنْ يَشَٓاءُ}}
Allah hikmeti dilediğine verir
(de ona hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak gösterir.)
(Bakara Sûresi, 2:269)
<div id="">{{Arabi|وَ يُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَ الْحِكْمَةَ وَ يُزَكّ۪يهِمْ}}
Onlara kitabı öğretecek, hikmeti
(kâinatın yaratılış sırlarını ve gayesini) bildirecek ve onları inkâr ve isyan kirlerinden temizleyecek...
(Bakara Sûresi, 2:129)
<div id="">{{Arabi|وَ يُزَكّ۪يكُمْ وَ يُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَ الْحِكْمَةَ}}
Sizi inkâr ve günah kirlerinden temizler, size Kur'an'ı, kâinatın gayesini ve sırlarını öğretir.
(Bakara Sûresi, 2:151)
<div id="">{{Arabi|اٰلِيَه}}
Alet ilimleri: Felsefe, mantık, psikoloji, matematik vs..
<div id="">{{Arabi|وَمَا يَعْلَمُ تَاْو۪يلَهُٓ اِلَّا اللّٰهُ وَالرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ}}
Halbuki o âyetlerin tefsirini Allah'tan ve Allah'ın kendilerine ilimde derinlik ve istikamet ihsan ettiği kimselerden başkası bilemez.
(Âl-i İmrân Sûresi, 3:7)
<div id="">{{Arabi|لٰكِنِ الرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ مِنْهُمْ}}
Fakat onlardan ilimde derinlik ve istikamet sahibi olanlar...
(Nisâ Sûresi, 4:162)
<div id="">{{Arabi|اِلَّا اللّٰهُ}}
Allah'tan başka.
<div id="">{{Arabi|اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰى}}
Şüphesiz ki insan azgınlaşır.
(Alâk Sûresi, 96:6)
<div id="">{{Arabi|اِلَّا اللّٰهُ}}
Allah'tan başka.
<div id="">{{Arabi|اَلرَّاسِخُونَ}}
Derinlik sahibi olanlar...
<div id="">{{Arabi|اَلرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ مِنْهُمْ}}
Onlarda ilimde derinlik ve istikamet sahibi olanlar.
<div id="">{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَاَنْزَلْنَٓا اِلَيْكُمْ نُورًا مُب۪ينًا}}
Ey insanlar! Size, Rabbinizden ap açık bir delil olan bir peygamber geldi ve size, dünyanızı ve âhiretinizi aydınlatıcı ap açık bir nûr olarak Kur'ân'ı indirdik.
(Nisâ Sûresi, 4:174)
<div id="">{{Arabi|مُبِينًا}}
Apaçık.
<div id="">{{Arabi|قَدْ جَٓاءَكُمْ}}
Muhakkak size geldi.
<div id="">{{Arabi|بُرْهَانٌ}}
Apaçık bir delil.
<div id="">{{Arabi|نُورًا}}
Apaçık bir nur.
<div id="">{{Arabi|قَدْ جَٓاءَكُمْ بُرْهَانٌ}}
Muhakkak size, ap açık bir delil olan bir peygamber geldi...
(Nisâ Sûresi, 4:174)
<div id="">{{Arabi|اَنْزَلْنَا اِلَيْكُمْ نُورًا مُب۪ينًا}}
Size, ap açık bir nûr olarak Kur'ân'ı indirdik.
(Nisâ Sûresi, 4:174)
<div id="">{{Arabi|لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا هُدًى وَ شِفَٓاءٌ}}
O, îmân edenler için bir hidâyet rehberi ve bir şifâdır.
(Fussilet Sûresi, 41:44)
<div id="">{{Arabi|فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ}}
Ey Peygamber, eğer insanlar senden yüz çevirirse, sen, de ki: 'Allah bana yeter. Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim.
(Tevbe Sûresi, 9:129)
<div id="">{{Arabi|فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ}}
De ki: 'Allah bana yeter. Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim.
<div id="">{{Arabi|حَسْبِىَ اللّٰهُ}}
Allah bana yeter.
<div id="">{{Arabi|اِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْغَالِبُونَ}}
Şüphesiz Allah'a tâbi olan topluluk gerçek galiplerin tâ kendisidir.
(Mâide Sûresi, 5:56)
<div id="">{{Arabi|وَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعٰى بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَ بِاَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَ اغْفِرْلَنَا}}
O gün onların nûru önlerinden ve sağlarından koşarak Cennete yol gösterirken, onlar da 'Ey Rabbimiz,' derler. 'Nûrumuzu tamamla ve bizi bağışla.
(Tahrîm Sûresi, 66:8)
<div id="">{{Arabi|يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا}}
'Ey Rabbimiz,' derler. 'Nûrumuzu tamamla...
(Tahrîm Sûresi, 66:8)
<div id="">{{Arabi|وَاغْفِرْلَنَا}}
Bizi bağışla.
<div id="">{{Arabi|وَ نُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْاٰنِ مَا هُوَ شِفَٓاءٌ وَ رَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَ}}
Biz Kur'ân'dan mü'minler için bir şifâ ve rahmet olan şeyi indiriyoruz.
(İsrâ Sûresi, 17:82)
<div id="">{{Arabi|مَا هُوَ شِفَٓاءٌ وَ رَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَ}}
Mü'minler için bir şifâ ve rahmet olan şey...
<div id="">{{Arabi|وَ هَدٰيهُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ}}
Allah da onu dos doğru bir yola iletti.
(Nahl Sûresi, 16:121)
<div id="">{{Arabi|قُلْ اِنَّن۪ى هَدٰين۪ى رَبّ۪ى اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ}}
De ki: Elbette Rabbim beni dos doğru bir yola eriştirdi.
(En'âm Sûresi, 6:161)
<div id="">{{Arabi|صِرَاطٍ}}
(Dos doğru) bir yol.
<div id="">{{Arabi|اَلنُّورِ}}
Nûr.
<div id="">{{Arabi|هَدٰين۪ى رَبّ۪ٓى اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ}}
Rabbim beni dos doğru bir yola eriştirdi.
(En'âm Sûresi, 6:161)
<div id="">{{Arabi|فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ}}
Onlardan yüz çevir.
(En'âm Sûresi, 6:68)
<div id="">{{Arabi|هَدٰين۪ى رَبّ۪ٓى اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ}}
Rabbim beni dos doğru bir yola eriştirdi.
(En'âm Sûresi, 6:161)
<div id="">{{Arabi|اِنَّ رَبّ۪ى عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ}}
Şüphesiz ki benim Rabbim hak ve adâlet üzeredir.
(Hûd Sûresi, 11:56)
<div id="">{{Arabi|تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ}}
Bu yüce kitabın âyetleridir.
(Yûnus Sûresi, 10:1; Yûsuf Sûresi, 12:1; Hicr Sûresi, 15:1; Ra'd Sûresi, 13:1; Şuara Sûresi, 26:2; Kasas Sûresi, 28:2; Lokman Sûresi, 31:2)
<div id="">{{Arabi|طٰسٓ تِلْكَ اٰيَاتُ الْقُرْاٰنِ}}
Tâ sîn. Bu, yüce Kur'an'ın âyetleridir.
(Neml Sûresi, 27:1)
<div id="">{{Arabi|تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ}}
Bu yüce kitabın âyetleridir.
(Yûnus Sûresi, 10:1; Yûsuf Sûresi, 12:1; Hicr Sûresi, 15:1; Ra'd Sûresi, 13:1; Şuara Sûresi, 26:2; Kasas Sûresi, 28:2; Lokman Sûresi, 31:2)
<div id="">{{Arabi|تِلْكَ}}
İşte bu..
<div id="">{{Arabi|صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ}}
Dos doğru bir yol...
(En'âm Sûresi, 6:161)
<div id="">{{Arabi|عَسٰى رَبُّنَٓا اَنْ يُبْدِلَنَا خَيْرًا}}
Umulur ki Rabbimiz bize bundan daha hayırlısını verir.
(Kalem Sûresi, 68:32)
<div id="">{{Arabi|تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ}}
Bu Kur'an, kudreti herşeye galip olan ve hikmeti herşeyi kuşatan Allah tarafindan indirilmiştir.
(Zümer Sûresi, 39:1)
<div id="">{{Arabi|شُجُونٍ وَ غُصُونٍ}}
Her bir âyetin mânâ mertebeleri vardır; zâhirî
(açık), bâtınî
(açık ve görünür mânâsının içindeki, ehlinin anlayabileceği mânâ), haddi
(kapsamı) ve muttala'ı
(anlam çerçevesi) vardır. Bu dört mânâ tabakasından herbirinin de fürûatı
(detayları), işaretleri, dalları ve ayrıntıları vardır.
(bk. Ebu Yâ'lâ, el-Müsned 9:287; et-Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat 1:236)
<div id="">{{Arabi|تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ}}
Bu Kur'ân, indirilmiştir.
(Zümer Sûresi, 39:1)
<div id="">{{Arabi|الٓمٓ ٭ كٓهٰيٰعٓصٓ}}
"Surelerin başlarındaki huruf-u mukattaa İlahî bir şifredir. Hâs abdine, onlarla bazı işaret-i gaybiye veriyor. O şifrenin miftahı, o Abd-i Hâstadır, hem Onun veresesindedir." Mektubat
(390)
<div id="">{{Arabi|تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ}}
Bu Kur'an, kudreti herşeye galip olan ve hikmeti herşeyi kuşatan Allah tarafindan indirilmiştir.
(Zümer Sûresi, 39:1)
<div id="">{{Arabi|تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ}}
Bu Kur'ân, indirilmiştir.
(Zümer Sûresi, 39:1)
<div id="">{{Arabi|حٰمٓ}}
"Surelerin başlarındaki huruf-u mukattaa İlahî bir şifredir. Hâs abdine, onlarla bazı işaret-i gaybiye veriyor. O şifrenin miftahı, o Abd-i Hâstadır, hem Onun veresesindedir." Mektubat
(390)
<div id="">{{Arabi|تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْعَل۪يمِ}}
Bu Kur'an, kudreti herşeye galip olan ve hikmeti herşeyi kuşatan Allah tarafindan indirilmiştir.
(Zümer Sûresi, 39:1)
<div id="">{{Arabi|حٰمٓ ٭ تَنْز۪يلٌ مِنَ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}
Hâ mîm. Bu kitap, Rahmân ve Rahîm olan Allah tarafından indirilmiştir.
(Fussilet Sûresi, 41:1-2)
<div id="">{{Arabi|تَنْز۪يلٌ}}
Bir indirme'dir.
<div id="">{{Arabi|حٰمٓ ٭ تَنْز۪يلٌ مِنَ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}
Hâ mîm. Bu kitap, Rahmân ve Rahîm olan Allah tarafından indirilmiştir.
(Fussilet Sûresi, 41:1-2)
<div id="">{{Arabi|حٰمٓ , حَام۪يمْ}}
"Surelerin başlarındaki huruf-u mukattaa İlahî bir şifredir. Hâs abdine, onlarla bazı işaret-i gaybiye veriyor. O şifrenin miftahı, o Abd-i Hâstadır, hem Onun veresesindedir." Mektubat
(390)
<div id="">{{Arabi|فَمِنْهُمْ شَقِىٌّ وَ سَع۪يدٌ}}
O gün insanlardan şakîler ve saidler vardır.
(Hûd Sûresi, 11:105)
<div id="">{{Arabi|وَاَمَّا الَّذ۪ينَ سُعِدُوا فَفِى الْجَنَّةِ}}
Saidlere gelince, onlar da Cennette kalacaklardır.
(Hûd Sûresi, 11:108)
<div id="">{{Arabi|اَلْجَنَّةِ}}
Cennet.
<div id="">{{Arabi|وَاَمَّا الَّذ۪ينَ سُعِدُوا}}
Saidlere gelince...
<div id="">{{Arabi|سُعِدُوا}}
Mesut kılınanlar..
<div id="">{{Arabi|فَمِنْهُمْ شَقِىٌّ وَ سَع۪يدٌ}}
O gün insanlardan şakîler ve saidler vardır.
(Hûd Sûresi, 11:105)
<div id="">{{Arabi|سَع۪يدٌ}}
Said, mutlu kimse..
<div id="">{{Arabi|فَفِى الْجَنَّةِ}}
Cennette kalacaklardır.
(Hûd Sûresi 11:108)
<div id="">{{Arabi|خَالِد۪ينَ}}
Ebedî olarak kalıcıdırlar.
(Hûd Sûresi 11:108.)
<div id="">{{Arabi|وَاَمَّا الَّذ۪ينَ سُعِدُوا}}
Saidlere gelince...
(Hûd Sûresi, 11:108)
<div id="">{{Arabi|فَفِى الْجَنَّةِ خَالِد۪ينَ}}
Ebedî olarak Cennette kalacaklardır.
(Hûd Sûresi, 11:108)
<div id="">{{Arabi|يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ}}
Onlar Allah'ın nûrunu ağızlarıyla
(söndürmek isterler.) Fakat Allah nûrunu tamamlayacaktır -kâfirler hoşlanmasa da...
(Saf Sûresi, 61:8)
<div id="">{{Arabi|نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪}}
Onlar Allah'ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Fakat Allah nûrunu tamamlayacaktır...
(Saf Sûresi, 61:8)
<div id="">{{Arabi|تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ}}
Bu yüce kitabın âyetleridir.
(Hicr Sûresi, 15:1; Ra'd Sûresi, 13:1; Yûsuf Sûresi, 12:1)
<div id="">{{Arabi|طٰسٓ تِلْكَ اٰيَاتُ الْقُرْاٰنِ}}
Tâ sin. Bunlar yüce Kur'ân'ın âyetleridir.
(Neml Sûresi, 27:1)
<div id="">{{Arabi|هَدٰين۪ى رَبّ۪ٓى اِلٰى صِرَاطٍٍ مُسْتَق۪يمٍ}}
Rabbim beni dosdoğru bir yola eriştirdi.
(En'âm Sûresi, 6:161)
<div id="">{{Arabi|اِنَّ رَبّ۪ى عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ}}
Şüphesiz ki benim Rabbim hak ve adâlet üzeredir.
(Hûd Sûresi, 11:56)
<div id="">{{Arabi|فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ}}
Onlardan yüz çevir.
(En'âm Sûresi, 6:68)
<div id="">{{Arabi|نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪}}
Allah'ın nûrunu ağızlarıyla
(söndürmek istiyorlar.) Yemin olsun ki, Allah nûrunu tamamlayacaktır.
<div id="">{{Arabi|يُر۪يدُونَ اَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللّٰهِ ِباَفْوَاهِهِمْ وَيَاْبَى اللّٰهُ اِلَّٓا اَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ}}
Allah'ın nûrunu ağızlarıyla üflemekle söndürmek isterler. Allah nûrunu tamamlamaktan başka birşeye râzı olmaz -kâfirler istemese de..
(Tevbe Sûresi, 9:32)
<div id="">{{Arabi|نُورَ اللّٰهِ ِباَفْوَاهِهِمْ وَيَاْبَى اللّٰهُ اِلَّٓا اَنْ يُتِمَّ نُورَهُ}}
Allah'ın nûrunu üflemekle
(söndürmek isterler.) Allah ise nûrunu tamamlamaktan başka birşeye râzı olmaz...
(Tevbe Sûresi, 9:32)
<div id="">{{Arabi|اَلْقَطْرَةُ تَدُلُّ عَلَى الْبَحْرِ}}
Damla denize delâlet eder.
<div id="">{{Arabi|الٓرٰ كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ اِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ بِاِذْنِ رَبِّهِمْ اِلٰى صِرَاطِ الْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِ}}
Elif lâm râ. Bu bir kitap ki, insanları Rablerinin izniyle zulümattan çıkarman; kudreti herşeye galip olan ve her türlü hamde lâyık Allah'ın yoluna kavuşturman için onu sana indirdik.
(İbrahim Sûresi, 14:1)
<div id="">{{Arabi|اِلَى النُّورِ بِاِذْنِ رَبِّهِمْ}}
İnsanları Rablerinin izniyle
(inkâr karanlıklarından) îman nûruna...
<div id="">{{Arabi|اِلٰى صِرَاطِ الْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِ}}
Kudreti herşeye galip olan ve her türlü hamde lâyık olan Allah'ın yoluna...
<div id="">{{Arabi|اَلْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِ}}
Kudreti herşeye galip olan ve her türlü hamde lâyık olan Allah'ın...
<div id="">{{Arabi|مِنَ الظُّلُمَاتِ}}
İnkâr karanlıklarından.
(İbrahim Sûresi, 14:1)
<div id="">{{Arabi|اَلْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِ}}
Kudreti herşeye galip olan ve her türlü hamde lâyık olan Allah'ın...
<div id="">{{Arabi|مِنَ الظُّلُمَاتِ}}
İnkâr karanlıklarından.
(İbrahim Sûresi, 14:1)
<div id="">{{Arabi|لِتُخْرِجَ النَّاسَ}}
İnsanları çıkarman.
(İbrahim Sûresi, 14:1)
<div id="">{{Arabi|الٓرٰ كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ اِلَيْكَ}}
Elif lâm râ. Bu bir kitap ki, onu Sana indirdik...
(İbrahim Sûresi, 14:1)
<div id="">{{Arabi|اِلَيْكَ}}
Sana
<div id="">{{Arabi|الٓرٰ كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ}}
Elif lâm râ. Bu bir kitap ki, onu indirdik...
(İbrahim Sûresi, 14:1)
<div id="">{{Arabi|اَنْزَلْنَاهُ}}
Onu
(Kur'an'ı) indirdik
<div id="">{{Arabi|سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ}}
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın.
(Bakara Sûresi, 2:32)
<div id="">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
<div id="">{{Arabi|الٓرٰ كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ اِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ بِاِذْنِ رَبِّهِمْ}}
Elif lâm râ. Bu bir kitap ki, insanları Rablerinin izniyle zulümattan
(karanlıklardan) nura çıkarman için onu sana indirdik.
(İbrahim Sûresi, 14:1)
<div id="">{{Arabi|اِلَى النُّورِ بِاِذْنِ رَبِّهِمْ}}
İnsanları Rablerinin izniyle
(inkâr karanlıklarından) îman nûruna...
<div id="">{{Arabi|الَّذ۪ينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا اُولٰٓئِكَ ف۪ى ضَلَالٍ بَع۪يدٍ}}
Onlar dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler, halkı Allah yolundan alıkoyarlar ve doğru yolu eğri göstermeye çalışırlar. Öyleleri, haktan pek uzak bir sapıklık içindedirler.
(İbrahim Sûresi, 14:3)
<div id="">{{Arabi|وَ يَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ}}
Halkı Allah yolundan alıkoyarlar..
<div id="">{{Arabi|وَ يَبْغُونَهَا عِوَجًا}}
Doğru yolu eğri göstermeye çalışırlar..
<div id="">{{Arabi|الَّذ۪ينَ يَسْتَحِبُّونَ}}
Onlar dünya hayatını seve seve...
<div id="">{{Arabi|وَ يَبْغُونَهَا عِوَجًا}}
Doğru yolu eğri göstermeye çalışırlar..
<div id="">{{Arabi|بِاَيَّامِ اللّٰهِ}}
Allah'ın geçmişteki azap günleri
(İbrahim Sûresi, 14:5)
<div id="">{{Arabi|وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ اِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِه۪ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ}}
Hak dini onlara açıklasın diye, her peygamberi Biz ancak kendi kavminin lisanıyla gönderdik.
(İbrahim Sûresi, 14:4)
<div id="">{{Arabi|رَسُولٍ}}
Her peygamberi..
<div id="">{{Arabi|اَنْ اَخْرِجْ قَوْمَكَ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَذَكِّرْهُمْ بِاَيَّامِ اللّٰهِ}}
Kavmini karanlıklardan nûra çıkar ve Allah'ın geçmişteki azap günlerini onlara hatırlat.
(İbrahim Sûresi, 14:5)
<div id="">{{Arabi|اِلَى النُّورِ وَذَكِّرْهُمْ بِاَيَّامِ اللّٰهِ}}
Allah'ın geçmişteki azap günlerini onlara hatırlat.





13.43, 5 Mayıs 2021 tarihindeki hâli

Önceki Kısım: On Beşinci Şua Ayet-Hadis MealleriŞualar Ayet-Hadis MealleriSekizinci Şua Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım

Birinci Şua

1936'da Eskişehir Hapsinde telif edilmiş ve 1938'de Kastamonu'da tebyiz edilmiştir.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

وَ بِهِ نَسْتَع۪ينُ

Ve Ondan yardım diliyoruz. Ve Ondan yardım diliyoruz.

اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ مَثَلُ نُورِه۪ كَمِشْكَاةٍ ف۪يهَا مِصْبَاحٌ اَلْمِصْبَاحُ ف۪ى زُجَاجَةٍ اَلزُّجَاجَةُ كَاَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّىٌّ يُوقَدُ مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ زَيْتُونَةٍ لَا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُض۪ٓيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ عَلٰى نُورٍ يَهْدِى اللّٰهُ لِنُورِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَضْرِبُ اللّٰهُ الْاَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ

Allah göklerin ve yerin nûrudur. Onun nûrunun misâli, bir lâmba yuvası gibidir ki, onda bir kandil vardır. Kandil de cam fânus içindedir. Cam fânus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza benzer ki, ne doğuya, ne de batıya âit olmayan mübârek bir ağacın yakıtından tutuşturulur. Onun yakıtı, kendisine ateş dokunmasa bile ışık verecek kàbiliyettedir. O nûr üstüne nûrdur. Allah dilediğini nûruna kavuşturur. İnsanlara Allah böyle misaller verir. Çünkü Allah herşeyi hakkıyla bilendir.

(Nûr Sûresi, 24:35)

مَثَلُ نُورِه۪ كَمِشْكٰوةٍ ف۪يهَا مِصْبَاحٌ

Onun nûrunun misâli, bir lâmba yuvası gibidir ki, onda bir kandil vardır.

مِشْكٰوةٍ ف۪يهَا مِصْبَاحٌ

... bir lâmba yuvası gibidir ki, onda bir kandil vardır.

(Nûr Sûresi, 24:35.)

اَلزُّجَاجَةُ كَاَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّىٌّ يُوقَدُ

Cam fânus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza benzer...

اَقِدْ كَوْكَب۪ى بِالْاِسْمِ نُورًا

Yâ Rab! Nur isminle ve cemâlinle parlat yıldızımı.

مِنْ شَجَرَةٍ

Bir ağaçtan.

(Nûr Sûresi, 24:35.)

مِنْ فُرْقَانٍ حَك۪يمٍ

Hak ile bâtılı ayıran hikmet dolu Kur'ân'dan...

نُورٌ عَلٰى نُورٍ يَهْدِى اللّٰهُ لِنُورِه۪

O nûr üstüne nûrdur. Allah dilediğini nûruna kavuşturur.

مَنْ يَشَٓاءُ

Dilediği kimse.

(Nûr Sûresi, 24:35.

يَشَٓاءُ

Dilediği.

كَمِشْكٰوةٍ ف۪يهَا مِصْبَاحٌ اَلْمِصْبَاحُ ف۪ى زُجَاجَةٍ

Bir lamba yuvası gibi. Onda bir kandil vardır. Kandil de cam fânus içindedir.

كَمِشْكٰوةٍ

Bir lamba yuvası gibi.

ف۪ى زُجَاجَةٍ

Cam fanus içinde.

اَلْمِصْبَاحُ ف۪ى زُجَاجَةٍ اَلزُّجَاجَةُ كَاَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّىٌّ

Kandil de cam fânus içindedir. Cam fânus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza benzer...

مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ

Bir mübarek ağaçtan.

شَجَرَةٍ

Bir ağaç..

زَيْتُونَةٍ لَا شَرْقِيَّةٍ وَ لَا غَرْبِيَّةٍ

Ne doğuya, ne de batıya ait olmayan yakıt.

(zeytin ağacından)

"Nasıl ki elektriğin kıymettar metâı, ne şarktan, ne de garptan celb edilmiş bir mal değildir. Belki yukarıda, cevv-i havada rahmet hazinesinden, semâvât tarafından iniyor. Her yerin malıdır. Başka yerden aramaya lüzum yoktur"

يَكَادُ زَيْتُهَا يُض۪ٓيءُ وَ لَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ

Onun yakıtı, kendisine ateş dokunmasa bile ışık, nur verecek kabiliyettedir.

"On üçüncü ve on dördüncü asırda semâvî lâmbalar ateşsiz yanarlar, ateş dokunmadan parlarlar. Onun zamanı yakındır."

يَكَادُ زَيْتُهَا يُض۪ٓيءُ

Onun yakıtı ışık verecek kàbiliyettedir...

وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ

Kendisine ateş dokunmasa bile.

يَكَادُ

Neredeyse, hemen hemen.

فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ

Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.

(Hûd Sûresi, 11:112)

شَيَّبَتْن۪ى سُورَةُ هُودٍ

Hûd Sûresi Beni ihtiyarlattı.

(Tirmizî, 56. Sûrenin tefsiri; el-Hâkim, el-Müstedrek, 2:343)

اِسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ

Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.

(Şûrâ Sûresi, 42:15)

فَمِنْهُمْ شَقِىٌّ وَ سَع۪يدٌ

O gün insanlardan şakîler ve saidler vardır.

(Hûd Sûresi, 11:105)

وَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ

Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.

(Şûrâ Sûresi, 42:15)

وَالَّذ۪ينَ جَاهَدُوا ف۪ينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا

Bizim uğrumuzda cihad edenlere Biz yollarımızı gösteririz.

(Ankebût Sûresi, 29:69)

اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰى

Şüphesiz ki insan azgınlaşır.

(Alâk Sûresi, 96:6)

وَالَّذ۪ينَ جَاهَدُوا ف۪ينَا

Bizim uğrumuzda cihad edenlere.

(Ankebût Sûresi, 29:69)

لَنَهْدِيَنَّهُمْ

Muhakkak ki Biz onlara hidayet ederiz, dosdoğru yolumuzu gösteririz.

(Ankebût Sûresi, 29:69)

اٰتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَان۪ى

And olsun ki Biz sana, Seb'a Mesânî'yi, her zaman tekrarlanan yedi âyeti, Fatiha Sûresini verdik.

(Hicr Sûresi, 15:87)

سَبْعًا مِنَ الْمَثَان۪ى

Seb'a Mesânî'yi

(Fatiha Sûresini verdik.)

اٰتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَان۪ى

And olsun ki Biz sana, Seb'a Mesânî'yi

(Fatiha Sûresini) verdik.

(Hicr Sûresi, 15:87)

اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْش۪ى بِه۪ فِى النَّاسِ

Ölü iken îmân ile diriltip nûra kavuşturduğumuz ve halk içinde o nûr ile doğru yolda yürüyen kimse gibi olur mu?...

(En'âm Sûresi, 6:122)

مَيْتًا

Ölü iken..

"Saidü'n-Nursî dahi meyyit hükmünde idi. Risaletü'n-Nur ile ihyâ edildi, onunla hayat buldu."

اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا

Ölü iken îmân ile diriltip nûra kavuşturduğumuz kimse gibi olur mu?...

(En'âm Sûresi, 6:122)

فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْش۪ى بِه۪ فِى النَّاسِ

Diriltip nûra kavuşturduğumuz ve halk içinde o nûr ile doğru yolda yürüyen kimse...

(En'âm Sûresi, 6:122)

اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا

Ölü iken... gibi olur mu?

اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْش۪ى بِه۪ فِى النَّاسِ كَمَنْ مَثَلُهُ فِى الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَا

Ölü iken îmân ile diriltip nûra kavuşturduğumuz ve halk içinde o nûr ile doğru yolda yürüyen kimse, inkâr karanlıkları içinde kalıp da ondan hiçbir zaman çıkmayacak olan kimse gibi olur mu?

(En'âm Sûresi, 6:122)

مَيْتًا

Bir ölü..

مَيِّتْ

Ölü.

كَمَنْ مَثَلُهُ فِى الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَا

İnkâr karanlıkları içinde kalan kimse gibi...

(En'âm Sûresi, 6:122)

اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا

Ölü olan kimse.. gibi olur mu?

فَاَمَّا الَّذ۪ينَ شَقُوا

Şakîlere gelince...

(Hûd Sûresi, 11:106)

وَاَمَّا الَّذ۪ينَ سُعِدُوا فَفِى الْجَنَّةِ

Saidlere gelince, onlar da Cennette kalacaklardır.

(Hûd Sûresi, 11:108)

فَاَمَّا الَّذ۪ينَ شَقُوا فَفِى النَّارِ لَهُمْ ف۪يهَا زَف۪يرٌ وَ شَه۪يقٌ

Bedbaht, şakî olanlara gelince, onlar ateştedirler, orada onların

(güçlükle ve fecî bir sesle) nefes alıp vermeleri vardır.

(Hûd Sûresi, 11:106)

يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ

Allah'ın nûrunu üflemekle söndürmek isterler.

(Tevbe Sûresi, 9:32)

فَاَمَّا الَّذ۪ينَ شَقُوا

Şakîlere gelince...

(Hûd Sûresi, 11:106)

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ

Gaybı hakkıyla ancak Allah bilir.

فَفِى النَّارِ لَهُمْ ف۪يهَا زَف۪يرٌ وَ شَه۪يقٌ

Cehennem ateşinde güçlükle ve fecî bir sesle nefes alıp verirler.

(Hûd Sûresi, 11:106)

فَفِى النَّارِ

Cehennem ateşinde..

وَ السَّمَٓاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِ

Yemin olsun burçlarla dolu gökyüzüne.

(Burûc Sûresi, 85:1)

اِنَّ الَّذ۪ينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَر۪يقِ

Mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara eziyet ve işkence eden, sonra tevbe de etmemiş olan kimseler için Cehennem azâbıyla beraber bir başka yangın azâbı daha vardır.

(Burûc Sûresi, 85:10)

اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا

Ölü iken gibi... olur mu?..

وَ يَجْعَلْ لَكُمْ نُورًا تَمْشُونَ بِه۪

("Karanlıklar içinde) size bir nur ihsan edeceğim ki o nur ile doğru yolu bulup onda gidesiniz."

(Hadid Sûresi, 57:28)

وَ يُحِقُّ اللّٰهُ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِه۪

Allah, delil ve mu'cizeleriyle hakkı ortaya çıkarır.

(Yûnus Sûresi, 10:82)

بِكَلِمَاتِهِ

Kelimeleriyle, delil ve mu'cizeleriyle...

قُلْ اِنَّن۪ى هَدٰين۪ى رَبّ۪ٓى اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

De ki: Elbette Rabbim beni dos doğru bir yola eriştirdi.

(En'âm Sûresi, 6:161)

صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

Dos doğru bir yol...

(En'âm Sûresi, 6:161)

صِرَاطٍ

Bir yol...

هَدٰين۪ى رَبّ۪ٓى اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

Elbette Rabbim beni dos doğru bir yola eriştirdi.

(En'âm Sûresi, 6:161)

فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى

("Allah'a iman eden,) hiç kopmayacak bir zincir-i nuranîye yapışır, temessük eder."

(Bakara Sûresi, 2:256; Lokman Sûresi, 31:22)

بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى

Hiç kopmayacak bir zincir-i nuranî.

(Bakara Sûresi, 2:256; Lokman Sûresi, 31:22.)

يُؤْتِى الْحِكْمَةَ مَنْ يَشَٓاءُ

Allah hikmeti dilediğine verir

(de ona hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak gösterir.)

(Bakara Sûresi, 2:269)

وَ يُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَ الْحِكْمَةَ وَ يُزَكّ۪يهِمْ

Onlara kitabı öğretecek, hikmeti

(kâinatın yaratılış sırlarını ve gayesini) bildirecek ve onları inkâr ve isyan kirlerinden temizleyecek...

(Bakara Sûresi, 2:129)

وَ يُزَكّ۪يكُمْ وَ يُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَ الْحِكْمَةَ

Sizi inkâr ve günah kirlerinden temizler, size Kur'an'ı, kâinatın gayesini ve sırlarını öğretir.

(Bakara Sûresi, 2:151)

اٰلِيَه

Alet ilimleri: Felsefe, mantık, psikoloji, matematik vs..

وَمَا يَعْلَمُ تَاْو۪يلَهُٓ اِلَّا اللّٰهُ وَالرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ

Halbuki o âyetlerin tefsirini Allah'tan ve Allah'ın kendilerine ilimde derinlik ve istikamet ihsan ettiği kimselerden başkası bilemez.

(Âl-i İmrân Sûresi, 3:7)

لٰكِنِ الرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ مِنْهُمْ

Fakat onlardan ilimde derinlik ve istikamet sahibi olanlar...

(Nisâ Sûresi, 4:162)

اِلَّا اللّٰهُ

Allah'tan başka.

اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰى

Şüphesiz ki insan azgınlaşır.

(Alâk Sûresi, 96:6)

اِلَّا اللّٰهُ

Allah'tan başka.

اَلرَّاسِخُونَ

Derinlik sahibi olanlar...

اَلرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ مِنْهُمْ

Onlarda ilimde derinlik ve istikamet sahibi olanlar.

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَاَنْزَلْنَٓا اِلَيْكُمْ نُورًا مُب۪ينًا

Ey insanlar! Size, Rabbinizden ap açık bir delil olan bir peygamber geldi ve size, dünyanızı ve âhiretinizi aydınlatıcı ap açık bir nûr olarak Kur'ân'ı indirdik.

(Nisâ Sûresi, 4:174)

مُبِينًا

Apaçık.

قَدْ جَٓاءَكُمْ

Muhakkak size geldi.

بُرْهَانٌ

Apaçık bir delil.

نُورًا

Apaçık bir nur.

قَدْ جَٓاءَكُمْ بُرْهَانٌ

Muhakkak size, ap açık bir delil olan bir peygamber geldi...

(Nisâ Sûresi, 4:174)

اَنْزَلْنَا اِلَيْكُمْ نُورًا مُب۪ينًا

Size, ap açık bir nûr olarak Kur'ân'ı indirdik.

(Nisâ Sûresi, 4:174)

لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا هُدًى وَ شِفَٓاءٌ

O, îmân edenler için bir hidâyet rehberi ve bir şifâdır.

(Fussilet Sûresi, 41:44)

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ

Ey Peygamber, eğer insanlar senden yüz çevirirse, sen, de ki: 'Allah bana yeter. Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim.

(Tevbe Sûresi, 9:129)

فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ

De ki: 'Allah bana yeter. Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim.

حَسْبِىَ اللّٰهُ

Allah bana yeter.

اِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْغَالِبُونَ

Şüphesiz Allah'a tâbi olan topluluk gerçek galiplerin tâ kendisidir.

(Mâide Sûresi, 5:56)

وَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعٰى بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَ بِاَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَ اغْفِرْلَنَا

O gün onların nûru önlerinden ve sağlarından koşarak Cennete yol gösterirken, onlar da 'Ey Rabbimiz,' derler. 'Nûrumuzu tamamla ve bizi bağışla.

(Tahrîm Sûresi, 66:8)

يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا

'Ey Rabbimiz,' derler. 'Nûrumuzu tamamla...

(Tahrîm Sûresi, 66:8)

وَاغْفِرْلَنَا

Bizi bağışla.

وَ نُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْاٰنِ مَا هُوَ شِفَٓاءٌ وَ رَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَ

Biz Kur'ân'dan mü'minler için bir şifâ ve rahmet olan şeyi indiriyoruz.

(İsrâ Sûresi, 17:82)

مَا هُوَ شِفَٓاءٌ وَ رَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَ

Mü'minler için bir şifâ ve rahmet olan şey...

وَ هَدٰيهُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

Allah da onu dos doğru bir yola iletti.

(Nahl Sûresi, 16:121)

قُلْ اِنَّن۪ى هَدٰين۪ى رَبّ۪ى اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

De ki: Elbette Rabbim beni dos doğru bir yola eriştirdi.

(En'âm Sûresi, 6:161)

صِرَاطٍ

(Dos doğru) bir yol.

اَلنُّورِ

Nûr.

هَدٰين۪ى رَبّ۪ٓى اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

Rabbim beni dos doğru bir yola eriştirdi.

(En'âm Sûresi, 6:161)

فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ

Onlardan yüz çevir.

(En'âm Sûresi, 6:68)

هَدٰين۪ى رَبّ۪ٓى اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

Rabbim beni dos doğru bir yola eriştirdi.

(En'âm Sûresi, 6:161)

اِنَّ رَبّ۪ى عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

Şüphesiz ki benim Rabbim hak ve adâlet üzeredir.

(Hûd Sûresi, 11:56)

تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ

Bu yüce kitabın âyetleridir.

(Yûnus Sûresi, 10:1; Yûsuf Sûresi, 12:1; Hicr Sûresi, 15:1; Ra'd Sûresi, 13:1; Şuara Sûresi, 26:2; Kasas Sûresi, 28:2; Lokman Sûresi, 31:2)

طٰسٓ تِلْكَ اٰيَاتُ الْقُرْاٰنِ

Tâ sîn. Bu, yüce Kur'an'ın âyetleridir.

(Neml Sûresi, 27:1)

تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ

Bu yüce kitabın âyetleridir.

(Yûnus Sûresi, 10:1; Yûsuf Sûresi, 12:1; Hicr Sûresi, 15:1; Ra'd Sûresi, 13:1; Şuara Sûresi, 26:2; Kasas Sûresi, 28:2; Lokman Sûresi, 31:2)

تِلْكَ

İşte bu..

صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

Dos doğru bir yol...

(En'âm Sûresi, 6:161)

عَسٰى رَبُّنَٓا اَنْ يُبْدِلَنَا خَيْرًا

Umulur ki Rabbimiz bize bundan daha hayırlısını verir.

(Kalem Sûresi, 68:32)

تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ

Bu Kur'an, kudreti herşeye galip olan ve hikmeti herşeyi kuşatan Allah tarafindan indirilmiştir.

(Zümer Sûresi, 39:1)

شُجُونٍ وَ غُصُونٍ

Her bir âyetin mânâ mertebeleri vardır; zâhirî

(açık), bâtınî

(açık ve görünür mânâsının içindeki, ehlinin anlayabileceği mânâ), haddi

(kapsamı) ve muttala'ı

(anlam çerçevesi) vardır. Bu dört mânâ tabakasından herbirinin de fürûatı

(detayları), işaretleri, dalları ve ayrıntıları vardır.

(bk. Ebu Yâ'lâ, el-Müsned 9:287; et-Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat 1:236)

تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ

Bu Kur'ân, indirilmiştir.

(Zümer Sûresi, 39:1)

الٓمٓ ٭ كٓهٰيٰعٓصٓ

"Surelerin başlarındaki huruf-u mukattaa İlahî bir şifredir. Hâs abdine, onlarla bazı işaret-i gaybiye veriyor. O şifrenin miftahı, o Abd-i Hâstadır, hem Onun veresesindedir." Mektubat

(390)

تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ

Bu Kur'an, kudreti herşeye galip olan ve hikmeti herşeyi kuşatan Allah tarafindan indirilmiştir.

(Zümer Sûresi, 39:1)

تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ

Bu Kur'ân, indirilmiştir.

(Zümer Sûresi, 39:1)

حٰمٓ

"Surelerin başlarındaki huruf-u mukattaa İlahî bir şifredir. Hâs abdine, onlarla bazı işaret-i gaybiye veriyor. O şifrenin miftahı, o Abd-i Hâstadır, hem Onun veresesindedir." Mektubat

(390)

تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْعَل۪يمِ

Bu Kur'an, kudreti herşeye galip olan ve hikmeti herşeyi kuşatan Allah tarafindan indirilmiştir.

(Zümer Sûresi, 39:1)

حٰمٓ ٭ تَنْز۪يلٌ مِنَ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Hâ mîm. Bu kitap, Rahmân ve Rahîm olan Allah tarafından indirilmiştir.

(Fussilet Sûresi, 41:1-2)

تَنْز۪يلٌ

Bir indirme'dir.

حٰمٓ ٭ تَنْز۪يلٌ مِنَ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Hâ mîm. Bu kitap, Rahmân ve Rahîm olan Allah tarafından indirilmiştir.

(Fussilet Sûresi, 41:1-2)

حٰمٓ , حَام۪يمْ

"Surelerin başlarındaki huruf-u mukattaa İlahî bir şifredir. Hâs abdine, onlarla bazı işaret-i gaybiye veriyor. O şifrenin miftahı, o Abd-i Hâstadır, hem Onun veresesindedir." Mektubat

(390)

فَمِنْهُمْ شَقِىٌّ وَ سَع۪يدٌ

O gün insanlardan şakîler ve saidler vardır.

(Hûd Sûresi, 11:105)

وَاَمَّا الَّذ۪ينَ سُعِدُوا فَفِى الْجَنَّةِ

Saidlere gelince, onlar da Cennette kalacaklardır.

(Hûd Sûresi, 11:108)

اَلْجَنَّةِ

Cennet.

وَاَمَّا الَّذ۪ينَ سُعِدُوا

Saidlere gelince...

سُعِدُوا

Mesut kılınanlar..

فَمِنْهُمْ شَقِىٌّ وَ سَع۪يدٌ

O gün insanlardan şakîler ve saidler vardır.

(Hûd Sûresi, 11:105)

سَع۪يدٌ

Said, mutlu kimse..

فَفِى الْجَنَّةِ

Cennette kalacaklardır.

(Hûd Sûresi 11:108)

خَالِد۪ينَ

Ebedî olarak kalıcıdırlar.

(Hûd Sûresi 11:108.)

وَاَمَّا الَّذ۪ينَ سُعِدُوا

Saidlere gelince...

(Hûd Sûresi, 11:108)

فَفِى الْجَنَّةِ خَالِد۪ينَ

Ebedî olarak Cennette kalacaklardır.

(Hûd Sûresi, 11:108)

يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ

Onlar Allah'ın nûrunu ağızlarıyla

(söndürmek isterler.) Fakat Allah nûrunu tamamlayacaktır -kâfirler hoşlanmasa da...

(Saf Sûresi, 61:8)

نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪

Onlar Allah'ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Fakat Allah nûrunu tamamlayacaktır...

(Saf Sûresi, 61:8)

تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ

Bu yüce kitabın âyetleridir.

(Hicr Sûresi, 15:1; Ra'd Sûresi, 13:1; Yûsuf Sûresi, 12:1)

طٰسٓ تِلْكَ اٰيَاتُ الْقُرْاٰنِ

Tâ sin. Bunlar yüce Kur'ân'ın âyetleridir.

(Neml Sûresi, 27:1)

هَدٰين۪ى رَبّ۪ٓى اِلٰى صِرَاطٍٍ مُسْتَق۪يمٍ

Rabbim beni dosdoğru bir yola eriştirdi.

(En'âm Sûresi, 6:161)

اِنَّ رَبّ۪ى عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

Şüphesiz ki benim Rabbim hak ve adâlet üzeredir.

(Hûd Sûresi, 11:56)

فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ

Onlardan yüz çevir.

(En'âm Sûresi, 6:68)

نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪

Allah'ın nûrunu ağızlarıyla

(söndürmek istiyorlar.) Yemin olsun ki, Allah nûrunu tamamlayacaktır.

يُر۪يدُونَ اَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللّٰهِ ِباَفْوَاهِهِمْ وَيَاْبَى اللّٰهُ اِلَّٓا اَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ

Allah'ın nûrunu ağızlarıyla üflemekle söndürmek isterler. Allah nûrunu tamamlamaktan başka birşeye râzı olmaz -kâfirler istemese de..

(Tevbe Sûresi, 9:32)

نُورَ اللّٰهِ ِباَفْوَاهِهِمْ وَيَاْبَى اللّٰهُ اِلَّٓا اَنْ يُتِمَّ نُورَهُ

Allah'ın nûrunu üflemekle

(söndürmek isterler.) Allah ise nûrunu tamamlamaktan başka birşeye râzı olmaz...

(Tevbe Sûresi, 9:32)

اَلْقَطْرَةُ تَدُلُّ عَلَى الْبَحْرِ

Damla denize delâlet eder.

الٓرٰ كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ اِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ بِاِذْنِ رَبِّهِمْ اِلٰى صِرَاطِ الْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِ

Elif lâm râ. Bu bir kitap ki, insanları Rablerinin izniyle zulümattan çıkarman; kudreti herşeye galip olan ve her türlü hamde lâyık Allah'ın yoluna kavuşturman için onu sana indirdik.

(İbrahim Sûresi, 14:1)

اِلَى النُّورِ بِاِذْنِ رَبِّهِمْ

İnsanları Rablerinin izniyle

(inkâr karanlıklarından) îman nûruna...

اِلٰى صِرَاطِ الْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِ

Kudreti herşeye galip olan ve her türlü hamde lâyık olan Allah'ın yoluna...

اَلْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِ

Kudreti herşeye galip olan ve her türlü hamde lâyık olan Allah'ın...

مِنَ الظُّلُمَاتِ

İnkâr karanlıklarından.

(İbrahim Sûresi, 14:1)

اَلْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِ

Kudreti herşeye galip olan ve her türlü hamde lâyık olan Allah'ın...

مِنَ الظُّلُمَاتِ

İnkâr karanlıklarından.

(İbrahim Sûresi, 14:1)

لِتُخْرِجَ النَّاسَ

İnsanları çıkarman.

(İbrahim Sûresi, 14:1)

الٓرٰ كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ اِلَيْكَ

Elif lâm râ. Bu bir kitap ki, onu Sana indirdik...

(İbrahim Sûresi, 14:1)

اِلَيْكَ

Sana

الٓرٰ كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ

Elif lâm râ. Bu bir kitap ki, onu indirdik...

(İbrahim Sûresi, 14:1)

اَنْزَلْنَاهُ

Onu

(Kur'an'ı) indirdik

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın.

(Bakara Sûresi, 2:32)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

الٓرٰ كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ اِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ بِاِذْنِ رَبِّهِمْ

Elif lâm râ. Bu bir kitap ki, insanları Rablerinin izniyle zulümattan

(karanlıklardan) nura çıkarman için onu sana indirdik.

(İbrahim Sûresi, 14:1)

اِلَى النُّورِ بِاِذْنِ رَبِّهِمْ

İnsanları Rablerinin izniyle

(inkâr karanlıklarından) îman nûruna...

الَّذ۪ينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا اُولٰٓئِكَ ف۪ى ضَلَالٍ بَع۪يدٍ

Onlar dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler, halkı Allah yolundan alıkoyarlar ve doğru yolu eğri göstermeye çalışırlar. Öyleleri, haktan pek uzak bir sapıklık içindedirler.

(İbrahim Sûresi, 14:3)

وَ يَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ

Halkı Allah yolundan alıkoyarlar..

وَ يَبْغُونَهَا عِوَجًا

Doğru yolu eğri göstermeye çalışırlar..

الَّذ۪ينَ يَسْتَحِبُّونَ

Onlar dünya hayatını seve seve...

وَ يَبْغُونَهَا عِوَجًا

Doğru yolu eğri göstermeye çalışırlar..

بِاَيَّامِ اللّٰهِ

Allah'ın geçmişteki azap günleri

(İbrahim Sûresi, 14:5)

وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ اِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِه۪ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ

Hak dini onlara açıklasın diye, her peygamberi Biz ancak kendi kavminin lisanıyla gönderdik.

(İbrahim Sûresi, 14:4)

رَسُولٍ

Her peygamberi..

اَنْ اَخْرِجْ قَوْمَكَ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَذَكِّرْهُمْ بِاَيَّامِ اللّٰهِ

Kavmini karanlıklardan nûra çıkar ve Allah'ın geçmişteki azap günlerini onlara hatırlat.

(İbrahim Sûresi, 14:5)

اِلَى النُّورِ وَذَكِّرْهُمْ بِاَيَّامِ اللّٰهِ

Allah'ın geçmişteki azap günlerini onlara hatırlat.




































Önceki Kısım: On Beşinci Şua Ayet-Hadis MealleriŞualar Ayet-Hadis MealleriSekizinci Şua Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım