Nur 35: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
65. satır: 65. satır:


([[Risale:20._Söz#Yirminci_S.C3.B6z.E2.80.99.C3.BCn_.C4.B0kinci_Makam.C4.B1|20. Söz]])
([[Risale:20._Söz#Yirminci_S.C3.B6z.E2.80.99.C3.BCn_.C4.B0kinci_Makam.C4.B1|20. Söz]])
----
Hem bil ki her yeni gün, sana hem herkese, bir yeni âlemin kapısıdır. Eğer namaz kılmazsan senin o günkü âlemin zulümatlı ve perişan bir halde gider, senin aleyhinde âlem-i misalde şehadet eder. Zira herkesin, her günde, şu âlemden bir mahsus âlemi var. Hem o âlemin keyfiyeti, o adamın kalbine ve ameline tabidir. Nasıl ki âyinende görünen muhteşem bir saray, âyinenin rengine bakar. Siyah ise siyah görünür. Kırmızı ise kırmızı görünür. Hem onun keyfiyetine bakar. O âyine şişesi düzgün ise sarayı güzel gösterir. Düzgün değil ise çirkin gösterir. En nazik şeyleri kaba gösterdiği misillü sen kalbinle, aklınla, amelinle, gönlünle, kendi âleminin şeklini değiştirirsin. Ya aleyhinde ya lehinde şehadet ettirebilirsin.
Eğer namazı kılsan o namazın ile o âlemin Sâni’-i Zülcelal’ine müteveccih olsan birden, sana bakan âlemin tenevvür eder. Âdeta namazın bir elektrik lambası ve namaza niyetin, onun düğmesine dokunması gibi o âlemin zulümatını dağıtır ve o herc ü merc-i dünyeviyedeki karmakarışık perişaniyet içindeki tebeddülat ve harekât, hikmetli bir intizam ve manidar bir kitabet-i kudret olduğunu gösterir. [[Nur 35|{{Arabi|اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ}}]] âyet-i pür-envarından bir nuru, senin kalbine serper. Senin o günkü âlemini, o nurun in’ikasıyla ışıklandırır. Senin lehinde nuraniyetle şehadet ettirir.
([[Risale:21._Söz#Birinci_Makam|21. Söz]])


==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==
==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==


==İlgili Maddeler==
==İlgili Maddeler==

10.10, 29 Ocak 2023 tarihindeki hâli

Önceki Ayet: Nur 34Nur SuresiNur 36: Sonraki Ayet

Meali: 35- Allah, göklerin ve yerin nûrudur. O'nun nûrunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.

{Allah'ın nûr olmasının manası, bütün âlemin ve âlemdeki bütün hissî nûrların ve idrak edici güçlerin yaratıcısı ve icat edicisi olmasıdır. Şu halde, nûrdan asıl umulan aydınlatma, açığa çıkarma, tecelli ve inkişaf manalarının temeli, nûrdan ve nûru alandan çok, nûru yapıp yaratana ait olacağı için "Nûr" ismi Allah'a daha lâyıktır. Ancak, bundan dolayı nûru yaratana "Nûr" denilmesi, lisan bakımından hakikat değil, mecazdır.}

Kur'an'daki Yeri: 18. Cüz, 353. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Mu’cizat-ı enbiya yüzünde parlayan bir lem’a-i i’caz-ı Kur’an

Âhirdeki iki sual ve iki cevaba dikkat et.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا فٖى كِتَابٍ مُبٖينٍ

On dört sene evvel (şimdi otuz seneden geçti) şu âyetin bir sırrına dair İşaratü’l-İ’caz namındaki tefsirimde Arabiyyü’l-ibare bir bahis yazmıştım. Şimdi arzuları bence ehemmiyetli olan iki kardeşim, o bahse dair Türkçe olarak bir parça izah istediler. Ben de Cenab-ı Hakk’ın tevfikine itimaden ve Kur’an’ın feyzine istinaden diyorum ki:

Bir kavle göre Kitab-ı Mübin, Kur’an’dan ibarettir. Yaş ve kuru, her şey içinde bulunduğunu şu âyet-i kerîme beyan ediyor. Öyle mi? Evet, her şey içinde bulunur. Fakat herkes her şeyi içinde göremez. Zira muhtelif derecelerde bulunur. Bazen çekirdekleri bazen nüveleri bazen icmalleri bazen düsturları bazen alâmetleri, ya sarahaten ya işareten ya remzen ya ibhamen ya ihtar tarzında bulunurlar. Fakat ihtiyaca göre ve maksad-ı Kur’an’a münasip bir tarzda ve iktiza-yı makam münasebetinde şu tarzların birisiyle ifade ediliyor. Ezcümle:

Beşerin sanat ve fen cihetindeki terakkiyatlarının neticesi olan havârık-ı sanat ve garaib-i fen olarak tayyare, elektrik, şimendifer, telgraf gibi şeyler vücuda gelmiş ve beşerin hayat-ı maddiyesinde en büyük mevki almışlar. Elbette umum nev-i beşere hitap eden Kur’an-ı Hakîm, şunları mühmel bırakmaz. Evet, bırakmamış. İki cihet ile onlara da işaret etmiştir:

Birinci cihet: Mu’cizat-ı enbiya suretiyle…

İkinci kısım şudur ki: Bazı hâdisat-ı tarihiye suretinde işaret eder. Ezcümle:

قُتِلَ اَصْحَابُ الْاُخْدُودِ

اَلنَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ

اِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ

وَهُمْ عَلٰى مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنٖينَ شُهُودٌ(Hâşiye[1])

وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ اِلَّٓا اَنْ يُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ الْعَزٖيزِ الْحَمٖيدِ

Keza

فِى الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ

وَخَلَقْنَا لَهُمْ مِنْ مِثْلِهٖ مَا يَرْكَبُونَ

gibi âyetlerle şimendifere işaret ettiği gibi

اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ مَثَلُ نُورِهٖ كَمِشْكٰوةٍ فٖيهَا مِصْبَاحٌ اَلْمِصْبَاحُ فٖى زُجَاجَةٍ اَلزُّجَاجَةُ كَاَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّىٌّ يُوقَدُ مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ زَيْتُونَةٍ لَا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضٖٓىءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ عَلٰى نُورٍ (Hâşiye[2])

يَهْدِى اللّٰهُ لِنُورِهٖ مَنْ يَشَٓاءُ

âyeti, pek çok envara, esrara işaretle beraber elektriğe dahi remzediyor.

Şu ikinci kısım hem çok zatlar onlarla uğraştığından hem çok dikkat ve izaha muhtaç olduğundan ve hem çok olduğundan; şimdilik şimendifer ve elektriğe işaret eden şu âyetlerle iktifa edip o kapıyı açmayacağım.

Birinci kısım ise mu’cizat-ı enbiya suretinde işaret ediyor. Biz dahi o kısımdan bazı numuneleri misal olarak zikredeceğiz.

(20. Söz)


Hem bil ki her yeni gün, sana hem herkese, bir yeni âlemin kapısıdır. Eğer namaz kılmazsan senin o günkü âlemin zulümatlı ve perişan bir halde gider, senin aleyhinde âlem-i misalde şehadet eder. Zira herkesin, her günde, şu âlemden bir mahsus âlemi var. Hem o âlemin keyfiyeti, o adamın kalbine ve ameline tabidir. Nasıl ki âyinende görünen muhteşem bir saray, âyinenin rengine bakar. Siyah ise siyah görünür. Kırmızı ise kırmızı görünür. Hem onun keyfiyetine bakar. O âyine şişesi düzgün ise sarayı güzel gösterir. Düzgün değil ise çirkin gösterir. En nazik şeyleri kaba gösterdiği misillü sen kalbinle, aklınla, amelinle, gönlünle, kendi âleminin şeklini değiştirirsin. Ya aleyhinde ya lehinde şehadet ettirebilirsin.

Eğer namazı kılsan o namazın ile o âlemin Sâni’-i Zülcelal’ine müteveccih olsan birden, sana bakan âlemin tenevvür eder. Âdeta namazın bir elektrik lambası ve namaza niyetin, onun düğmesine dokunması gibi o âlemin zulümatını dağıtır ve o herc ü merc-i dünyeviyedeki karmakarışık perişaniyet içindeki tebeddülat ve harekât, hikmetli bir intizam ve manidar bir kitabet-i kudret olduğunu gösterir. اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ âyet-i pür-envarından bir nuru, senin kalbine serper. Senin o günkü âlemini, o nurun in’ikasıyla ışıklandırır. Senin lehinde nuraniyetle şehadet ettirir.

(21. Söz)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

  1. Şu cümle işaret ediyor ki şimendiferdir. Âlem-i İslâm’ı esaret altına almıştır. Kâfirler onunla İslâm’ı mağlup etmiştir.
  2. يَكَادُ زَيْتُهَا يُضٖٓىءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ عَلٰى نُورٍ cümlesi, o remzi ışıklandırıyor.