Molla Hamza: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
k (Turker, Müküslü Hamza sayfasını Molla Hamza sayfasına taşıdı)
Değişiklik özeti yok
1. satır: 1. satır:
[[Kategori:Şahıs]]
[[Kategori:Şahıs]]
[[Kategori:Bediüzzaman'ın Avukatları]]
[[Kategori:Bediüzzaman'ın Eski Said Dönemi Talebeleri]]
[[Kategori:Bediüzzaman'ın Eski Said Dönemi Talebeleri]]
[[Dosya:Mehmed Mihri Helav.png|thumb|left]]
[[Dosya:Molla Hamza.png|thumb|left]]
'''Mehmed Mihri Helav''' Bediüzzaman hazretlerinin Eski Said döneminde Van'daki Horhor Medresesindeki talebelerindendir. 1952 İstanbul Gençlik Rehberi davasına girmiştir.<ref name='a'>Ömer Özcan Arşivi, https://www.risalehaber.com/bediuzzaman-said-nursinin-avukatlarinin-tam-listesi-988g.htm</ref>
'''Molla Hamza''' ya da Müküslü Hamza, Bediüzzaman hazretlerinin Eski Said döneminde Van'daki Horhor Medresesindeki talebelerindendir ve uzun zaman dersinde ve refakatinde bulunmuştur. Medresetül Vaizin ve Farsça bölümü mezunudur. Öğretmenlik ve imamlık yapmıştır. Bediüzzaman'ın 1. Dünya savaşı cephesinde telif ettiği İşârâtü'l İ'caz tefsirinin katibi ve muhatabıdır. Hem İşaratü’l-İ’caz’ı hem Onuncu Söz’ü tab etmiştir. Bediüzzaman'ın hayatını anlatan [[Risale:Bediüzzaman%27ın_Tarihçe-i_Hayatı_(Asar-ı_Bediiyye)|Tarihçesini]] ilk defa o hazırlamıştır. Adı 1927'de bazı olaylara karışmış ve İstanbul'da bir süre mevkuf kalmıştır. 1929'da Suriye'ye gitmiş ve vefatına kadar burada kalarak öğrenmenlik yapmıştır.<ref name='a'>http://www.ufkumuzhaber.com/hemzeye-miksi-15033h.htm</ref><ref name='b'>Son Şahitler, Necmeddin Şahiner, Cilt 1</ref>


==Şahsi Bilgiler==
==Şahsi Bilgiler==


'''Diğer İsimleri:''' Muhammed Mihri Helav, Mehmed Mihri Hilav
'''Diğer İsimleri:''' Molla Hamza Efendi, Müküslü Hamza


'''Doğum Yeri ve Tarihi:'''  
'''Doğum Yeri ve Tarihi:''' Müküs (Bugünkü adıyla Bahçesaray), Van, 1892<ref name='a'/>


'''Vefat Yeri ve Tarihi:''' 1957<ref name='a' />
'''Vefat Yeri ve Tarihi:''' Heseke, Suriye, 5 Nisan 1958<ref name='a'/>


'''Kabrinin Yeri:'''  
'''Kabrinin Yeri:''' Dugir Köyü, Heseke, Suriye<ref name='a'/>


==Risale-i Nur ile Nasıl Tanıştığı==
==Risale-i Nur ile Nasıl Tanıştığı==
23. satır: 22. satır:
==Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği==
==Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği==


Bedîüzzaman Said Nursî’nin müdafaasını İstanbul avukatlarından Seniyyüddin Başak, '''Mihri Helâv''' ve Abdurrahman Şeref Lâç deruhte etmişlerdir.
...
Avukat '''Mihri Helâv'''’ın Müdafaasından Parçalar
Risale-i Nur müellifi, bütün müellif ve muharrirlerin en mütevaziidir. Şöhret ve tekebbürün en büyük düşmanıdır. Bütün dünya metaına arka çevirmiştir. Ne mal ne şöhret ne nüfuz… Bunların hiçbirisi onun pâyine ulaşamamıştır ve ulaşamaz. Gandi bile onun kadar dünyadan elini çekememiştir. Günde elli gram ekmekle ve bir çanak çorba ile tagaddi eden bu büyük adam, yaşıyorsa ancak Kur’an ve imana hizmet için yaşıyor. Başka hiç, hiçbir şeyin, onun nazarında kıymet ve ehemmiyeti yoktur. Böyle iken, eserinin medh ü sitayişinde bulundu diye onu suçlandırmaya çalışmak, 163’üncü maddenin cürüm ağına sokmaya uğraşmak; hak ve adaletle, insafla, ilimle, insanî düşünce ile hukuk fikriyle, mantıkla, akıl ve fikirle kabil-i telif midir? Burası yüksek mahkemenin takdirine aittir.
Hükûmete muhalefet bahsi hakkında da birkaç söz söyleyerek maruzatımı neticelendirmek isterim. Karşınızda kemal-i saffet ve samimiyetle âdilane kararlarınıza intizar eden bu asırdîde zat, ömründe hiçbir defa hilaf-ı hakikat beyanda bulunmaya tenezzül etmiş bir adam değildir. İlk celse-i muhakemede, bugünkü hükûmetten memnun olduğunu ve muvaffakıyetine dua ettiğini, onun beğenmediği ve tenkit ettiği hükûmet, eski hükûmetler olduğunu alenen söylemiştir. Filhakika müvekkilim, bütün milletle beraber istibdada karşı mücadele etmiş, hürriyet ve demokrasinin tesisine çalışmış ve bu hususta husule gelen muvaffakıyetten dolayı da memnun olmuştur.
Risale-i Nur’un gayesi de içtimaî nizam ve intizamı kalplere yerleştirmektir. Siyasî rical, siyasî sahada nizam-ı içtimaîyi, milletin hak ve hürriyetlerini temine çalıştıkları gibi Risale-i Nur müellifi de manevî sahada, kalplerde bunları yerleştirmeye çalışıyor. Gayeler müşterektir. Bir mekteb-i irfan olan Risale-i Nur’un müellifi ve şakirdleri asayişin, nizam ve intizamın fahrî ve manevî bekçileridir. Manevî sahada, kalplerde ve dimağlarda anarşinin, bozgunculuğun kalkmasına çalışmaktadırlar. Kemal-i samimiyetle, hiçbir ivaz ve garaz olmaksızın, hiçbir karşılık beklemeksizin, yalnız Allah rızası için millet ve memleketin menfaati için çalışmaktadırlar. Bunu yapmak bir cürüm ve cinayet değil, millet ve memlekete bir hizmettir. Muahezeye değil, takdire lâyıktır. Beraetini istemek hakkımızdır. Karar yüksek mahkemenindir.
([[Risale:Isparta_Hayatı#Avukat_Mihri_Hel.C3.A2v.E2.80.99.C4.B1n_M.C3.BCdafaas.C4.B1ndan_Par.C3.A7alar|Tarihçe-i Hayat, Isparta Hayatı]])
----
İnşâallah Kur’an’ımızı ve diğer risalelerimizi Afyon’dan alacağız. İstanbul’da savcılığa verilen bir kısım Rehberlerimiz, başta Eski Said’in mühim bir talebesi Avukat '''Mehmed Mihri''' ve dava vekili damadı Âsım olarak demişler ki: “Elli avukat ile beraber bu mesele için mahkemeye gireceğim. Fakat inşâallah ona hâcet kalmadan ve mahkemeye düşmeden alacağım.”
([[Risale:Birinci_Kısım_Mektuplar_(Emirdağ-2)#54._Par.C3.A7a|Emirdağ Lahikası 2]])
----
Maddî ve manevî iki zelzele-i azîme yaklaşıyordu (*<ref>Evet, Üstadımız mükerreren Birinci Harb-i Umumî’den evvel çok defa bize ulûm-u Arabiyeyi ders verdiği zaman bize kat’î bir tarzda “Büyük ve umumî bir zelzele yaklaşıyor, hazırlanınız. O zaman herkes benim gibi mücerredlere gıpta edecekler.” diye söylüyorlardı. Pek az zamanda, onun mükerreren verdiği haber aynen çıktı.<br />
Maddî ve manevî iki zelzele-i azîme yaklaşıyordu (*<ref>Evet, Üstadımız mükerreren Birinci Harb-i Umumî’den evvel çok defa bize ulûm-u Arabiyeyi ders verdiği zaman bize kat’î bir tarzda “Büyük ve umumî bir zelzele yaklaşıyor, hazırlanınız. O zaman herkes benim gibi mücerredlere gıpta edecekler.” diye söylüyorlardı. Pek az zamanda, onun mükerreren verdiği haber aynen çıktı.<br />


Horhor’daki eski talebeleri namına Medresetü’l-Vaizîn mezunlarından:<br />
Horhor’daki eski talebeleri namına Medresetü’l-Vaizîn mezunlarından:<br />


Mehmed Sadık, Sabri, Mehmed Şefik, '''Mehmed Mihri''', Hamza</ref>).
Mehmed Sadık, Sabri, Mehmed Şefik, Mehmed Mihri, '''Hamza'''</ref>).


([[Risale:İkinci_Kısım_Mektuplar_(Emirdağ-2)#Kısa Bir Tercümesidir|Emirdağ Lahikası 2]])
([[Risale:İkinci_Kısım_Mektuplar_(Emirdağ-2)#Kısa Bir Tercümesidir|Emirdağ Lahikası 2]])
----
----
Hâşiye: Başvekilin Konya’daki ehemmiyetli nutku için umum Nur talebeleri ve mektepli masum çocuklar namına bir tebrik yazacaktım. Şimdi kalbime geldi: Risale-i Nur’un serbestiyetine dair müdafaatlarımızın ve ehemmiyetli bir avukatımızın ehl-i vukufa cevabının arkasında o nutku, Risale-i Nur’un serbestiyetine dair bir sebep ve senet göstermekle Anadolu’daki Müslümanları ve Nur’un bütün talebelerini ona bir manevî kuvvet ve duacı yapmak, ezan-ı Muhammedînin ilanı onlara nasıl bir manevî kuvvet hükmüne geçti; bu nutukla Risale-i Nur’un serbestiyeti dahi ona bir manevî kuvvet hükmüne geçmesi için ona tebrik yerine, dava vekilimizin haklı müdafaasında bir hâşiye yaptık. (*)
İşte Kur’an’ı ancak böyle bir şahs-ı manevî tefsir edebilir. Çünkü “Cüzde bulunmayan, küllde bulunur.” kaidesine binaen, her fertte bulunmayan bu gibi şartlar, heyette bulunur. Böyle bir heyetin zuhurunu çoktan beri bekliyorken hiss-i kable’l-vuku kabîlinden olarak, memleketi yıkıp yakacak büyük bir zelzelenin arefesinde bulunduğumuz, zihne geldi (Hâşiye<ref>Evet, Van’da Horhor Medresemizin damında, esna-yı derste, büyük bir zelzelenin gelmekte olduğunu söyledi. Hakikaten söylediği gibi az bir zaman sonra Harb-i Umumî başladı.<br />'''Hamza''', Mehmed Şefik, Mehmed Mihri</ref>).
 
Rehber’in müsaderesine bahaneleri reddeden avukat '''Mihri'''’nin müdafaatı gibi Konya’da Başvekilin bu nutku da o bahaneleri reddeden bir hakikattir.
 
([[Risale:Üçüncü_Kısım_Mektuplar_(Emirdağ-2)#Menderes’in Konya Nutkuna Dair Açıklaması|Emirdağ Lahikası 2]])
----
İşte Kur’an’ı ancak böyle bir şahs-ı manevî tefsir edebilir. Çünkü “Cüzde bulunmayan, küllde bulunur.” kaidesine binaen, her fertte bulunmayan bu gibi şartlar, heyette bulunur. Böyle bir heyetin zuhurunu çoktan beri bekliyorken hiss-i kable’l-vuku kabîlinden olarak, memleketi yıkıp yakacak büyük bir zelzelenin arefesinde bulunduğumuz, zihne geldi (Hâşiye<ref>Evet, Van’da Horhor Medresemizin damında, esna-yı derste, büyük bir zelzelenin gelmekte olduğunu söyledi. Hakikaten söylediği gibi az bir zaman sonra Harb-i Umumî başladı.<br />Hamza, Mehmed Şefik, '''Mehmed Mihri'''</ref>).


([[Risale:İfadetü’l-Meram_(İşarat)#cite_ref-1|İşaratül İ'caz]])
([[Risale:İfadetü’l-Meram_(İşarat)#cite_ref-1|İşaratül İ'caz]])
73. satır: 46. satır:


([[Risale:Üçüncü_Kısım_Mektuplar_(Emirdağ-2)#cite_ref-2|Emirdağ Lahikası 2]])
([[Risale:Üçüncü_Kısım_Mektuplar_(Emirdağ-2)#cite_ref-2|Emirdağ Lahikası 2]])
----
Hem on beş seneden beri şehit olmuş işittiğim ve daima Ubeyd gibi şehit talebelerim içinde ona dua ettiğim hem İşaratü’l-İ’caz’ı hem Onuncu Söz’ü tabeden '''Molla Hamza''' hayatta, Irak’ta olduğunu ve Nurları aradığını, memlekete giden kardeşimiz Emin’in mektubunda o müjde, tamamıyla yaramı tedavi etti. Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun dedim.
([[Risale:Üçüncü_Kısım_Mektuplar_(Emirdağ-1)#51. Parça|Emirdağ Lahikası-1]])


==İlgili Resimler/Fotoğraflar==
==İlgili Resimler/Fotoğraflar==


==İlgili Maddeler==
==İlgili Maddeler==
* [[İşârâtü'l İ'caz]]: Bediüzzaman'ın telif ettiği ve Molla Hamza'nın katipliğini yaptığı tefsir
* [[Bediüzzaman'ın Tarihçe-i Hayatı (Molla Hamza)]]: Bediüzzaman'ın hayatını anlatan ve Molla Hamza tarafından hazırlanan ilk tarihçe.


==Kaynakça==
==Kaynakça==

09.18, 24 Kasım 2020 tarihindeki hâli

Molla Hamza ya da Müküslü Hamza, Bediüzzaman hazretlerinin Eski Said döneminde Van'daki Horhor Medresesindeki talebelerindendir ve uzun zaman dersinde ve refakatinde bulunmuştur. Medresetül Vaizin ve Farsça bölümü mezunudur. Öğretmenlik ve imamlık yapmıştır. Bediüzzaman'ın 1. Dünya savaşı cephesinde telif ettiği İşârâtü'l İ'caz tefsirinin katibi ve muhatabıdır. Hem İşaratü’l-İ’caz’ı hem Onuncu Söz’ü tab etmiştir. Bediüzzaman'ın hayatını anlatan Tarihçesini ilk defa o hazırlamıştır. Adı 1927'de bazı olaylara karışmış ve İstanbul'da bir süre mevkuf kalmıştır. 1929'da Suriye'ye gitmiş ve vefatına kadar burada kalarak öğrenmenlik yapmıştır.[1][2]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: Molla Hamza Efendi, Müküslü Hamza

Doğum Yeri ve Tarihi: Müküs (Bugünkü adıyla Bahçesaray), Van, 1892[1]

Vefat Yeri ve Tarihi: Heseke, Suriye, 5 Nisan 1958[1]

Kabrinin Yeri: Dugir Köyü, Heseke, Suriye[1]

Risale-i Nur ile Nasıl Tanıştığı[değiştir]

Bediüzzaman Said Nursi ile Görüşmeleri[değiştir]

Eski Said döneminde Van'da Horhor medresesinde Üstaddan ders almıştır.

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Maddî ve manevî iki zelzele-i azîme yaklaşıyordu (*[3]).

(Emirdağ Lahikası 2)


İşte Kur’an’ı ancak böyle bir şahs-ı manevî tefsir edebilir. Çünkü “Cüzde bulunmayan, küllde bulunur.” kaidesine binaen, her fertte bulunmayan bu gibi şartlar, heyette bulunur. Böyle bir heyetin zuhurunu çoktan beri bekliyorken hiss-i kable’l-vuku kabîlinden olarak, memleketi yıkıp yakacak büyük bir zelzelenin arefesinde bulunduğumuz, zihne geldi (Hâşiye[4]).

(İşaratül İ'caz)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

Ben Van’da iken hamiyetli Kürt bir talebeme dedim ki: “Türkler İslâmiyet’e çok hizmet etmişler. Sen onlara ne niyetle bakıyorsun?” dedim. Dedi: “Ben Müslüman bir Türk’ü, fâsık bir kardeşime tercih ediyorum. Belki babamdan ziyade ona alâkadarım. Çünkü tam imana hizmet ediyorlar.” Bir zaman geçti –Allah rahmet etsin– o talebem, ben esarette iken İstanbul’da mektebe girmiş. Esaretten geldikten sonra gördüm. Bazı ırkçı muallimlerden aldığı aksü’l-amel ile o da Kürtçülük damarı ile başka bir mesleğe girmiş. Bana dedi: “Ben şimdi gayet fâsık, hattâ dinsiz de olsa bir Kürt’ü, salih bir Türk’e tercih ediyorum.” Sonra ben onu birkaç sohbette kurtardım. Tam kanaati geldi ki: Türkler, bu millet-i İslâmiyenin kahraman bir ordusudur.

(Emirdağ Lahikası 2)


Hattâ o zamandan evvel Türk olmayan bir talebem vardı. Eski medresemde hamiyetli ve gayet zeki o talebem ulûm-u diniyeden aldığı hamiyet dersiyle her vakit derdi: “Salih bir Türk elbette fâsık kardeşimden, babamdan bana daha ziyade kardeş ve akrabadır.”

Sonra aynı talebe tâli’sizliğinden sırf maddî fünun-u cedide okumuş. Sonra ben dört sene sonra onun ile görüştüm. Hamiyet-i milliye bahsi oldu. O dedi ki: “Ben şimdi Râfızî bir Kürt’ü, salih bir Türk hocasına tercih ederim.” Ben de “Eyvah!” dedim. “Sen ne kadar bozulmuşsun.” Bir hafta çalıştım, onu kurtardım, eski hakikatli hamiyetine çevirdim. Sonra Meclis-i Mebusandaki bana muhalefet eden mebuslara dedim: “O talebenin evvelki hali Türk milletine ne kadar lüzumu var ve ikinci halinin ne kadar vatan menfaatine uygun olmadığını fikrinize havale ediyorum. Demek farz-ı muhal olarak siz başka yerde dünyayı dine tercih edip siyasetçe dine ehemmiyet vermeseniz de herhalde şark vilayetlerinde din tedrisatına a’zamî ehemmiyet vermek lâzım.” O vakit bana muhalif mebuslar da çıkıp o lâyihamı yüz altmış üç mebus imza ettiler. Bu kadar imzayı taşıyan bir istidayı, elbette yirmi yedi sene istibdad-ı mutlak onu bozamamış.

(Emirdağ Lahikası 2)


Hem on beş seneden beri şehit olmuş işittiğim ve daima Ubeyd gibi şehit talebelerim içinde ona dua ettiğim hem İşaratü’l-İ’caz’ı hem Onuncu Söz’ü tabeden Molla Hamza hayatta, Irak’ta olduğunu ve Nurları aradığını, memlekete giden kardeşimiz Emin’in mektubunda o müjde, tamamıyla yaramı tedavi etti. Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun dedim.

(Emirdağ Lahikası-1)

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 1,3 http://www.ufkumuzhaber.com/hemzeye-miksi-15033h.htm
  2. Son Şahitler, Necmeddin Şahiner, Cilt 1
  3. Evet, Üstadımız mükerreren Birinci Harb-i Umumî’den evvel çok defa bize ulûm-u Arabiyeyi ders verdiği zaman bize kat’î bir tarzda “Büyük ve umumî bir zelzele yaklaşıyor, hazırlanınız. O zaman herkes benim gibi mücerredlere gıpta edecekler.” diye söylüyorlardı. Pek az zamanda, onun mükerreren verdiği haber aynen çıktı.
    Horhor’daki eski talebeleri namına Medresetü’l-Vaizîn mezunlarından:
    Mehmed Sadık, Sabri, Mehmed Şefik, Mehmed Mihri, Hamza
  4. Evet, Van’da Horhor Medresemizin damında, esna-yı derste, büyük bir zelzelenin gelmekte olduğunu söyledi. Hakikaten söylediği gibi az bir zaman sonra Harb-i Umumî başladı.
    Hamza, Mehmed Şefik, Mehmed Mihri