Abdurrahman-ı Taği: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
(Yeni sayfa: "Kategori:Şahıs Kategori:Kabri İstanbul Edirnekapı Şehitliğinde Olanlar thumb|left '''Abdurrahman-ı Taği''' Gavs-ı Hizan Seyyid Sıbg...")
 
Değişiklik özeti yok
1. satır: 1. satır:
[[Kategori:Şahıs]]
[[Kategori:Şahıs]]
[[Kategori:Kabri İstanbul Edirnekapı Şehitliğinde Olanlar]]
[[Kategori:Kabri Bitlis Nurşin'de Olanlar]]
[[Dosya:Abdurrahman Taği.png|thumb|left]]
[[Dosya:Abdurrahman Taği.png|thumb|left]]
'''Abdurrahman-ı Taği''' Gavs-ı Hizan Seyyid Sıbgatullah'ın halifesi ve Hazret-i Ziyaeddin'in babası olup Seyda lakaplı büyük evliyalardandır. Hizan'a bağlı Tağ köyünde medresesi vardı. Onun gayret ve himmetiyle bu bölgede çok sayıda hocalar ve âlimler yetişmiştir. Aynı zamanda Nakşi-Halidi idi. Bölge halkının dinî, ahlâkî, kültürel ve askerî bakımdan korunmasına yardımcı oldu. Osmanlı-Rus savaşında halkı cihada teşvik etti Üstad Bediüzzaman henüz dokuz-on yaşlarında iken bu mübârek zâtın talebesi olmuştu. O zamanlar Abdurrahman-ı Tağî, Nurslu talebelere, bilhassa küçük Said’e çok alâka gösteriyordu. Geceleri yatarken üzerini örtüyordu. Nurslu talebelerin içinden birisinin İslâmiyete çok büyük hizmetler edeceğini, İslâmı tecdid edeceğini söylüyordu.<ref name='a'>https://sorularlarisale.com/seyh-abdurrahman-i-tagi</ref><ref name='b'https://islamansiklopedisi.org.tr/tahi-abdurrahman</ref>
'''Abdurrahman-ı Taği''' Gavs-ı Hizan Seyyid Sıbgatullah'ın halifesi ve Hazret-i Ziyaeddin'in babası olup Seyda lakaplı büyük evliyalardandır. Hizan'a bağlı Tağ köyünde medresesi vardı. Onun gayret ve himmetiyle bu bölgede (İsparit, Nurşin vb.) çok sayıda hocalar ve âlimler yetişmiştir. Aynı zamanda Nakşi-Halidi idi. Bölge halkının dinî, ahlâkî, kültürel ve askerî bakımdan korunmasına yardımcı oldu. Osmanlı-Rus savaşında halkı cihada teşvik etti Üstad Bediüzzaman henüz dokuz-on yaşlarında iken bu mübârek zâtın talebesi olmuştu. O zamanlar Abdurrahman-ı Tağî, Nurslu talebelere, bilhassa küçük Said’e çok alâka gösteriyordu. Geceleri yatarken üzerini örtüyordu. Nurslu talebelerin içinden birisinin İslâmiyete çok büyük hizmetler edeceğini, İslâmı tecdid edeceğini söylüyordu.<ref name='a'>https://sorularlarisale.com/seyh-abdurrahman-i-tagi</ref><ref name='b'https://islamansiklopedisi.org.tr/tahi-abdurrahman</ref>


==Şahsi Bilgiler==
==Şahsi Bilgiler==
15. satır: 15. satır:


==Eserleri==
==Eserleri==
Manzum eserleri Safahat adlı eserde toplanmıştır. Muhtelif mensur eserleri ve tercümeleri de mevcuttur.<ref name='b' />
==Risale-i Nur ile Nasıl Tanıştığı==


==Bediüzzaman Said Nursi ile Görüşmeleri==
==Bediüzzaman Said Nursi ile Görüşmeleri==


Darü'l Hikmeti'l İslamiye'de çokça görüşmüşlerdir.
Üstad hz. küçükken medresesinde bir süre ders almıştır.


==Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği==
==Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği==


Büyük şairimiz, edebiyatımızın medar-ı iftiharı merhum '''Mehmed Âkif''', bir üdeba meclisinde “Viktor Hügolar, Şekspirler, Dekartlar; edebiyatta ve felsefede, Bedîüzzaman’ın bir talebesi olabilirler.” demiştir.
Molla Said Şark’ın büyük ulema ve meşayihinden olan Seyyid Nur Mehmed, '''Şeyh Abdurrahman-ı Tağî''', Şeyh Fehim ve Şeyh Mehmed Küfrevî gibi zevat-ı âliyenin her birisinden ilim ve irfan hususunda ayrı ayrı derslere nâil olduğundan, onları fevkalâde severdi. Ulemadan Şeyh Emin Efendi, Molla Fethullah ve Şeyh Fethullah Efendilere de ziyade muhabbeti vardı.


([[Risale:Konferans_(Sözler)|Sözler, Konferans]])
([[Risale:İlk_Hayatı#M.C3.AEran_A.C5.9Fireti_Reisi_Mustafa_Pa.C5.9Faya_Gitmesi|Tarihçe-i Hayat, Hariç Memleketler]])
----
----
Sayın beyim! Cumhuriyet serbestiyetinden, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun hürriyetinden mahrum kalan bu zavallı ihtiyar adam, her suretle himayeye lâyık, bakılmaya muhtaç, akraba ve taallukatı olmayıp sırf bir İslâm hükûmetin himayesine muhtaç bir İslâm mütefekkiridir. Şair-i meşhur '''Âkif Bey''' merhumun rivayetine nazaran, Mısır’ın en maruf ulemasından olan ve garbın müteaddid lisan ve felsefesine aşina bulunan üstad-ı a’zam Abdülaziz Çaviş’in yirmi küsur sene evvelisi “El-Ehram” ceridesindeki Said hakkında yazdığı “Fatînü’l-asır” başlıklı makalesini okuyan ve kendisiyle bizzat görüşen ilim adamları, bu zatın fıtraten ilmî kudretini ve İlahî mesleğini takdir edebilirler.
Hem o nahiyemiz olan Hizan kazasına tabi İsparta’da, birdenbire meşhur '''Seyda namında Şeyh Abdurrahman-ı Tağî''' himmetiyle o kadar çok talebeler ve hocalar ve âlimler çıktılar ki bütün Kürdistan onlar ile iftihar eder bir şekil aldığı zaman, içlerinde münazara-i ilmiye ve pek büyük bir himmetle ve pek geniş bir daire-i ilim ve tarîkat içinde öyle bir vaziyet hissediyordum ki güya rûy-i zemini fethedecek bu hocalardır. Eski meşhur ulema ve evliyalar ve allâmeler ve kutublar, onların medar-ı bahsi oldukça ben de dokuz on yaşında iken dinliyordum. Kalbime geliyordu ki bu talebeler, âlimler; ilimde, dinde büyük bir fütuhat yapmışlar gibi vaziyet alıyorlardı. Bir talebenin bir parça ziyade zekâveti olsa idi büyük bir ehemmiyet verilirdi. Münazarada, bir meselede birisi galebe çalsa büyük bir iftihar alırdı. Ben de hayret ediyordum, o hissiyat bende de vardı. Hattâ tarîkat şeyhleri ve dairelerinde medar-ı hayret bir müsabaka hem nahiye hem kaza hem vilayetimizde vardı. O haletleri başka memleketlerde o derece göremedim.


...
Şimdi bir ihtar ile kat’î kanaatim geldi: O talebe arkadaşlarım, o üstadlar hükmünde hocalarım, o mürşidlerim, evliya ve şeyhlerim; bir hiss-i kable’l-vuku ile ruh hissedip akıl bilmeyerek –ki en lüzumlu bir zamanda– o talebeler içinde ve o hocaların şakirdleri içinde ve o mürşidlerin müridleri içinde parlak bir nur çıkacak, ehl-i imanın imdadına gelecek diye o istikbaldeki nimet-i İlahiyeye gayet ağır ve acib şerait içinde ve hadsiz muarızların karşısında ve bin seneden beri kuvvet bulan dalaletin mukabilinde ve gayet vehham ve garazkâr düşmanlarımızın desiselerinin ihatasında ve iki dehşetli mahkemenin uzun tetkikatında Risale-i Nur’un bu fevkalâde galebesi ve hârikulâde perde altında tenviratı ve düşmanlarını mecbur edip serbestiyetini kazanması gösteriyor ki o mevkiine lâyıktır ki kable’l-vuku İmam-ı Ali (radıyallahu anh) ve Gavs-ı A’zam (kuddise sırruhu) ondan haber verdikleri gibi bunlar, köy ve nahiye ve vilayetim, benimle beraber şuursuz olarak geleceğini hissedip mesrur olmuşlar. (Hâşiye<ref>Evet Risale-i Nur’un tercümanı hem fakir hem âdi iken şansız ve âmî bir haneden olduğu halde, tarihçe-i hayatında yazıldığı gibi; fevkalâde istiğna ve hediye ve sadakaları kabul etmemek ve emsalsiz bir izzet-i ilmiye namıyla kimseye baş eğmemek ve tenezzül etmemek ve haddinden bin derece ziyade işlere girişmek gibi haller, bu mezkûr sırdan ileri gelmiştir.</ref>)


Milliyetini, memleketini candan seven; teninde, kanında, Kürtlük, Arnavutluk, Boşnaklık kanı kokusu olmayan, Erzurum’un eski milletvekillerinden, bacağı kesik Yeşil oğlu Mehmed Salih
([[Risale:Birinci_Kısım_Mektuplar_(Emirdağ-1)#20._Par.C3.A7a|Emirdağ Lahikası 1]])
 
([[Risale:İkinci_Kısım_Mektuplar_(Emirdağ-1)#D.C3.A2hiliye_Vekili_Hilmi_Uran_Bey.E2.80.99e_Merhum_Salih_Ye.C5.9Fil_Taraf.C4.B1ndan_Yaz.C4.B1lan_Mektubun_Sureti|Emirdağ Lahikası 1]])
----
----
Hem merhum Fetva Emini Ali Rıza ve merhum Ahmed Şiranî ve merhum Şevket Efendi ve merhum '''Mehmed Âkif''' gibi insaflı, Risale-i Nur’u fevkalâde takdir ve tahsin eden o muhterem ve merhum zatların hatırı için biz, İstanbul hocalarına dostuz, onlardan gücenmeyiz. İnşâallah bir zaman “Yirminci Lem’a-i İhlas” kendini onlara okutturacak, o eski dostları da yeni dostlar yapacak.
Eğer istersen hayalinle Nurşin karyesindeki '''Seyda'''’nın meclisine git bak: Orada fukara kıyafetinde melikler, padişahlar ve insan elbisesinde melaikeleri bir sohbet-i kudsiyede göreceksin. Sonra Paris’e git ve en büyük localarına gir, göreceksin ki akrepler insan libası giymişler ve ifritler adam suretini almışlar ilâ âhir…


([[Risale:İkinci_Kısım_Mektuplar_(Emirdağ-1)#Bu_F.C4.B1kra_Bir_Derece_Mahremdir.2C_Yaln.C4.B1z_Haslara_Mahsustur|Emirdağ Lahikası 1]])
([[Risale:Fihrist_(Mesnevi)#5-_Hubab|Mesnevi-i Nuriye, Fihrist]])
----
----
İstanbul’u tekrar şereflendirmesi, ehl-i ilmi ve halkı çok fazla memnun ve mesrur etti. Kendisine haber verilmeden, Meşihat Dairesindeki “Dârülhikmeti’l-İslâmiye” azalığına tayin olundu. Dârülhikmet, o zaman '''Mehmed Âkif''', İzmirli İsmail Hakkı, Elmalılı Hamdi gibi İslâm âlimlerinden mürekkeb bir İslâm akademisi mahiyetinde idi.
'''Seyda''' namındaki zat, pederinizin intisap ettiği zat değil, ondan evvel gelmiş, iştihar etmiş mühim bir zattır.


([[Risale:İlk_Hayatı#.C4.B0stanbul.E2.80.99u_Tekrar_.C5.9Eereflendirmesi|Tarihçe-i Hayat, İlk hayatı]])
([[Risale:Mektubat%27ın_Üçüncü_Kısmı_(2)_(Barla)#Yirmi_Sekizinci_Mektup.E2.80.99un_Sekizinci_Mesele.E2.80.99sinin_.C3.9C.C3.A7.C3.BCnc.C3.BC_N.C3.BCktesi|Barla Lahikası]])
----
----
Üstad Bedîüzzaman, Kur’an’dan başka hiçbir kitaba müracaat etmeden ve telifat zamanında yanında hiçbir kitap bulunmadan Nur Risalelerini telif etmiştir.
S- Sen eskiden umum şeyhlere muhabbet hattâ müteşeyyihlere de hüsn-ü zan ederdin. Neden şimdi bid’aya düşmüş bir kısım müteşeyyihlere hücum ediyorsun?


Merhum '''Mehmed Âkif'''’in:
C- Bazen adâvet, şiddet-i muhabbetten gelir. Evet, nefsim için onları ne kadar severdim. Nefs-i İslâmiyet için bin derece daha ziyade onlara âşıktım.


Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı
(*<ref>Şu üslup, bir silsilenin mübarek hırkalarının parçalarından dikilmiştir. Yani Şah-ı Nakşibend, İmam-ı Rabbanî, Hâlid Ziyaeddin, Seyyid Taha, Seyyid Sıbgatullah ve '''Seyda''' gibi evliyaya işaret var.</ref>) {{Arabi|وَلَقَدِ انْتَقَشَ فٖى سُوَيْدَاءِ قُلُوبِهِمُ الطَّاهِرَةِ الصِّبْغَةُ الرَّبَّانِيَّةُ وَ فٖى خَلَدِهِمْ ضِيَاءُ الْحَقٖيقَةِ}}


Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı
([[Risale:Münazarat#cite_note-45|Münazarat, Haşiye]])
 
beytiyle ifade ettiği idealini tahakkuk ettirmek, Bedîüzzaman’a müyesser olmuştur.
 
([[Risale:Barla_Hayatı#Barla|Tarihçe-i Hayat, Barla hayatı]])
----
----
Dünya, nurunu arıyor. Hakikat şairi '''Mehmed Âkif''':
Bizde “'''Seyda'''” lakabıyla meşhur bir veliyy-i azîm, sekeratta iken, ervah-ı evliyanın kabzına müekkel melekü’l-mevt gelmiş. '''Seyda''' bağırarak demiş ki: “Ben talebe-i ulûmu çok sevdiğim için talebe-i ulûmun kabz-ı ervahına müekkel mahsus taife ruhumu kabzetsin!” diye dergâh-ı İlahiyeye rica etmiş. Yanında oturanlar bu vak’aya şahit olmuşlar.


O nuru gönder İlahî asırlar oldu yeter!
([[Risale:28._Mektup#cite_note-1|28. Mektup, 2. Risale, Haşiye]])
 
Bunaldı milletin âfakı bir sabah ister.
 
diye, işte bu nura işaret ettiği, bugün bizce bir hakikattir.
 
([[Risale:Barla_Hayatı#Barla|Tarihçe-i Hayat, Isparta hayatı]])
----
----
Üstadla tanışmamız kırk seneyi geçti. O zamanlar hemen her gün idarehaneye gelir; '''Âkifler''', Naimler, Ferîdler, İzmirlilerle birlikte saatlerce tatlı tatlı musahabelerde bulunurduk.
Tağî Medresesi müderrisi Mehmed Emin Efendi, küçük Said’e:


Eşref Edib
— Ne için kardeşinin emrinden çıkıyorsun? Diye işe karışmış.


([[Risale:Barla_Hayatı#Barla|Tarihçe-i Hayat, Isparta hayatı]])
Bulundukları medrese meşhur '''şeyh Abdurrahman Hazretlerinin''' olması dolayısıyla, hocasına şu yolda cevap verir:
----
30 Nisan 1958 Tarihli Students’ Voice Gazetesi “İslâm Dünyasındaki Müsbet Uyanıklık” Başlıklı Makaleden


Her İslâm memleketinde, İslâmiyet’in hâkimiyeti için yapılan övülmeye lâyık şerefli mücadeleler anlatılıyor. Ve Türkiye’de yapılan mücadelelerin neticesi olarak hükûmet, din hürriyetini sıkan bağları gevşetmiştir. '''Mehmed Âkif''', materyalist milliyetçiliği takbih eden ve halk arasında taze bir heyecan verecek olan “Safahat” isimli eseri yazdı.
— Efendim, şu tekyede bulunmak hasebiyle, siz de benim gibi talebesiniz. Şu halde burada hocalık hakkınız yoktur! Diyerek gündüz vakti bile herkesin güçlükle geçebileceği cesîm bir ormandan geceleyin geçerek Nurşin’e gelir.


([[Risale:Hariç_Memleketler#30_Nisan_1958_Tarihli_Students.E2.80.99_Voice_Gazetesi_.E2.80.9C.C4.B0sl.C3.A2m_D.C3.BCnyas.C4.B1ndaki_M.C3.BCsbet_Uyan.C4.B1kl.C4.B1k.E2.80.9D_Ba.C5.9Fl.C4.B1kl.C4.B1_Makaleden|Tarihçe-i Hayat, Hariç Memleketler]])
([[Risale:İlk_Hayatı#.C4.B0lk_Hayat.C4.B1|Tarihçe-i Hayat, İlk Hayatı]])


==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==
==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==

09.53, 11 Nisan 2020 tarihindeki hâli

Abdurrahman-ı Taği Gavs-ı Hizan Seyyid Sıbgatullah'ın halifesi ve Hazret-i Ziyaeddin'in babası olup Seyda lakaplı büyük evliyalardandır. Hizan'a bağlı Tağ köyünde medresesi vardı. Onun gayret ve himmetiyle bu bölgede (İsparit, Nurşin vb.) çok sayıda hocalar ve âlimler yetişmiştir. Aynı zamanda Nakşi-Halidi idi. Bölge halkının dinî, ahlâkî, kültürel ve askerî bakımdan korunmasına yardımcı oldu. Osmanlı-Rus savaşında halkı cihada teşvik etti Üstad Bediüzzaman henüz dokuz-on yaşlarında iken bu mübârek zâtın talebesi olmuştu. O zamanlar Abdurrahman-ı Tağî, Nurslu talebelere, bilhassa küçük Said’e çok alâka gösteriyordu. Geceleri yatarken üzerini örtüyordu. Nurslu talebelerin içinden birisinin İslâmiyete çok büyük hizmetler edeceğini, İslâmı tecdid edeceğini söylüyordu.[1]Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; geçersiz isimler, ör. çok fazla)

(Emirdağ Lahikası 1)


Eğer istersen hayalinle Nurşin karyesindeki Seyda’nın meclisine git bak: Orada fukara kıyafetinde melikler, padişahlar ve insan elbisesinde melaikeleri bir sohbet-i kudsiyede göreceksin. Sonra Paris’e git ve en büyük localarına gir, göreceksin ki akrepler insan libası giymişler ve ifritler adam suretini almışlar ilâ âhir…

(Mesnevi-i Nuriye, Fihrist)


Seyda namındaki zat, pederinizin intisap ettiği zat değil, ondan evvel gelmiş, iştihar etmiş mühim bir zattır.

(Barla Lahikası)


S- Sen eskiden umum şeyhlere muhabbet hattâ müteşeyyihlere de hüsn-ü zan ederdin. Neden şimdi bid’aya düşmüş bir kısım müteşeyyihlere hücum ediyorsun?

C- Bazen adâvet, şiddet-i muhabbetten gelir. Evet, nefsim için onları ne kadar severdim. Nefs-i İslâmiyet için bin derece daha ziyade onlara âşıktım.

(*[2]) وَلَقَدِ انْتَقَشَ فٖى سُوَيْدَاءِ قُلُوبِهِمُ الطَّاهِرَةِ الصِّبْغَةُ الرَّبَّانِيَّةُ وَ فٖى خَلَدِهِمْ ضِيَاءُ الْحَقٖيقَةِ

(Münazarat, Haşiye)


Bizde “Seyda” lakabıyla meşhur bir veliyy-i azîm, sekeratta iken, ervah-ı evliyanın kabzına müekkel melekü’l-mevt gelmiş. Seyda bağırarak demiş ki: “Ben talebe-i ulûmu çok sevdiğim için talebe-i ulûmun kabz-ı ervahına müekkel mahsus taife ruhumu kabzetsin!” diye dergâh-ı İlahiyeye rica etmiş. Yanında oturanlar bu vak’aya şahit olmuşlar.

(28. Mektup, 2. Risale, Haşiye)


Tağî Medresesi müderrisi Mehmed Emin Efendi, küçük Said’e:

— Ne için kardeşinin emrinden çıkıyorsun? Diye işe karışmış.

Bulundukları medrese meşhur şeyh Abdurrahman Hazretlerinin olması dolayısıyla, hocasına şu yolda cevap verir:

— Efendim, şu tekyede bulunmak hasebiyle, siz de benim gibi talebesiniz. Şu halde burada hocalık hakkınız yoktur! Diyerek gündüz vakti bile herkesin güçlükle geçebileceği cesîm bir ormandan geceleyin geçerek Nurşin’e gelir.

(Tarihçe-i Hayat, İlk Hayatı)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. https://sorularlarisale.com/seyh-abdurrahman-i-tagi
  2. Şu üslup, bir silsilenin mübarek hırkalarının parçalarından dikilmiştir. Yani Şah-ı Nakşibend, İmam-ı Rabbanî, Hâlid Ziyaeddin, Seyyid Taha, Seyyid Sıbgatullah ve Seyda gibi evliyaya işaret var.