İsra 23: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
1. satır: 1. satır:
[[Kategori:İsra Suresi]]
[[Kategori:İsra Suresi]]
[[Kategori:21. Mektup'ta Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Mektubat'ta Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Risale-i Nur'da Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Risale-i Nur'da Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Sözler'de Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Sözler'de Geçen Ayetler]]
22. satır: 24. satır:


([[Risale:32._Söz#.C4.B0kinci_N.C3.BCkte|32. Söz]])
([[Risale:32._Söz#.C4.B0kinci_N.C3.BCkte|32. Söz]])
----
Yirmi Birinci Mektup
[[Risale:21. Mektup (Ayet-Hadis Mealleri)#1|{{Arabi|بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ}}]]
[[İsra 44|{{Arabi|وَ اِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ}}]]
[[Risale:21. Mektup (Ayet-Hadis Mealleri)#2|{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ}}]]
[[İsra 23|{{Arabi|اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَٓا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَٓا اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَرٖيمًا}}]]
[[İsra 24|{{Arabi|وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانٖى صَغٖيرًا}}]]
[[İsra 25|{{Arabi|رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا فٖى نُفُوسِكُمْ اِنْ تَكُونُوا صَالِحٖينَ فَاِنَّهُ كَانَ لِلْاَوَّابٖينَ غَفُورًا}}]]
Ey hanesinde ihtiyar bir valide veya pederi veya akrabasından veya iman kardeşlerinden bir amel-mânde veya âciz, alîl bir şahıs bulunan gafil! Şu âyet-i kerîmeye dikkat et, bak: Nasıl ki bir âyette, beş tabaka ayrı ayrı surette ihtiyar valideyne şefkati celbediyor.
Evet, dünyada en yüksek hakikat, peder ve validelerin evlatlarına karşı şefkatleridir. Ve en âlî hukuk dahi onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır. Çünkü onlar, hayatlarını kemal-i lezzetle evlatlarının hayatı için feda edip sarf ediyorlar. Öyle ise insaniyeti sukut etmemiş ve canavara inkılab etmemiş her bir veled; o muhterem, sadık, fedakâr dostlara hâlisane hürmet ve samimane hizmet ve rızalarını tahsil ve kalplerini hoşnut etmektir. Amca ve hala, peder hükmündedir; teyze ve dayı, ana hükmündedir.
İşte o mübarek ihtiyarların vücudlarını istiskal edip ölümlerini arzu etmek, ne kadar vicdansızlık ve ne kadar alçaklıktır bil, ayıl! Evet, hayatını senin hayatına feda edenin zeval-i hayatını arzu etmek, ne kadar çirkin bir zulüm, bir vicdansızlık olduğunu anla!
Ey derd-i maişetle müptela olan insan! Bil ki senin hanendeki bereket direği ve rahmet vesilesi ve musibet dâfiası, hanendeki o istiskal ettiğin ihtiyar veya kör akrabandır. Sakın deme: “Maişetim dardır, idare edemiyorum.” Çünkü onların yüzünden gelen bereket olmasaydı elbette senin dıyk-ı maişetin daha ziyade olacaktı. Bu hakikati benden inan. Bunun çok kat’î delillerini biliyorum, seni de inandırabilirim. Fakat uzun gitmemek için kısa kesiyorum. Şu sözüme kanaat et. Kasem ederim şu hakikat gayet kat’îdir, hattâ nefis ve şeytanım dahi buna karşı teslim olmuşlar. Nefsimin inadını kıran ve şeytanımı susturan bir hakikat, sana kanaat vermeli.
Evet, kâinatın şehadetiyle, nihayet derecede Rahman, Rahîm ve Latîf ve Kerîm olan Hâlık-ı Zülcelali ve’l-ikram, çocukları dünyaya gönderdiği vakit, arkalarından rızıklarını gayet latîf bir surette gönderip ve memeler musluğundan ağızlarına akıttığı gibi; çocuk hükmüne gelen ve çocuklardan daha ziyade merhamete lâyık ve şefkate muhtaç olan ihtiyarların rızıklarını dahi bereket suretinde gönderir. Onların iaşelerini, tama’kâr ve bahil insanlara yükletmez.
[[Zariyat 58|{{Arabi|اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتٖينُ}}]]
[[Ankebut 60|{{Arabi|وَكَاَيِّنْ مِنْ دَٓابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَا اَللّٰهُ يَرْزُقُهَا وَاِيَّاكُمْ}}]]
âyetlerinin ifade ettikleri hakikati, bütün zîhayatın enva-ı mahlukları lisan-ı hal ile bağırıp o hakikat-i kerîmaneyi söylüyorlar.
Hattâ değil yalnız ihtiyar akraba, belki insanlara arkadaş verilen ve rızıkları insanların rızıkları içinde gönderilen kedi gibi bazı mahlukların rızıkları dahi bereket suretinde geliyor. Bunu teyid eden ve kendim gördüğüm bir misal:
Benim yakın dostlarım bilirler ki iki üç sene evvel her gün yarım ekmek –o köyün ekmeği küçük idi– muayyen bir tayınım vardı ki çok defa bana kâfi gelmiyordu. Sonra dört kedi bana misafir geldiler. O aynı tayınım hem bana hem onlara kâfi geldi. Çok kere de fazla kalırdı.
İşte şu hal o derece tekerrür edip bana kanaat verdi ki ben kedilerin bereketinden istifade ediyordum. Kat’î bir surette ilan ediyorum: Onlar bana bâr değil hem onlar benden değil, ben onlardan minnet alırdım.
Ey insan! Madem canavar suretinde bir hayvan, insanların hanesine misafir geldiği vakit berekete medar oluyor; öyle ise mahlukatın en mükerremi olan insan ve insanların en mükemmeli olan ehl-i iman ve ehl-i imanın en ziyade hürmet ve merhamete şâyan aceze, alîl ihtiyareler ve alîl ihtiyarların içinde şefkat ve hizmet ve muhabbete en ziyade lâyık ve müstahak bulunan akrabalar ve akrabaların içinde dahi en hakiki dost ve en sadık muhib olan peder ve valide, ihtiyarlık halinde bir hanede bulunsa ne derece vesile-i bereket ve vasıta-i rahmet ve [[Risale:21. Mektup (Ayet-Hadis Mealleri)#3|{{Arabi|لَوْلَا الشُّيُوخُ الرُّكَّعُ لَصُبَّ عَلَيْكُمُ الْبَلَاءُ صَبًّا}}]] sırrıyla, yani “Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa idi, belalar sel gibi üstünüze dökülecekti.” ne derece sebeb-i def’-i musibet olduklarını sen kıyas eyle.
İşte ey insan! Aklını başına al. Eğer sen ölmezsen ihtiyar olacaksın. [[Risale:21. Mektup (Ayet-Hadis Mealleri)#4|{{Arabi|اَلْجَزَاءُ مِنْ جِنْسِ الْعَمَلِ}}]] sırrıyla, sen valideynine hürmet etmezsen senin evladın dahi sana hürmet etmeyecektir. Eğer âhiretini seversen işte sana mühim bir define; onlara hizmet et, rızalarını tahsil eyle. Eğer dünyayı seversen yine onları memnun et ki onların yüzünden hayatın rahatlı ve rızkın bereketli geçsin. Yoksa onları istiskal etmek, ölümlerini temenni etmek ve onların nazik ve seriü’t-teessür kalplerini rencide etmek ile [[Hacc 11|{{Arabi|خَسِرَ الدُّنْيَا وَ الْاٰخِرَةَ}}]] sırrına mazhar olursun. Eğer rahmet-i Rahman istersen o Rahman’ın vedialarına ve senin hanendeki emanetlerine rahmet et.
Âhiret kardeşlerimden Mustafa Çavuş isminde bir zat vardı. Dininde, dünyasında muvaffakıyetli görüyordum. Sırrını bilmezdim. Sonra anladım ki o muvaffakıyetin sebebi: O zat ise ihtiyar peder ve validelerinin haklarını anlamış ve o hukuka tam riayet etmiş ve onların yüzünden rahat ve rahmet bulmuş. İnşâallah âhiretini de tamir etmiş. Bahtiyar olmak isteyen, ona benzemeli.
[[Risale:21. Mektup (Ayet-Hadis Mealleri)#5|{{Arabi|اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى مَنْ قَالَ «اَلْجَنَّةُ تَحْتَ اَقْدَامِ الْاُمَّهَاتِ» وَ عَلٰى اٰلِهٖ وَصَحْبِهٖ اَجْمَعٖينَ}}]]
[[Bakara 32|{{Arabi|سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلٖيمُ الْحَكٖيمُ}}]]
([[Risale:21._Mektup|21. Mektup]])


==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==
==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==


==İlgili Maddeler==
==İlgili Maddeler==

07.01, 6 Haziran 2023 tarihindeki hâli

Önceki Ayet: İsra 22İsra Suresiİsra 24: Sonraki Ayet

Meali: 23- Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.

Kur'an'daki Yeri: 15. Cüz, 283. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Hem peder ve valideyi şefkat ile teçhiz eden ve seni onların merhametli elleriyle terbiye ettiren hikmet ve rahmet hesabına onlara hürmet ve muhabbet, Cenab-ı Hakk’ın muhabbetine aittir. O muhabbet ve hürmet, şefkat lillah için olduğuna alâmeti şudur ki: Onlar ihtiyar oldukları ve sana hiçbir faydaları kalmadığı ve seni zahmet ve meşakkate attıkları zaman, daha ziyade muhabbet ve merhamet ve şefkat etmektir. اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَٓا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَٓا اُفٍّ âyeti beş mertebe hürmet ve şefkate evladı davet etmesi, Kur’an’ın nazarında valideynin hukukları ne kadar ehemmiyetli ve ukukları ne derece çirkin olduğunu gösterir. Madem peder kimseyi değil, yalnız veledinin kendinden daha ziyade iyi olmasını ister. Ona mukabil veled dahi pedere karşı hak dava edemez. Demek, valideyn ve veled ortasında fıtraten sebeb-i münakaşa yok. Zira münakaşa, ya gıpta ve hasedden gelir, pederde oğluna karşı o yok. Veya münakaşa, haksızlıktan gelir, veledin hakkı yoktur ki pederine karşı hak dava etsin. Pederini haksız görse de ona isyan edemez. Demek, pederine isyan eden ve onu rencide eden, insan bozması bir canavardır.

(32. Söz)


Yirmi Birinci Mektup

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

وَ اِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَٓا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَٓا اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَرٖيمًا

وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانٖى صَغٖيرًا

رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا فٖى نُفُوسِكُمْ اِنْ تَكُونُوا صَالِحٖينَ فَاِنَّهُ كَانَ لِلْاَوَّابٖينَ غَفُورًا

Ey hanesinde ihtiyar bir valide veya pederi veya akrabasından veya iman kardeşlerinden bir amel-mânde veya âciz, alîl bir şahıs bulunan gafil! Şu âyet-i kerîmeye dikkat et, bak: Nasıl ki bir âyette, beş tabaka ayrı ayrı surette ihtiyar valideyne şefkati celbediyor.

Evet, dünyada en yüksek hakikat, peder ve validelerin evlatlarına karşı şefkatleridir. Ve en âlî hukuk dahi onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır. Çünkü onlar, hayatlarını kemal-i lezzetle evlatlarının hayatı için feda edip sarf ediyorlar. Öyle ise insaniyeti sukut etmemiş ve canavara inkılab etmemiş her bir veled; o muhterem, sadık, fedakâr dostlara hâlisane hürmet ve samimane hizmet ve rızalarını tahsil ve kalplerini hoşnut etmektir. Amca ve hala, peder hükmündedir; teyze ve dayı, ana hükmündedir.

İşte o mübarek ihtiyarların vücudlarını istiskal edip ölümlerini arzu etmek, ne kadar vicdansızlık ve ne kadar alçaklıktır bil, ayıl! Evet, hayatını senin hayatına feda edenin zeval-i hayatını arzu etmek, ne kadar çirkin bir zulüm, bir vicdansızlık olduğunu anla!

Ey derd-i maişetle müptela olan insan! Bil ki senin hanendeki bereket direği ve rahmet vesilesi ve musibet dâfiası, hanendeki o istiskal ettiğin ihtiyar veya kör akrabandır. Sakın deme: “Maişetim dardır, idare edemiyorum.” Çünkü onların yüzünden gelen bereket olmasaydı elbette senin dıyk-ı maişetin daha ziyade olacaktı. Bu hakikati benden inan. Bunun çok kat’î delillerini biliyorum, seni de inandırabilirim. Fakat uzun gitmemek için kısa kesiyorum. Şu sözüme kanaat et. Kasem ederim şu hakikat gayet kat’îdir, hattâ nefis ve şeytanım dahi buna karşı teslim olmuşlar. Nefsimin inadını kıran ve şeytanımı susturan bir hakikat, sana kanaat vermeli.

Evet, kâinatın şehadetiyle, nihayet derecede Rahman, Rahîm ve Latîf ve Kerîm olan Hâlık-ı Zülcelali ve’l-ikram, çocukları dünyaya gönderdiği vakit, arkalarından rızıklarını gayet latîf bir surette gönderip ve memeler musluğundan ağızlarına akıttığı gibi; çocuk hükmüne gelen ve çocuklardan daha ziyade merhamete lâyık ve şefkate muhtaç olan ihtiyarların rızıklarını dahi bereket suretinde gönderir. Onların iaşelerini, tama’kâr ve bahil insanlara yükletmez.

اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتٖينُ

وَكَاَيِّنْ مِنْ دَٓابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَا اَللّٰهُ يَرْزُقُهَا وَاِيَّاكُمْ

âyetlerinin ifade ettikleri hakikati, bütün zîhayatın enva-ı mahlukları lisan-ı hal ile bağırıp o hakikat-i kerîmaneyi söylüyorlar.

Hattâ değil yalnız ihtiyar akraba, belki insanlara arkadaş verilen ve rızıkları insanların rızıkları içinde gönderilen kedi gibi bazı mahlukların rızıkları dahi bereket suretinde geliyor. Bunu teyid eden ve kendim gördüğüm bir misal:

Benim yakın dostlarım bilirler ki iki üç sene evvel her gün yarım ekmek –o köyün ekmeği küçük idi– muayyen bir tayınım vardı ki çok defa bana kâfi gelmiyordu. Sonra dört kedi bana misafir geldiler. O aynı tayınım hem bana hem onlara kâfi geldi. Çok kere de fazla kalırdı.

İşte şu hal o derece tekerrür edip bana kanaat verdi ki ben kedilerin bereketinden istifade ediyordum. Kat’î bir surette ilan ediyorum: Onlar bana bâr değil hem onlar benden değil, ben onlardan minnet alırdım.

Ey insan! Madem canavar suretinde bir hayvan, insanların hanesine misafir geldiği vakit berekete medar oluyor; öyle ise mahlukatın en mükerremi olan insan ve insanların en mükemmeli olan ehl-i iman ve ehl-i imanın en ziyade hürmet ve merhamete şâyan aceze, alîl ihtiyareler ve alîl ihtiyarların içinde şefkat ve hizmet ve muhabbete en ziyade lâyık ve müstahak bulunan akrabalar ve akrabaların içinde dahi en hakiki dost ve en sadık muhib olan peder ve valide, ihtiyarlık halinde bir hanede bulunsa ne derece vesile-i bereket ve vasıta-i rahmet ve لَوْلَا الشُّيُوخُ الرُّكَّعُ لَصُبَّ عَلَيْكُمُ الْبَلَاءُ صَبًّا sırrıyla, yani “Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa idi, belalar sel gibi üstünüze dökülecekti.” ne derece sebeb-i def’-i musibet olduklarını sen kıyas eyle.

İşte ey insan! Aklını başına al. Eğer sen ölmezsen ihtiyar olacaksın. اَلْجَزَاءُ مِنْ جِنْسِ الْعَمَلِ sırrıyla, sen valideynine hürmet etmezsen senin evladın dahi sana hürmet etmeyecektir. Eğer âhiretini seversen işte sana mühim bir define; onlara hizmet et, rızalarını tahsil eyle. Eğer dünyayı seversen yine onları memnun et ki onların yüzünden hayatın rahatlı ve rızkın bereketli geçsin. Yoksa onları istiskal etmek, ölümlerini temenni etmek ve onların nazik ve seriü’t-teessür kalplerini rencide etmek ile خَسِرَ الدُّنْيَا وَ الْاٰخِرَةَ sırrına mazhar olursun. Eğer rahmet-i Rahman istersen o Rahman’ın vedialarına ve senin hanendeki emanetlerine rahmet et.

Âhiret kardeşlerimden Mustafa Çavuş isminde bir zat vardı. Dininde, dünyasında muvaffakıyetli görüyordum. Sırrını bilmezdim. Sonra anladım ki o muvaffakıyetin sebebi: O zat ise ihtiyar peder ve validelerinin haklarını anlamış ve o hukuka tam riayet etmiş ve onların yüzünden rahat ve rahmet bulmuş. İnşâallah âhiretini de tamir etmiş. Bahtiyar olmak isteyen, ona benzemeli.

اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى مَنْ قَالَ «اَلْجَنَّةُ تَحْتَ اَقْدَامِ الْاُمَّهَاتِ» وَ عَلٰى اٰلِهٖ وَصَحْبِهٖ اَجْمَعٖينَ

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلٖيمُ الْحَكٖيمُ

(21. Mektup)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]