-dar
-dâr veya -târ, sonuna geldiği kelimeye "tutan, sâhip ve mâlik olan" anlamı katarak Farsça usulüyle birleşik sıfat yapan Farsça bir sonektir.
Bilgiler[değiştir]
Kökeni olan Farsça fiil ve anlamı: Daşten (داشتن): tutmak, sahip olmak
Risale-i Nur'da Bu Eki Taşıyan Kelimeler, Anlamları ve Örnek Cümleler[değiştir]
- Hikmettâr: Hikmetli yapan
Evet, kemik gibi bir kuru ağacın ucundaki tel gibi incecik bir sapta gayet münakkaş, müzeyyen bir çiçek ve gayet musanna ve murassa bir meyve, elbette gayet sanat-perver, mu’cizekâr ve hikmettar bir Sâni’in mehasin-i sanatını zîşuura okutturan bir ilannamedir. (10. Söz)
- Dindâr: Dînin emir ve yasaklarına hakkıyle uyan, dînine sahip
Evvela: Dindar bir adam din muhabbeti için “Hak böyledir. Hakikat budur. Allah’ın emri böyledir.” der. (26. Mektup)
- Namdâr: Ünlü, namı olan
Hem sahtekâr, âmî bir nefer; namdar, âlî bir müşirin tavrını takınsın, makamında otursun, çok zaman öyle kalsın, hilesini ihsas etmesin. (26. Mektup)