Zühal: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
 
36. satır: 36. satır:


([[Risale:Divan-ı_Harb-i_Örfi_(Asar-ı_Bediiyye)#Yar.C4.B1_Cinayet|Divan-ı Harb-i Örfi, Yarı Cinayet]])
([[Risale:Divan-ı_Harb-i_Örfi_(Asar-ı_Bediiyye)#Yar.C4.B1_Cinayet|Divan-ı Harb-i Örfi, Yarı Cinayet]])
----
Eğer desen: Bu ayetler, diğer bazı ayetlerle birlikte işaret ediyorlar ki; şu âzim ve geniş dünya, beşer için halk edilmiş.. Ve insanın istifadesi ona bir ille-i gaiyye yapılmıştır. Halbuki, mesela dünya küresinden çok daha büyük olan "'''zuhal'''" yıldızının beşere olan faidesi, ancak bir çeşit zinet ve zaif bir ziyadır. O halde beşer'in şu cüz'î istifadesi nasıl o yıldızın halk edilmesine bir sebeb, bir ille-i gaiyye olmuş olabilir?!.
Cevaben sana denilir ki: Müstefid olan kendi cihet-i istifadesinde batıp fanî oluyor.. Ve onun zihni istifade yolunda inhisarlık içinde kalıp başkalarını unutuyor. Hem her şeye kendi nefsi için ve menfaatı noktasından bakmaktadır. Keza beşerin istifade ettiği şeylerin ille-i gaiyyesi (sebeb ve illetleri) sadece ona tealluk eden cihete münhasır kalıyor. Öyle ise, imtinan makamında (minnetlendirme) o şahsa bakan kelamda ve hitabda mücazefe, abartma yoktur. Evet, "[[Zuhal]]" yıldızının Halıkı, onu binler hikmet için ibda eylemiş olsa da, her bir hikmetinde binler cihetler bulunsa dahi; ve her cihettede binlerce istifade edenler bulunsa da, '''Zuhal'''’in yaratılmasındaki ille-i gaiye, o şahsın istifade cihetidir denilmez diye bir şey yoktur. (Zira beşer istifadeyi şuûren idrak ediyor.)
([[Risale:Bakara 29: Yedi Kat Sema Bahsi (İ.İ. Badıllı)#Sual 75|İ.İ (Badıllı)]])


==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==
==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==

09.11, 28 Haziran 2024 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Zühal veya Satürn Güneş'e en yakın 6. gezegendir ve büyüklük açısından Jüpiter'den sonra ikinci sıradadır. Zühal'in bilinen 82 uydusu vardır. En büyük uydusu Titan'dır. Çıplak gözle izlenebilen 5 gezegenden biridir. Zühal, eski çağlardan beri Ay, Güneş, Merkür, Venüs, Mars ve Jüpiter ile birlikte bilinen 7 gökcisminden biridir. Bazı dillerde Cumartesi gününün adı Satürn'den gelir. Satürn kalın ve karmaşık bir atmosfer tabakasıyla çevrilidir.[1]

Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: Satürn, Sekendir (veya Sekentiz)

Türü: Gök Cismi

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Hem mesela

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ جَاعِلِ الْمَلٰٓئِكَةِ رُسُلًا اُولٖٓى اَجْنِحَةٍ مَثْنٰى وَثُلَاثَ وَرُبَاعَ يَزٖيدُ فِى الْخَلْقِ مَا يَشَٓاءُ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدٖيرٌ

İşte şu surede, “Semavat ve arzın Fâtır-ı Zülcelal’i, semavat ve arzı öyle bir tarzda tezyin edip âsâr-ı kemalini göstermekle hadsiz seyircilerinden Fâtır’ına hadsiz medh ü senalar ettiriyor ve öyle de hadsiz nimetlerle süslendirmiş ki sema ve zemin bütün nimetlerin ve nimet-dîdelerin lisanlarıyla o Fâtır-ı Rahman’ına nihayetsiz hamd ü sitayiş ederler.” dedikten sonra, yerin şehirleri ve memleketleri içinde Fâtır’ın verdiği cihazat ve kanatlarıyla seyr ü seyahat eden insanlarla hayvanat ve tuyûr gibi; semavî saraylar olan yıldızlar ve ulvi memleketleri olan burçlarda gezmek ve tayeran etmek için o memleketin sekeneleri olan meleklerine kanat veren Zat-ı Zülcelal, elbette her şeye kadîr olmak lâzım gelir. Bir sineğe, bir meyveden bir meyveye; bir serçeye, bir ağaçtan bir ağaca uçmak kanadını veren, Zühre’den Müşteri’ye, Müşteri’den Zühal’e uçacak kanatları o veriyor. Hem melaikeler, sekene-i zemin gibi cüz’iyete münhasır değiller, bir mekân-ı muayyen onları kaydedemiyor. Bir vakitte dört veya daha ziyade yıldızlarda bulunduğuna işaret مَثْنٰى وَثُلَاثَ وَرُبَاعَ kelimeleriyle tafsil verir.

İşte şu hâdise-i cüz’iye olan “Melaikeleri kanatlarla teçhiz etmek” tabiriyle, gayet küllî ve umumî bir azamet-i kudretin destgâhına işaret ederek اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدٖيرٌ fezlekesiyle tahkik edip tesbit eder.

(Sözler, 25. Söz, 2. Şule, 2. Nur, Dokuzuncu Nükte-i Belâgat)


Bununla beraber meşâgil-i dünyeviye dediğin, çoğu sana ait olmayan ve fuzulî bir surette karıştığın ve karıştırdığın malayani meşgalelerdir. En elzemini bırakıp güya binler sene ömrün var gibi en lüzumsuz malûmat ile vakit geçiriyorsun. Mesela, “Zühal’in etrafındaki halkaların keyfiyeti nasıldır?” ve “Amerika tavukları ne kadardır?” gibi kıymetsiz şeylerle kıymettar vaktini geçiriyorsun. Güya kozmoğrafya ilminden ve istatistikçi fenninden bir kemal alıyorsun.

(Sözler, 21. Söz, 1. makam, 5. İkaz)


Bu âyetle diğer bazı âyetlerden anlaşılıyor ki bu büyük dünya, insan için yaratılmıştır. Ve yaratılışında, insanın istifadesi ille-i gaiye olarak nazara alınmıştır. Halbuki arzdan pek büyük olan Zühal’in mesela, beşeri faydalandıran, yalnız ziyneti ve zayıf bir ziyasıdır. Bu cüz’î fayda için ne suretle beşer ona ille-i gaiye olur?

Cevap: Bir faydayı takip eden adam, bütün fikrini, hayalini o faydaya hasreder ve ondan maada bir şeye bakmaz ve her şeye kendi hesabına bakar, kimseyi nazara almaz, hattâ kendisini ille-i gaiye zanneder. Binaenaleyh bu gibi adama karşı makam-ı imtinanda söylenilen o gibi kelâmlarda mübalağa yoktur. Evet, binlerce hikmetler için yaratılan Zühal’in her bir hikmetinde binlerce cihetler ve her bir cihetinde binlerce istifade edenler bulunduğu halde “Hilkatinde o adamın istifadesi, ille-i gaiyeden bir cüz olarak düşünülmüştür.” denilirse ne manii var? Çünkü ille-i gaiye, daima basit bir şeyden ibaret değildir.

(İşaratül İ'caz, Bakara 29. Ayet, 5. Nokta)


Süreyya'yı süpürge yapmağa ve üfürmekle Şems'i söndürmeğe ihtimal veren; belâhetini ilân eder. Meselâ: Ağrı Dağı ile Sübhan Dağı, ikisini tartacak dehşetli bir mizan ile müvazenelerini, cevv-i semada Zühal’de duran bir melaike de o mizanin ucunu tutsa, Ağrı Dağı üzerine bir dirhem ilâve olunsa; Sübhan Dağı âsumana, Ağrı Dağı zemine geldiğini görenlerden kasır-ün nazar olan, kıymet ve sıkletini, tamamen o dirhemden bilecektir. İşte haysiyet-i askeriye ve hamiyeti İslâmiye ve Şeriat-ı Muhammediye (A.S.M.) o cesim dağlara benzer. Esbab-ı hariciye bir dirhem kıymetindedir. Bu kıymetsiz esbabı esas tutmak, insaniyetin ve İslâmiyetin kıymetini bilmemek ve tenzil etmektir.

(Divan-ı Harb-i Örfi, Yarı Cinayet)


Eğer desen: Bu ayetler, diğer bazı ayetlerle birlikte işaret ediyorlar ki; şu âzim ve geniş dünya, beşer için halk edilmiş.. Ve insanın istifadesi ona bir ille-i gaiyye yapılmıştır. Halbuki, mesela dünya küresinden çok daha büyük olan "zuhal" yıldızının beşere olan faidesi, ancak bir çeşit zinet ve zaif bir ziyadır. O halde beşer'in şu cüz'î istifadesi nasıl o yıldızın halk edilmesine bir sebeb, bir ille-i gaiyye olmuş olabilir?!.

Cevaben sana denilir ki: Müstefid olan kendi cihet-i istifadesinde batıp fanî oluyor.. Ve onun zihni istifade yolunda inhisarlık içinde kalıp başkalarını unutuyor. Hem her şeye kendi nefsi için ve menfaatı noktasından bakmaktadır. Keza beşerin istifade ettiği şeylerin ille-i gaiyyesi (sebeb ve illetleri) sadece ona tealluk eden cihete münhasır kalıyor. Öyle ise, imtinan makamında (minnetlendirme) o şahsa bakan kelamda ve hitabda mücazefe, abartma yoktur. Evet, "Zuhal" yıldızının Halıkı, onu binler hikmet için ibda eylemiş olsa da, her bir hikmetinde binler cihetler bulunsa dahi; ve her cihettede binlerce istifade edenler bulunsa da, Zuhal’in yaratılmasındaki ille-i gaiye, o şahsın istifade cihetidir denilmez diye bir şey yoktur. (Zira beşer istifadeyi şuûren idrak ediyor.)

(İ.İ (Badıllı))

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]