Zembilli Ali Efendi

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Zembilli Ali Cemali Efendi Osmanlı padişahları 2. Bâyezîd, Yavuz Sultan Selim ve Kânûnî Sultan Süleymân devrinde toplam 24 sene şeyhülislâmlık yapmış büyük bir alimdir. Fahreddin er-Râzî’nin soyundan gelir. Ders aldığı hocaları arasında Molla Hüsrev de vardır. İns ve cinnin şeyhülislamı olarak bilinir. Fetva için başvuranların cevabını çabuk verebilmek için evinin penceresinden sarkıttığı zembille soruları alıp cevapları gönderdiğinden halk arasında “Zenbilli müftü” olarak bilinirdi. Fıkıh, usul, edebiyat, lugat, nahiv, tefsir ve hadis sahasında otorite sahibi vakur ve tevazu sahibi bir ilim adamıydı. İlmi ve dini meselelerde tâviz vermez, şeyhülislamlık yaptığı padişahlara hak bildiği meseleleri çekinmeden yüzlerine söylerdi. Risale-i Nur'da bu konuda bir misal geçer. Hayır severliğiyle tanınmış, İstanbul’un değişik yerlerinde cami, mescid ve mektep inşa ettirmiştir. [1]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: Zembilli (veya Zenbilli) Müftü, Zembilli Ali Cemali Efendi, Cin ve İnsin Şeyhülislamı

Doğum Yeri ve Tarihi: Tahminen 1444-1446[1]

Vefat Yeri ve Tarihi: 932 (m. 1525)[1]

Kabrinin Yeri: Zeyrek, İstanbul

Haritadaki Konumu: [1]

Eserleri[değiştir]

Muhtelif eserleri vardır.

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Üç mahkemede ondan beraet kazandığımız ve kırk sene evvel bir hadîsin hârika tevilini beyan ederken, cin ve insin şeyhülislâmı Zembilli Ali Efendi’nin “Şapkayı şaka ile dahi başa koymaya hiçbir cevaz yok.” demesiyle beraber bütün şeyhülislâmlar ve bütün ulema-i İslâm cevazına müsaade etmedikleri halde, avam-ı ehl-i iman onu giymeye mecbur olduğu zaman, o büyük allâmelerin adem-i müsaadeleri ile onlar tehlikede yani ya dinini bırakmak ya isyan etmek vaziyetinde iken, kırk sene evvel Beşinci Şuâ’nın bir fıkrası: “Şapka başa gelecek, secdeye gitme diyecek. Fakat baştaki iman o şapkayı da secdeye getirecek, inşâallah Müslüman edecek.” demesiyle avam-ı ehl-i imanı hem isyan ve ihtilalden hem ihtiyarıyla imanını ve dinini bırakmaktan kurtardığı ve hiçbir kanun münzevilere böyle şeyleri teklif etmediği ve yirmi senede altı hükûmet beni onu giymeye mecbur etmediği ve bütün memurlar dairelerinde ve kadınlar ve çocuklar ve camidekiler ve ekser köylüler onu giymeye mecbur olmadıkları ve şimdi resmen askerin başından kalktığı ve örme ve bere çok vilayetlerde yasak olmadığı halde hem benim hem kardeşlerimin bir sebeb-i ittihamımız gösterilmiş. Acaba dünyada hiçbir kanun, hiçbir maslahat, hiçbir usûl bu pek manasız ittihamı bir suç sayabilir mi?

(14. Şua)


Hakikatli bir latîfe: Sultan Süleyman-ı Kanunî, kesretli kırk çeşme sularını İstanbul’a getirdiği vakit, Şeyhülislâm Zembilli Ali Efendi ona demiş: “Hilaf-ı şeriat kanunları Avrupa’dan getirdiğin cihetle, İstanbul’a öyle bir bok sıçtın ki o getirdiğin suların cümlesi üzerinden akıp geçse yüz senede temizleyemez.”

(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 8. Lema)


Keramet-i Gavsiye’nin işaratını teyid eden remizleri defaatle okudum. Bu müjdeler hamd ve şükrümü artırmıştır. Zembilli Ali Efendi’nin hale çok uygun olan fıkrası hoşuma gitti. Latîf tefe’ülünüz خِتَامُهُ مِسْكٌ kabîlinden olmuştur.

(Barla L.)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]