Kafirun 1
Önceki Ayet: Kevser 3 ← Kafirun Suresi → Kafirun 2: Sonraki Ayet
Meali: {Kâfirlerden söz ettiği için bu adı almıştır. Mâûn sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 6 âyettir.}
1-2- (Resûlüm!) De ki: Ey kâfirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam.
Kur'an'daki Yeri: 30. Cüz, 603. Sayfa
Tilavet Notları:
Diğer Notlar:
Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği
Hem mesela, insafsız ehl-i ilhadın mübalağa zannettikleri hattâ muhal bir mübalağa ve mücazefe tevehhüm ettikleri biri de amellerin sevabına dair ve bazı surelerin faziletleri hakkında gelen rivayetlerdir. Mesela “Fatiha’nın Kur’an kadar sevabı vardır.” “Sure-i İhlas, sülüs-ü Kur’an”, “Sure-i İza zülzileti’l-ardu, rubu’” “Sure-i Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, rubu’”, “Sure-i Yâsin, on defa Kur’an kadar” olduğuna rivayet vardır.
İşte insafsız ve dikkatsiz insanlar demişler ki: “Şu muhaldir. Çünkü Kur’an içinde Yâsin ve öteki faziletli olanlar da vardır. Onun için manasız olur.”
Elcevap: Hakikati şudur ki: Kur’an-ı Hakîm’in her bir harfinin bir sevabı var, bir hasenedir. Fazl-ı İlahîden o harflerin sevabı sümbüllenir, bazen on tane verir, bazen yetmiş, bazen yedi yüz (Âyetü’l-Kürsî harfleri gibi), bazen bin beş yüz (Sure-i İhlas’ın harfleri gibi), bazen on bin (Leyle-i Beratta okunan âyetler ve makbul vakitlere tesadüf edenler gibi) ve bazen otuz bin (mesela, haşhaş tohumunun kesreti misillü, Leyle-i Kadirde okunan âyetler gibi). Ve o gece bin aya mukabil işaretiyle, bir harfinin o gecede otuz bin sevabı olur anlaşılır. İşte Kur’an-ı Hakîm, tezauf-u sevabıyla beraber elbette muvazeneye gelmez ve gelemiyor. Belki asıl sevap ile bazı surelerle muvazeneye gelebilir.
Mesela, içinde mısır ekilmiş bir tarla farz edelim ki bin tane ekilmiş. Bazı habbeleri yedi sümbül vermiş farz etsek, her bir sümbülde yüzer tane olmuş ise o vakit tek bir habbe bütün tarlanın iki sülüsüne mukabil oluyor. Mesela, birisi de on sümbül vermiş, her birinde iki yüz tane vermiş. O vakit bir tek habbe asıl tarladaki habbelerin iki misli kadardır. Ve hâkeza kıyas et.
Şimdi Kur’an-ı Hakîm’i nurani, mukaddes bir mezraa-i semaviye tasavvur ediyoruz. İşte her bir harfi asıl sevabıyla birer habbe hükmündedir. Onların sümbülleri nazara alınmayacak. Sure-i Yâsin, İhlas, Fatiha, Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, İza zülzileti’l-ardu gibi sair faziletlerine dair rivayet edilen sure ve âyetlerle muvazene edilebilir.
Mesela, Kur’an-ı Hakîm’in üç yüz bin altı yüz yirmi harfi olduğundan Sure-i İhlas, Besmele ile beraber altmış dokuzdur. Üç defa altmış dokuz, iki yüz yedi harftir. Demek, Sure-i İhlas’ın her bir harfinin haseneleri, bin beş yüze yakındır.
İşte Sure-i Yâsin’in hurufatı hesap edilse, Kur’an-ı Hakîm’in mecmu-u hurufatına nisbet edilse ve on defa muzaaf olması nazara alınsa şöyle bir netice çıkar ki: Yâsin-i Şerif’in her bir harfi takriben beş yüze yakın sevabı vardır. Yani o kadar hasene sayılabilir.
İşte buna kıyasen başkalarını dahi tatbik etsen ne kadar latîf ve güzel ve doğru ve mücazefesiz bir hakikat olduğunu anlarsın.
(24. Söz)

