A'raf 200

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Önceki Ayet: A'raf 199A'raf SuresiA'raf 201: Sonraki Ayet

Meali: 200- Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.

{Yani şeytan emrolunduğun şeylere aykırı düşen, gazap ve benzeri hallere seni sevk ederse hemen Allah'a sığın. Bu hitap, görünüşte Resûlullah'a olmakla beraber bütün müslümanlara şamildir. Bu şekilde şeytandan herhangi bir vesvese geldiğinde onun şerrinden Allah'a sığınmak lâzımdır.}

Kur'an'daki Yeri: 9. Cüz, 175. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Cenab-ı Hak, kütüb-ü semaviyede beşere karşı cennet gibi azîm mükâfatı ve cehennem gibi dehşetli mücazatı göstermekle beraber çok irşad, ikaz, ihtar, tehdit ve teşvik ettiği halde; ehl-i iman, bu kadar esbab-ı hidayet ve istikamet varken hizbü’ş-şeytanın mükâfatsız çirkin zayıf desiselerine karşı mağlup olmaları, bir zaman beni çok düşündürüyordu. Acaba iman varken, Cenab-ı Hakk’ın o kadar şiddetli tehdidatına ehemmiyet vermemek nasıl oluyor? Nasıl iman gitmiyor? اِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعٖيفًا sırrıyla şeytanın gayet zayıf desiselerine kapılıp Allah’a isyan ediyor.

Hattâ benim arkadaşlarımdan bazıları, yüz hakikat dersini kalben tasdik ile beraber benden işittiği ve bana karşı da fazla hüsn-ü zannı ve irtibatı varken, kalpsiz ve bozuk bir adamın ehemmiyetsiz ve riyakârane iltifatına kapıldı, onun lehinde benim aleyhimde bir vaziyete geldi. “Fesübhanallah” dedim, insanda bu derece sukut olabilir mi? Ne kadar hakikatsiz bir insan idi diye o bîçareyi gıybet ettim, günaha girdim.

Sonra sâbık işaretlerdeki hakikat inkişaf etti, karanlıklı çok noktaları aydınlattı. O nur ile lillahi’l-hamd hem Kur’an-ı Hakîm’in azîm tergibat ve teşvikatı tam yerinde olduğunu hem ehl-i imanın desais-i şeytaniyeye kapılmaları, imansızlıktan ve imanın zayıflığınden olmadığını hem günah-ı kebairi işleyen küfre girmediğini hem Mutezile mezhebi ve bir kısım Hariciye mezhebi “Günah-ı kebairi irtikâb eden kâfir olur veya iman ve küfür ortasında kalır.” diye hükümlerinde hata ettiklerini hem benim o bîçare arkadaşım da yüz ders-i hakikati bir herifin iltifatına feda etmesi, düşündüğüm gibi çok sukut ve dehşetli alçaklık olmadığını anladım. Cenab-ı Hakk’a şükrettim, o vartadan kurtuldum.

Çünkü sâbıkan dediğimiz gibi şeytan cüz’î bir emr-i ademî ile insanı mühim tehlikelere atar. Hem insandaki nefis ise şeytanı her vakit dinler. Kuvve-i şeheviye ve gazabiye ise şeytan desiselerine hem kābile hem nâkile iki cihaz hükmündedirler.

İşte bunun içindir ki Cenab-ı Hakk’ın “Gafur” “Rahîm” gibi iki ismi, tecelli-i a’zamla ehl-i imana teveccüh ediyor. Ve Kur’an-ı Hakîm’de peygamberlere en mühim ihsanı, mağfiret olduğunu gösteriyor ve onları, istiğfar etmeye davet ediyor. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ kelime-i kudsiyesini her sure başında tekrar ile ve her mübarek işlerde zikrine emretmesiyle, kâinatı ihata eden rahmet-i vâsiasını melce ve tahassungâh gösteriyor ve فَاسْتَعِذْ emriyle اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجٖيمِ‌ kelimesini siper yapıyor.

(13. Lem'a)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]