İmruul Kays

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

İmru-ül Kays İslamiyetten kısa süre önce Câhiliye devrinde yaşamış, Peygamberimizin (SAV) şairlerin öncüsü ve bayraktarı olduğunu söylediği ve Hz. Ali'nin (ra) şiirlerini beğenip övdüğü bir Arap şairidir. Mekke'de Kabe'nin duvarına asılı 7 şiirin (el-Muallakatü’s- Seb’a) şairleri içinde en meşhuru idi (diğerleri Tarafe ibnü’l-Abd, Haris bin Hilliza, Amr bin Kulsum, Antere bin Şeddad, Züheyr bin Ebu Sulme ve Lebid). Bediüzzaman belâgat dâhîlerinden Sekkakî gibi bir zatın İmruu’l-Kays veya başka bir bedevînin ibraz ettiği belâgat incelerini kavramadığından bahseder. Gençliğinde dayısı Mühelhil b. Rebîa’dan ders alarak şiirde yüksek bir seviyeye ulaştı. Uygunsuz şiirlerinden dolayı babası onu kabilesinden kovdu. Daha sonra babası öldürülünce intikamı almak için çok savaşlar yaptı. En son yardım isteğini reddeden Bizans İmparatoru'nun yanından dönerken Ankara Elmadağ yakınlarında hastalanarak öldü ve vasiyeti üzerine Hıdırlıktepe'ye gömüldü. Klasik kasideye ilk şeklini veren ve kasideyi ilk uzatan şair oydu ve bir beyitte birkaç teşbih kullanmasından ve pek çok temayı ustalıkla işlemesinden dolayı hayranlıkla bakılan bir şair olagelmiştir. Serseri bir hayat yaşamış ve İslamiyet gelmeden önce ölmüştür.[1]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: İmruülkays bin Hucr

Doğum Yeri ve Tarihi: Necid, Arabistan[1]

Vefat Yeri ve Tarihi: Elmadağ, Ankara, m. 540 civarı (çoğu tarihçiye göre cilt hastalığından, bazılarına göre Bizans kralının ona hediye ettiği zehirli elbiseden dolayı öldü[2])[1]

Kabrinin Yeri: Hıdırlıktepe, Ankara (bir görüşe göre Bizans Kralı büyük şairi öldürttüğü için üzülüp şairin mezarına heykel diktirtmişti. Ankara Müslümanların eline geçinde heykel kaldırılıp türbeye benzer bir yapı inşa edildi. Ankaralılar tarafından “Timürlenk Tahtı” ve “Hızır Türbesi” adıyla anılan bu yapı 1930'lardan sonra kaldırıldı. Şu an yerinde bir nirengi direği olması muhtemeldir.)[3]

Harita Konumu:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Sual: Avam-ı nâstan hakaik-i diniyeyi tabir eden ancak yüzde birdir?

Cevap: Tabir etmemesi, bilmemesine delil olamaz. Evet çok defa lisan, insanın tasavvuratından incelerini tabirden âciz olduğu gibi kalbindeki ve vicdanındaki inceler de akla görünmez. Hattâ belâgat dâhîlerinden Sekkakî gibi bir zat; İmruu’l-Kays veya başka bir bedevînin ibraz ettiği belâgat incelerini kavramamıştır. Maahâzâ imanın var olup olmadığı sorgu ile anlaşılır. Mesela âmî bir adama, bu âlem bütün cihetleri ile, eczasıyla kudretinde, tasarrufunda bulunan Sâni’in, yarattığı bu âlemin bir cihetinde olup olmadığı gibi bir sorgu yapıldığı zaman “Hiçbir cihette değildir!” dese kâfidir. Çünkü nefiy cihetinin onun vicdanında sabit olduğuna delâlet eder.

(İşaratül İ'caz, Bakara 4.-5. ayetler)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

Hıdırlıktepe'deki mezarının kalıntılarının 1930'lardaki hali

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]