Mü'minun 14: Revizyonlar arasındaki fark
Değişiklik özeti yok |
|||
1. satır: | 1. satır: | ||
[[Kategori:Mü'minun Suresi]] | [[Kategori:Mü'minun Suresi]] | ||
[[Kategori:Ahsen-ül Halıkin Ayetleri]] | |||
[[Kategori:Hizb-ül Kur'an Ayetleri]] | [[Kategori:Hizb-ül Kur'an Ayetleri]] | ||
[[Kategori:Mü'minun Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri]] | [[Kategori:Mü'minun Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri]] |
06.49, 5 Şubat 2023 tarihindeki hâli
Önceki Ayet: Mü'minun 13 ← Mü'minun Suresi → Mü'minun 15: Sonraki Ayet
Meali: 14- Sonra nutfeyi alaka (aşılanmış yumurta) yaptık. Peşinden, alakayı, bir parçacık et haline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla insan haline getirdik. Yapıp-yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.
Kur'an'daki Yeri: 18. Cüz, 341. Sayfa
Tilavet Notları:
Diğer Notlar:
Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]
Kur’an kâh olur, mahlukat-ı İlahiyeyi bir tertiple zikreder; sonra o mahlukat içinde bir nizam, bir mizan olduğunu ve onun semereleri olduğunu göstermekle güya bir şeffafiyet, bir parlaklık veriyor ki sonra o âyine-misal tertibinden cilvesi bulunan esma-i İlahiyeyi gösteriyor. Güya o mahlukat-ı mezkûre, elfazdır. Şu esma onun manaları, yahut o meyvelerin çekirdekleri, yahut hülâsalarıdırlar
Mesela
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ طٖينٍ
ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فٖى قَرَارٍ مَكٖينٍ
İşte Kur’an, hilkat-i insanın o acib, garib, bedî’, muntazam, mevzun etvarını öyle âyine-misal bir tarzda zikredip tertip ediyor ki فَتَبَارَكَ اللّٰهُ اَحْسَنُ الْخَالِقٖينَ içinde kendi kendine görünüyor ve kendini dedirttiriyor. Hattâ vahyin bir kâtibi şu âyeti yazarken daha şu kelime gelmezden evvel şu kelimeyi söylemiştir. “Acaba bana da mı vahiy gelmiş?” zannında bulunmuş. Halbuki evvelki kelâmın kemal-i nizam ve şeffafiyetidir ve insicamıdır ki o kelâm gelmeden kendini göstermiştir.
(25. Söz)
Umum ehl-i dalaletin vekili, ikinci sualine (Hâşiye[1]) karşı, kat’î ve mukni ve mülzim cevabı aldıktan sonra, şöyle üçüncü bir sual ediyor.
Diyor ki: Kur’an’da
gibi kelimat; başka hâlıklar, râhimler bulunduğunu iş’ar eder.
Hem diyorsunuz ki: Hâlık-ı âlem’in nihayetsiz kemalâtı var. Bütün enva-ı kemalâtın en nihayet mertebelerini câmi’dir. Halbuki eşyanın kemalâtı, ezdad ile bilinir; elem olmazsa lezzet bir kemal olmaz, zulmet olmazsa ziya tahakkuk etmez, firak olmazsa visal lezzet vermez ve hâkeza?
Elcevap: Birinci şıkka beş işaret ile cevap veririz:
(32. Söz)
Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]
İlgili Maddeler[değiştir]
- ↑ İkinci Maksat’ın başındaki sual demektir. Yoksa hâtimenin âhirindeki bu küçücük sual değildir.