Kalem 4

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
20.26, 7 Temmuz 2024 tarihinde Turker (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 45144 numaralı sürüm

Önceki Ayet: Kalem 3Kalem SuresiKalem 5: Sonraki Ayet

Meali: 4- Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.

Kur'an'daki Yeri: 29. Cüz, 563. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Cenab-ı Hak Kur’an-ı Hakîm’de: وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظٖيمٍ ferman eder. Rivayat-ı sahiha ile Hazret-i Âişe-i Sıddıka (r.anha) gibi sahabe-i güzin, Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâmı tarif ettikleri zaman “Hulukuhu’l-Kur’an” diye tarif ediyorlardı. Yani Kur’an’ın beyan ettiği mehasin-i ahlâkın misali, Muhammed aleyhissalâtü vesselâmdır. Ve o mehasini en ziyade imtisal eden ve fıtraten o mehasin üstünde yaratılan odur.

İşte böyle bir zatın ef’al, ahval, akval ve harekâtının her birisi, nev-i beşere birer model hükmüne geçmeye lâyık iken, ona iman eden ve ümmetinden olan gafillerin, (sünnetine ehemmiyet vermeyen veyahut tağyir etmek isteyen) ne kadar bedbaht olduğunu divaneler de anlar.

(11. Lem'a)


ﻟِﻠْﻜُﻞِّ ﺣُﻜْﻢٌ ﻟَﻴْﺲَ ﻟِﻜُﻞٍّ

Mecmu'da bir kuvvet ve hasiyet var ki, eczada bulunmaz.

Şimdi gelelim maksada: İşte âsar ve siyer ve tarih-i hayatı, hatta a'danın şehâdetleriyle Zât-ı Peygamberde vücûdu muhakkak olan ahlâk-ı âliyenin kesret ve ihata ve tecemmu-u imtizacından tevellüd eden, izzet ve haysiyetten neş'et eden şeref ve vakar ve kibr-i nefs ile -melekler, şeytanların ihtilat ve istiraklarından tenezzühleri gibi sırr-ı tezada binaen, o ahlâk-ı âliye dahi hile ve kizbden tereffu' ve tenezzüh ve teberi ederler. Hem de hayat ve mayeleri makamında olan sıdk ve hakkiyyeti tazammun ettiklerinden, şu'le-i cevvale gibi nübüvveti lemean ediyor.

Hazret-i Âişe demiş: ﺧُﻠُﻘُﻪُ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥُ

Kur'ân demiş: ﻭَﺍِﻧَّﻚَ ﻟَﻌَﻠَﻰ ﺧُﻠُﻖٍ ﻋَﻈِﻴﻢٍ

Düşmana da şamil bir tevatür ve icma' ile sabittir ki, bütün ahlâk-ı hamidenin en ekmeline maliktir.

Ey birader! Görüyorsun ki; bir adam yalnız şecaatla meşhur olursa, o şöhret, ona verdiği haysiyeti ihlal etmemek için kolaylıkla yalana tenezzül etmez. Nerede kaldı ki, cemî'-i ahlâk-ı âliye birden tecemmu' ede. Evet mecmu'da bir hüküm bulunur, ferdde bulunmaz.

(Şuaat-ü Marifet-ün Nebiyy, Asar-ı Bediiyye)


Mu'cize-i Muhammedî, ayn-ı Muhammeddir (A.S.M.). Zât-ı Zülcelâl (Celle Celâlühü) O'na demiş: ﺍِﻧَّﻚَ ﻟَﻌَﻠَﻰ ﺧُﻠُﻖٍ ﻋَﻈِﻴﻢٍ Bütün ümmet hatta düşmanları da dâhil olduğu halde icma' etmişler ki, bütün ahlâk-ı haseneye câmi'dir.

Nübüvvetten evvel ondaki ahlâk-ı hamîdenin kemâline tercüman olan "Muhammed-ül Emin" ünvanıyla iştihar etmiştir. Hazret-i Âişe (R.A.) her vakit derdi: ﺧُﻠُﻘُﻪُ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥْ demek Kur'ân tazammun ettiği bütün ahlâk-ı haseneye câmi' idi. İşte O Zât-ı Kerîmde icma'-ı ümmetle, tevatür-ü mânevî-i kat'îyle sabittir ki:

İnsanların sîreten ve sûreten en cemîli ve en halîmi ve en sâbiri ve en şâkiri ve en zâhidi ve en mütevâzii ve en afîfi ve en cevâdı ve en kerîmi ve en rahîmi ve en âdili, herkesten ziyade mürüvvet, vakar, afv, sıhhat-ı fehim, şefkat gibi ne kadar secaya-yı âliye varsa en mükemmel bir fihriste-i nûranisidir.

Bunların içindeki nokta-yı i'câz şudur ki: Ahlâk-ı hasene çendan birbirine mübayin değil, fakat derece-i kemâlde birbirine müzahemet eder. Biri galebe çalsa öteki zaifleşir.

Meselâ:

Kemâl-i hilm ile kemâl-i şecaat. Hem kemâl-i tevazu'le ile kemâl-i şehamet. Hem kemâl-i adalet ile kemâl-i merhamet ve mürüvvet. Hem tam iktisat ve i'tidal ile tamam-i kerem ve sehavet. Hem gâyet vakar ile nihayet haya. Hem gâyet şefkat ile nihayet ﺍﻟْﺒُﻐْﺾُ ﻓِﻰ ﺍﻟﻠَّﻪِ. Hem gâyet afv ile nihayet izzet-i nefis, Hem gâyet tevekkül ile nihayet ictihad gibi mecâmi-i ahlâk-ı mütezahime birden derece-i âliyede bir zâtta içtima'ı, müzayakasız inkişafları mu'cizelerin mu'cizesidir.

(Şuaat-ü Marifet-ün Nebiyy, Asar-ı Bediiyye)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]