Eyyüb (as)

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
18.19, 3 Haziran 2024 tarihinde Turker (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 42543 numaralı sürüm (→‎Kur'an'da İsminin Geçtiği Yerler)
(fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)

Eyyüb ile ilgili diğer maddeler için Eyyüb (Tavzih) sayfasına gidin

Hz. Eyyüb (as) Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen sabır kahramanı bir peygamberdir. Malı, mülkü ve geniş bir ailesi varken Cenab-ı Allah ona ağır bir hastalık vermiş, uzun müddet hasta kaldığı halde o hastalığın büyük mükâfatını düşünerek sabretmiş, ama yaralarından çıkan kurtlar zikrin yeri olan diline ve marifetullah yeri olan kalbine iliştiği zaman rahatı için değil, ibadetini yapabilmek için “Yâ Rab! Zarar bana dokundu” diye Allah'a yalvarıp dua etmiş, Cenab-ı Hak da halis duasını kabul edip şifa vermiştir. Tefsir ve kısas-ı enbiyâ kitaplarına göre baba tarafından Hz. İshak’ın, anne tarafından Hz. Lût’un soyundandır.[1]

Bediüzzaman Hz. Eyyüb'ün zahiri hastalıklarına karşılık bizim bâtınî, ruhî ve kalbî hastalıklarımız olduğunu; işlediğimiz günahlar ve kafamıza giren şüpheler kalp ve ruhumuza yaralar açtığından iç dışa, dış içe çevrilsek Hz. Eyyüb’den hastalıklı görüneceğimizi; Hz. Eyyüb'ün yaralarının kısacık dünya hayatını tehdit etmesine karşılık manevî yaralarımızın pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdit ettiğini ve Hz. Eyyüb'ün ayette de geçen münacatını iktibas ederek رَبِّ اِنّٖى مَسَّنِىَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمٖينَ şeklinde demeye ondan bin defa daha ziyade muhtaç olduğumuzu söyler. Hatta Bediüzzaman bu münacatı akşam ile yatsı namazları arasında 33 defa tekrarlamıştır.

Ayrıca, Risale-i Nur'da en ziyade musibet ve meşakkate uğrayanların başta Hz. Eyyüb olmak üzere peygamberler, sonra evliyalar ve sonra ehl-i salahat oldukları ve bu zatların hastalıklara birer halis ibadet ve Allah'ın hediyesi olarak bakıp sabır içinde şükrettikleri dersi verilir.

Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: Job (İncil'de), Eyüp (halk arasında)

Doğum Yeri ve Tarihi:

Annesi: -

Babası: -

Kardeşleri: -

Soyu: Baba tarafından Hz. İshak, anne tarafından Hz. Lût

Vefat Yeri ve Tarihi: -

Kabrinin Yeri: Eyüpnebi, Viranşehir/Şanlıurfa'da Hz. Eyyüb'e atfedilen bir kabir vardır

Harita Konumu: [1]

Hanımları: Rahme

Çocukları: -

Peygamberlikle Görevlendirildiği Yer ve Tarih: -

Peygamber Olarak Gönderildiği Kavim: -

Kur'an'da İsminin Geçtiği Yerler[değiştir]

Hz. Eyyüb'ün ismi Kur'an'da 4 ayette toplam 4 defa geçer.

Eyyüb Peygamberin (AS) İsmi Geçen Ayetler

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

İkinci Lem’a

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

اِذْ نَادٰى رَبَّهُٓ اَنّٖى مَسَّنِىَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمٖينَ

Sabır kahramanı Hazret-i Eyyüb aleyhisselâmın şu münâcatı hem mücerreb hem tesirlidir. Fakat âyetten iktibas suretinde bizler münâcatımızda رَبِّ اِنّٖى مَسَّنِىَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمٖينَ demeliyiz. Hazret-i Eyyüb aleyhisselâmın meşhur kıssasının hülâsası şudur ki:

Pek çok yara bere içinde epey müddet kaldığı halde, o hastalığın azîm mükâfatını düşünerek kemal-i sabırla tahammül edip kalmış. Sonra yaralarından tevellüd eden kurtlar, kalbine ve diline iliştiği zaman, zikir ve marifet-i İlahiyenin mahalleri olan kalp ve lisanına iliştikleri için o vazife-i ubudiyete halel gelir düşüncesiyle kendi istirahati için değil belki ubudiyet-i İlahiye için demiş: “Yâ Rab! Zarar bana dokundu, lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime halel veriyor.” diye münâcat edip Cenab-ı Hak o hâlis ve safi, garazsız, lillah için o münâcatı gayet hârika bir surette kabul etmiş. Kemal-i âfiyetini ihsan edip enva-ı merhametine mazhar eylemiş. İşte bu Lem’a’da beş nükte var.

Birinci Nükte

Hazret-i Eyyüb aleyhisselâmın zahirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyüb’den daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünkü işlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şüphe, kalp ve ruhumuza yaralar açar. Hazret-i Eyyüb aleyhisselâmın yaraları, kısacık hayat-ı dünyeviyesini tehdit ediyordu. Bizim manevî yaralarımız, pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdit ediyor. O münâcat-ı Eyyübiyeye, o Hazretten bin defa daha ziyade muhtacız.

Bâhusus nasıl ki o Hazretin yaralarından neş’et eden kurtlar, kalp ve lisanına ilişmişler; öyle de bizleri, günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler (neûzü billah) mahall-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkârane uzaklaştırarak susturuyorlar.

Evet, günah kalbe işleyip siyahlandıra siyahlandıra tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah istiğfar ile çabuk imha edilmezse kurt değil belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor.

Mesela, utandıracak bir günahı gizli işleyen bir adam, başkasının ıttılaından çok hicab ettiği zaman, melaike ve ruhaniyatın vücudu ona çok ağır geliyor. Küçük bir emare ile onları inkâr etmek arzu ediyor.

Hem mesela, cehennem azabını intac eden büyük bir günahı işleyen bir adam, cehennemin tehdidatını işittikçe istiğfar ile ona karşı siper almazsa bütün ruhuyla cehennemin ademini arzu ettiğinden, küçük bir emare ve bir şüphe, cehennemin inkârına cesaret veriyor.

Hem mesela, farz namazını kılmayan ve vazife-i ubudiyeti yerine getirmeyen bir adamın küçük bir âmirinden küçük bir vazifesizlik yüzünden aldığı tekdirden müteessir olan o adam, Sultan-ı ezel ve ebed’in mükerrer emirlerine karşı farzında yaptığı bir tembellik, büyük bir sıkıntı veriyor ve o sıkıntıdan arzu ediyor ve manen diyor ki: “Keşke o vazife-i ubudiyeti bulunmasa idi.” Ve bu arzudan bir manevî adâvet-i İlahiyeyi işmam eden bir inkâr arzusu uyanır. Bir şüphe, vücud-u İlahiyeye dair kalbe gelse kat’î bir delil gibi ona yapışmaya meyleder. Büyük bir helâket kapısı ona açılır. O bedbaht bilmiyor ki inkâr vasıtasıyla, gayet cüz’î bir sıkıntı vazife-i ubudiyetten gelmeye mukabil, inkârda milyonlar ile o sıkıntıdan daha müthiş manevî sıkıntılara kendini hedef eder. Sineğin ısırmasından kaçıp yılanın ısırmasını kabul eder. Ve hâkeza… Bu üç misale kıyas edilsin ki بَلْ رَانَ عَلٰى قُلُوبِهِمْ sırrı anlaşılsın.

...

Hazret-i Eyyüb aleyhisselâm münâcatında istirahat-i nefsi için dua etmemiş, belki zikr-i lisanî ve tefekkür-ü kalbîye mani olduğu zaman ubudiyet için şifa talep eylemiş. Biz, o münâcat ile –birinci maksadımız– günahlardan gelen manevî, ruhî yaralarımızın şifasını niyet etmeliyiz. Maddî hastalıklar için ubudiyete mani olduğu zaman iltica edebiliriz. Fakat muterizane, müştekiyane bir surette değil belki mütezellilane ve istimdadkârane iltica edilmeli.

(26. Lema)


Ey âh ü enîn eden hasta! Hastalığın suretine bakıp âh eyleme! Manasına bak oh de! Eğer hastalığın manası güzel bir şey olmasa idi, Hâlık-ı Rahîm en sevdiği ibadına hastalıkları vermezdi. Halbuki hadîs-i sahihte vardır ki اَشَدُّ النَّاسِ بَلَاءً اَلْاَنْبِيَاءُ ثُمَّ الْاَوْلِيَاءُ اَلْاَمْثَلُ فَالْاَمْثَلُ –اَوْ كَمَا قَالَ– yani “En ziyade musibet ve meşakkate giriftar olanlar, insanların en iyisi, en kâmilleridirler.” Başta Hazret-i Eyyüb aleyhisselâm, enbiyalar sonra evliyalar ve sonra ehl-i salahat çektikleri hastalıklara birer ibadet-i hâlisa, birer hediye-i Rahmaniye nazarıyla bakmışlar; sabır içinde şükretmişler. Hâlık-ı Rahîm’in rahmetinden gelen bir ameliyat-ı cerrahiye nevinden görmüşler.

(2. Lema)


Ve ey fitne-i âhir zamanın şu dağdağalı ve fırtınalı zamanında Hazret-i Eyyüb aleyhisselâmdan ziyade hastalıklara, dertlere giriftar olan;

Ve Kur’an’ın nuruyla ve Risale-i Nur’un bürhanlarıyla ve şakirdlerin gayretiyle âlem-i İslâm’ın maddî ve manevî hastalıklarını Hekîm-i Lokman gibi tedaviye çalışan;

(11. Şua)


Bu nurlu mektubun başını işgal eden beş nükteli İkinci Lem’a, başıma tokmak vurarak: Ey bîçare, sabırdan bahsetmek sana yakışır mı? Gözünü aç da Hazret-i Eyyüb aleyhisselâmın sabrına bak! Aklın varsa o Peygamber-i Zîşan’ın (as) sabırdaki kahramanlığını taklide çalış ve korkunç manevî yaralarından kurtulmak için رَبِّ اِنّٖى مَسَّنِىَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمٖينَ duasını vird-i zeban et diye tenbih ve ikazda bulunduğuna yakîn hasıl ettim. Elhamdülillah dedim.

...

Hulusi

(Barla L.)


Öyle de on dördüncü asrın hâdim-i Kur’an’ı da dokuz yaşından altmış (seksen altı) yaşına kadar bilâ-istisna doğrudan doğruya Kur’an namına hizmet ve hareketi ve zamanın padişahından en canavar reislerine baş eğmediği, hattâ terakkiyat-ı fenniye ve zihniyede birinciliği ihraz eden Avrupa devletlerini iskât eden, zemzeme-i Kur’aniyenin şifahanesinden nebean ederek, onların semlerine karşı tiryakları şişe değil, mâ-i cari nehirlerle i’lâ-yı kelimetullah eden ve onların kalelerini zîr ü zeber eden, emsali görülmemiş on dördüncü asra mahsus envar-ı Kur’aniyeden Risale-i Nur ile cihanın cihat-ı sittesini ve semanın yüzünü aydınlatan ve yaralı olup ölmeyen ehl-i imanın yaralarını tedavi ve seksen yaşında ihtiyarlarını şâbb-ı emred ve gençlerini masum bir hale Hazret-i Eyyübvari hayat bahşına vesile olan hâdim-i Kur’anînin ve Nur Risalelerini, değil Hazret-i Şeyh (ks) altıncı asırdan on dördüncü asırda görmesi, Kütüb-ü Sâbıkada remzen ve Hazret-i Kur’an’da sarahaten göstermeleri, o kitab-ı mübareğin şe’nindendir, diyebileceğim.

(Barla L.)


Yokluk içre, varlığa kaim olan,

Sabr-ı Eyyüb-ü metanettir sözün.

...

Ahmed Galib

(Barla L.)


Ben tashihatta gerçi usanmıyordum fakat her tashihte yine ders alıp istifade etmek bir âdetimdi. Bazı çok zevk alıyordum. Bu mevsimde dağlarda, bağlardaki güzel sanat-ı İlahiyeyi temaşa zevki, o tashihteki zevkime galebe ediyordu. Bu yeni musibetteki mütemadiyen kendini ihsas eden hastalık, kemal-i zevk ve şevkle Hazret-i Eyyüb aleyhisselâmın Lem’ası’yla, Hastalık Lem’ası’nı her nüshada yeniden görüyorum gibi okuyup tashih ediyorum. Kat’iyen şüphem kalmadı ki o zahmetli hastalık, o lezzetli, rahmetli vazife-i nuriye için verilmiş. Gerçi harekâtımda, namaz ve abdestte sıkıntı veriyor fakat hastalıkla ubudiyet muzaaf sevabı olduğu gibi bu tashihat-ı nuriyedeki zevk, o sıkıntıları hiçe indirdi. اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى كُلِّ حَالٍ سِوَى الْكُفْرِ وَ الضَّلَالِ

(Kastamonu L.)


Hikmet nedir, ol dertlere sabreyledi Eyyüb

Hem sırrı nedir, Yusuf için ağladı Yakub

...

Hasan Feyzi

(Emirdağ L. 1)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

Şanlıurfa'da Hz. Eyyüb'ün hastalıktan sonra yıkandığı suyun çıktığı söylenen mağara (sabır makamı)

Eyüpnebi, Viranşehir/Şanlıurfa'da Hz. Eyyüb'e atfedilen kabrin olduğu türbe

İlgili Maddeler[değiştir]

  • Sabır: Hz. Eyyüp (as) sabır kahramanıdır.

Kaynakça[değiştir]