Bakara 219: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
 
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 3 değişikliği gösterilmiyor)
4. satır: 4. satır:
[[Kategori:Risale-i Nur'da Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Risale-i Nur'da Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Sana Soruyorlar Ayetleri]]
[[Kategori:Sana Soruyorlar Ayetleri]]
[[Kategori:Leallekum Yetefekkerun ve Leallekum Tetefekkerun Ayetleri]]
[[Kategori:Leallehum Yetefekkerun ve Leallekum Tetefekkerun Ayetleri]]
[[Kategori:Bakara Suresinin Risale-i Nur'da Geçen Ayetleri]]
[[Kategori:Tefekkür Etmeye (Üzerinde Düşünmeye) Dair Ayetler]]
[[Kategori:Allah Kelimesi Geçen Ayetler]]
''Önceki Ayet: [[Bakara 218]] ← [[Kuran:Bakara|Bakara Suresi]] → [[Bakara 220]]: Sonraki Ayet''
''Önceki Ayet: [[Bakara 218]] ← [[Kuran:Bakara|Bakara Suresi]] → [[Bakara 220]]: Sonraki Ayet''



17.25, 19 Ağustos 2024 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Önceki Ayet: Bakara 218Bakara SuresiBakara 220: Sonraki Ayet

Meali: 219- Sana, şarap ve kumar hakkında soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için birtakım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür. Yine sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar. "İhtiyaç fazlasını" de. Allah size âyetleri böyle açıklar ki düşünesiniz.

{Şarap haramdır. Şarabın haram olması onun hiçbir faydasının olmamasını gerektirmez. Zararı faydasından çok olduğu için haram kılınmıştır. Kumarda da kazanan taraf için zahirî bir fayda görülür, ama kaybeden taraf için büyük bir zarar vardır. Onun için kumar oynamak haram kılınmıştır. Bu âyetin başı, bundan önceki âyetin son cümlesi olan "ki düşünesiniz" ile bağlantılıdır. Dünya ve ahiretle ilgili işlerinizi iyi düşünüp gereğine göre hareket ederseniz hem dünyada hem de ahirette saadete nâil olursunuz, demektedir.}

Kur'an'daki Yeri: 2. Cüz, 33. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Yirmi Dokuzuncu Lem’a

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

İFADE-İ MERAM

On üç seneden beri kalbim, aklım ile imtizaç edip Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın

لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ

لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ

اَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا فٖٓى اَنْفُسِهِمْ مَا خَلَقَ اللّٰهُ السَّمٰوَاتِ وَ الْاَرْضَ

لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

gibi âyetler ile emrettiği tefekkür mesleğine teşvik ettiği ve

تَفَكُّرُ سَاعَةٍ خَيْرٌ مِنْ عِبَادَةِ سَنَةٍ

hadîs-i şerifi bazen bir saat tefekkür bir sene ibadet hükmünde olduğunu beyan edip, tefekküre azîm teşvikat yaptığı cihetle, ben de bu on üç seneden beri meslek-i tefekkürde akıl ve kalbime tezahür eden büyük nurları ve uzun hakikatleri kendime muhafaza etmek için işarat nevinden bazı kelimatı o envara delâlet etmek için değil belki vücudlarına işaret ve tefekkürü teshil ve intizamı muhafaza için vaz’ettim. Gayet muhtelif Arabî ibarelerle kendi kendime o tefekkürde gittiğim zaman, o kelimatı lisanen zikrediyordum.

Bu uzun zamanda ve binler defa tekrarında ne bana usanç geliyordu ve ne de verdiği zevk noksanlaşıyordu ve ne de onlara ihtiyac-ı ruhî zâil oluyordu. Çünkü bütün o tefekkürat, âyât-ı Kur’aniyenin lemaatı olduğundan; âyâtın bir hâssası olan usandırmamak ve halâvetini muhafaza etmek hâssasının bir cilvesi, o tefekkür âyinesinde temessül etmiştir.

Bu âhirde gördüm ki Risale-i Nur’un eczalarındaki kuvvetli ukde-i hayatiye ve parlak nurlar, o silsile-i tefekküratın lem’alarıdır. Bana ettikleri tesiri başka zatlara da edeceği düşüncesiyle âhir ömrümde, mecmuunu kaleme almak niyet etmiştim. Gerçi çok mühim parçaları risalelerde dercedilmiştir fakat heyet-i mecmuasında başka bir kuvvet ve kıymet bulunacaktır.

Âhir-i ömür muayyen olmadığı için bu hapisteki mahkûmiyetim ve vaziyetim ölümden daha beter bir şekil aldığından, âhir-i hayatı beklemeyerek, kardeşlerimin ısrar ve ilhahları ile tağyir etmeyerek o silsile-i tefekkürat yedi bab üstünde yazıldı.

(Bu Lem’a’nın diğer altı babı, Hatt-ı Kur’an Lem’alar mecmuasında neşredilmiştir.)

(29. Lem'a)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

Bir hasta, hekîme karşı üç halde bulunur:

Birincisi:

Gözünü kapar hiç bir şey söylemez, hekim de hiç ehemmiyet vermez. Kâh zehir, kâh ilacı verir. İstibdatta milletin hâli gibi...

İkincisi:

Hasta hekîme teşhis-i illete yardım ve verdiği ilacı hüsn-ü isti'mal.. ve hayatına lâzım olanı taleb ediyor. Tabib de hastanın gözü açık olduğu için ihtiyat ve dikkate mecbur oluyor. Benim kulüplerde arzu ettiğim meslek gibi...

Üçüncüsü:

Hasta âdeta hekimini yalnız reçeteci gibi tanıyor ve hasta iken, hekîmfuruşluk zevkiyle ilaçları kendisi almak ve terkib ve isti'mal etmek meharetsizliği için ﺍِﺛْﻤُﻪُ ﺍَﻛْﺒَﺮُ ﻣِﻦْ ﻧَﻔْﻌِﻪِ sırrına mazhar olur. Zîrâ hâlavet-i hâkimiyetle sarhoş olur. Şimdi veya ileride kulüplerin mesleği gibi...

Elfezleke:

Millet hastadır. Hükûmet de hekîmdir. En fena zamanda teslim-i nefs ettiğimiz halde, en menfaatli zamanda ittiham ve hodserâne etmek; menfaat-i umumiyeyi hedef-i maksad edenin kârı değildir. Kuvvet kanunda olsun. Yoksa istibdad münkasım olmuş olur.

(Nutuklar, Asar-ı Bediiyye)

İlgili Maddeler[değiştir]