Nisa 1: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
 
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 3 değişikliği gösterilmiyor)
1. satır: 1. satır:
[[Kategori:Nisa Suresi]]
[[Kategori:Nisa Suresi]]
[[Kategori:Nur'da (Mesnevi N.) Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Mesnevi-i Nuriye'de Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Risale-i Nur'da Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Rumuzat-ı Semaniye'de Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Nisa Suresinin Risale-i Nur'da Geçen Ayetleri]]
''Önceki Ayet: [[Al-i İmran 200]] ← [[Kuran:Nisa|Nisa Suresi]] → [[Nisa 2]]: Sonraki Ayet''
''Önceki Ayet: [[Al-i İmran 200]] ← [[Kuran:Nisa|Nisa Suresi]] → [[Nisa 2]]: Sonraki Ayet''


17. satır: 22. satır:


==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==
==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==
Sure-i [[Alak 1|{{Arabi|اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ}}]] nasıl ki hurufatıyla sair suver-i Kur'aniyeye işaret ediyor. Öyle de kelimatıyla da çok esrara işaret ile beraber, suver-i Kur'aniyenin bir kısmına dahi manidar işaret ediyor.
Mesela: Şu surede Lafz-ı {{Arabi|رَبّ}} üç defa, {{Arabi|اَلْاِنْسَان}} dahi üç defa, {{Arabi|اَرَاَيْتَ}} yine üç defa tekerrürüyle dokuz mühim suver-i Kur'aniyenin başlarına parmak basıyor.
Mesela: Üç {{Arabi|رَبِّكَ}}:
[[Alak 1|{{Arabi|اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ}}]]
suresine
Ve [[A'la 1|{{Arabi|سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ}}]] suresine
Ve
[[Meryem 1|{{Arabi|كٓهٰيٰعٓصٓ}}]]
[[Meryem 2|{{Arabi|ذِكْرُ رَحْمَتِ رَبِّكَ}}]]
surelerine işaret ettiği gibi; {{Arabi|اَلْاِنْسَان}} 'ın üç defası:
[[Nisa 1|{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذٖى خَلَقَكُمْ}}]]
Ve
[[Hacc 1|{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ اِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ}}]]
Ve
[[İnsan 1|{{Arabi|هَلْ اَتٰى عَلَى الْاِنْسَانِ حٖينٌ مِنَ الدَّهْرِ}}]]
surelerine parmak basmakla işaret ettiği misillü;
Üç {{Arabi|اَرَاَيْتَ}} dahi:
[[Maun 1|{{Arabi|اَرَاَيْتَ الَّذٖى يُكَذِّبُ بِالدّٖينِ}}]]
Ve
[[Fil 1|{{Arabi|اَلَمْ تَرَ كَيْفَ}}]]
Ve [[İnşirah 1|{{Arabi|اَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ}}]] surelerinin başlarına istifham ile işaret ediyor.
([[Risale:29._Mektubun_8._Kısmı_(Rumuzat-ı_Semaniye)#Dördüncü_Letafet|Rumuzat-ı Semaniye]])
----
{{Arabi|اِعْلَمْ}} Bil ki ey kardeş! Eğer Kur'anın ummanından, benim kalbime damlanan feyz-i i'cazdan sen de i'cazlı bir damlayı emmek ve içmek istersen; kendi nefsime hitaben söylediğim sözleri bir kalb-i şehid ile dinle. Şöyle ki, demiştim:
Ey kendi nefsinden, hattâ gafletinden gaflet etmiş Said-i gafil! Bil ki: Hem gaflet, hem küfr ü küfran, hasra gelmez mütezaif, müteselsil muhalât üzerine teessüs etmişlerdir. Zira eşyadan hangi şey olursa olsun, ona nazar ettiğin zaman, hususan zîhayat olsa; sonra da o şeyi ona, yani bir İlah-ı Vâhid'e isnad etmemek sebebiyle gafilane davransan; elbette o zaman toprak, su ve havanın eczaları adedince; hem zerreler ve mürekkebatı sayısınca, belki tecelliyat-ı esma-i İlahiye miktarınca âliheleri kabule muztar olarak, şu gelen muhalât-ı acibeyi irtikab etmeye mecbur kalacaksın. Şayet eşyayı bir İlah-ı Vâhid'e isnad etmemek mümkün olursa; (ki bunu farzetmek ile de, muhalin lüzumu ortaya girer;) ve bu muhalin lüzumu ise, imkânsızlık ve imtinalara saplanır. Halbuki o farz ile değil bir tek muhal, belki gayr-ı mahsur muhalât lâzım gelir. Belki toprağın eczaları sayısınca ilahların kabulüne muztar olunacaktır. Zira bilirsin ki, toprağın hangi cüz'ü olursa olsun bütün bitki, ağaç ve umum çiçek ve semerelerin husulüne medar olmaya salih bir vaziyettedir.
Eğer bu hakikatı aynelyakîn görmek istiyorsan; kendi şu saksı kabını toprak ile doldur, sonra bir incir çekirdeğini onun içinde defnet. O çekirdek, semeredar bir incir ağacı olduktan sonra, onu sök, yerine bu defa bir nar ağacının çekirdeğini.. ondan sonra elma ağacının çekirdeğini.. sonra ve sonra ve sonra... Tâ bütün meyveli ağaçların çekirdeklerini nöbetle o saksıya dikme keyfiyeti bitinceye kadar... O ağaç cinslerinin muntazam cihazat ve ölçülü teşekküllerindeki tefavütleri de ne derece farklı olduğu malûmdur.
Evet meselâ, incirin çekirdeğinde mündemiç olan makine-i kaderiye, faraza nebatattan şeker imal eden bir fabrika gibi ise, elbette nar çekirdeğinde mündemiç olan kudret mihanikiyesi, ipek dokuyan bir makine gibi olacaktır. Ve hâkeza kıyas et!..
Sonra da sen, kendi aynı o saksı kabına meyveli ağaçların çekirdeklerine bedel, bu defa bütün çiçekli nebabatın tohumlarını birer birer ardı sıra nöbetle o kaba defnet. Tâ dünyada hiçbir tohum kalmayıncaya kadar... Dikkatle bak, senin o saksı kabına giren her bir tohum girerken camid, meyyit birer zerre iken, çıktıkları zaman birer hayattar sünbüllü, çiçekli ağaç oluyorlar.
Şimdi ey saksı sahibi arkadaş! Bak, eğer senin gafletin maddiyyunların mezhebinden gelmişse; o zaman sen kendi gafletini idame etmen için, elbette ve mutlaka ve hiç çaresi yok, o ağaçlar adedince manevî fabrikaları ve o çiçekler sayısınca makinelerin vücudlarını bu saksı kâsende kabul etmeye mecbur olacaksın. Şayet senin merci'in tabiat dedikleri şey ise, o vakit tabiat namına, o toprağın her bir cüz'ünde, belki her bir zerresinde hasra gelmez matbaaların varlığı kabule muztar olacaksın. Halbuki o çekirdek ve tohumlar ise, maddeten birbirine benzer, teşekkülde yekdiğerine müşabih, şekilce birbirine yakın şeylerdir. Hem bunların her birisi, pamuk misal birer miskal-i zerre gibi bir şey iken, bir de bakıyoruz; kantarlarla ipek, çuha, kumaş ve saire gibi şeyler ve elbiseler onlardan dokunup çıkıyor.
[[Nisa 1|{{Arabi|خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ}}]]
ile
[[Nur 45|{{Arabi|خَلَقَ كُلَّ دَابَّةٍ مِنْ مَاءٍ}}]]
âyetleri ve emsali gibi âyetler işaret ediyor, diyorlar ki: "Ey insanlar! Sizin ondan halkedildiğiniz madde ise, sizin herhangi biriniz gibi mürekkeb bir vâhid olmayıp, çok küçük ve basit bir şeydir. Öyle ise, sizin ondan inşikak edip çıktığınız madde, bölünmeye bir masdar, yahut da ondan kesilip yapılmaya bir menşe olmasına imkân ve kabiliyeti yoktur. Zira malûmdur ki, bir masnuun ondan kesilip yapıldığı şeyin, bundan çok defa büyük veya en az onunla müsavi olması lâzımdır.
([[Risale:Nur_(Mesnevi_Badıllı)#2._Parça|Nur, Mesnevi-i N. (Badıllı)]])


==İlgili Maddeler==
==İlgili Maddeler==

18.11, 11 Ağustos 2024 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Önceki Ayet: Al-i İmran 200Nisa SuresiNisa 2: Sonraki Ayet

Meali: {Hicretten sonra Medine'de nâzil olmuştur, 176 âyettir. "Nisâ" kadınlar demektir. Bu sûrede daha çok kadından, cemiyet içinde kadınların hukukî ve içtimaî yer ve değerlerinden bahsedildiği için adına "Nisâ" denmiştir.}

1- Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.

Kur'an'daki Yeri: 4. Cüz, 76. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

Sure-i اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ nasıl ki hurufatıyla sair suver-i Kur'aniyeye işaret ediyor. Öyle de kelimatıyla da çok esrara işaret ile beraber, suver-i Kur'aniyenin bir kısmına dahi manidar işaret ediyor.

Mesela: Şu surede Lafz-ı رَبّ üç defa, اَلْاِنْسَان dahi üç defa, اَرَاَيْتَ yine üç defa tekerrürüyle dokuz mühim suver-i Kur'aniyenin başlarına parmak basıyor.

Mesela: Üç رَبِّكَ:

اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ

suresine

Ve سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ suresine

Ve

كٓهٰيٰعٓصٓ

ذِكْرُ رَحْمَتِ رَبِّكَ

surelerine işaret ettiği gibi; اَلْاِنْسَان 'ın üç defası:

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذٖى خَلَقَكُمْ

Ve

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ اِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ

Ve

هَلْ اَتٰى عَلَى الْاِنْسَانِ حٖينٌ مِنَ الدَّهْرِ

surelerine parmak basmakla işaret ettiği misillü;

Üç اَرَاَيْتَ dahi:

اَرَاَيْتَ الَّذٖى يُكَذِّبُ بِالدّٖينِ

Ve

اَلَمْ تَرَ كَيْفَ

Ve اَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ surelerinin başlarına istifham ile işaret ediyor.

(Rumuzat-ı Semaniye)


اِعْلَمْ Bil ki ey kardeş! Eğer Kur'anın ummanından, benim kalbime damlanan feyz-i i'cazdan sen de i'cazlı bir damlayı emmek ve içmek istersen; kendi nefsime hitaben söylediğim sözleri bir kalb-i şehid ile dinle. Şöyle ki, demiştim:

Ey kendi nefsinden, hattâ gafletinden gaflet etmiş Said-i gafil! Bil ki: Hem gaflet, hem küfr ü küfran, hasra gelmez mütezaif, müteselsil muhalât üzerine teessüs etmişlerdir. Zira eşyadan hangi şey olursa olsun, ona nazar ettiğin zaman, hususan zîhayat olsa; sonra da o şeyi ona, yani bir İlah-ı Vâhid'e isnad etmemek sebebiyle gafilane davransan; elbette o zaman toprak, su ve havanın eczaları adedince; hem zerreler ve mürekkebatı sayısınca, belki tecelliyat-ı esma-i İlahiye miktarınca âliheleri kabule muztar olarak, şu gelen muhalât-ı acibeyi irtikab etmeye mecbur kalacaksın. Şayet eşyayı bir İlah-ı Vâhid'e isnad etmemek mümkün olursa; (ki bunu farzetmek ile de, muhalin lüzumu ortaya girer;) ve bu muhalin lüzumu ise, imkânsızlık ve imtinalara saplanır. Halbuki o farz ile değil bir tek muhal, belki gayr-ı mahsur muhalât lâzım gelir. Belki toprağın eczaları sayısınca ilahların kabulüne muztar olunacaktır. Zira bilirsin ki, toprağın hangi cüz'ü olursa olsun bütün bitki, ağaç ve umum çiçek ve semerelerin husulüne medar olmaya salih bir vaziyettedir.

Eğer bu hakikatı aynelyakîn görmek istiyorsan; kendi şu saksı kabını toprak ile doldur, sonra bir incir çekirdeğini onun içinde defnet. O çekirdek, semeredar bir incir ağacı olduktan sonra, onu sök, yerine bu defa bir nar ağacının çekirdeğini.. ondan sonra elma ağacının çekirdeğini.. sonra ve sonra ve sonra... Tâ bütün meyveli ağaçların çekirdeklerini nöbetle o saksıya dikme keyfiyeti bitinceye kadar... O ağaç cinslerinin muntazam cihazat ve ölçülü teşekküllerindeki tefavütleri de ne derece farklı olduğu malûmdur.

Evet meselâ, incirin çekirdeğinde mündemiç olan makine-i kaderiye, faraza nebatattan şeker imal eden bir fabrika gibi ise, elbette nar çekirdeğinde mündemiç olan kudret mihanikiyesi, ipek dokuyan bir makine gibi olacaktır. Ve hâkeza kıyas et!..

Sonra da sen, kendi aynı o saksı kabına meyveli ağaçların çekirdeklerine bedel, bu defa bütün çiçekli nebabatın tohumlarını birer birer ardı sıra nöbetle o kaba defnet. Tâ dünyada hiçbir tohum kalmayıncaya kadar... Dikkatle bak, senin o saksı kabına giren her bir tohum girerken camid, meyyit birer zerre iken, çıktıkları zaman birer hayattar sünbüllü, çiçekli ağaç oluyorlar.

Şimdi ey saksı sahibi arkadaş! Bak, eğer senin gafletin maddiyyunların mezhebinden gelmişse; o zaman sen kendi gafletini idame etmen için, elbette ve mutlaka ve hiç çaresi yok, o ağaçlar adedince manevî fabrikaları ve o çiçekler sayısınca makinelerin vücudlarını bu saksı kâsende kabul etmeye mecbur olacaksın. Şayet senin merci'in tabiat dedikleri şey ise, o vakit tabiat namına, o toprağın her bir cüz'ünde, belki her bir zerresinde hasra gelmez matbaaların varlığı kabule muztar olacaksın. Halbuki o çekirdek ve tohumlar ise, maddeten birbirine benzer, teşekkülde yekdiğerine müşabih, şekilce birbirine yakın şeylerdir. Hem bunların her birisi, pamuk misal birer miskal-i zerre gibi bir şey iken, bir de bakıyoruz; kantarlarla ipek, çuha, kumaş ve saire gibi şeyler ve elbiseler onlardan dokunup çıkıyor.

خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ

ile

خَلَقَ كُلَّ دَابَّةٍ مِنْ مَاءٍ

âyetleri ve emsali gibi âyetler işaret ediyor, diyorlar ki: "Ey insanlar! Sizin ondan halkedildiğiniz madde ise, sizin herhangi biriniz gibi mürekkeb bir vâhid olmayıp, çok küçük ve basit bir şeydir. Öyle ise, sizin ondan inşikak edip çıktığınız madde, bölünmeye bir masdar, yahut da ondan kesilip yapılmaya bir menşe olmasına imkân ve kabiliyeti yoktur. Zira malûmdur ki, bir masnuun ondan kesilip yapıldığı şeyin, bundan çok defa büyük veya en az onunla müsavi olması lâzımdır.

(Nur, Mesnevi-i N. (Badıllı))

İlgili Maddeler[değiştir]