Kevser 1: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
("Kategori:Kevser Suresi ''Önceki Ayet: Maun 7Kevser SuresiKevser 2: Sonraki Ayet'' Dosya:Kevser 1.png Dos..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
 
Değişiklik özeti yok
 
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 3 değişikliği gösterilmiyor)
1. satır: 1. satır:
[[Kategori:Kevser Suresi]]
[[Kategori:Kevser Suresi]]
[[Kategori:İşarat-ül İ'caz'da Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Emirdağ Lahikası 2'de Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Risale-i Nur'da Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Hizb-ül Kur'an Ayetleri]]
[[Kategori:Kevser Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri]]
''Önceki Ayet: [[Maun 7]] ← [[Kuran:Kevser|Kevser Suresi]] → [[Kevser 2]]: Sonraki Ayet''
''Önceki Ayet: [[Maun 7]] ← [[Kuran:Kevser|Kevser Suresi]] → [[Kevser 2]]: Sonraki Ayet''


21. satır: 26. satır:


==Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği==
==Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği==
Sual: [[Fatiha 1|{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ}}]] ve [[Fatiha 2|{{Arabi| اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ}}]] gibi âyetlerde makasıd-ı erbaaya işaretler var mıdır?
Cevap: Evet [[Risale:İşarat-ül İ'caz (Ayet-Hadis Mealleri)#7|{{Arabi|قُلْ}}]] kelimesi, Kur’an’ın çok yerlerinde mezkûr veya mukadderdir. Bu mezkûr ve mukadder olan [[Risale:İşarat-ül İ'caz (Ayet-Hadis Mealleri)#7|{{Arabi|قُلْ}}]] kelimelerine esas olmak üzere [[Risale:İşarat-ül İ'caz (Ayet-Hadis Mealleri)#5|{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ}}]] dan evvel [[Risale:İşarat-ül İ'caz (Ayet-Hadis Mealleri)#7|{{Arabi|قُلْ}}]] kelimesi mukadderdir. Yani “Yâ Muhammed! Bu cümleyi insanlara söyle ve talim et.” Demek, Besmele’de İlahî ve zımnî bir emir var. Binaenaleyh şu mukadder olan [[Risale:İşarat-ül İ'caz (Ayet-Hadis Mealleri)#7|{{Arabi|قُلْ}}]] emri, risalet ve nübüvvete işarettir. Çünkü resul olmasaydı, tebliğ ve talime memur olmazdı. Kezalik hasrı ifade eden “câr ve mecrurun takdimi”, tevhide îmadır. Ve keza [[Risale:İşarat-ül İ'caz (Ayet-Hadis Mealleri)#8|{{Arabi|اَلرَّحْمٰنِ}}]] nizam ve adalete, [[Risale:İşarat-ül İ'caz (Ayet-Hadis Mealleri)#9|{{Arabi|اَلرَّحٖيمِ}}]] de haşre delâlet eder.
Ve keza [[Risale:İşarat-ül İ'caz (Ayet-Hadis Mealleri)#10|{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ}}]] daki {{Arabi|ل}} ihtisası ifade ettiğinden tevhide işarettir. [[Risale:İşarat-ül İ'caz (Ayet-Hadis Mealleri)#11|{{Arabi|رَبِّ الْعَالَمٖينَ}}]] adaletle nübüvvete remizdir. Çünkü terbiye, resuller vasıtasıyla olur. [[Risale:İşarat-ül İ'caz (Ayet-Hadis Mealleri)#12|{{Arabi|مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ}}]] zaten sarahaten haşir ve kıyamete delâlet eder.
Ve keza [[Kevser 1|{{Arabi|اِنَّٓا اَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ}}]] sadefi de o makasıd-ı erbaa cevherlerini tazammun etmiştir.
([[Risale:Fatiha_Suresi_(İşarat-ül İ'caz)#3._Sual|Fatiha, İşarat-ül İ'caz]])
----
Şimdi
[[Fatiha 2|{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ}}]]
[[Fatiha 4|{{Arabi|مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ}}]] e bakınız.
{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ}} da uluhiyetin zahir işaratı var. Çünkü bütün hamd Allah’a mahsustur. Uluhiyeti gösterdiği gibi tevhidi de gösteriyor. Evet {{Arabi|لِلّٰهِ}} deki {{Arabi|ل}} ilm-i sarfça bir manası ihtisas ve istihkaktır. {{Arabi|اَلْحَمْدُ}} deki {{Arabi|ال}} bir manası istiğraktır. Demek bütün hamdler Allah’a mahsustur. Demek tevhidi, kat’î ifade ediyor.
{{Arabi|رَبِّ الْعَالَمٖينَ‌}} lafzında hem adalete hem nübüvvete işaret var. Çünkü on sekiz bin âlemin zerreden ve zerrelerden, sineklerden tut tâ bin defa zeminden büyük seyyareler ve yıldızlara kadar gayet mükemmel bir muvazene, bir intizam, bir mükemmel terbiye, gayet mükemmel bir adalet-i kübrayı gösteriyor.
Nübüvvete işareti ise: Madem nev-i beşerin fıtrî kuvvelerine sair hayvanat gibi had konulmamış, ondan tecavüzat çıkmış. Hem insan maddî olduğu gibi maneviyat cihetinde de bütün kâinatla alâkadar olmasından, hilkat-i kâinattaki hikmet-i âliye-i beşeriyeti, nizam ve intizam altında olan çekirdek hükmünde olan istidadatı inkişaf ettirmekle emanet-i kübra vazifesini yapmak cihetiyle nübüvvet zarurîdir ki {{Arabi|رَبِّ الْعَالَمٖينَ‌}} deki {{Arabi|عَالَمٖينَ}} içindeki yüksek makamını bulabilsin ve halife-i zemin olup melaikeye rüçhaniyetini gösterebilsin.
Ve {{Arabi|مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ}} cümlesi ise haşri tasrih ediyor. Çünkü {{Arabi|يَوْمِ الدّٖينِ}} yani din günü ve ceza günü ve maneviyat günü demek. Nasıl dünya, maddiyat ve maddî harekâtın ve amellerinin günüdür. Elbette o harekâtın neticelerini ve o hizmetlerinin ücretlerini ve o maneviyatın semeratlarını belki o fâniyat ve zâilatın bâki ve daimî eserlerini ve âlem-i misal sinemasıyla ve fotoğrafıyla alınan umum o fâniyat ve zâillerin sahife-i amellerini gösterecek ve neşredecek bir gün gelecektir diye ifade ediyor.
Bismillah, Elhamdülillah cümleleri gibi Kur’an’da ekseri yerlerinde böyle dört unsur-u esasiye, içinde görünebilir. Mesela [[Kevser 1|{{Arabi|اِنَّا اَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ}}]] bir sadef gibi bu dört cevahir içindedir. Dikkat etsen görürsün. “Biz sana verdik Kevser’i.” Yani Zat-ı Zülcelal seni nübüvvetle ve maddî manevî temin-i adaletle müşerref ettiği gibi cennette Kevser’i ihsan ediyor.
([[Risale:İkinci_Kısım_Mektuplar_(Emirdağ-2)#Tercümesinin_Bir_Hülâsası|Emirdağ Lahikası 2]])


==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==
==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==


==İlgili Maddeler==
==İlgili Maddeler==

15.31, 28 Ekim 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Önceki Ayet: Maun 7Kevser SuresiKevser 2: Sonraki Ayet

Meali: {Kevser, çok nimet demektir; ayrıca cennette bir havuzun da adıdır. Âdiyât sûresinden sonra Mekke'de inen bu sûre 3 âyettir. Erkek çocukları yaşamadığı için Peygamberimize müşrikler, nesli kesik manasına "ebter" dediler. Sûrede buna cevap verilmiştir.}

1-2-3- (Resûlüm!) Kuşkusuz biz sana Kevser'i verdik. Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir.

{Bu sûrede kurban kesmek emredilmiştir. Kurban yakınlık demektir. Kurban kesmekten asıl maksat, bu ibadetle Allah'a yakınlık kazanmaktır.}

Kur'an'daki Yeri: 30. Cüz, 602. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Sual: بِسْمِ اللّٰهِ ve اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ gibi âyetlerde makasıd-ı erbaaya işaretler var mıdır?

Cevap: Evet قُلْ kelimesi, Kur’an’ın çok yerlerinde mezkûr veya mukadderdir. Bu mezkûr ve mukadder olan قُلْ kelimelerine esas olmak üzere بِسْمِ اللّٰهِ dan evvel قُلْ kelimesi mukadderdir. Yani “Yâ Muhammed! Bu cümleyi insanlara söyle ve talim et.” Demek, Besmele’de İlahî ve zımnî bir emir var. Binaenaleyh şu mukadder olan قُلْ emri, risalet ve nübüvvete işarettir. Çünkü resul olmasaydı, tebliğ ve talime memur olmazdı. Kezalik hasrı ifade eden “câr ve mecrurun takdimi”, tevhide îmadır. Ve keza اَلرَّحْمٰنِ nizam ve adalete, اَلرَّحٖيمِ de haşre delâlet eder.

Ve keza اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ daki ل ihtisası ifade ettiğinden tevhide işarettir. رَبِّ الْعَالَمٖينَ adaletle nübüvvete remizdir. Çünkü terbiye, resuller vasıtasıyla olur. مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ zaten sarahaten haşir ve kıyamete delâlet eder.

Ve keza اِنَّٓا اَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ sadefi de o makasıd-ı erbaa cevherlerini tazammun etmiştir.

(Fatiha, İşarat-ül İ'caz)


Şimdi

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ

مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ e bakınız.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ da uluhiyetin zahir işaratı var. Çünkü bütün hamd Allah’a mahsustur. Uluhiyeti gösterdiği gibi tevhidi de gösteriyor. Evet لِلّٰهِ deki ل ilm-i sarfça bir manası ihtisas ve istihkaktır. اَلْحَمْدُ deki ال bir manası istiğraktır. Demek bütün hamdler Allah’a mahsustur. Demek tevhidi, kat’î ifade ediyor.

رَبِّ الْعَالَمٖينَ‌ lafzında hem adalete hem nübüvvete işaret var. Çünkü on sekiz bin âlemin zerreden ve zerrelerden, sineklerden tut tâ bin defa zeminden büyük seyyareler ve yıldızlara kadar gayet mükemmel bir muvazene, bir intizam, bir mükemmel terbiye, gayet mükemmel bir adalet-i kübrayı gösteriyor.

Nübüvvete işareti ise: Madem nev-i beşerin fıtrî kuvvelerine sair hayvanat gibi had konulmamış, ondan tecavüzat çıkmış. Hem insan maddî olduğu gibi maneviyat cihetinde de bütün kâinatla alâkadar olmasından, hilkat-i kâinattaki hikmet-i âliye-i beşeriyeti, nizam ve intizam altında olan çekirdek hükmünde olan istidadatı inkişaf ettirmekle emanet-i kübra vazifesini yapmak cihetiyle nübüvvet zarurîdir ki رَبِّ الْعَالَمٖينَ‌ deki عَالَمٖينَ içindeki yüksek makamını bulabilsin ve halife-i zemin olup melaikeye rüçhaniyetini gösterebilsin.

Ve مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ cümlesi ise haşri tasrih ediyor. Çünkü يَوْمِ الدّٖينِ yani din günü ve ceza günü ve maneviyat günü demek. Nasıl dünya, maddiyat ve maddî harekâtın ve amellerinin günüdür. Elbette o harekâtın neticelerini ve o hizmetlerinin ücretlerini ve o maneviyatın semeratlarını belki o fâniyat ve zâilatın bâki ve daimî eserlerini ve âlem-i misal sinemasıyla ve fotoğrafıyla alınan umum o fâniyat ve zâillerin sahife-i amellerini gösterecek ve neşredecek bir gün gelecektir diye ifade ediyor.

Bismillah, Elhamdülillah cümleleri gibi Kur’an’da ekseri yerlerinde böyle dört unsur-u esasiye, içinde görünebilir. Mesela اِنَّا اَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ bir sadef gibi bu dört cevahir içindedir. Dikkat etsen görürsün. “Biz sana verdik Kevser’i.” Yani Zat-ı Zülcelal seni nübüvvetle ve maddî manevî temin-i adaletle müşerref ettiği gibi cennette Kevser’i ihsan ediyor.

(Emirdağ Lahikası 2)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]