Süleyman Köse

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Süleyman Köse ya da Mübarek Süleyman Bediüzzaman hazretlerinin mahalle komşusudur. Bu vesileyle nurlara talebe olmuştur. Arazisi olmadığından geçimini işçilikle temin ederdi. Bir gün Üstad ile beraber bir dağın tepesine çıkar. Yiyecek olarak sadece küflenmiş bir parça ekmekleri vardır. Bediüzzaman birden yanlarındaki bir katran (sedir) ağacında dallar arasında ikram-ı ilahi ile gönderilmiş bir ekmek görür. Bediüzzaman 'Süleyman müjde! Cenab-ı Hakk bize rızık verdi der.' O ise safi kalbiyle "Üstadım! Bu ekmek bize helal olur mu?" der. Bediüzzaman'ın cevabı ise "Vay mübarek vay!" olur ve o günden sonra adı mübarek Süleyman olarak kalır. Çok dürüst birisi olup hiç yalan söylemez ve yemin etmezdi.[1][2]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri:

Doğum Yeri ve Tarihi: Barla, 1897[2]

Vefat Yeri ve Tarihi: Isparta, 1963[2]

Kabrinin Yeri: Isparta Doğancı Mezarlığı (kabrinin yeri belli değildir)[2]

Risale-i Nur ile Nasıl Tanıştığı[değiştir]

Bediüzzaman Said Nursi ile Görüşmeleri[değiştir]

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Dağda, üç ay bana ve misafirlerime bir kıyye tereyağı, her gün ekmekle beraber yemek şartıyla kâfi geldi. Hattâ Süleyman isminde mübarek bir misafirim vardı. Benim ekmeğim de ve onun ekmeği de bitiyordu. Çarşamba günü idi; dedim ona: Git ekmek getir. İki saat, her tarafımızda kimse yok ki oradan ekmek alınsın. “Cuma gecesi senin yanında bu dağda beraber dua etmek arzu ediyorum.” dedi. Ben de dedim: “Tevekkelnâ alallah, kal.”

Sonra hiç münasebeti olmadığı halde ve bir bahane yokken ikimiz yürüye yürüye bir dağın tepesine çıktık. İbrikte bir parça su vardı. Bir parça şeker ile çayımız vardı. Dedim: “Kardeşim, bir parça çay yap.” O ona başladı, ben de derin bir dereye bakar bir katran ağacı altında oturdum. Müteessifane şöyle düşündüm ki: Küflenmiş bir parça ekmeğimiz var; bu akşam ancak ikimize yeter. İki gün nasıl yapacağız ve bu safi-kalp adama ne diyeceğim, diye düşünmede iken birden bire başım çevrilir gibi başımı çevirdim; gördüm ki: Koca bir ekmek, katran ağacının üstünde, dalları içinde bize bakıyor. Dedim: “Süleyman müjde! Cenab-ı Hak bize rızık verdi.” O ekmeği aldık, bakıyoruz ki kuşlar ve hayvanat-ı vahşiye hiçbiri ilişmemiş. Yirmi otuz gündür hiçbir insan o tepeye çıkmamıştı. O ekmek, ikimize iki gün kâfi geldi. Biz yerken, bitmek üzere iken, dört sene sadık bir sıddıkım olan müstakim Süleyman, ekmekle aşağıdan çıkageldi.

(Mektubat, 16. Mektup, 4. Nokta, 1. Sual, 3. Bereket)


Biri: On Altıncı Mektup’ta izahı ve tafsili geçen; Süleyman isminde bir misafirime, katran ağacı başında koca bir ekmek hârika bir tarzda gösterilmiş. İki gün ikimiz, o hediye-i gaybîden yedik.

(Mektubat, 28. Mektup, 3. Risale, 5. Nokta, 1. Misal)


Hüsrev’in himmetiyle daireye giren ve Nur’un yeni şakirdlerinden bana mektup yazan Hatice ve Râbia, haslar içinde kabul edildiler. Ve çok alâkadar olduğum Barla’da hararetle Bahri ve evladı ve Eyyüb ve Ali ve Mehmed ve Süleymanların gayretleriyle Nurlar dersine çalışmaları, beni sevinçle ağlattırdı. Ben bütün Barla halkına, hususan Süleymanlar ve Bahri ve Mehmedler ve Mustafalar, eski zamanda Nurlara kıymettar hizmet eden Şamlı Hâfız Tevfik ve mübarek Hâfız Hâlid ve imam Hakkı Efendi ve Muhacir Hâfız Ahmed ve evladı ve ahfadı ve Şem’î ve bana çok hizmet eden Abdullah Çavuş ve oradaki komşularıma ricalen ve nisaen binler selâm ve dua ederim ve mübarek aylarda dualarını isterim.

(Emirdağ Lahikası-1)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. Ağabeyler Anlatıyor, 1. Cilt, Ömer Özcan, Sf: 146
  2. 2,0 2,1 2,2 2,3 Isparta kahramanları, Himmet Koçoğlu