Şifa-yı Şerif

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
00.30, 10 Aralık 2016 tarihinde Turker (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 2886 numaralı sürüm (Yeni sayfa: "Kategori:Eser '''Şifa-yı Şerif''' ya da '''Eş-Şifa''' Kadı İyaz'ın Peygamber sevgisine ve Hz. Peygamber’in müslümanlar üzerindeki haklarına dair eseridir. Müe...")
(fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)

Şifa-yı Şerif ya da Eş-Şifa Kadı İyaz'ın Peygamber sevgisine ve Hz. Peygamber’in müslümanlar üzerindeki haklarına dair eseridir. Müellif kendisinden Resûl-i Ekrem’in yüceliğini, ona gösterilmesi gereken saygıyı, bu saygıda kusur edenlerin durumunu anlatan bir kitap yazması istendiği için bu çalışmayı yaptığını belirtmiştir. Eş-Şifâ yazıldığı tarihten itibaren İslâm dünyasında büyük ilgi görmüş, hastalıklarda ve âfetlerde okunmuştur.[1]

Bilgiler[değiştir]

Müellifi: Kadı İyaz[1]

Diğer İsimleri: Eş-Şifâ bi-(fî)ta'rîfi hukuki (fî şerefi)’l-Mustafa

Telif Yeri ve Tarihi: 535 (1140-41)

Telif Dili:

Telifiyle İlgili Diğer Bilgiler:

İçeriği[değiştir]

4 bölümden oluşan eserde 1830 kadar rivayet bulunmaktadır.[1]

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Allâme-i Mağrib Kadı İyaz Şifa-i Şerif’te ulvi bir senetle, doğru ve sağlam bir an’ane ile Hazret-i Abdullah İbn-i Ömer’den haber veriyor ki: Bir seferde Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanına bir bedevî geldi.

Ferman etti: اَيْنَ تُرٖيدُ؟ “Nereye gidiyorsun?”

Bedevî dedi: “Ehlime.”

Ferman etti:هَلْ لَكَ اِلٰى خَيْرٍ مِنْ ذٰلِكَ؟ “Ondan daha iyi bir hayır istemiyor musun?”

Bedevî dedi: “Nedir?”

Ferman etti: اَنْ تَشْهَدَ اَنْ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَحْدَهُ لَا شَرٖيكَ لَهُ وَاَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ

Bedevî dedi: “Bu şehadete şahit nedir?”

Ferman etti: هٰذِهِ الشَّجَرَةُ السَّمُرَةُ “Vâdi kenarındaki ağaç şahit olacak.”

İbn-i Ömer der ki: O ağaç yerinden sallanarak çıktı, yeri şakketti, geldi; tâ Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanına. Üç defa, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, o ağacı istişhad etti. Ağaç da sıdkına şehadet etti. Emretti yine yerine gidip yerleşti.

(Mektubat, 19. Mektup, 17. İşaret)


Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın Kur’an’dan sonra en büyük mu’cizesi, kendi zatıdır. Yani onda içtima etmiş ahlâk-ı âliyedir ki her bir haslette en yüksek tabakada olduğuna, dost ve düşman ittifak ediyorlar. Hattâ şecaat kahramanı Hazret-i Ali, mükerreren diyordu: “Harbin dehşetlendiği vakit, biz Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın arkasına iltica edip tahassun ediyorduk.” Ve hâkeza… Bütün ahlâk-ı hamîdede en yüksek ve yetişilmeyecek bir dereceye mâlik idi. Şu mu’cize-i ekberi, Allâme-i Mağrib Kadı İyaz’ın Şifa-i Şerif’ine havale ediyoruz. Elhak o zat, o mu’cize-i ahlâk-ı hamîdeyi pek güzel beyan edip ispat etmiştir.

(Mektubat, 19. Mektup, 9. İşaret, 2. Misal)


Allâme-i Mağrib Hazret-i Kadı-yı İyaz, Şifa-i Şerif’inde ulvi bir senetle ve Buharî sahibi gibi mühim imamlardan nakl-i sahih ile haber veriyorlar ki Hâdim-i Nebevî Hazret-i İbn-i Mesud der ki: “Biz, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanında taam yerken, taamın tesbihlerini işitiyorduk.”

(Mektubat, 19. Mektup, 11. İşaret, 1. Misal)


Allâme-i Mağrib Kadı-yı İyaz, Şifa-i Şerif’inde, ulvi bir an’ane ile ve müteaddid tarîklerle, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın hâdimi ve bir kumandanı ve Hazret-i Ömer’in zamanında ordu-yu İslâm’ın baş kumandanı ve İran’ın fatihi ve Aşere-i Mübeşşere’den olan Hazret-i Sa’d İbn-i Ebî Vakkas diyor:

Gazve-i Uhud’da ben Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanında idim. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, o gün kavsi kırılıncaya kadar küffara oklar attı. Sonra bana okları veriyordu “At!” diyordu. Nasl’sız, yani okun uçmasına yardım eden kanatları olmayan okları verirdi. Ve bana emrederdi: “At!” ben de atardım. Kanatlı oklar gibi uçardı, küffarın cesedine yerleşirdi. O halde iken, Katade İbn-i Nu’man’ın gözüne bir ok isabet etmiş, gözünü çıkarıp gözünün hadekası yüzünün üstüne indi. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm mübarek, şifalı eliyle onun gözünü alıp eski yuvasına yerleştirip iki gözünden en güzeli olarak hiçbir şey olmamış gibi şifa buldu.

(Mektubat, 19. Mektup, 13. İşaret, 1. Misal)


Bir kısmı da; az bir taamı teksirdir ki; rivayât-ı sahiha-yı meşhûre ile sabittir; pek çok defa az bir taam, bir cemaat-ı azîmeyi işbâ ederek, âdeta noksan olmamış gibi kalıyormuş.

Bir kısmı da; ihya-yı emvat, hastaları teşfiyeye aittir. Bunun gibi pek çok aksamı esanîd-i sahiha ile kütüb-ü muhakkikîn tamamıyla beyan etmişlerdir. Onun için iktisar ettik. Kadî Îyaz Şifa-i Şerif'inde, Kastalânî Mevahib-i Ledünniye'de mu'cizatı güzel tafsil etmişlerdir.

ﺟَﺰَﺍﻫُﻢُ ﻟﻠَّﻪُ ﺧَﻴْﺮًﺍ

(Asar-ı Bediiyye, Şuaat-ü Marifet-ün Nebiyy, Mukaddeme)


–Nakl-i sahih-i kat’î ile– Şifa-i Şerif ve Müslim gibi kütüb-ü sahiha beyan ederler ki Hazret-i Câbirü’l-Ensarî diyor: Bir zat, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmdan iyali için taam istedi. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, yarım yük arpa verdi. Çok zaman o adam iyali ile ve misafirleriyle o arpadan yediler. Bakıyorlar, bitmiyor. Noksaniyetini anlamak için ölçtüler. Sonra bereket dahi kalktı, noksan olmaya başladı. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma geldi, vak’ayı beyan etti. Ona cevaben ferman etti: لَوْ لَمْ تَكِلْهُ لَاَكَلْتُمْ مِنْهُ وَ لَقَامَ بِكُمْ Yani “Eğer kile ile tecrübe etmeseydiniz hayatınızca size yeterdi.”

(Mektubat, 19. Mektup, 7. İşaret, 7. Misal)


Tirmizî ve Nesaî ve Beyhakî ve Şifa-i Şerif gibi kütüb-ü sahiha beyan ediyorlar ki Hazret-i Semuretebn-i Cündüb der: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma bir kâse et geldi. Sabahtan akşama kadar fevc fevc adamlar geldiler, yediler.

(Mektubat, 19. Mektup, 7. İşaret, 8. Misal)


Şifa-i Şerif sahibi ve meşhur İbn-i Ebî Şeybe ve Taberanî gibi mevsuk ve sahih muhakkikler rivayetiyle, Hazret-i Ebu Hüreyre der: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm bana emretti: “Mescid-i Şerif’in suffasını mesken ittihaz eden yüzden ziyade fukara-yı muhacirîni davet et!” Ben dahi onları aradım, topladım. Umumumuza bir tabla taam konuldu. Biz, istediğimiz kadar yedik, kalktık. O kâse konulduğu vakit nasıl idi, yine öyle dolu kaldı; yalnız parmakların izi taamda görünüyordu.

(Mektubat, 19. Mektup, 7. İşaret, 9. Misal)


Öyle bir muvaffakıyet oldu ki Eski Said’in kuvve-i hâfızasından ziyade hâfızam yardım etti. Her iki üç saatte, süratle otuz kırk sahife yazıldı. Bir tek saatte, on beş sahife yazılıyordu. Ekser Buharî, Müslim, Beyhakî, Tirmizî, Şifa-i Şerif, Ebu Nuaym, Taberî gibi kitaplardan naklediliyor. Halbuki bu nakilde hata olsa –hadîs olduğu için– günah olması lâzım geldiğinden kalbim titriyordu. Fakat anlaşıldı ki inayet var ve şu risaleye ihtiyaç var. İnşâallah sahih bir surette yazılmıştır. Şayet bazı elfaz-ı hadîsiyede veya râvilerin isminde bir yanlış bulunsa tashih edilerek müsamaha ile bakmalarını ihvanlarımdan rica ediyorum.

Said Nursî

(Mektubat, 19. Mektup, Bir İkram-ı İlahî ve Bir Eser-i İnayet-i Rabbaniye (En sonda))

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 İslam ansiklopedisi, Eş-Şifa maddesi