Sahih-i Tirmizi: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
4. satır: 4. satır:
'''Müellifi:''' [[İmam-ı Tirmizi]]<ref name='a' />
'''Müellifi:''' [[İmam-ı Tirmizi]]<ref name='a' />


'''Diğer İsimleri:''' Sünenü’t-Tirmizî, Câmiu’t-Tirmizî, Sahîhu’t-Tirmizî, el-Câmiu’s-sahîh, el-Müsnedü’s-sahîh, el-Câmiu’l-kebîr, Sünenü’t-Tirmizî<ref name='a' />
'''Diğer İsimleri:''' Sünenü’t-Tirmizî, Câmiu’t-Tirmizî, Sahîhu’t-Tirmizî, el-Câmiu’s-sahîh, el-Müsnedü’s-sahîh, el-Câmiu’l-kebîr<ref name='a' />


'''Telif Yeri ve Tarihi:''' 270 (883)<ref name='a' />
'''Telif Yeri ve Tarihi:''' 270 (883)<ref name='a' />

19.57, 9 Aralık 2016 tarihindeki hâli

Sahih-i Tirmizi ya da el-Camiu’s-Sahih (Arapça: الجامع الصحيح) İmam-ı Tirmizi'nin Kütüb-i Sitte’ye dahil olan eseridir. Sadece ahkâm hadislerini değil câmi‘lerde bulunan diğer konulara dair hadisleri de ihtiva ettiği için el-Câmiu’s-sahîh veya el-Câmiu’t-Tirmizî ismi de yaygın olarak kullanılmaktadır. Yaygın kanaate göre el-Câmiu’s-sahîh, Kütüb-i Sitte içinde Ebû Dâvûd’un es-Sünen’inden sonra dördüncü sırayı almaktadır. Bazı alimler ise üçüncü sırada görmektedir.[1]

Bilgiler[değiştir]

Müellifi: İmam-ı Tirmizi[1]

Diğer İsimleri: Sünenü’t-Tirmizî, Câmiu’t-Tirmizî, Sahîhu’t-Tirmizî, el-Câmiu’s-sahîh, el-Müsnedü’s-sahîh, el-Câmiu’l-kebîr[1]

Telif Yeri ve Tarihi: 270 (883)[1]

Telif Dili:

Telifiyle İlgili Diğer Bilgiler: Tirmizî el-Câmiu’s-sahih’i yazdıktan sonra onu Hicaz, Irak ve Horasan âlimlerinin tenkidine sunmuş ve hepsinin takdirini kazanmıştır.[1]

İçeriği[değiştir]

4.000 civarında hadis içerir.[1]

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Daha bunlar gibi pek çok sahih ihbarat-ı gaybiye vuku bulmuş. Meşhur Kütüb-ü Sitte-i Sahiha-i Hadîsiyede zikredilmiştir ve senetleriyle beyan edilmiştir. Bu risalede beyan edilen vakıatın ekseri, tevatür-ü manevî hükmünde kat’îdir, yakînîdirler. Başta Buharî ve Müslim ki Kur’an’dan sonra en sahih kitap olduklarını, ehl-i tahkik kabul etmiş. Ve sair Sahih-i Tirmizî, Nesaî ve Ebu Davud ve Müsned-i Hâkim ve Müsned-i Ahmed İbn-i Hanbel ve Delail-i Beyhakî gibi kitaplarda an’anesiyle beyan edilmiştir.

(Mektubat, 19. Mektup, 6. İşaret)


Sahih-i Tirmizî nakl-i sahih ile Hazret-i İbn-i Abbas’tan haber veriyorlar ki İbn-i Abbas dedi ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm bir a’rabîye ferman etti: اَرَاَيْتَ اِنْ دَعَوْتُ هٰذَا الْعِذْقَ مِنْ هٰذِهِ النَّخْلَةِ اَتَشْهَدُ اَنّٖى رَسُولُ اللّٰهِ؟ “Ben, bu ağacın şu dalını çağırsam, yanıma gelse iman edecek misin?” “Evet” dedi. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm çağırdı. O urcun, ağacının başından kopup Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanına atladı, geldi. Sonra emretti, yine yerine gitti.

İşte bu sekiz misal gibi çok misaller var, çok tarîklerle nakledilmişler. Malûmdur ki yedi sekiz urgan toplansa kuvvetli bir halat olur. Binaenaleyh şu en meşhur sıddıkîn-ı sahabeden, böyle müteaddid tarîklerle ihbar edilen şu mu’cize-i şeceriye, elbette tevatür-ü manevî kuvvetindedir; belki tevatür-ü hakikidir. Zaten sahabeden sonra tabiînin eline geçtiği vakit, tevatür suretini alır. Hususan Buharî, Müslim, İbn-i Hibban, Tirmizî gibi kütüb-ü sahiha; tâ zaman-ı sahabeye kadar, o yolu o kadar sağlam yapmışlar ve tutmuşlar ki mesela Buharî’de görmek, aynı sahabeden işitmek gibidir.

(Mektubat, 19. Mektup, 9. İşaret, 8. Misal)


Öyle bir muvaffakıyet oldu ki Eski Said’in kuvve-i hâfızasından ziyade hâfızam yardım etti. Her iki üç saatte, süratle otuz kırk sahife yazıldı. Bir tek saatte, on beş sahife yazılıyordu. Ekser Buharî, Müslim, Beyhakî, Tirmizî, Şifa-i Şerif, Ebu Nuaym, Taberî gibi kitaplardan naklediliyor. Halbuki bu nakilde hata olsa –hadîs olduğu için– günah olması lâzım geldiğinden kalbim titriyordu. Fakat anlaşıldı ki inayet var ve şu risaleye ihtiyaç var. İnşâallah sahih bir surette yazılmıştır. Şayet bazı elfaz-ı hadîsiyede veya râvilerin isminde bir yanlış bulunsa tashih edilerek müsamaha ile bakmalarını ihvanlarımdan rica ediyorum.

Said Nursî

(Mektubat, 19. Mektup, Bir İkram-ı İlahî ve Bir Eser-i İnayet-i Rabbaniye (En sonda))


Başta Buharî, İbn-i Hibban, Davud, Tirmizî gibi kütüb-ü sahiha müttefikan Hazret-i Enes’ten, Ebu Hüreyre’den, Osman-ı Zinnureyn’den, Aşere-i Mübeşşere’den Said İbn-i Zeyd’den haber veriyorlar ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, Ebubekiri’s-Sıddık, Ömerü’l-Faruk ve Osman-ı Zinnureyn ile Uhud Dağı’nın başına çıktılar. Cebel-i Uhud ya onların mehabetlerinden veya kendi sürur ve sevincinden lerzeye geldi, kımıldandı. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ferman etti ki: اُثْبُتْ يَا اُحُدُ فَاِنَّمَا عَلَيْكَ نَبِىٌّ وَ صِدّٖيقٌ وَ شَهٖيدَانِ

(Mektubat, 19. Mektup, 11. İşaret, 5. Misal)


Tirmizî ve Nesaî ve Beyhakî ve Şifa-i Şerif gibi kütüb-ü sahiha beyan ediyorlar ki Hazret-i Semuretebn-i Cündüb der: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma bir kâse et geldi. Sabahtan akşama kadar fevc fevc adamlar geldiler, yediler.

(Mektubat, 19. Mektup, 7. İşaret, 8. Misal)


İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 1,3 1,4 1,5 İslam ansiklopedisi, el-Camiu’s-Sahih maddesi