Risale:Tarihçe-i Hayat (Ayet-Hadis Mealleri)

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden


Tarihçe-i Hayat

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

وَ بِهِ نَسْتَع۪ينُ

Ve ancak Onunla yardım dileriz.

اَلْعُلَمَٓاءُ وَرَثَةُ الْاَنْبِيَٓاءِ

yâni: "Âlimler, Peygamberlerin varisleridirler"

وَالَّذ۪ينَ جَاهَدُوا ف۪ينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا وَاِنَّ اللّٰهَ لَمَعَ الْمُحْسِن۪ينَ

Meâl-i şerifi: "Bizim uğrumuzda mücahede edenlere mutlaka yollarımızı gösteririz. Ve hiç şüphe yok ki, Allah muhsinlerle -Allah'ı görür gibi ibadet eden mücahitlerle- beraberdir."

اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ ٭ اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ

Benim mükâfâtımı vermek ancak Allah'a aittir. (Hûd 29)

سُبْحَانَ اللّٰهِ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ وَلَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَاللّٰهُ اَكْبَرُ

Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Ve Allah'a hamdolsun Allah'tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Allah yüceler yücesidir.

وَ مِنَ اللّٰهِ التَّوْف۪يقُ

Muvaffakiyet ve başarı Allah'tandır.

İlk Hayatı

دَعْ مَا يُر۪يبُكَ اِلٰى مَالَا يُر۪يبُكَ

Sana şüphe vereni bırak, şüphe vermeyene yönel. (Buharî, Büyû': 3; Tirmizî, Kıyâme: 60; Müsned 152; el-Münâvî, Fezü'l-Kadîr 528-529, Hadis no: 4211-4214)

قَدْ جَمَعَ ف۪ى حِفْظِهِ جَمْعُ الْجَوَامِعِ جَم۪يعَهُ ف۪ى جُمْعَةٍ

Cem'ü'l-Cevâmi' kitabının tamamını bir Cuma'da hıfzında cem etmiştir.

عَالِيه

Yüksek ilimler: İman hakikatları ilmi, tefsir, ilm-i kelam, hadîs, fıkıh.. gibi

آلِيَه

Gramer ilimleri, dilbilgisi: Sarf ve nahiv, felsefe, mantık.. gibi.

اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ

Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz. (Bakara 156)

رَحْمَةُ اللّٰهِ عَلَيْهِ اٰم۪ينَ

Allah'ın rahmeti onun üzerine olsun. Âmin.

مَا تَقُولُ فِى حَقِّ الْاَوْرُوبَائِيَّةِ وَ الْعُثْمَانِيَّةِ

Yani, "Avrupa ve Osmanlılar hakkında ne diyorsunuz, fikriniz nedir?"

اِنَّ الْاَوْرُوبَا حَامِلَةٌ بِالْاِسْلَامِيَّةِ فَسَتَلِدُ يَوْمًا مَا وَ اِنَّ الْعُثْمَانِيَّةَ حَامِلَةٌ بِالْاَوْرُوبَائِيَّةِ فَسَتَلِدُ يَوْمًا مَا

Yâni "Avrupa, bir İslâm devletine hâmiledir, günün birinde onu doğuracak; Osmanlılar da Avrupa ile hâmiledir, o da onu doğuracak."

وَالْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ

Ölümden sonra yeniden diriliş (haktır).

يَا لَيْتَنِى كُنْتُ تُرَابًا

Keşke toprak olsaydım. (Nebe Sûresi: 40)

نُكَلِّمُ مَنْ كَانَ فِى الْمَهْدِ صَبِيًّا

Henüz beşikte çocukken konuştu.

اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْقَوِىُّ الْمَت۪ينُ

Hiç şüphesiz ki, Allah kudretlidir., herşeye gücü yeter ve yücedir, izzetlidir. (Hac 74)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَ اِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

يَوْمَ تُبْلَى السَّرَٓائِرُ

Sırların ortaya çıktığı gün... (Tarık Sûresi: 9)

اِذًا مَحَاسِنِى اللَّات۪ى اَدَلُّ بِهَا كَانَتْ ذُنُوب۪ى فَقُلْ ل۪ى كَيْفَ اَعْتَذِرُ

Yani, "Medar-ı iftiharım olan mehasinim, şimdi günah sayılıyor! Artık nasıl itizar edeyim, mütehayyirim!"

سَيِّدُ الْقَوْمِ خَادِمُهُمْ

Milletin efendisi, onlara hizmet edendir. (el-Mağribî, Câmiu'ş-Şeml 450, Hadis no: 1668; el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ 463)

اِنَّمَا الْح۪يلَةُ ف۪ى تَرْكِ الْحِيَلِ

Gerçek hile, hileyi terk etmektedir.

فَلْيَشْهَدِ الثَّقَلَانِ اَنّ۪ى مُرْتَجِعٌ

Bütün insanlar ve cinler şahit olsun ki, ben mürteciyim

اَلْحَقُّ يَعْلُو وَلَا يُعْلٰى عَلَيْهِ

Hakkın hatırı yücedir, hiçbir şey ondan yüce ve üstün olamaz.

اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَ السِّيَاسَةِ

Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah'a sığınırım.

هَن۪يئًا لَكُمْ

Ne mutlu size! Sizi tebrik ederiz!

وَاِنْ مِتُّ عَطْشًا فَلَا نَزَلَ الْقَطْرُ

Ben susuzluktan ölürsem, tek damla bile yağmur yağmasın!

وَالْمَوْتُ يَوْمُ نَوْرُوزِنَا

Ölüm, Nevruz günümüzdür, baharımızdır.

فَعَلَيْكُمْ بِالتَّدَارُكِ لِمَا ضَيَّعْتُمْ فِى الصَّيْفِ

Vakit geçmiş değil, eskiden kaybettiklerinizi şimdi tadârik edin.

لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِ

Rahmet-i İlâhiyeden ümidinizi kesmeyiniz. (Zümer 53)

مَا لَا يُدْرَكُ كُلُّهُ لَا يُتْرَكُ كُلُّهُ

Birşey bütünüyle elde edilmezse, bütünüyle de terk edilmez.

اَنَا عِنْدَ حُسْنِ ظَنِّ عَبْد۪ى ب۪ى

Ben kulumun zannı üzereyim (yani kulum Beni nasıl tanırsa, ona öyle muamele ederim). (Buharî, Tevhid: 15, 35; Müslim, Tevbe: 1, Zikr: 2, 19; Tirmizî, Zühd: 51, Daavât: 131; İbni Mâce, Edeb: 58; Dârimî, Rikak: 22; Müsned 251, 315, 391, 412, 445, 482, 516, 517, 524, 534, 539 210, 277, 491 106)

اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَ السِّيَاسَةِ

Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah'a sığınırım.

مَنْ كَانَ هِمَّتُهُ نَفْسَهُ فَلَيْسَ مِنَ الْاِنْسَانِ لِاَنَّهُ مَدَنِىٌّ بِالطَّبْعِ

Kimin himmeti yalnız nefsi ise; o insan değil. Çünkü insan fıtratı medenidir, ebna-yı cinsini mülâhazaya mecburdur.

وَ اَمْرُهُمْ شُورٰى بَيْنَهُمْ

Onların yönetimi, aralarında yaptıkları istişare iledir. (Şûrâ 38)

اَنْ لَا يُذَلِّلَ وَ لَا يَتَذَلَّلَ مَنْ كَانَ عَبْدًا لِلّٰهِ لَا يَكُونُ عَبْدًا لِلْعِبَادِ
وَ لَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ ٭ نَعَمْ اَلْحُرِّيَّةُ الشَّرْعِيَّةُ عَطِيَّةُ الرَّحْمٰنِ

Yani,

İman bunu iktiza ediyor ki, tahakküm ve istibdat ile başkasını tezlil etmemek ve zillete düşürmemek, ve zâlimlere tezellül etmemek...

Allah'a hakikî abd olan, başkalara abd olamaz.

Birbirinizi, Allah'tan başka kendinize Rab yapmayınız. Yani, Allah'ı tanımayan, herşeye, herkese nispetine göre bir rububiyet tevehhüm eder, başına musallat eder.

Evet, hürriyet-i şer'iye Cenâb-ı Hakkın Rahmân, Rahîm tecellîsiyle bir ihsanıdır ve imanın bir hassasıdır.

فَلْيَحْيَى الصِّدْقُ وَلَا عَاشَ الْيَاْسُ فَلْتَدُمِ الْمَحَبَّةُ وَلْتَقْوَى الشُّورٰى
اَلْمَلَامُ عَلٰى مَنِ اتَّبَعَ الْهَوٰى وَالسَّلَامُ عَلٰى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدٰى

Yaşasın sıdk! Ölsün yeis! Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet bulsun! Bütün levm ve itâb ve nefret, hevâ hevese tâbi olanlara olsun. Selâm ve selâmet, hüdâya tâbi olanlar üstüne olsun. Âmin.

يَوْمًا يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ ش۪يبًا

Çocukları ihtiyarlatan bir gün... (Müzzemmil 17)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka ilâh yoktur. (Bakara 163; Al-i İmrân Sûresi: 2)

اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ

Yani, "Allah'tan başka bütün çağırdığınız ve ibadet ettiğiniz şeyler toplansalar da, asla bir sineği halk edemezler."

مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ

Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir. (Lokman 28)

لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka ilâh yoktur. (Bakara 163; Al-i İmrân Sûresi: 2)

عَاجِلَه

Acile, hemen, peşin..

آجِلَه

Bilâhere, sonradan, şarta bağlı olarak.

اَلْجَزَٓاءُ مِنْ جِنْسِ الْعَمَلِ

Verilecek cezâ yapılan iş ve davranışın türüne göredir.

وَ ف۪ى كُلِّ شَيْءٍ لَهُٓ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰٓى اَنَّهُ وَاحِدٌ

Herbir şeyde Onun bir olduğuna delâlet eden bir delil vardır. (İbnü'l-Mu'tez'in bir şiirinden alınmıştır. İbn-i Kesîr, Tefsîrü'l-Kur'âni'l-Azîm 24)

اَنْتَ فِى دَارِ الْحِكْمَةِ فَاطْلُبْ طَب۪يبًا يُدَاو۪ى قَلْبَكَ

Sen dârü'l-hikmettesin; önce, kalbini tedavi edecek bir tabip ara kalbini tedavî etsin.

يَٓا اَيُّهَا الْمَبْعُوثُونَ اِنَّكُمْ لَمَبْعُوثُونَ لِيَوْمٍ عَظ۪يمٍ

Ey Mebuslar (Vekiller)! Şüphesiz siz azim bir gün için mebuslarsınız (diriltileceklersiniz).

وَ اعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا

Allah'ın dinine ve Kur'ân'a hep birlikte sımsıkı sarılın. (Âl-i İmrân 103)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَ نِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ

Allahım, erkek, kadın bütün mü'minleri mağfiret et, bağışla.

اِتَّقُوا فِرَاسَةَ الْمُؤْمِنِ فَاِنَّهُ يَنْظُرُ بِنُورِ اللّٰهِ

Mü'minin ferasetinden sakının; çünkü o Allah'ın nuruyla bakar. (Tirmizî, Tefsiru Sûre 15:6; Ebû Nuaym, Hılyetü'l-Evliyâ 94; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid 268; el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ 42)

اَلْاَخِلَّٓاءُ يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ اِلَّا الْمُتَّق۪ينَ

O gün dostlar birbirine düşman kesilir -ancak takvâ sahipleri müstesna. (Zuhruf 67)

Barla Hayatı

شَجَرَةٌ مُبَارَكَةٌ

Mübârek (verimli, bereketli) bir ağaç. (Nûr 35)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

سَلَامُ اللّٰهِ وَ رَحْمَتُهُ وَ بَرَكَاتُهُ عَلَيْكُمْ وَ عَلٰى اِخْوَانِكُمْ لَاسِيَّمَا...الخره

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi sizin ve arkadaşlarınızın, hususan ... ilâ âhir, üzerine olsun.

وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُوتِىَ خَيْرًا كَث۪يرًا

Kime hikmet verilmişse, işte ona pek çok hayır verilmiştir. (Bakara 269)

اَلْبَاق۪ى هُوَ الْبَاق۪ى

Bâkî olan sadece Odur.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

سَلَامُ اللّٰهِ وَ رَحْمَتُهُ وَ بَرَكَاتُهُ عَلَيْكُمَا وَ عَلٰٓى اِخْوَانِكُمَا مَادَامَ الْمَلَوَانِ وَ تَعَاقَبَ الْعَصْرَانِ وَ مَادَارَ الْقَمَرَانِ وَ اسْتَقْبَلَ الْفَرْقَدَانِ

Gece ve gündüz devam ettikçe, devirler birbirini takip ettikçe, ay ve güneş durdukça iki kutup yıldızı karşılıklı bulundukça Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi de siz ikinizin ve kardeşlerinizin üzerine olsun.

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ

Eğer Senden yüz çevirecek olurlarsa de ki: Allah bana yeter. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur. (Tevbe 129)

اُو گُفْتْ اَلَسْتُ و تُو گُفْت۪ى بَلٰى شُكْرِ بَلٰى چ۪يسْتْ كَش۪يدَنْ بَلَا ٭ سِرِّ بَلَا چ۪يسْتْ كِه يَعْن۪ى مَنَمْ حَلْقَه زَنِ دَرْگَهِ فَقْرُ و فَنَا

O, "ben Senin Rabbin değil miyim?" dedi. Sen "Evet" dedin. "Evet" demenin şükrü nedir, bilir misin? Çok bela çekmektir. Bilir misin bela çekmenin sırrı nedir? Yani fakr u fena dergahındaki halkaya katılmaktır. (Dîvân-ı Kebîr, s. 157, Gazel 251)

مَاذَا وَجَدَ مَنْ فَقَدَهُ ٭ وَ مَاذَا فَقَدَ مَنْ وَجَدَهُ

"Cenâb-ı Hakkı bulan neyi kaybeder? Ve Onu kaybeden neyi kazanır?" yani, "Onu bulan herşeyi bulur. Onu bulmayan hiçbir şey bulmaz, bulsa da başına belâ bulur" İbn-i Atâillah el-İskenderî, Şerhü'l-Hikemi'l-Atâiye, s. 208

طُوبٰى لِلْغُرَبَٓاءِ

Ne mutlu gariplere! (Keşf-ül Hafa: 887, Müslim, Îman: 232; Tirmizî, Îman: 13; İbni Mâce, Fiten: 15; Dârimî, Rikâk: 42; Müsned 184, 398 177, 222, 389 73)

دَان۪ى سَمَاعِ چِه بُوَدْ ب۪ى خُودْ شُدَنْ زِهَسْت۪ى
اَنْدَرْ فَنَاىِ مُطْلَقْ ذَوْقِ بَقَا چَش۪يدَنْ

Semâ'ın ne olduğunu bilir misin? O, şahsî varlıktan ve mevcuttan vazgeçip fenâ bulmak; mutlak yokluk içinde bekâyı zevk etmektir.

اَلْبَاق۪ى هُوَ الْبَاق۪ى

Bâkî olan sadece Odur.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلٰى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدٰى

Selâm, doğru yola tâbi olanlara olsun. (Tâhâ 47)

وَالْمَلَامُ عَلٰى مَنِ اتَّبَعَ الْهَوٰى

Kınama ve azarlama ise nefsin heves ve arzularına tâbi olanlara olsun.

وَ نَحْنُ اُنَاسٌ لَا تَوَسُّطَ بَيْنَنَا ٭ لَنَا الصَّدْرُ دُونَ الْعَالَم۪ينَ اَوِ الْقَبْرُ

Öyle insanlarız ki, bir orta seviyemiz yoktur. Ya herşeyin üstünde, ya da kabirde oluruz.

اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَ السِّيَاسَةِ

Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah'a sığınırım.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ى هَدٰينَا لِهٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِىَ لَوْلَٓا اَنْ هَدٰينَا اللّٰهُ لَقَدْ جَٓاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ

Dediler: Bizi buna eriştiren Allah'a hamd olsun; yoksa Allah hidayet etmeseydi, biz kendiliğimizden buna erişemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirdiler. (A'râf 43)

اَلْبَاق۪ى هُوَ الْبَاق۪ى

Bâkî olan sadece Odur.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُ اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمْرِه۪ قَدْ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا

Allah'a tevekkül edene Allah kâfidir. Allah emrini mutlaka gerçekleştirir. Allah herşeye bir ölçü takdir etmiştir. (Talâk 3)

اَلْمَوْتُ حَقٌّ

Ölüm haktır, kesin gerçektir.

رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ينِ ٭ وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ
اَللّٰهُمَّ يَا حَا فِظُ يَا حَف۪يظُ يَا خَيْرَ الْحَافِظ۪ينَ اِحْفَظْنِى وَ احْفَظْ رُفَقَائ۪ى مِنْ شَرِّ النَّفْسِ وَ الشَّيْطَانِ وَ مِنْ شَرِّ الْجِنِّ وَ الْاِنْسَانِ وَ مِنْ شَرِّ اَهْلِ الضَّلَالَةِ وَ اَهْلِ الطُّغْيَانِ اٰم۪ينَ اٰم۪ينَ اٰم۪ينَ

Ey muhafaza edici olan ve koruyucuların en hayırlısı olan Allahım! Beni ve arkadaşlarımı nefsin ve şeytanın şerrinden, insanların ve cinlerin şerrinden, ehl-i dalâlet ve tuğyanın şerrinden muhafaza et. Âmin, âmin, âmin.

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara 32)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

قُلْ بِفَضْلِ اللّٰهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذٰلِكَ فَلْيَفْرَحُوا هُوَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ

Onlara söyle ki: Allah'ın lütfuyla ve rahmetiyle ancak bununla ferahlansınlar. Bu, onların dünyada toplayıp durduklarından daha hayırlıdır. (Yûnus 58)

وَ مَا مَدَحْتُ مُحَمَّدًا بِمَقَالَت۪ى ٭ وَ لٰكِنْ مَدَحْتُ مَقَالَت۪ى بِمُحَمَّدٍ

Ben sözlerimle Muhammed'i (a.s.m.) övmüş olmadım; aslında sözlerimi Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmla övmüş ve güzelleştirmiş oldum. (Hassan b. Sâbit (r.a.) ait bir sözdür. İbn-i Esir, el-Meselü's sair, 2/357; el-Kalkeşendî, Subhu'l Aşa, 2/321; İmam-ı Rabbanî, Mektubât, 1/58, 44. Mektub.)

وَ مَا مَدَحْتُ الْقُرْاٰنَ بِكَلِمَات۪ى ٭ وَ لٰكِنْ مَدَحْتُ كَلِمَات۪ى بِالْقُرْاٰنِ

Yani, "Kur'ân'ın hakaik-i i'câzını ben güzelleştiremedim, güzel gösteremedim. Belki Kur'ân'ın güzel hakikatleri benim tabiratlarımı da güzelleştirdi, ulvîleştirdi."

وَ هُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

O herşeye kâdirdir. (Hûd 4; Rum 50; Şûrâ 9; Mülk 1)

اَلْحَمْدُ لِلّٰه هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

Rabbimin bu ihsanından dolayı Allah'a hamd olsun.

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara 32)

اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلَاةً تَكُونُ لَكَ رِضَٓاءً وَ لِحَقِّه۪ اَدَٓاءً وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ وَ سَلِّمْ تَسْل۪يمًا كَث۪يرًا اٰم۪ينَ

Allahım! Efendimiz Muhammed'e ve âl ve ashabına Senin razı olacağın ve Onun lâyık ve müstehak olduğu bir rahmetle ve pek kesretli bir selâmetle salât ve selâm et. Âmin.

رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَٓا اِنْ نَس۪ينَٓا اَوْ اَخْطَاْنَا

Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara 286)

وَ لَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَ تَذْهَبَ ر۪يحُكُمْ

İhtilâfa düşmeyin; sonra gevşeyip cesaretiniz kırılır, cemaatinizin tadı (gücünüz) elden gider. (Enfâl 46)

هُوَ الَّذ۪ى جَعَلَ الشَّمْسَ ضِيَٓاءً وَ الْقَمَرَ نُورًا

Güneşi bir ışık, ayı bir nur yapan Odur. (Yûnus 5)

نُورُ الْقَمَرِ مُسْتَفَادٌ مِنَ الشَّمْسِ

Ayın ışığı güneşten gelir.

مَنْ تَوَاضَعَ رَفَعَهُ اللّٰهُ

Tevâzu göstereni Allah yüceltir. (el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr 108, hadis no: 8605; Aynı manayı ifade eden diğer rivayetler için bk. İbn-i Mâce, Zühd: 16; Müsned 76)

اَنْتَ فِى دَارِ الْحِكْمَةِ فَاطْلُبْ طَب۪يبًا يُدَاو۪ى قَلْبَكَ

Sen dârü'l-hikmettesin; önce, kalbini tedavi edecek bir tabip ara, kalbini tedavi etsin.

اَلْقَطْرَةُ تَدُلُّ عَلَى الْبَحْرِ

Bir damla su denize delâlet eder.

وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ

Yanınızdaki arkadaşa... (Nisâ 36)

Eskişehir Hayatı

اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَ السِّيَاسَةِ

Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah'a sığınırım.

اَلْمَوْتُ حَقٌّ

Ölüm haktır, kesin gerçektir.

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ

Ey Peygamber, eğer insanlar Senden yüz çevirirse, Sen de ki: 'Allah Bana yeter. Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur. (Tevbe 129)

فَلِاُمِّهِ السُّدُسُ

Annenin hakkı yine altıda birdir. (Nisâ 11)

لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِ

Erkeğe iki kız hissesi vardır. (Nisâ 176)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

فَلِاُمِّهِ السُّدُسُ

Annenin hakkı yine altıda birdir. (Nisâ 11)

لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِ

Erkeğe iki kız hissesi vardır. (Nisâ 176)

يَٓا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ

Ey Peygamber, hanımlarına de ki: ... (Ahzâb 28)

فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ

O zaman hoşunuza gideni... nikâh edebilirsiniz. (Nisâ 3)

فَلِاُمِّهِ السُّدُسُ

Annenin hakkı yine altıda birdir. (Nisâ 11)

لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِ

Erkeğe iki kız hissesi vardır. (Nisâ 176)

وَ اُفَوِّضُ اَمْر۪ٓى اِلَى اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ بَص۪يرٌ بِالْعِبَادِ

Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz ki Allah kullarını hakkıyla görür. (Mü'min 44)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

اَلَّذ۪ينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ ا۪يمَانًا وَ قَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Onlar öyle kimselerdir ki, insanlar onlara 'Düşman size karşı büyük bir kuvvet topladı; onlardan korkun' dedikleri zaman onların imanı ziyadeleşti ve 'Allah bize yeter; O ne güzel vekildir' dediler. (Âl-i İmrân 173)

فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَيِّنًا

(İkiniz) ona (Firavuna) yumuşak bir dille söz söyleyin. (Tâhâ 44)

اِنَّمَا الْح۪يلَةُ ف۪ى تَرْكِ الْحِيَلِ

Gerçek hile, hilesizliktir.

اَلْاِسْلَامِيَّةُ جَبَّتِ الْعَصَبِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةَ

"İslâm dini, kendinden önceki bâtıl olan fiil, hareket, âdet ve inanışları, ırkçılık ve kabileciği keser, kaldırır." Buharî, Ahkâm: 4, İmâra: 36, 37; Ebû Dâvud, Sünnet: 5; Tirmizî, Cihâd: 28, İlim: 16, Nesâî, Bey'a: 26; İbni Mâce, Cihad: 39; Müsned 69, 70, 199, 204, 205 381 402, 403)

وَاُفَوِّضُ اَمْر۪ٓى اِلَى اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ بَص۪يرٌ بِالْعِبَادِ

Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Muhakkak ki Allah kullarını hakkıyla görür. (Mü'min 44)

وَ اَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ

Rabbinin nimetini yâd et. (Duhâ 11)

تَوَكَّلْنَا عَلَى اللّٰهِ

Allah'a tevekkül ettik.

وَمَٓا اُبَرِّئُ نَفْس۪ٓى اِنَّ النَّفْسَ لَاَمَّارَةٌ بِالسُّٓوءِ

Ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefis daima kötülüğe sevk eder. (Yûsuf 53)

لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا

Allah kimseye gücünden fazlasını yüklemez. (Bakara 286)

بِاسْمِهِ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ

Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.

مَاءُ الْحَيَاةِ بِذِلَّةٍ كَجَهَنَّمَ ٭ وَ جَهَنَّمُ بِالْعِزِّ فَخْرُ مَنْزِل۪ى

Zilletle ele geçen âb-ı hayat, tıpkı Cehennem gibidir. İzzetle Cehennem ise, medar-ı iftihar bir menzilim olur. Dîvânü Antera, (Takdim ve şerh: Mecîd Tarrâd), 135

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ

O ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır! (Enfâl 40; Hac 78)

اَلْبَاق۪ى هُوَ الْبَاق۪ى

Bâkî olan sadece Odur.

Kastamonu Hayatı

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا

Ölü iken (îmân ile diriltip nûra ...) (En'âm 122)

سُبْحَانَ اللّٰه

Allah bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehtir.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ

Bütün hamd, minnet ve şükürler Allah'a aittir.

اَللّٰهُ اَكْبَرْ

Allah en büyüktür (Akla gelebilecek her şeyden daha büyüktür).

لٰا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰه

Allah'tan başka ilâh yoktur.

اَلْفُ اَلْفِ صَلَاةٍ وَ اَلْفُ اَلْفِ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ

Milyon kere salât ile milyon kere selâm Senin üzerine olsun ey Allah'ın Resûlü.

يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَوةَ الدُّنْيَا

Onlar dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler... (İbrahim 3)

يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَوةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِ

Onlar dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler. (İbrahim 3)

عَلَى الْاٰخِرَةِ

...Âhirete

اَلْحَمْدُ لِلّٰه هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

Allah'a hamd olsun. Bu Rabbimin ihsânıdır.

وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا ف۪ى كِتَابٍ مُب۪ينٍ

Yaş ve kuru ne varsa ap açık bir kitapta yazılmıştır. (En'âm 59)

فِيهِ نَظَرٌ

Ona bir bakmak, incelemek lâzım.

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ

Gaybı Allah'tan başkası bilemez.

وَ الْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَ الْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ

Öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenler... (Âl-i İmrân 134)

يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِ

Onlar dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler. (İbrahim 3)

وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا

Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhâfaza ederek oradan geçip giderler. (Furkan 72)

اَجِرْنَا اِرْحَمْنَا اِغْفِرْلَنَا

Bizi koru, bize merhamet et, bizi bağışla.

وَ الْعَصْرِ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَف۪ى خُسْرٍ

Yemin olsun Asra. İnsan muhakkak hüsrandadır. (Asr 1-2)

اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

Ancak îmân eden ve güzel işler yapanlar, salih amel işleyenler müstesnâ. (Asr 3)

اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا

Ancak îmân edenler...

اَلْبَاق۪ى هُوَ الْبَاق۪ى

Bâkî olan sadece Odur.

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ

Mü'minler ancak kardeştirler. (Hucurât 10)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; sonsuza kadar sürekli üzerinize olsun.

اَلْحُبُّ فِى اللّٰهِ وَ الْبُغْضُ فِى اللّٰهِ

Allah için sevmek, Allah için buğz etmek. (Buharî, Îmân: 1)

اَلْحُبُّ فِى السِّيَاسَةِ وَ الْبُغْضُ لِلسِّيَاسَةِ

Siyaset için sevmek, siyaset için buğz etmek.

اَلرَّاض۪ى بِالضَّرَرِ لَا يُنْظَرُ لَهُ

"Zarara râzı olana merhamet edilmez." Mânâsında

kaide-i esasiyesiyle, şefkat hakkını ve merhamet liyâkatını kendilerinden selbetmiştir. Onlara acınmaz ve şefkat edilmez. Ve lüzumsuz, başlarına belâ getiriyorlar.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ رَسَٓائِلِ النُّورِ الْمَقْرُوئَةِ وَ الْمَكْتُوبَةِ

Risale-i Nur'un yazılan ve okunan harfleri adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

اَشَدُّ الْبَلَٓاءِ عَلَى الْاَنْبِيَٓاءِ ثُمَّ الْاَوْلِيَٓاءِ

Belâların en şiddetlisi insanların en iyisi, en kâmilleri olan peygamberlerin, sonra derecelerine göre Allah'ın velî kullarının üzerine gelir. (Buharî, Merdâ: 3: Tirmizî, Zühd: 57; İbni Mâce, Fiten: 23; Dârimî, Rikâk: 67; Müsned 172, 174, 180, 185 369; el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr 519, hadis no: 1056; el-Hâkim, el-Müstedrek 343)

اِنَّ اللّٰهَ يَبْعَثُ لِهٰذِهِ الْاُمَّةِ عَلٰى رَاْسِ كُلِّ مِاَةِ سَنَةٍ مَنْ يُجَدِّدُ لَهَا د۪ينَهَا

Allah Teâla bu ümmet için her yüz senenin başında dinlerini tecdid eden bir müceddid gönderir. (el-Hakim, el-Müstedrek 522; el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr 281, hadis no: 1845)

وَ اصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَاِنَّكَ بِاَعْيُنِنَا وَ سَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ

Rabbinin hükmü gelinceye kadar sabret. Muhakkak Sen bizim himâyemiz altındasın. (Tûr 48)

اَلسَّع۪يدُ سَع۪يدٌ ف۪ى بَطْنِ اُمِّه۪

Said (mutlu) olan annesinin karnında saîddir (mutludur). (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 452, hadis no: 1475; Süyûtî, el-Fethü'l-Kebîr 171)

وَ بِالْاٰيَتِ الْكُبْرٰى اَمِنّ۪ى مِنَ الْفَجَتْ

Ayet-ül Kübra ile beni musibetten emin kıl.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهِنَّ وَ اِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ وَلٰكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْب۪يحَهُمْ اِنَّهُ كَانَ حَل۪يمًا غَفُورًا

Yedi gökle yer ve onların içindekileri Onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin; fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. Şüphesiz ki O Halîmdir, cezâ vermekte acele etmez; Gafûrdur, günahları çokça bağışlar. (İsrâ 44)

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ الْوَاجِبُ الْوُجُودِ الَّذ۪ى دَلَّ عَلٰى وُجُوبِ وُجُودِهِ ف۪ى وَحْدَتِهِ السَّمٰوَاتُ بِجَم۪يعِ مَا ف۪يهَا بِشَهَادَةِ عَظَمَةِ اِحَاطَةِ حَق۪يقَةِ التَّسْخ۪يرِ وَ التَّدْب۪يرِ وَ التَّدْو۪يرِ وَ التَّنْظ۪يمِ وَ التَّنْظ۪يفِ وَ التَّوْظ۪يفِ الْوَاسِعَةِ الْمُكَمَّلَةِ بِالْمُشَاهَدَةِ

Allah'tan başka ilâh yoktur. O Vâcibü'l-Vücud ki, vüs'at ve mükemmeliyeti bilmüşahede görünen teshir ve tedbir ve tedvir (döndürme) ve tanzim ve tanzif ve tavzif hakikatlerinin azamet-i ihatasının şehadetiyle, semâvât bütün içindekilerle beraber Onun vahdet içindeki vücub-u vücuduna delâlet eder.

وَتَصْر۪يفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخَّرِ بَيْنَ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ

Ve rüzgârları sevk etmesinde ve gökle yer arasında Allah'ın emrine boyun eğmiş bulutlarda... (Bakara 164)

وَهُوَ الَّذ۪ى يُنَزِّلُ الْغَيْثَ مِنْ بَعْدِ مَا قَنَطُوا وَيَنْشُرُ رَحْمَتَهُ

İnsanlar ümitsizliğe düştüklerinde yağmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan da Odur. O, kullarını gözetip koruyan ve her türlü övgüye lâyık olandır. (Şûrâ 28)

وَيُسَبِّحُ الرَّعْدُ بِحَمْدِه۪

Gök gürültüsü Onu hamd ederek, tesbih eder. (Ra'd 13)

يَكَادُ سَنَا بَرْقِه۪ يَذْهَبُ بِالْاَبْصَارِ

Şimşeğin parıltısı ise neredeyse gözleri alıverir. (Nûr 43)

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ الْوَاجِبُ الْوُجُودِ الَّذ۪ى دَلَّ عَلٰى وُجُوبِ وُجُودِهِ الْجَوُّ بِجَم۪يعِ مَا ف۪يهِ بِشَهَادَةِ عَظَمَةِ اِحَاطَةِ حَق۪يقَةِ التَّسْخ۪يرِ وَالتَّصْر۪يفِ وَ التَّنْز۪يلِ وَ التَّدْب۪يرِ الْوَاسِعَةِ الْمُكَمَّلَةِ بِالْمُشَاهَدَةِ

Allah'tan başka ilâh yoktur. O Vâcibü'l-Vücud ki, vüs'at ve mükemmeliyeti bilmüşahede görünen teshir ve tasrif ve tenzil ve tedbir hakikatlerinin azamet-i ihatasının şehadetiyle, cevv-i semâ bütün içindekilerle beraber Onun vücub-u vücuduna delâlet eder.

فَانْظُرْ اِلٰى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِى الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتٰى وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor? Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kàdirdir. (Rum 50)

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ

Ondan (C.C) başka ilah yoktur.

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ الْوَاجِبُ الْوُجُودِ الَّذ۪ى دَلَّ عَلٰى وُجُوبِ وُجُودِهِ ف۪ى وَحْدَتِهِ الْاَرْضُ بِجَم۪يعِ مَا ف۪يهَا وَ مَا عَلَيْهَا بِشَهَادَةِ عَظَمَةِ اِحَاطَةِ حَق۪يقَةِ التَّسْخ۪يرِ وَ التَّدْب۪يرِ وَ التَّرْبِيَةِ وَ الْفَتَّاحِيَّةِ وَ تَوْز۪يعِ الْبُذُورِ وَ الْمُحَافَظَةِ وَ الْاِدَارَةِ وَ الْاِعَاشَةِ لِجَم۪يعِ ذَوِى الْحَيَاةِ وَ الرَّحْمَانِيَّةِ وَ الرَّح۪يمِيَّةِ الْعَامَّةِ الشَّامِلَةِ الْمُكَمَّلَةِ بِالْمُشَاهَدَةِ

Allah'tan başka ilâh yoktur. O Vâcibü'l-Vücud ki, umumiyet ve şümul ve mükemmeliyeti bilmüşahede görünen, bütün zevilhayatın iaşesi için tohumların teshir ve tedbir ve terbiye ve feth ve tevzi ve muhafaza ve idaresi ve Rahmâniyet ve Rahîmiyet hakikatlerinin azamet-i ihatasının şehadetiyle, arz bütün içindekiler ve üzerindekilerle Onun vahdet içindeki vücub-u vücuduna delâlet eder.

هَلْ مِنْ مَزِيدٍ

Daha yok mu? (veya daha var mı?)

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ

Ondan (C.C) başka ilah yoktur.

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ الْوَاجِبُ الْوُجُودِ الَّذ۪ى دَلَّ عَلٰى وُجُوبِ وُجُودِهِ ف۪ى وَحْدَتِهِ جَم۪يعُ الْبِحَارِ وَ الْاَنْهَارِ بِجَم۪يعِ مَا ف۪يهَا بِشَهَادَةِ عَظَمَةِ اِحَاطَةِ حَق۪يقَةِ التَّسْخ۪يرِ وَ الْمُحَافَظَةِ وَ الْاِدِّخَارِ وَ الْاِدَارَةِ الْوَاسِعَةِ الْمُنْتَظَمَةِ بِالْمُشَاهَدَةِ

Allah'tan başka ilâh yoktur. O Vâcibü'l-Vücud ki, genişlik ve intizamı gözle görünen teshir ve muhafaza ve iddihar ve idare hakikatlerindeki ihatanın büyüklüğünün şehadetiyle, denizler ve nehirler bütün içindekilerle beraber Onun birlik içindeki vücub-u vücuduna delâlet eder.

وَ الْجِبَالَ اَوْتَادًا

Dağları direk (yapmadık mı?) (Nebe 7)

وَاَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِىَ

Yeryüzünde sâbit dağlar diktik." (Hicr 19)

وَ الْجِبَالَ اَرْسٰيهَا

Dağları sapa sağlam dikti. (Nâziât 32)

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ

Ondan (C.C) başka ilah yoktur.

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ الْوَاجِبُ الْوُجُودِ الَّذ۪ى دَلَّ عَلٰى وُجُوبِ وُجُودِهِ جَم۪يعُ الْجِبَالِ وَ الصَّحَارٰى بِجَم۪يعِ مَا ف۪يهَا وَ عَلَيْهَا بِشَهَادَةِ عَظَمَةِ اِحَاطَةِ حَق۪يقَةِ الْاِدِّخَارِ وَ الْاِدَارَةِ وَ نَشْرِ الْبُذُورِ وَ الْمُحَافَظَةِ وَ التَّدْب۪يرِ الْاِحْتِيَاطِيَّةِ الرَّبَّانِيَّةِ الْوَاسِعَةِ الْعَامَّةِ الْمُنْتَظَمَةِ الْمُكَمَّلَةِ بِالْمُشَاهَدَةِ

Allah'tan başka ilâh yoktur. O Vâcibü'l-Vücud ki, Rabbânî ihtiyat maddelerinin bilmüşahede vâsi ve âmm ve muntazam ve mükemmel iddihar ve idare ve muhafaza ve tedbiri ve tohumların neşri hakikatlerinin azamet-i ihatasının şehadetiyle, bütün dağlar ve sahrâlar bütün içindekiler ve üzerindekilerle beraber Onun vücub-u vücuduna delâlet eder.

لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ

Ondan (C.C) başka ilah yoktur.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نِعْمَةِ الْا۪يمَانِ

İman nimeti için Allah'a hamdolsun

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ الْوَاجِبُ الْوُجُودِ الَّذ۪ى دَلَّ عَلٰى وُجُوبِ وُجُودِهِ ف۪ى وَحْدَتِه۪ اِجْمَاعُ جَم۪يعِ اَنْوَاعِ الْاَشْجَارِ وَ النَّبَاتَاتِ الْمُسَبِّحَاتِ النَّاطِقَاتِ بِكَلِمَاتِ اَوْرَاقِهَا الْمَوْزُونَاتِ الْفَص۪يحَاتِ وَ اَزْهَارِهَا الْمُزَيَّنَاتِ الْجَز۪يلَاتِ وَ اَثْمَارِهَا الْمُنْتَظَمَاتِ الْبَل۪يغَاتِ بِشَهَادَةِ عَظَمَةِ اِحَاطَةِ حَق۪يقَةِ الْاِنْعَامِ وَ الْاِكْرَامِ وَ الْاِحْسَانِ بِقَصْدٍ وَ رَحْمَةٍ وَ حَق۪يقَةِ التَّمْي۪يزِ وَ التَّزْي۪ينِ وَ التَّصْو۪يرِ بِاِرَادَةٍ وَ حِكْمَةٍ مَعَ قَطْعِيَّةِ دَلَالَةِ حَق۪يقَةِ فَتْحِ جَم۪يعِ صُوَرِهَا الْمَوْزُونَاتِ الْمُزَيَّنَاتِ الْمُتَبَايِنَةِ الْمُتَنَوِّعَةِ الْغَيْرِ الْمَحْدُودَةِ مِنْ نُوَاتَاتٍ وَ حَبَّاتٍ مُتَمَاثِلَةٍ مُتَشَابِهَةٍ مَحْصُورَةٍ مَعْدُودَةٍ

Allah'tan başka ilâh yoktur. O Vâcibü'l-Vücud ki, mizanlı ve fesahatli yapraklarının ve süslü ve cezaletli çiçeklerinin ve intizamlı ve belâğatli meyvelerinin kelimeleriyle konuşan ve tesbih eden bütün ağaç ve nebat nevilerinin icmâı, birbirinin misli ve benzeri olan mahdut çekirdek ve habbeciklerden süslü ve birbirinden farklı ve mütenevvi, gayr-ı mahdut suretlerinin hepsinin birden fethi hakikatinin kat'î delâletiyle beraber, kasdî ve rahmetli in'âm ve ikram ve ihsan hakikatinin ve iradeli ve hikmetli temyiz ve tezyin ve tasvir hakikatinin azamet-i ihatasının şehadetiyle, icmâ ile Onun vahdet içindeki vücub-u vücuduna delâlet eder.

Denizli Hayatı

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ

Mü'minler ancak kardeştirler. (Hucurât 10)

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

مَنْ اٰمَنَ بِالْقَدَرِ اَمِنَ مِنَ الْكَدَرِ

Kadere îmân eden kederden kurtulur.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ

Allah bana yeter. Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur. (Tevbe 129)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ

Biz, Allah'ın kullarıyız ve yine Ona döneceğiz. (Bakara 156)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

لَا تَقْرَبُوا الصَّلٰوةَ

Namaza yaklaşmayın.. (Nisâ 43)

وَ اَنْتُمْ سُكَارٰى

İçkili olduğunuz zaman.. (Nisâ 43)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ

Allah bana yeter. Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur. (Tevbe 129)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

وَ اصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَاِنَّكَ بِاَعْيُنِنَا وَ سَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ

Rabbinin hükmüne sabret. Muhakkak ki Sen bizim gözetimimiz altındasın. Rabbini hamd ile tesbih et. (Tûr 48)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَ بِالْاٰيَةِ الْكُبْرٰى اَمِنّ۪ى مِنَ الْفَجَتْ

Yâ Rab! Âyetü'l-Kübrâ hakkı için beni helâketten kurtar, eman ve emniyet ver.

وَ تِلْكَ حُرُوفُ النُّورِ فَاجْمَعْ خَوَاصَّهَا ٭ وَ حَقِّقْ مَعَان۪يهَا بِهَا الْخَيْرُ تُمِّمَتْ

Yâni: "Sen, onların hassalarını topla ve mânalarını tahkik eyle, bütün hayır ve saadet onlar ile tamam olur."

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ

Gaybı hakkıyla ancak Allah bilir.

رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَٓا اِنْ نَس۪ينَٓا اَوْ اَخْطَاْنَا

Ey Rabbimiz! Unutur veya hatâya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara 286)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

مَنْ اٰمَنَ بِالْقَدَرِ اَمِنَ مِنَ الْكَدَرِ

Kadere îmân eden kederden kurtulur.

وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَاِنَّكَ بِاَعْيُنِنَا وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ

Rabbinin hükmüne sabret. Muhakkak ki Sen bizim gözetimimiz altındasın. Rabbini hamd ile tesbih et. (Tûr 48)

اَلْخَيْرُ ف۪ى مَا اخْتَارَهُ اللّٰهُ

Allah neyi seçti ise, hayırlı olan odur.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى كُلِّ حَالٍ سِوَى الْكُفْرِ وَ الضَّلَالِ

Küfür ve dalâlet dışında her türlü halimiz için Allah'a hamd olsun.

عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ

Olabilir ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız; halbuki o sizin için bir hayırdır. (Bakara 216)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

خَيْرُ الْاُمُورِ اَحْمَزُهَا

İşlerin en hayırlısı zorlu olanıdır. (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ: 1:55)

خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ

Gökleri ve yeri yarattı. (En'âm 1)

رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَ الْاَرْضِ

Göklerin ve yerin Rabbi. (Ra'd 16)

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz, Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara 32)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

وَمَٓا اَمْرُ السَّاعَةِ اِلَّا كَلَمْحِ الْبَصَرِ اَوْ هُوَ اَقْرَبُ

Kıyâmetin gerçekleşmesi ise göz açıp kapayıncaya kadar, yahut ondan da yakındır. (Nahl 77)

مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ

Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir. (Lokman 28)

فَانْظُرْ اِلٰى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِى الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتٰى وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor. Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kàdirdir." (Rum 50)

وَمِنْ اٰيَاتِهِ اَنْ تَقُومَ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ بِاَمْرِه۪ ثُمَّ اِذَا دَعَاكُمْ دَعْوَةً مِنَ الْاَرْضِ اِذَا اَنْتُمْ تَخْرُجُونَ

Yine Onun âyetlerindendir ki, gök ve yer Onun emriyle ayakta durur. Sonra O sizi bir emirle çağırdığında derhal kabirlerinizden çıkarsınız. (Rum 25)

وَاِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ

Amel defterleri açıldığında. (Tekvîr 10)

هُوَ الْاَوَّلُ وَالْاٰخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ

O Evveldir; O Âhirdir; O Zâhirdir; O Bâtındır (Hadîd 3)

اَلْاَوَّلُ

"Evvel" olan Allah.

وَالْاٰخِرُ

"Âhir" olan Allah.

وَالظَّاهِرُ

"Zâhir" olan Allah.

وَالْبَاطِنُ

"Batın" olan Allah.

وَاِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ

Amel defterleri açıldığında. (Tekvîr 10)

هُوَ الْبَاطِنُ

O "Batın"dır.

هُوَ الْاَوَّلُ وَالْاٰخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ

O Evveldir; O Âhirdir; O Zâhirdir; O Bâtındır (Hadîd 3)

Emirdağ Hayatı

وَ ف۪ى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰى اَنَّهُ وَاحِدٌ

Herbir şeyde Onun bir olduğuna delâlet eden bir delil vardır. (İbnü'l-Mu'tez'in bir şiirinden alınmıştır. İbn-i Kesîr, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm 24.

تَفَكُّرُ سَاعَةٍ خَيْرٌ مِنْ عِبَادَةِ سَنَةٍ

Bir saat tefekkür, bir sene nâfile ibadetten daha hayırlıdır. (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ 310; Gazâlî, İhyâu Ulûmi'd-Dîn 409 (Kitâbu't-Tefekkür); el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid 78)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; üzerinize olsun.

وَ لَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى

yâni "Birisinin hatâsiyle, başkası veya akrabası hatâkâr olmaz; cezaya müstehak olmaz."

اِنَّهُ كَانَ ظَلُمًا جَهُولًا

İnsan ise, şüphesiz ki, çok zâlim ve çok nankördür. (İbrahim 34)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; üzerinize olsun.

لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْ

Yâni "Başkasının dalâleti sizin hidayetinize zarar etmez. Sizler, lüzumsuz onların dalâletleriyle meşgul olmayasınız..."

اَلرَّاض۪ى بِالضَّرَرِ لَا يُنْظَرُ لَهُ

Düsturun mânası: "Zarara kendi râzı olanın lehinde bakılmaz. Ona şefkat edip acınmaz."

اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَ السِّيَاسَةِ

Şeytandan ve siyasetten Allah'a sığınırım.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; üzerinize olsun.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; üzerinize olsun.

اَلْبَاق۪ى هُوَ الْبَاق۪ى

Bâkî olan sadece Odur.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; sonsuza kadar sürekli üzerinize olsun.

عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ

Bazen sizin çirkin gördüğünüz, istemediğiniz bir şey, sizin hakkınızda hayırlı olur. (Bakara 216)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

Bu, Rabbimin fadl ve ihsanıdır.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَجِرْنَا وَ اَجِرْ وَالِدَيْنَا وَ اَجِرْ طَلَبَةَ رَسَٓائِلِ النُّورِ وَوَالِدَيْهِمْ مِنَ النَّارِ

Bizi ve anne babalarımızı, Risale-i Nur talebelerini ve onların anne babalarını cehennem ateşinden kurtar.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ

Birşey sizin için hayırlı olduğu halde, olur ki siz ondan hoşlanmayabilirsiniz. (Bakara 216)

مَنْ اٰمَنَ بِالْقَدَرِ اَمِنَ مِنَ الْكَدَرِ

Kadere iman eden, kederden emin olur. (ed-Deylemî, el-Müsned 1:113; el-Müsavî, Feyzu'l-Kadîr 3:187; Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl 1:106)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

قُلْ لَٓا اَسْئَلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًا اِلَّا الْمَوَدَّةَ فِى الْقُرْبٰى

De ki: Vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum; sizden istediğim, ancak akrabaya sevgi, yani Ehl-i Beytime muhabbettir. (Şûrâ 23)

مِنْ مَحَاسِنِ الشَّر۪يعَةِ سَدُّ اَبْوَابِ الْفِتَنِ

Fitne kapılarını kapatmak şeriatın güzelliklerindendir.

طَهَّرَ اللّٰهُ اَيْدِيَنَا فَنُطَهِّرُ اَلْسِنَتَنَا

Cenâb-ı Hak ellerimizi o kanlı hâdiselere bulaştırmadı; o halde biz de o hâdiselerden bahsedip dilimizi bulaştırmayalım. (Ömer bin Abdülaziz'e ait bir söz. Şa'ranî, El-Yevâkit ve'l-Cevahir 69; Bâcurî, Şerhü Cevheretü't-Tevhid, 334)

لَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الظَّالِم۪ينَ وَ الْمُنَافِق۪ينَ

Allah'ın lâneti zâlimlerin ve münafıkların üzerine olsun.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ الْا۪يمَانِ مِنْ كُلِّ وَجْهٍ

Hangi yüzü olursa olsun iman nurunu nasip ettiği için Allah'a hamd olsun!

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اِنَّا فَتَحْنَالَكَ فَتْحًا مُب۪ينًا ٭ وَ يَنْصُرَكَ اللّٰهُ نَصْرًا عَز۪يزًا

Biz sana ap açık bir fetih yolu açtık. Ve Allah sana pek şerefli bir zaferle yardım eder. (Fetih 1, 3)

اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَ السِّيَاسَةِ

Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah'a sığınırım.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

وَمَا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ

Seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik. (Enbiyâ 107)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; üzerinize olsun.

وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ

Seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik. (Enbiyâ 107)

Afyon Hayatı

وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ

Öfkelerini yutanlar ve insanları affedenler... (Âl-i İmrân 134)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

وَ بِهِ نَسْتَعِينُ

Onunla yardım isteriz..

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ

Mü'minler ancak kardeştirler. (Hucurât 10)

لِكُلِّ مُص۪يبَةٍ اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ

Her türlü musîbet karşısında söylediğimiz söz şudur: Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz. (Bakara 156)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

نِعْمَ الْمَوْلٰى وَ نِعْمَ النَّص۪يرُ

O ne güzel dost ve O ne güzel yardımcıdır. (Enfâl 40; Hac 78)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ اْلعَالَمِينَ

Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. (Fâtiha 2)

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ

Ey Peygamber, eğer insanlar Senden yüz çevirirse, Sen, de ki: 'Allah bana yeter. Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur. (Tevbe 129)

لِكُلِّ مُص۪يبَةٍ اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ

(Biz) her türlü musîbet karşısında (şöyle deriz): Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz. (Bakara 156)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ

Olabilir ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız; halbuki o sizin için bir hayırdır. (Bakara 216)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلْخَيْرُ ف۪ى مَا اخْتَارَهُ اللّٰهُ

Hayır, Allah'ın seçtiği şeydir.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

مَنْ آمَنَ بِالْقَدَرِ اَمِنَ مِنَ الْكَدَرِ

Kadere iman eden, kederden emin olur. (ed-Deylemî, el-Müsned 1:113; el-Müsâvî, Feyzu'l-Kadîr 3:187; Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl 1:106)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلْخَيْرُ ف۪ى مَا اخْتَارَهُ اللّٰهُ

Hayır, Allah'ın seçtiği şeydedir.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

Isparta Hayatı

1950'den sonra

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَ لَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى

Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. (En'âm 164)

سَيِّدُ الْقَوْمِ خَادِمُهُمْ

Milletin efendisi, onlara hizmet edendir. (el-Mağribî, Câmiu'ş-Şeml 450, Hadis no: 1668; el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ 463)

اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُؤْمِن۪ينَ وَ الْمُؤْمِنَاتِ

Allah'ım, erkek ve kadın bütün mü'minleri bağışla.

اَلْمُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِ كَالْبُنْيَانِ الْمَرْصُوصِ يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضًا

Mü'minin mü'mine bağlılığı, parçaları birbirini kurşunla tutan bina gibidir. (Buharî, Salât: 88, Edeb: 36, Mezâlim: 5; Müslim, Birr: 65; Tirmizî, Birr: 18; Neseî, Zekât: 67; Müsned 405, 409)

اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَ

Muhakkak ki Allah, sabredenlerle beraberdir. (Bakara 153)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

مَنْ طَلَبَ وَجَّدَ وَجَدَ

Kim ciddî olarak arayış içine girerse, bulur.

هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

Bu Rabbimin lütfudur. (Neml 40)

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَ صَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَ شَٓاقُّوا الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدٰى لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْئًا وَ سَيُحْبِطُ اَعْمَالَهُمْ

Meali: "Haberiniz olsun ki o küfür edip halkı Allah yolundan meneyleyen ve hak kendilerine tebeyyün ettikten sonra Peygambere karşı gelenler, hiçbir zaman Allaha zerrece bir zarar edecek değiller. O, onların amellerini heder edecektir." (Muhammed 32)

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَ اَطِيعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُوٓا اَعْمَالَكُمْ

Meali: "Ey bütün iman edenler.. Allaha ve Resûlüne itaat edin de amellerinizi ibtal eylemeyin." (Muhammed 33)

يُر۪يدُونَ اَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللّٰهِ ِباَفْوَاهِهِمْ وَ يَاْبَى اللّٰهُ اِلَّٓا اَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ

Meali: "Onlar Allahın nurunu ağızlariyle söndürmek istiyorlar. Allah ise, -muhakkak- nurunu tamamlamak (tamamen parlatmak) istiyor.. kâfirler hoşlanmasalar da." (Tevbe 32)

اَلْبَاق۪ى هُوَ الْبَاق۪ى

Bâkî olan sadece Odur.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَ اَطِيعُوا الرَّسُولَ وَ اُولِى الْاَمْرِ مِنْكُمْ

Ey îmân edenler! Allah'a itaat edin; Peygambere ve sizden olan idarecilere de onlar, şeriatın hükümlerine uydukları takdirde itaat edin. (Nisâ 59)

رَبُّ السَّمٰواَتِ وَالْاَرْضِ

Göklerin ve yerin Rabbi, terbiye edicisi. (Zuhruf 82; Duhân 7)

وَ هوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ

Onun gücü herşeye yeter. (Rum 50; Şûrâ 9)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

Allah'a hamd olsun, bu Rabbimin bir ihsanıdır.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; üzerinize olsun.

وَ لَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى

Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. (En'âm 164)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; üzerinize olsun.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; üzerinize olsun.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

الامام حبيب الرّحمن شاكر

İmam Habiburrahman Şakir

وَ عَلَيْكُمُ السَّلَامُ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; üzerinize olsun.

هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

Bu Rabbimin bir ihsanıdır.





















.