Risale:Evrad-ı Kudsiyye (Hizb-ül Hakaik)

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
06.02, 11 Ekim 2021 tarihinde Turker (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 20930 numaralı sürüm (→‎167. Kısım)
(fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)

Önceki Kısım: Cevşen-ül KebirHizb-ül HakaikDelâil-in Nur: Sonraki Kısım

ﺍَﻭْﺭَﺍﺩِ ﻗُﺪْﺳِﻴَّﻪ

ﺷﺎﻩ ﻧﻘﺸﺒﻨﺪﻙ ﻗﺪﺳﻰ ﺑﺮ ﺍﻭﺭﺍﺩﻳﺪﺭ ﻛﻪ، ﺣﻀﺮﺕ ﭘﻴﻐﻤﺒﺮ ﻋﻠﻴﻪ ﺍﻟﺼﻠﺎﺓ ﻭ ﺍﻟﺴﻠﺎﻣﺪﻥ ﻋﺎﻟﻢِ ﻣﻌﻨﺎﺩﻩ ﺩﺭﺱ ﺍٓﻟﻤﺶ

(Şah-ı Nakşibendin kudsî bir evradıdır ki Peygamber aleyhissalatü vesselam'dan alem-i manada ders almış)

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ

1. Kısım (9. Gün)[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤَﻠِﻚُ ﺍﻟْﺤَﻰُّ ﺍﻟْﻘَﻴُّﻮﻡُ ﺍﻟْﺤَﻖُّ ﺍﻟْﻤُﺒِﻴﻦُ

1. Yâ İlâhenâ! Sen mülkünde dilediği gibi tasarruf eden Melik'sin. Hayatının başı ve sonu olmayan Hayy'sın. Bütün mevcudatı varlıkta tutan Kayyûm'sun. Her icrââtı nihayetsiz hikmet ve hakikatli, varlığı mutlak sabit olan Hakk'sın. Hayır ile şerrin, hak ile bâtılın aralarını açıkça ayırarak beyân eden ve varlığı apaçık bilinen Mübîn'sin.

2. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟَّﺬِﻯ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّٓ ﺍَﻧْﺖَ ﺍَﻧْﺖَ ﺭَﺑِّﻰ ﺧَﻠَﻘْﺘَﻨِﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﻋَﺒْﺪُﻙَ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﻋَﻠَﻰ ﻋَﻬْﺪِﻙَ ﻭَ ﻭَﻋْﺪِﻙَ ﻣَﺎ ﺍﺳْﺘَﻄَﻌْﺖُ ﺍَﻋُﻮﺫُ ﺑِﻚَ ﻣِﻦْ ﺷَﺮِّ ﻣَﺎ ﺻَﻨَﻌْﺖُ ﺍَﺑُﻮٓﺀُ ﻟَﻚَ ﺑِﻨِﻌْﻤَﺘِﻚَ ﻋَﻠَﻰَّ ﻭَ ﺍَﺑُﻮٓﺀُ ﺑِﺬَﻧْﺒِﻰ ﻓَﺎﻏْﻔِﺮْﻟِﻰ ﺫُﻧُﻮﺑِﻰ ﻓَﺎِﻧَّﻪُ ﻟﺎَ ﻳَﻐْﻔِﺮُ ﺍﻟﺬُّﻧُﻮﺏَ ﺍِﻟﺎَّٓ ﺍَﻧْﺖَ ﻳَﺎ ﻏَﻔَّﺎﺭُ ﻳَﺎ ﻏَﻔُﻮﺭُ

2. Senden başka İlâh yoktur. Sen benim Rabbim'sin. Beni sen yarattın. Ben ise senin kulunum ve gücüm yettiğince sana verdiğim söze ve taahhüdüme bağlıyım. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Üzerimdeki nimetlerini kabul ediyor ve günahlarımı i'tirâf ediyorum.

Ey ezel ve ebed sultanı ve ey en güzel isimlerin ve en yüce sıfatların sahibi olan Hazret-i Allah! Ey günahları çok bağışlayan Gaffâr! Ey çok mağfiret eden Gafûr! Benim de günahlarımı bağışla. Şübhesiz ne kadar çok da olsa, günahları bağışlayan ancak sensin.

3. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﻭَ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍَﻛْﺒَﺮُ ﻭَ ﻟﺎَ ﺣَﻮْﻝَ ﻭَ ﻟﺎَ ﻗُﻮَّﺓَ ﺍِﻟﺎَّ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻌَﻠِﻰِّ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢِ

3. Allah'ı her türlü noksanlıktan tenzîh ederiz. Hamd ve sena, medih ve minnet Allah'a mahsûstur. Allah'tan başka İlâh yoktur. Allah en büyüktür. Her türlü günahdan sakınmaya kuvvet ve ibâdet etmeye kudret, ancak pek yüce, pek büyük olan Allah'ın yardımıyladır.

4. Kısım[değiştir]

ﻫُﻮَ ﺍﻟْﺎَﻭَّﻝُ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺧِﺮُ ﻭَ ﺍﻟﻈَّﺎﻫِﺮُ ﻭَ ﺍﻟْﺒَﺎﻃِﻦُ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺑِﻜُﻞِّ ﺷَﻰْﺀٍ ﻋَﻠِﻴﻢٌ

4. O, her şeyden önce var olan Evvel ve her şeyin helâkinden sonra bâkî kalan Âhir'dir. Delilleriyle varlığı apaçık olan Zâhir ve akılların varlığını bilip nasıl olduğunu idrâk edemedikleri, zâtının hakikati bilinemeyen Bâtın'dır. O, bütün varlıkları kuşatan ezelî ilmiyle her şeyi bilen Alîm'dir. (Hadîd,3)

5. Kısım[değiştir]

ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَﺣْﺪَﻩُ ﻟﺎَ ﺷَﺮِﻳﻚَ ﻟَﻪُ ﻟَﻪُ ﺍﻟْْﻤُﻠْﻚُ ﻭَ ﻟَﻪُ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻳُﺤْﻴِﻰ ﻭَ ﻳُﻤِﻴﺖُ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﺤَﻰُّ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻟﺎَ ﻳَﻤُﻮﺕُ ﺑِﻴَﺪِﻩِ ﺍﻟْﺨَﻴْﺮُ ﻭَ ﻫُﻮَ ﻋَﻠَﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﻰْﺀٍ ﻗَﺪِﻳﺮٌ

5. Allah'tan başka İlâh yoktur. O birdir Ortağı yoktur. Mülk umûmen onundur. Bütün hamd ve sena, medih ve minnet ona mahsûstur. Hayatı ve ölümü veren odur. O, ezelî ve ebedî, ölümsüz hayat sahibi olan Hayy'dır. Her hayır onun elindedir. O her şeye gücü yeten Kadîr'dir.

6. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻋَﻈِﻴﻢُ ﺍﻟْﻤُﻌَﻈَّﻢُ

6. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey bütün tasavvurların ötesinde nihayetsiz büyüklük sahibi olan Azîm!

7. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻗَﻴُّﻮﻡُ ﺍﻟْﻤُﻜَﺮَّﻡُ

7. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey hadsiz derece şerefli ve nihayetsiz hürmete lâyık, bütün mevcudatı varlıkta tutan Kayyûm!

8. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﺑَﺎﻋِﺚُ

8. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey ölüleri dirilten Bâis!

9. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻭَﺍﺭِﺙُ

9. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey yarattığı her mahlûkun hayatına ve sâhib olduğu şeyler üzerindeki tasarrufuna son vererek kâinattaki her şeyin gerçek sahibi olan Vâris.

10. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻗَﺎﺩِﺭُ

10. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey her şeye gücü yeten Kâdir.

11. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻣُﻘْﺘَﺪِﺭُ

11. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey sonsuz güç ve kuvvet sahibi olan Muktedir.

12. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻋَﺎﻟِﻢَ ﺍﻟﺴِّﺮِّ ﻭَ ﺍﻟْﺨَﻔِﻴَّﺎﺕِ

12. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey bütün sırları ve gizlilikleri bilen Âlim.

13. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﺑَﺎﻋِﺚَ ﻣَﻦْ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺠَﺪَﺍﻟَﺔِ ﻭَ ﺍﻟْﻤُﺴْﻤَﻜَﺎﺕِ

13. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey yer ve göktekileri öldükten sonra yeniden diriltecek olan Bâis!

14. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻣَﻌْﺒُﻮﺩَ ﺟَﻤِﻴﻊِ ﺍﻟْﺨَﻠﺎَٓﺋِﻖِ

14. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey bütün mahlûkâtı kendine kul edinen ve onların nihayetsiz ibâdetlerine lâyık olan, Müsta'bid!

15. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻣُﻘَﺪِّﺭَ ﺍﻟْﻮَﺟْﺪِ ﻭَ ﺍﻟﺼَّﻮَﺍﻓِﻖِ

15. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey insanın başına gelen bütün sıkıntılı halleri ve musibetleri takdîr eden Mukaddir!

16. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻣَﻦْ ﻟﺎَ ﺗَﻄْﺮَﺍُ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺍﻟْﺎَﻓَﺎﺕُ

16. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey kendisine hiçbir âfet arız olmayan.

17. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻣُﻜَﻮِّﻥَ ﺍﻟْﺎَﺯْﻣِﻨَﺔِ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﻭْﻗَﺎﺕِ

17. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey zamanları ve vakitleri yaratan Mükevvin!

18. Kısım[değiştir]

ﻋَﻠﺎَ ﻗَﺪْﺭُﻙَ ﻭَ ﺗَﻌَﺎﻟَﻴْﺖَ ﻋَﻤَّﺎ ﻳَﻘُﻮﻝُ ﺍﻟﻈَّﺎﻟِﻤُﻮﻥَ ﻋُﻠُﻮًّﺍ ﻛَﺒِﻴﺮًﺍ

18. Kadrin ne yücedir! Zâlimlerin söylemekte olduklarından nihayetsiz derece münezzeh, büyük ve yücesin!

19. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻣُﻌْﺘِﻖَ ﺍﻟﺮِّﻗَﺎﺏِ

19. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey insanları türlü esaret boyunduruğundan kurtarıp kendilerine gerçek hürriyetlerini veren!

20. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻣُﺴَﺒِّﺐَ ﺍﻟْﺎَﺳْﺒَﺎﺏِ

20. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey bütün sebebleri kendi icrââtına, izzet ve kudretine perde eden ve sebeblerin yaratıcısı olan Müsebbib!

21. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﺣَﻰُّ ﻳَﺎ ﻗَﻴُّﻮﻡُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻟﺎَ ﻳَﻤُﻮﺕُ

21. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey ezelî ve ebedî hayat sahibi ve ölümsüz olan Hayy! Ve ey bütün mevcudatı varlıkta tutan Kayyûm!

22. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﺍِﻟَﻬِﻰ ﻭَ ﺍِﻟَﻪَ ﺍﻟﻨَّﺎﺳُﻮﺕِ

22. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey benim ve bütün insanların İlâh'ı!

23. Kısım[değiştir]

ﺧَﻠَﻘْﺘَﻨَﺎ ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﺑِﻴَﺪِﻙَ ﻭَ ﻓَﻀَّﻠْﺘَﻨَﺎ ﻋَﻠَﻰ ﻛَﺜِﻴﺮٍ ﻣِﻦْ ﺧَﻠْﻘِﻚَ ﻓَﻠَﻚَ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻭَ ﺍﻟﻨَّﻌْﻤَﺎٓﺀُ

23. Ey Rabbimiz! Bizi kudret elinle sen yarattın ve mahlûkâtının birçoğundan üstün kıldın. Bütün hamd ve minnet huzur ve ni'met sana mahsûstur.

24. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻟَﻚَ ﺍﻟﻄَّﻮْﻝُ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﻟﺎَٓﺀُ

24. Bolluk ve zenginlik ve çeşit çeşit bütün ni'metler ancak sendendir.

25. Kısım[değiştir]

ﺗَﺒَﺎﺭَﻛْﺖَ ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻭَ ﺗَﻌَﺎﻟَﻴْﺖَ ﻧَﺴْﺘَﻐْﻔِﺮُﻙَ ﻭَ ﻧَﺘُﻮﺏُ ﺍِﻟَﻴْﻚَ

25. Ey her şeyde hadsiz bereketler kılan Rabbimiz! Sen pek yüce ve pek âlîsin. Senden af ve mağfiret diliyor ve sana tevbe ediyoruz.

26. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺎَﻭَّﻝُ ﻓَﻠﺎَ ﺷَﻰْﺀَ ﻗَﺒْﻠَﻚَ

26. Yâ İlâhenâ! Sen her şeyden önce var olan, varlığının başlangıcı olmayan Evvel'sin; senden önce hiçbir şey yoktu

27. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺎَﺧِﺮُ ﻓَﻠﺎَ ﺷَﻰْﺀَ ﺑَﻌْﺪَﻙَ

27. Sen her şeyin helakinden sonra bakî kalan Âhir'sin; her şey ancak senin ile varlıkta kalır, senden sonra hiçbir şey yoktur.

28. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟﻈَّﺎﻫِﺮُ ﻓَﻠﺎَ ﺷَﻰْﺀَ ﻳُﺸْﺒِﻬُﻚَ

28. Sen varlığı delillerle apaçık olan Zâhir'sin; hiçbir şey sana benzemez.

29. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺒَﺎﻃِﻦُ ﻓَﻠﺎَ ﺷَﻰْﺀَ ﻳَﺮَﺍﻙَ

29. Sen akılların varlığını bilip zâtını idrâk edemedikleri Bâtın'sın; hakîkatini idrâk ederek hiçbir kimse seni göremez.

30. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻮَﺍﺣِﺪُ ﺑِﻠﺎَ ﻛَﺜِﻴﺮٍ

30. Sen hiçbir cihetle çokluğu olmayan ve parçalardan da meydana gelmeyen gerçek tek olan Vâhid'sin.

31. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻘَﺎﺩِﺭُ ﺑِﻠﺎَ ﻭَﺯِﻳﺮٍ

31. Sen vezir ve yardımcılara ihtiyacı olmayan, her şeye gücü yeten Kâdir'sin.

32. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤُﺪَﺑِّﺮُ ﺑِﻠﺎَ ﻣُﺸِﻴﺮٍ

32. Sen kâinatı idare ederken kimsenin yönlendirmesine ihtiyacı olmayan, her şeyi bizzat idare eden, tedbîrini alan Müdebbir'sin.

33. Kısım[değiştir]

ﻗُﻞِ ﺍﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﻣَﺎﻟِﻚَ ﺍﻟْﻤُﻠْﻚِ ﺗُﻮْٔﺗِﻰ ﺍﻟْﻤُﻠْﻚَ ﻣَﻦْ ﺗَﺸَﺎٓﺀُ ﻭَ ﺗَﻨْﺰِﻉُ ﺍﻟْﻤُﻠْﻚَ ﻣِﻤَّﻦْ ﺗَﺸَﺎٓﺀُ ﻭَ ﺗُﻌِﺰُّ ﻣَﻦْ ﺗَﺸَﺎٓﺀُ ﻭَ ﺗُﺬِﻝُّ ﻣَﻦْ ﺗَﺸَﺎٓﺀُ ﺑِﻴَﺪِﻙَ ﺍﻟْﺨَﻴْﺮُ ﺍِﻧَّﻚَ ﻋَﻠَﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﻰْﺀٍ ﻗَﺪِﻳﺮٌ

33. (Habîbim, yâ Muhammedi) De ki: Yâ İlâhenâ! Ey mülkün gerçek sahibi olan Mâlik! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden çeker alırsın! Dilediğini azîz, dilediğini zelîl kılarsın! Her hayır ancak senin elindedir! Şübhesiz ki sen, her şeye gücü yeten Kadîr'sin! (Âl-i İmrân, 26)

34. Kısım[değiştir]

ﺗُﻮﻟِﺞُ ﺍﻟَّﻴْﻞَ ﻓِﻰ ﺍﻟﻨَّﻬَﺎﺭِ ﻭَ ﺗُﻮﻟِﺞُ ﺍﻟﻨَّﻬَﺎﺭَ ﻓِﻰ ﺍﻟَّﻴْﻞِ ﻭَ ﺗُﺨْﺮِﺝُ ﺍﻟْﺤَﻰَّ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻤَﻴِّﺖِ ﻭَ ﺗُﺨْﺮِﺝُ ﺍﻟْﻤَﻴِّﺖَ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺤَﻰِّ ﻭَ ﺗَﺮْﺯُﻕُ ﻣَﻦْ ﺗَﺸَﺎٓﺀُ ﺑِﻐَﻴْﺮِ ﺣِﺴَﺎﺏٍ

34. Sen geceyi gündüze, gündüzü de geceye katarsın! Ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarırsın. Sen dilediğini hesabsız rızıklandırırsın! (Âl-i İmrân, 27)

35. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻣَﻦِ ﺍﺣْﺘَﺠَﺐَ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺎُﻭﻟَﻰ ﻋَﻦْ ﺟَﻤِﻴﻊِ ﺍﻟْﻮَﺭَﻯ

35. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey bu dünyada kullarıyla arasına ma'nevî çok perdeler koyarak kendisini gizleyen!

36. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻣَﻦْ ﺗَﺮَﺩَّﻯ ﺑِﺎﻟْﻮَﻗَﺎﺭِ ﻭَ ﺍﻟْﻜِﺒْﺮِﻳَﺎٓﺀِ

36. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey vakar ve azamet perdesine bürünen!

37. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻣَﺎﻟِﻚَ ﺟَﻤِﻴﻊِ ﺍﻟْﺎَﺷْﻴَﺎٓﺀِ

37. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey bütün her şeyin sahibi olan Mâlik!

38. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻣَﻦْ ﺗَﻌَﺰَّﺯَ ﺑِﺎﻟْﻘُﺪْﺭَﺓِ ﻭَ ﺍﻟْﻌُﻠَﻰ ﻭَ ﻳَﺎ ﻣَﻦْ ﻳَﻌْﻠَﻢُ ﻣَﺎ ﻓِﻰ ﺍﻟﻀَّﻮَﺍﺧِﻰ ﺍﻟﺴَّﺒْﻊِ ﻭَ ﺍﻟْﺤُﺴْﻨَﻰ

38. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey kudret ve yüceliği ile izzeti tezahür eden! Ey yedi kat göklerde ve cennette olan her şeyi bilen!

39. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻳَﺎ ﻣَﻦْ ﻳَﻌْﻠَﻢُ ﻣَﺎ ﻳَﺘَﻠَﺠْﻠَﺞُ ﻓِﻰ ﺍﻟﺼُّﺪُﻭﺭِ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺣْﺸَﺎٓﺀِ

39. Ve ey kalblerde olanları ve içten geçenleri bilen!

40. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻳَﺎ ﻣَﻦْ ﺷَﺮَّﻑَ ﺍﻟْﻌَﺮُﻭﺽَ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﻤُﺪَﻥِ ﻭَ ﺍﻟْﻘُﺮَﻯ

40. Ey Mekke ve Medine'yi bütün şehir ve beldelerden üstün ve şerefli kılan!

41. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻣَﻦْ ﻳَﻌْﻠَﻢُ ﻣَﺎ ﺗَﺤْﺖَ ﺍﻟْﺠَﺒُﻮﺏِ ﻭَ ﺍﻟﺜَّﺮَﻯ

41. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey yerin ve toprağın altında olanları bilen!

42. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﻣَﻦْ ﺗَﻌَﺎﻟَﻰ ﻭَ ﻟَﻄُﻒَ ﻋَﻦْ ﺍَﻥْ ﻳُﺮَﻯ

42. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey bu dünyada görünmeyecek derecede yüce ve latîf olan!

43. Kısım[değiştir]

ﺗَﺒَﺎﺭَﻛْﺖَ ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻭَ ﺗَﻌَﺎﻟَﻴْﺖَ ﻟﺎَ ﺭَﺏَّ ﻏَﻴْﺮُﻙَ ﻭَ ﻟﺎَ ﻗَﺎﻫِﺮَ ﺳِﻮَﺍﻙَ

43. Ey yarattığı her şeyde nihayetsiz bereketler kılan Rabbimiz! Sen pek yüce ve pek âlîsin. Senden başka Rab yoktur. Ve senden başka dâima gâlib gelen Kâhir yoktur.

44. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤُﻨْﻌِﻢُ ﺍﻟْﻤُﻔْﻀِﻞُ ﺍﻟْﻤُﻘِﻴﻞُ ﺍﻟﺸَّﻜُﻮﺭُ

44. Yâ İlâhenâ! Sen bütün ni'metleri veren Münim'sin. Yarattıklarını birbirine üstün kılan ve kendilerine yüksek mertebeler veren ve lütuflarda bulunan Müfdil'sin. Hatâ edenleri lütfuyla affeden ve bağışlayan Mukîl'sin. Ve kullarının şükrüne fazlasıyla mükâfat veren ve şükredilmeye yegâne lâyık olan Şekûr'sun.

45. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍَﺷْﻬَﺪُ ﺍَﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّٓ ﺍَﻧْﺖَ ﺍَﻧْﺖَ ﺭَﺑِّﻰ ﻭَ ﺭَﺏُّ ﻛُﻞِّ ﺷَﻰْﺀٍ ﻓَﺎﻃِﺮُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺭْﺽِ ﻋَﺎﻟِﻢُ ﺍﻟْﻐَﻴْﺐِ ﻭَ ﺍﻟﺸَّﻬَﺎﺩَﺓِ ﺍﻟْﻌَﻠِﻰُّ ﺍﻟْﻜَﺒِﻴﺮُ ﺍﻟْﻤُﺘَﻌَﺎﻝِ

45. Şehâdet ederim ki, şübhesiz sen kendisinden başka İlâh olmayan Hazret-i Allah'sın. Sen hem benim Rabbim, hem her şeyin Rabbisin. Gökleri ve yeri yaratan Fâtır'sın. Bütün varlıkları kuşatan ezelî ilminle görünen-görünmeyen her şeyi bilen Alîm'sin. Sen pek yüce olan Aliyy'sin. Akılların idrâkinden âciz kaldığı yüceler yücesi olan Müteâl'sin.

46. Kısım[değiştir]

ﻃَﻪَ ﻃَﺴٓﻢٓ ﻃَﺲٓ ﻳَﺲٓ ﺣَﻢٓ ﻋٓﺴٓﻖٓ ﻣَﺮَﺝَ ﺍﻟْﺒَﺤْﺮَﻳْﻦِ ﻳَﻠْﺘَﻘِﻴَﺎﻥِ ﺑَﻴْﻨَﻬُﻤَﺎ ﺑَﺮْﺯَﺥٌ ﻟﺎَ ﻳَﺒْﻐِﻴَﺎﻥِ

46. Tâ, hâ. Tâ, sîn, mîm. Tâ, sîn. Yâ, sîn. Hâ, mîm, ayn, sîn, kâf. O, iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. Ama aralarında bir engel varddır; birbirine karışmazlar! (Rahmân, 19-20)

47. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﺍَﻟْﺤَﻰُّ ﺍﻟْﻘَﻴُّﻮﻡُ ﻟﺎَ ﺗَﺎْﺧُﺬُﻩُ ﺳِﻨَﺔٌ ﻭَ ﻟﺎَ ﻧَﻮْﻡٌ ﻟَﻪُ ﻣَﺎ ﻓِﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَ ﻣَﺎ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺎَﺭْﺽِ ﻣَﻦْ ﺫَﺍ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻳَﺸْﻔَﻊُ ﻋِﻨْﺪَﻩُٓ ﺍِﻟﺎَّ ﺑِﺎِﺫْﻧِﻪِ ﻳَﻌْﻠَﻢُ ﻣَﺎ ﺑَﻴْﻦَ ﺍَﻳْﺪِﻳﻬِﻢْ ﻭَ ﻣَﺎ ﺧَﻠْﻔَﻬُﻢْ ﻭَ ﻟﺎَ ﻳُﺤِﻴﻄُﻮﻥَ ﺑِﺸَﻰْﺀٍ ﻣِﻦْ ﻋِﻠْﻤِﻪِٓ ﺍِﻟﺎَّ ﺑِﻤَﺎ ﺷَﺎٓﺀَ ﻭَﺳِﻊَ ﻛُﺮْﺳِﻴُّﻪُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺭْﺽَ ﻭَ ﻟﺎَ ﻳَﻮُٔﺩُﻩُ ﺣِﻔْﻈُﻬُﻤَﺎ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻰُّ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢُ

47. O Allah ki, ondan başka İlâh yoktur. O, hayâtı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudatı varlıkta tutan Kayyûm'dur.

Onu ne bir uyuklama, ne de bir uyku tutar. Göklerde ne var, yerde ne varsa onundur. İzni olmadan onun huzurunda kim şefaat edebilir?

O bütün varlıkların önlerindekini de, arkalarındakini de, geçmişlerini de, geleceklerini de bilir. Hâlbuki kulları onun ilminden, onun dilediği kadarından fazlasını kavrayamazlar.

Onun Kürsî'si, ilmi, mülkü, kudreti, gökleri ve yeri kaplamıştır da, o ikisini muhafaza etmek ona ağır gelmez.

Ve o, pek yüce olan Aliyy'dir, pek büyük olan Azîm'dir. (Bakara, 255)

48. Kısım[değiştir]

ﺣَﻢٓ ﺣَﻢٓ ﺣَﻢٓ ﺣَﻢٓ ﺣَﻢٓ ﺣَﻢٓ ﺣَﻢٓ ﺣُﻢَّ ﺍﻟْﺎَﻣْﺮُ ﻭَ ﺟَﺎٓﺀَ ﺍﻟﻨَّﺼْﺮُ ﻓَﻌَﻠَﻴْﻨَﺎ ﻟﺎَ ﻳُﻨْﺼَﺮُﻭﻥَ

48. Hâ, mîm. Hâ, mîm. Ha, mîm. Hâ, mîm. Hâ, mîm. Hâ, mîm. Hâ, mîm.. İş tamamlandı, yardım geldi. Artık bize karşı onlara, o düşmanlara yardım edilmez, onlar bize asla gâlib gelemezler.

49. Kısım[değiştir]

ﺣَﻢٓ

49. Hâ, mîm.

50. Kısım[değiştir]

ﺗَﻨْﺰِﻳﻞُ ﺍﻟْﻜِﺘَﺎﺏِ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰِ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢِ

50. Bu Kitab'ın, Kur'ân'ın indirilişi, kudreti dâima üstün gelen Azîz, her şeyi bilen Alîm olan Allah tarafındandır.

51. Kısım[değiştir]

ﻏَﺎﻓِﺮِ ﺍﻟﺬَّﻧْﺐِ ﻭَ ﻗَﺎﺑِﻞِ ﺍﻟﺘَّﻮْﺏِ ﺷَﺪِﻳﺪِ ﺍﻟْﻌِﻘَﺎﺏِ ﺫِﻯ ﺍﻟﻄَّﻮْﻝِ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﺍِﻟَﻴْﻪِ ﺍﻟْﻤَﺼِﻴﺮُ

51. Ki o Allah, günahları çokça bağışlayan, tevbeleri kabul eden, azabı pek şiddetli ve çok lütuf sahibi olandır. Ondan başka İlâh yoktur. Dönüş ancak onadır. (Mü'min, 1-3)

52. Kısım[değiştir]

ﻳَﻔْﻌَﻞُ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻣَﺎ ﻳَﺸَﺎٓﺀُ ﺑِﻘُﺪْﺭَﺗِﻪِ ﻭَ ﻳَﺤْﻜُﻢُ ﻣَﺎ ﻳُﺮِﻳﺪُ ﺑِﻌِﺰَّﺗِﻪِ

52. Allah, kudretiyle dilediğini yapar ve izzetiyle dilediği hükmü verir.

53. Kısım[değiştir]

اَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَاْلاَمْرُ تَباَرَكَ اللهُ رَبُّ الْعاَلَم۪ينَ

53. Dikkat edin! Yaratmak da emretmek de ancak ona mahsûstur! Âlemlerin Rabbi olan Allah, ne yücedir! (A'râf, 54)

54. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻟﺎَ ﻣُﻨَﺎﺯِﻉَ ﻟَﻪُ ﻓِﻰ ﺟَﺒَﺮُﻭﺗِﻪِ ﻭَ ﻟﺎَ ﺷَﺮِﻳﻚَ ﻟَﻪُ ﻓِﻰ ﻣُﻠْﻜِﻪِ

54. Kudret ve azameti karşısında onunla mücâdele edebilecek hiçbir varlık yoktur ve mülkünde ortağı yoktur.

55. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ ﻟﺎَ ﻗُﻮَّﺓَ ﺍِﻟﺎَّ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﻣَﺎ ﺷَﺎٓﺀَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻛَﺎﻥَ ﻭَ ﻣَﺎ ﻟَﻢْ ﻳَﺸَﺎْ ﻟَﻢْ ﻳَﻜُﻦْ

55. Allah'ı her türlü noksanlıktan tenzîh eder ve ona hamd ederiz. Her türlü güç ve kuvvet ancak Allah'ın yardımıyladır. Allah'ın dilediği olur, dilemediği ise asla olmaz.

56. Kısım[değiştir]

ﺍَﻋْﻠَﻢُ ﺍَﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻋَﻠَﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﻰْﺀٍ ﻗَﺪِﻳﺮٌ

56. Biliyorum ki, Allah her şeye gücü yetendir.

57. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍَﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻗَﺪْ ﺍَﺣَﺎﻁَ ﺑِﻜُﻞِّ ﺷَﻰْﺀٍ ﻋِﻠْﻤًﺎ

57. Yine biliyorum ki, Allah her şeyi ilmiyle kuşatmıştır.

58. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍَﺣْﺼَﻰ ﻛُﻞَّ ﺷَﻰْﺀٍ ﻋَﺪَﺩًﺍ

58. Hem hiç kuşkusuz her şeyi tek tek bilir.

59. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﻟﺎَ ﺗَﻘْﺘُﻠْﻨَﺎ ﺑِﻐَﻀَﺒِﻚَ ﻭَ ﻟﺎَ ﺗُﻬْﻠِﻜْﻨَﺎ ﺑِﻤَﺜُﻠﺎَﺗِﻚَ ﻭَ ﻋَﺎﻓِﻨَﺎ ﻗَﺒْﻞَ ﺫَﻟِﻚَ

59. Yâ İlâhenâ! Bizi gazabınla öldürme. Ve bizi daha sonrakilere ibret olacak azâblarınla helak etme! Öyle bir azâb gelmeden evvel bizim ahvâlimizi lütfunla sen düzelt bizi o azâba müstehak olacak hâllerden kurtar.

60. Kısım[değiştir]

ﻳَﺎٓ ﺍَﺭْﺣَﻢَ ﺍﻟﺮَّﺍﺣِﻤِﻴﻦَ

60. Ey merhamet edenlerin en merhametlisi!

61. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻤَﻠِﻚِ ﺍﻟْﻘُﺪُّﻭﺱِ

61. Mülkünde istediği gibi tasarruf eden Melik, bütün kusurlardan münezzeh Kuddûs olan Allah'ı her türlü noksanlıktan tenzîh ederiz.

62. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺫِﻯ ﺍﻟْﻤُﻠْﻚِ ﻭَ ﺍﻟْﻤَﻠَﻜُﻮﺕِ

62. (Sebeblerin perde olduğu, şu görünen) mülk âlemi ile (hiçbir sebebin kendisini gizlemediği ve İlâhî kudretin aşikâr belli olduğu her şeyin içyüzü olan) melekût âlemlerinin sahibi olan Allah'ı her türlü noksanlıktan tenzîh ederiz.

63. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺫِﻯ ﺍﻟْﻌِﺰَّﺓِ ﻭَ ﺍﻟْﻌَﻈَﻤَﺔِ ﻭَ ﺍﻟْﻬَﻴْﺒَﺔِ ﻭَ ﺍﻟْﻘُﺪْﺭَﺓِ ﻭَ ﺍﻟْﻜِﺒْﺮِﻳَﺎٓﺀِ ﻭَ ﺍﻟْﺠَﻠﺎَﻝِ ﻭَ ﺍﻟْﺠَﻤَﺎﻝِ ﻭَ ﺍﻟْﻜَﻤَﺎﻝِ ﻭَ ﺍﻟْﺒَﻘَﺎٓﺀِ ﻭَ ﺍﻟﺴُّﻠْﻄَﺎﻥِ ﻭَ ﺍﻟْﺠَﺒَﺮُﻭﺕِ

63. Nihayetsiz izzet, azamet, heybet, kudret, büyüklük, celâl, güzellik, mükemmellik, bekâ, saltanat ve mutlak hâkimiyet sahibi olan Allah'ı, her türlü noksanlıktan tenzîh ederiz.

64. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺍﻟْﻤَﻠِﻚِ ﺍﻟْﺤَﻰِّ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻟﺎَ ﻳَﻨَﺎﻡُ ﻭَ ﻟﺎَ ﻳَﻤُﻮﺕُ ﺍَﺑَﺪًﺍ ﺑَﺎﻗِﻴًﺎ ﺩَٓﺍﺋِﻤًﺎ ﺳُﺒُّﻮﺡٌ ﻗُﺪُّﻭﺱٌ ﺭَﺑُّﻨَﺎ ﻭَ ﺭَﺏُّ ﺍﻟْﻤَﻠَٓﺌِﻜَﺔِ ﻭَ ﺍﻟﺮُّﻭﺡِ

64. Kendisine uyku ârız olmayan ve ölümsüz, ebedî, bakî ve daimî olan, mülkünde istediği gibi tasarruf eden Melik, ezelî ve ebedî hayat sahibi Hayy olan Allah'ı, her türlü noksanlıktan tenzîh ederiz. O, bütün varlıklar tarafından tesbîh edilen Subbûh'tur. Bütün kusur ve noksanlıklardan münezzeh olan Kuddûs'tür. O, bizim Rabbimiz ve bütün meleklerin ve Hazret-i Cebrâîl'in Rabbidir.

65. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﻋَﻠِّﻤْﻨَﺎ ﻣِﻦْ ﻋِﻠْﻤِﻚَ ﻭَ ﻓَﻬِّﻤْﻨَﺎ ﻋَﻨْﻚَ ﻭَ ﻗَﻠِّﺪْﻧَﺎ ﺑِﺼَﻤْﺼَﺎﻡِ ﻧَﺼْﺮِﻙَ

65.Yâ İlâhenâ! Bize sonsuz ilminden ilim nasîb et, bilmediklerimizi bize sen öğret. Seni tanıyıp anlamayı, marifetinde inkişâf etmeyi bize nasîb eyle. Yardımının kılıcını bize kuşandır.

66. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍﺟْﻌَﻠْﻨَﺎ ﻟَﻚَ ﺷَﺎﻛِﺮًﺍ ﻭَ ﻟَﻚَ ﺫَﺍﻛِﺮًﺍ ﻭَ ﻟَﻚَ ﺭَﺍﻫِﺒًﺎ ﻭَ ﻟَﻚَ ﻣِﻄْﻮَﺍﻋًﺎ ﻭَ ﻟَﻚَ ﻣُﺨْﺒِﺘًﺎ ﻭَ ﺍِﻟَﻴْﻚَ ﺍَﻭَّﺍﻫًﺎ ﻣُﻨِﻴﺒًﺎ

66. Yâ İlâhenâ! Bizleri dâima sana şükreden, seni zikreden, senden korkup emirlerine itaat eden, huşû' içinde sana boyun eğen, inleyerek yalvaran, sana yönelip tevbe eden kimseler eyle.

67. Kısım (10. Gün)[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺗَﻘَﺒَّﻞْ ﺗَﻮْﺑَﺘَﻨَﺎ ﻭَ ﺍﻏْﺴِﻞْ ﺣَﻮْﺑَﺘَﻨَﺎ ﻭَ ﺳَﺪِّﺩْ ﻣَﻘَﺎﻭِﻟَﻨَﺎ ﻭَ ﺍﺳْﻠُﻞْ ﺳَﺨِﻴﻤَﺔَ ﺻُﺪُﻭﺭِﻧَﺎ ﻭَ ﺍَﺫْﻫِﺐِ ﺍﻟﺬَّﺣْﻞَ ﻭَ ﺍﻟﺮَّﺍﻥَ ﻭَ ﺍﻟْﺎِﺣْﻨَﺔَ ﻣِﻦْ ﻗُﻠُﻮﺑِﻨَﺎ

67. Yâ İlâhenâ! Tevbelerimizi kabul buyur ve bizi günâhların kirlerinden temizle. Bizi doğru konuşmaya ve doğru harekete muvaffak kıl. Kalblerimizin karalıklarını içimizden söküp çıkar, günahların ve gafletin kirinden temizle. Göğüslerimizden intikam, kin ve manlığı gider, kalblerimizi her türlü kirden, pastan temiz tut.

68. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍِﻧَّﺎ ﻧَﻌُﻮﺫُ ﺑِﻚَ ﻣِﻦْ ﺟُﺪَﺍﻉِ ﺍﻟْﻔُﺠْﺎَﺓِ ﻭَ ﻣِﻦْ ﺣَﺮْﻕِ ﺍﻟْﻤَﺎْﻧُﻮﺳَﺔِ

68. Yâ İlâhenâ! Ânî ölümden, her türlü ateşten ve yangından sana sığınırız.

69. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺎِﻟْﺤَﺎﺩِ ﻭَ ﺍﻟْﻐِﺮَّﺓِ ﻭَ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺠَﻢِّ ﻭَ ﺍﻟْﻌَﻨَﺖِ ﻭَ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺎُﻣُﻮﺭِ ﺍﻟْﻤُﻄَﻤِّﺮَﺍﺕِ

69. Dinimizi terk ederek küfre girmekten, gafletten, gizli ve açık günaha girmekten, şeytandan, zorlu meşakkatlerden ve helak edici gizli tehlikelerden sana sığınırız.

70. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍﻗْﺴِﻢْ ﻟَﻨَﺎ ﻣِﻦْ ﺧَﺸْﻴَﺘِﻚَ ﻣَﺎ ﺗَﺤُﻮﻝُ ﺑِﻪِ ﺑَﻴْﻨَﻨَﺎ ﻭَ ﺑَﻴْﻦَ ﻣَﻌَﺎﺻِﻴﻚَ ﻭَ ﻣِﻦْ ﻃَﺎﻋَﺘِﻚَ ﻣَﺎ ﺗُﺪْﺧِﻠُﻨَﺎ ﻭَ ﺗُﺒَﻠِّﻐُﻨَﺎ ﺑِﻪِٓ ﺍِﻟَﻰ ﺣَﻈِﻴﺮَﺓِ ﺍﻟْﻘُﺪْﺱِ ﻭَ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻴَﻘِﻴﻦِ ﻣَﺎ ﺗُﻬَﻮِّﻥُ ﺑِﻪِ ﻋَﻠَﻴْﻨَﺎ ﻣُﺼِﻴﺒَﺎﺕِ ﺍﻟﺪُّﻧْﻴَﺎ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺧِﺮَﺓِ

70. Yâ İlâhenâ! Kalblerimize, bizimle günahlarımızın arasına girerek bizi günah işlemekten koruyacak bir korku, bir haşyet ver. Ve bereketiyle bizi cennetine koyup ulaştıracağın itaat ve ibâdeti bizlere nasîb eyle. Ve bize dünya ve âhiret sıkıntılarımızı hafifletecek yakînî, sarsılmaz, kuvvetli bir îmân nasîb et.

71. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍﺣْﺸُﺮْﻧَﺎ ﻣَﻊَ ﺧَﻴْﺮِ ﺍﻟْﺎَﺷَﺎﻭِﺫِ ﻭَ ﻣَﺘِّﻌْﻨَﺎ ﺑِﺎَﺳْﻤَﺎﻋِﻨَﺎ ﻭَ ﺍَﺑْﺼَﺎﺭِﻧَﺎ ﻭَ ﻗُﻮَّﺗِﻨَﺎ ﻣَﺎٓ ﺍَﺣْﻴَﻴْﺘَﻨَﺎ ﻭَ ﺍﺟْﻌَﻠْﻪُ ﺍﻟْﻮَﺍﺭِﺙَ ﻣِﻨَّﺎ ﻭَ ﺍﺟْﻌَﻞْ ﺛَﺎْﺭَﻧَﺎ ﻋَﻠَٓﻰ ﻣَﻦْ ﻇَﻠَﻤَﻨَﺎ ﻭَ ﺍﻧْﺼُﺮْﻧَﺎ ﻋَﻠَﻰ ﻣَﻦْ ﻋَﺎﺩَﺍﻧَﺎ ﻭَ ﺍﻏْﻔِﺮْ ﺧَﻄَﺎﻳَﺎﻧَﺎ ﻭَ ﺍﻛْﺸِﻒْ ﺭَﺯَﺍﻳَﺎﻧَﺎ ﻭَ ﺍﺷْﻒِ ﻣَﺮْﺿَﻴﻨَﺎ ﻭَ ﻧَﻮِّﺭْ ﺟُﻮْٔﺷُﻮﺷَﻨَﺎ ﻭَ ﺍﻗْﺾِ ﺍَﻭْﻃَﺎﺭَﻧَﺎ ﻭَ ﺍﺭْﺣَﻢْ ﻧَﺎﺟِﻠَﻴْﻨَﺎ ﻭَ ﻟﺎَ ﺗَﺠْﻌَﻞِ ﺍﻟْﻌَﺎﺟِﻠَﺔَ ﺍَﻛْﺒَﺮَ ﻫَﻤِّﻨَﺎ ﻭَ ﻟﺎَ ﻣَﺒْﻠَﻎَ ﻋِﻠْﻤِﻨَﺎ ﻭَ ﻟﺎَ ﺗَﺠْﻌَﻞْ ﻣُﺼِﻴﺒَﺘَﻨَﺎ ﻓِﻰ ﺩِﻳﻨِﻨَﺎ ﻭَ ﺩُﻧْﻴَﺎﻧَﺎ ﻭَ ﻟﺎَ ﺗُﺴَﻠِّﻂْ ﻋَﻠَﻴْﻨَﺎ ﺑِﺬُﻧُﻮﺑِﻨَﺎ ﻣَﻦْ ﻟﺎَ ﻳَﺮْﺣَﻤُﻨَﺎ ﻭَ ﺍﺭْﺯُﻗْﻨَﺎ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍَﺭْﺣَﻢُ ﺍﻟﺮَّﺍﺣِﻤِﻴﻦَ

71. Bizi en hayırlı insanlarla haşret.

Yaşadığımız müddetçe kulaklarımızı, gözlerimizi, güç ve kuvvetimizi derdsiz, tasasız, rahat ve güzel birşekilde kullanmayı ve maddî-ma'nevî ni'metlerinden istifâde etmeyi bizlere nasîb et.

O ni'metleri bize, sonraki hayatımız olan âhirette de tekrar ihsan eyle.

Bize zulmedenlerden intikamımızı almakta bizlere zafer ver ve düşmanlarımıza karşı bize yardım et.

Hatalarımızı bağışla. Başımızdan belâ ve musibetleri gider. Hastalarımıza şifâ ver.

Gönüllerimizi nûrlandır. İhtiyaçlarımızı lütfundan, fazlından sen karşıla. Ana-babalarımıza ve neslimize merhamet buyur.

Bu geçici dünyayı, hayatımızın en büyük hedefi ve ilmimizin yegâne maksadı yapma. Bize dinî ve dünyevî musîbetler verme. Günahlarımız sebebiyle bize merhamet etmeyecek kişileri bize musallat etme. Bizi kendi hazinenden hesabsızca rızıklandır. Çünkü sen, merhamet edenlerin en merhametlisisin.

72. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍِﻧَّﺎ ﻧَﺴْﺌَﻠُﻚَ ﺭَﺣْﻤَﺔً ﻣِﻦْ ﻋِﻨْﺪِﻙَ ﺗَﻬْﺪِﻯ ﺑِﻬَﺎ ﺭُﻭﻋَﻨَﺎ ﻭَ ﺗَﻠُﻢُّ ﺑِﻬَﺎ ﺷَﻌْﺜَﻨَﺎ ﻭَ ﺗَﺠْﻤَﻊُ ﺑِﻬَﺎ ﺷَﻤْﻠَﻨَﺎ ﻭَ ﺗَﺸْﻔِﻰ ﺑِﻬَﺎٓ ﻣَﺮِﻳﻀَﻨَﺎ ﻭَ ﺗُﺰَﻛِّﻰ ﺑِﻬَﺎ ﺍَﻋْﻤَﺎﻟَﻨَﺎ ﻭَ ﺍَﻭْﻗَﺎﺗَﻨَﺎ ﻭَ ﺗُﻠْﻬِﻤُﻨَﺎ ﺑِﻬَﺎ ﺭُﺷْﺪَﻧَﺎ

72. Yâ İlâhenâ! Senin katından öyle bir rahmet diliyoruz ki, onunla kalbimize ve aklımıza hidâyet ver.

Perişan hâlimizi onun bereketiyle düzelt. Ve dağınık işlerimizi toparla. Hastalarımıza o rahmetinle şifâ ver.

Onun hürmetine işlerimizi ve vakitlerimizi hayırlı ve bereketli kıl. Doğru yolumuzu bize göster, istikamet ver.

73. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍِﻧَّﺎ ﻧَﺴْﺌَﻠُﻚَ ﺑِﺼَﻤَﺪَﺍﻧِﻴَّﺘِﻚَ ﻭَ ﺑِﻮَﺣْﺪَﺍﻧِﻴَّﺘِﻚَ ﻭَ ﺑِﻔَﺮْﺩَﺍﻧِﻴَّﺘِﻚَ ﻭَ ﺑِﻌِﺰَّﺗِﻚَ ﺍﻟْﺒَﺎﻫِﺮَﺓِ ﻭَ ﺑِﺮَﺣْﻤَﺘِﻚَ ﺍﻟْﻮَﺍﺳِﻌَﺔِ ﺍَﻥْ ﺗَﺠْﻌَﻞَ ﻟَﻨَﺎ ﻧُﻮﺭًﺍ ﻓِﻰ ﻣَﺴَﺎﻣِﻌِﻨَﺎ ﻭَ ﻧُﻮﺭًﺍ ﻓِٓﻰ ﺍَﻋْﻴُﻨِﻨَﺎ ﻭَ ﻧُﻮﺭًﺍ ﻓِٓﻰ ﺍَﺟْﺪَﺍﺛِﻨَﺎ ﻭَ ﻧُﻮﺭًﺍ ﻓِﻰ ﻗُﻠُﻮﺑِﻨَﺎ ﻭَ ﻧُﻮﺭًﺍ ﻓِﻰ ﺣَﻮَﺍﺳِّﻨَﺎ ﻭ ﻧُﻮﺭًﺍ ﻓِﻰ ﻧَﺴَﻤِﻨَﺎ ﻭَ ﻧُﻮﺭًﺍ ﻣِﻦْ ﺑَﻴْﻦِ ﺍَﻳْﺪِﻳﻨَﺎ

73. Yâ İlâhenâ! Her şey her cihetle sana muhtaç olduğu halde, senin hiçbir seye muhtaç olmadığın Samedâniyetin. Her varlığa birlik mührünü vurduğun Vahdaniyetin, Saltanatında eşsiz ve benzersizliğinle tek olduğun Ferdâniyetin, Misilsiz üstünlük sahibi olan ve kudreti dâima üstün gelen apaçık muhteşem izzetin, Ve her şeyi kucaklayan pek geniş rahmetin hürmetine; Senin nihayetsiz rahmetinden kulaklarımıza, gözlerimize, kabirlerimize, kalblerimize, duygularımıza, ruhlarımıza ve önümüze nûr lütfetmeni istiyoruz.

74. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺯِﺩْﻧَﺎ ﻋِﻠْﻤًﺎ ﻭَ ﻧُﻮﺭًﺍ ﻭَ ﺣِﻠْﻤًﺎ ﻭَ ﺍَﺗِﻨَﺎ ﻧِﻌْﻤَﺔً ﻇَﺎﻫِﺮَﺓً ﻭَ ﻧِﻌْﻤَﺔً ﺑَﺎﻃِﻨَﺔً

74. Yâ İlâhenâ! İlmimizi, nurumuzu ve yumuşak huyluluğumuzu artır. Bize maddî-ma'nevî, açık ve gizli ni'metler lütfeyle.

75. Kısım[değiştir]

ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟِﺪِﻳﻨِﻨَﺎ

75. Dinimiz için Allah bize yeter.

76. Kısım[değiştir]

ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟِﺪُﻧْﻴَﺎﻧَﺎ

76. Dünyamız için Allah bize yeter.

77. Kısım[değiştir]

ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟْﻜَﺮِﻳﻢُ ﻟِﻤَﺎٓ ﺍَﻫَﻤَّﻨَﺎ

77. Bizi üzen şeylere karşı sonsuz izzet ve kerem sahibi, Kerîm olan Allah bize yeter.

78. Kısım[değiştir]

ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟْﺤَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﻘَﻮِﻯُّ ﻟِﻤَﻦْ ﺑَﻐَﻰ ﻋَﻠَﻴْﻨَﺎ

78. Bize zulüm edenlere karşı pek kuvvetli, Kavî olan ve kullarını cezalandırmakta acele etmeyerek onlara tevbe fırsatı veren, Halîm olan Allah bize yeter.

79. Kısım[değiştir]

ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟﺸَّﺪِﻳﺪُ ﻟِﻤَﻦْ ﻛَﺎﺩَﻧَﺎ ﺑِﺴُﻮٓﺀٍ

79. Kötülükle bize tuzak kuranlara karşı azabı pek şiddetli, Şedîd olan Allah bize yeter.

80. Kısım[değiştir]

ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟﺴَّﺎﻡِ

80. Ölüm ânında mü'min kullarına karşı sonsuz merhamet sahibi, Rahîm olan Allah bize yeter.

81. Kısım[değiştir]

ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟﺮَّﻭُٔﻑُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟْﻤَﺴْﺌَﻠَﺔِ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺠَﺪَﺙِ

81. Kabirdeki sorgu ânında sonsuz şefkat sahibi, Raûf olan Allah bize yeter.

82. Kısım[değiştir]

ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟْﻜَﺮِﻳﻢُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟْﺤِﺴَﺎﺏِ

82. Hesab ânında sonsuz izzet ve kerem sahibi, Kerîm olan Allah bize yeter.

83. Kısım[değiştir]

ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟﻠَّﻄِﻴﻒُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟْﻤِﻴﺰَﺍﻥِ

83. Haşirde amellerimiz tartıldığında lütuf ve ihsanı sonsuz, Latîf olan Allah bize yeter.

84. Kısım[değiştir]

ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟْﺠَﻨَّﺔِ ﻭَ ﺍﻟﻨَّﺎﺭِ

84. Cennete nail olmak ve cehennemden âzâd olmak için her işi hikmetli, Hakîm olan Allah bize yeter.

85. Kısım[değiştir]

ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟْﻘَﺪِﻳﺮُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟﺼِّﺮَﺍﻁِ

85. Sırat köprüsünde her şeye gücü yeten, Kadîr olan Allah bize yeter.

86. Kısım[değiştir]

ﺣَﺴْﺒِﻰَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺗَﻮَﻛَّﻠْﺖُ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺭَﺏُّ ﺍﻟْﻌَﺮْﺵِ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢِ

86. Allah bana yeter! Ondan başka İlâh yoktur! Ben ancak ona tevekkül ettim. Ve o, büyük Arş'ın Rabbidir! (Tevbe, 129)

87. Kısım[değiştir]

ﻣَﺮْﺣَﺒًﺎ ﻣَﺮْﺣَﺒًﺎ ﺑِﺎﻟﺼَّﺒَﺎﺡِ ﻭَ ﺑِﺎﻟْﻴَﻮْﻡِ ﺍﻟْﺠَﺪِﻳﺪِ

87. Merhaba! Hoş geldin, ey sabah ve ey yeni gün!

88. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺑِﺎﻟْﺎِﺑَّﺎﻥِ ﻭَ ﺑِﺎﻟْﻔَﻴْﻨَﺔِ ﺍﻟﺴَّﻌِﻴﺪِ

88. Merhaba! Ey yeni vakit ve en mutlu ân!

89. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺑِﺎﻟﺴَّﺎﻓِﺮِ ﻭَ ﺍﻟﺸَّﻬِﻴﺪِ ﺍُﻛْﺘُﺐْ ﻟَﻨَﺎ ﻣَﺎ ﻧَﻘُﻮﻝُ

89. Ve ey bütün amellerimize kâtip ve şâhid olan melek! Şu söylediklerimizi yaz:

90. Kısım[değiştir]

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟْﺤَﻤِﻴﺪِ ﺍﻟْﻤَﺠِﻴﺪِ ﺍﻟﺮَّﻓِﻴﻊِ ﺍﻟْﻮَﺩُﻭﺩِ ﺍﻟْﻤُﺤِﻴﻂِ ﺍﻟْﻔَﻌَّﺎﻝِ ﻓِﻰ ﺧَﻠْﻘِﻪِ ﻟِﻤَﺎ ﻳُﺮِﻳﺪُ

90. Hamd edilmeye yegâne lâyık Hamîd, şânı pek yüce Mecîd, kullarının derecelerini yükselten Refî', kullarını çok seven ve onlar tarafından sevilen Vedûd, ilim ve kudretiyle, bütün isim ve sıfatlarıyla her şeyi kuşatan Muhît dilediğini dilediği gibi yapan Fa'âl olan Allah'ın ismiyle.

91. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍَﻗْﺮَﺏُ ﺍِﻟَﻴْﻪِ ﻣِﻦْ ﺣَﺒْﻞِ ﺍﻟْﻮَﺭِﻳﺪِ

91. O, insana şah damarından daha yakındır.

92. Kısım[değiştir]

ﺍَﺻْﺒَﺤْﻨَﺎ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﻣُﻮْٔﻣِﻨًﺎ ﻭَ ﺑِﻠِﻘَﺎٓﺋِﻪِ ﻣُﺼَﺪِّﻗًﺎ ﻭَ ﺑِﺤُﺠَّﺘِﻪِ ﻣُﻌْﺘَﺮِﻓًﺎ

92. Bizler Allah'a îmân edip, ona kavuşmayı tasdîk eden, delillerini i'tirâf ve kabul edenler olarak sabahladık.

93. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻟِﺴِﻮَﻯ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺎُﻟُﻮﻫِﻴَّﺔِ ﺟَﺎﺣِﺪًﺍ

93. Hem Allah'tan başkasının ulûhiyetini reddeden mü'minler olarak sabahladık.

94. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻣُﺘَﻮَﻛِّﻠﺎً ﻧُﺸْﻬِﺪُ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻭَ ﻧُﺸْﻬِﺪُ ﻣَﻠَٓﺌِﻜَﺘَﻪُ ﻭَ ﻛُﺘُﺒَﻪُ ﻭَ ﺍَﻧْﺒِﻴَٓﺎﺋَﻪُ ﻭَ ﺣَﻤَﻠَﺔَ ﻋَﺮْﺷِﻪِ ﺑِﺎَﻧَّﻪُ ﻫُﻮَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﻭَﺣْﺪَﻩُ ﻟﺎَ ﺷَﺮِﻳﻚَ ﻟَﻪُ ﻭَ ﻧَﺸْﻬَﺪُ ﺍَﻥَّ ﻣُﺤَﻤَّﺪًﺍ ﻋَﺒْﺪُﻩُ ﻭَ ﺭَﺳُﻮﻟُﻪُ ﻭَ ﺍَﻥَّ ﺍﻟْﺠَﻨَّﺔَ ﺣَﻖٌّ ﻭَ ﺍﻟﻨَّﺎﺭَ ﺣَﻖٌّ ﻭَ ﺍَﻥَّ ﺍﻟْﺤَﻮْﺽَ ﺣَﻖٌّ ﻭَ ﺍَﻥَّ ﺍﻟﺸَّﻔَﺎﻋَﺔَ ﺣَﻖٌّ ﻭَ ﺍَﻥَّ ﻣُﻨْﻜَﺮًﺍ ﻭَ ﻧَﻜِﻴﺮًﺍ ﺣَﻖٌّ ﻭَ ﻭَﻋْﺪَﻙَ ﺣَﻖٌّ ﻭَ ﺍَﻥَّ ﺍﻟﺴَّﺎﻋَﺔَ ﺍَﺗِﻴَﺔٌ ﻟﺎَ ﺭَﻳْﺐَ ﻓِﻴﻬَﺎ ﻭَ ﺍَﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻳَﺒْﻌَﺚُ ﻣَﻦْ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻘُﺒُﻮﺭِ ﻋَﻠَﻰ ﺫَﻟِﻚَ ﻧَﺤْﻴَﻰ ﻭَ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻧَﻤُﻮﺕُ ﻭَ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻧُﺒْﻌَﺚُ ﻏَﺪًﺍ ﻭَ ﻟﺎَ ﻧَﺮَﻯ ﻋَﺬَﺍﺑًﺎ ﺍِﻥْ ﺷَٓﺎﺀَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺗَﻌَﺎﻟَﻰ

94. Ve Allah'a tevekkül eden mütevekkiller olarak sabahladık. Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve Arş'ını taşıyan meleklerini şâhid tutuyoruz ki, o, kendisinden başka İlâh olmayan Allah'dır. O birdir, ortağı yoktur.

Hem şehâdet ederiz ki; Muhammed (asm) onun kulu ve resulüdür. Cennet haktır. Cehennem haktır. Kevser Havuzu haktır. Şefaat haktır. Kabirdeki suâl melekleri olan Münker ve Nekîr haktır. Ve bize olan va'din haktır. Kıyamet günü mutlaka gelecektir, bunda şek ve şübhe yoktur. Allah kabirde bulunanları diriltecektir. Biz bu i'tikadla yaşıyoruz ve inşâallah bu inanç üzere öleceğiz. Bu inançla yarın tekrar diriltilecek ve inşâallah azâb görmeyeceğiz.

95. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍِﻧَّﻨَﺎ ﻇَﻠَﻤْﻨَٓﺎ ﺍَﻧْﻔُﺴَﻨَﺎ ﻓَﺎﻏْﻔِﺮْﻟَﻨَٓﺎ ﺍَﻭْﺯَﺍﺭَﻧَﺎ ﺍﻟْﻜَﺒَٓﺎﺋِﺮَ ﻭَ ﺍﻟﻠَّﻤَﻢَ ﻓَﺎِﻧَّﻪُ ﻟﺎَ ﻳَﻐْﻔِﺮُ ﻫُﻤَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّٓ ﺍَﻧْﺖَ

95. Yâ İlâhenâ! Gerçekten biz nefislerimize zulmettik. Bizim büyük-küçük bütün günahlarımızı bağışla. Onları senden başka kimse bağışlayamaz.

96. Kısım[değiştir]

ﻭَﺍﻫْﺪِﻧَﺎ ﻟِﺎَﺣْﺴَﻦِ ﺍﻟْﺎَﺧْﻠﺎَﻕِ ﻓَﺎِﻧَّﻪُ ﻟﺎَ ﻳَﻬْﺪِﻯ ﻟِﺎَﺣْﺴَﻨِﻬَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّٓ ﺍَﻧْﺖَ

96. Bizi ahlâkın en güzeline ulaştır. Bizi onun en güzeline ancak sen ulaştırırsın.

97. Kısım[değiştir]

ﻟَﺒَّﻴْﻚَ ﻭَ ﺳَﻌْﺪَﻳْﻚَ ﻭَ ﺍﻟْﺨَﻴْﺮُ ﻛُﻠُّﻪُ ﺑِﻴَﺪَﻳْﻚَ ﻧَﺴْﺘَﻐْﻔِﺮُﻙَ ﻭَ ﻧَﺘُﻮﺏُ ﺍِﻟَﻴْﻚَ ﺍَﻣَﻨَّٓﺎ ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺑِﻤَٓﺎ ﺍَﺭْﺳَﻠْﺖَ ﻣِﻦْ ﺭَﺳُﻮﻝٍ ﻭَ ﺍَﻣَﻨَّٓﺎ ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺑِﻤَٓﺎ ﺍَﻧْﺰَﻟْﺖَ ﻣِﻦْ ﻛِﺘَﺎﺏٍ ﻓَﺼَﺪَّﻗْﻨَﺎ

97. Emret yâ Rabbi, emret! Biz her ân senin emrini yerine getirmeye hazırız. Her hayır senin elindedir. Senden bizi bağışlamanı diliyor ve sana tevbe ediyoruz.

Yâ İlâhenâ! Gönderdiğin her peygambere îmân ettik. Yâ İlâhenâ! İndirdiğin her kitaba da îmân ettik, tasdîk ettik.

98. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍﻣْـﻠَﺎْٔ ﺍَﻭْﺟُﻬَﻨَﺎ ﻣِﻨْﻚَ ﺣَﻴَٓﺎﺀً ﻭَ ﻗُﻠُﻮﺑَﻨَﺎ ﻣِﻨْﻚَ ﺣُﺒُﻮﺭًﺍ

98. Yâ İlâhenâ! Lütfundan, fazlından yüzlerimizi haya ile nûrlandır, kalblerimizi sürûr ile doldur.

99. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍﺟْﻌَﻠْﻨَﺎ ﻟُﻬُﻮﻣًﺎ ﻭَ ﻇَﻠِﻔًﺎ ﻭَ ﻟﺎَ ﺗَﺠْﻌَﻠْﻨَﺎ ﺿَﻨِﻴﻨًﺎ ﻭَ ﻋَﻤِﻴﻨًﺎ ﻭَ ﻧَﻤِﻴﻤًﺎ ﻭَ ﻧَﻔَّﺎﺟًﺎ ﻭَ ﺩَﺍﺣِﺴًﺎ

99. Yâ İlâhenâ! Bizi cömerd ve nefsâni arzularına hâkim olan kimseler eyle. Bizi cimri ve eli sıkı, kalb gözü kapalı ve basîretsiz, koğuculuk yapan, kendinde olmayan şeylerle övünen mütekebbir ve arabozucu kimseler eyleme!

100. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍِﻧَّﺎ ﻧَﻌُﻮﺫُ ﺑِﻚَ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻬَﺒْﺮَﻣَﺔِ ﻭَ ﺍﻟْﺠَﺎْﻭَﺓِ ﻭَ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻌُﺘُﻮِّ ﻭَ ﺍﻟْﺨَﻄْﺮَﺑَﺔِ ﻭَ ﺍﻟْﺨَﻴْﻠُﻮﻟَﺔِ ﻭَ ﺍﻟْﻔَﻴْﻬَﺞِ ﻭَ ﺍﻟﺮَّﺗْﻊِ ﻭَ ﺍﻟْﻌَﺘْﻞِ ﻭَ ﺍﻟﺮَّﻣَٓﺎﺀِ ﻭَ ﺍﻟْﻔِﺘْﻨَﺔِ ﺍﻟﺪَّﻫْﻤَٓﺎﺀِ ﻭَ ﺍﻟْﻤَﻌِﻴﺸَﺔِ ﺍﻟﻀَّﻨْﻜَٓﺎﺀِ

100. Yâ İlâhenâ! Gevezelikten, kıtlıktan azgınlık ve taşkınlıktan, geçim sıkıntısından, zanla hareket etmekten, içkiden, oburluk ve boğaz düşkünlüğünden, katı ve kaba saba olmaktan, fâizden, şiddetli fitnelere düşmekten, şiddetli geçim darlığından sana sığınırız.

101. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍﺟْﻌَﻞْ ﺍَﻭَّﻝَ ﻳَﻮْﻣِﻨَﺎ ﻫَﺬَﺍ ﺻَﻠﺎَﺣًﺎ ﻭَ ﺍَﻭْﺳَﻄَﻪُ ﻓَﻠﺎَﺣًﺎ ﻭَ ﺍَﺧِﺮَﻩُ ﻧَﺠَﺎﺣًﺎ ﻭَ ﺍﺧْﺘِﻢْ ﻟَﻨَﺎ ﺑِﺎﻟﺴَّﻌَﺎﺩَﺓِ ﻭَ ﺍﻟﺸَّﻬَﺎﺩَﺓِ ﻭَ ﺍﻟﺘَّﻮْﺑَﺔِ ﻭَ ﺍﻟْﻤَﻐْﻔِﺮَﺓِ ﻭَ ﺍﻟْﺎِﻳﻤَﺎﻥِ

101. Yâ İlâhenâ! Bu günümüzün başını iyilik, ortasını kurtuluş, sonunu ise muvaffakiyet eyle. Ve bu günümüzü bizim için saadet, şehâdet, tevbe, mağfiret ve îmân ile sona erdir.

102. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍﺟْﻌَﻞْ ﺍَﻭَّﻟَﻪُ ﺭَﺣْﻤَﺔً ﻭَ ﺍَﻭْﺳَﻄَﻪُ ﺯَﻫَﺎﺩَﺓً ﻭَ ﺍَﺧِﺮَﻩُ ﺗَﻜْﺮِﻣَﺔً

102. Yâ İlâhenâ! Bu günümüzün evvelini bizim için rahmet, ortasını fânî şeylerden uzaklık, sonunu ise lütuf ve ikram kıl.

103. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍﺭْﺯُﻗْﻨَﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻌَﻴْﺶِ ﺍَﺭْﻏَﺪَﻩُ ﻭَ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻌُﻤْﺮِ ﺍَﺳْﻌَﺪَﻩُ ﻭَ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺮِّﺯْﻕِ ﺍَﻭْﺳَﻌَﻪُ

103. Yâ İlâhenâ! Bizi en rahat geçim, en mutlu ömür ve en geniş rızık ile rızıklandır.

104. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍﻋْﻒُ ﻋَﻨَّﺎ ﺑِﻌَﻔْﻮِﻙَ ﻭَ ﺍﺣْﻠُﻢْ ﻋَﻠَﻴْﻨَﺎ ﺑِﻔَﻀْﻠِﻚَ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﺍﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﻭَ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻙَ ﻟﺎَٓ ﺍُﺣْﺼِﻰ ﺛَﻨَٓﺎﺀً ﻋَﻠَﻴْﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﻛَﻤَٓﺎ ﺍَﺛْﻨَﻴْﺖَ ﻋَﻠَﻰ ﻧَﻔْﺴِﻚَ ﻋَﺰَّ ﺟَﺎﺭُﻙَ ﻭَ ﺟَﻞَّ ﺛَﻨَٓﺎﻭُٔﻙَ ﻭَ ﻟﺎَ ﻳُﻬْﺰَﻡُ ﺟُﻨْﺪُﻙَ ﻭَ ﻟﺎَ ﻳُﺨْﻠَﻒُ ﻭَﻋْﺪُﻙَ ﻭَ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﻏَﻴْﺮُﻙَ

104. Yâ İlâhenâ! Affınla bizi bağışla ve fazlınla bize hoş muamele et. Yâ İlâhenâ! Seni her türlü noksanlıktan tenzîh eder ve sana hamd ederim. Senin övgünü saymakla bitiremem. Sen, kendini nasıl senâ etti isen öylesin. Sana sığınan azîz olur. Senin medih ve senân pek yücedir.

Senin ordun asla yenilmez, hezîmete uğratılamaz. Senin va'dine muhalefet edilmez. Senden başka İlâh yoktur.

105. Kısım (11. Gün)[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻣَﺎ ﻋَﺒَﺪْﻧَﺎﻙَ ﺣَﻖَّ ﻋِﺒَﺎﺩَﺗِﻚَ ﻳَﺎ ﻣَﻌْﺒُﻮﺩُ

105. Ey ibâdet edilmeye yegâne lâyık olan Ma'bûd! Biz sana gerektiği gibi ibâdet edemedik. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin.

106. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻣَﺎ ﻋَﺮَﻓْﻨَﺎﻙَ ﺣَﻖَّ ﻣَﻌْﺮِﻓَﺘِﻚَ ﻳَﺎ ﻣَﻌْﺮُﻭﻑُ

106. Ey mahlûkât âyinelerinde cilvelerini gören ariflerin, yüce zâtını tanımaya can attığı Ma'rûf! Biz seni gerektiği gibi tanıyamadık. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin.

107. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻣَﺎ ﺫَﻛَﺮْﻧَﺎﻙَ ﺣَﻖَّ ﺫِﻛْﺮِﻙَ ﻳَﺎ ﻣَﺬْﻛُﻮﺭُ

107. Ey zikredilmeye yegâne lâyık olan Mezkûr! Biz seni gerektiği gibi zikredemedik. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin.

108. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻣَﺎ ﺷَﻜَﺮْﻧَﺎﻙَ ﺣَﻖَّ ﺷُﻜْﺮِﻙَ ﻳَﺎ ﻣَﺸْﻜُﻮﺭُ

108. Ey şükredilmeye yegâne lâyık olan Meşkûr! Biz sana gerektiği gibi şükredemedik. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin.

109. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍَﻭْﺯِﻋْﻨَﺎ ﺷُﻜْﺮَ ﻣَٓﺎ ﺍَﻧْﻌَﻤْﺖَ ﺑِﻪِ ﻋَﻠَﻴْﻨَﺎ ﻓَﺎِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺍﺭْﺗَﻔَﻌَﺖْ ﻋَﻦْ ﺻِﻔَﺔِ ﺍﻟْﺠِﺒِﻞِّ ﺻِﻔَﺎﺕُ ﻗُﺪْﺭَﺗِﻚَ ﻭَ ﻟﺎَ ﺿِﺪَّ ﺷَﻬِﺪَﻙَ ﺣِﻴﻦَ ﻓَﻄَﺮْﺕَ ﺍﻟْﻤَﺎﺭُﻭﺵَ ﻭَ ﻟﺎَ ﻧِﺪَّ ﺣَﺠَﺰَﻙَ ﺣِﻴﻦَ ﺑَﺮَﺍْﺕَ ﺍﻟْﺤَﻮَﺍﺑَﺎﺕِ

109. Yâ İlâhenâ! Bize ihsan ettiğin ni'metlere gerektiği gibi şükretmeyi ilham eyle. Şübhesiz ki sen, kudretinin sıfatları, kendi mahlûkâtının sıfatlarından çok yüce olan Allah'sın. Mahlûkâtı yaratırken sana şâhid olacak, seni engelleyecek bir zıddın yoktu. Nefisleri ve ruhları yaratırken sana mâni' olacak bir eşin ve benzerin yoktu.

110. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍِﻧَّﺎ ﻧَﻌُﻮﺫُ ﺑِﻚَ ﻣِﻦْ ﺟَﺤْﻤَﺔٍ ﻟﺎَ ﺗَﺪْﻣَﻊُ

110. Yâ İlâhenâ! Ağlamayan gözden.

111. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻣِﻦْ ﺟَﻨَﺎﻥٍ ﻟﺎَ ﻳَﻔْﺰَﻉُ

111. Ürpermeyen kalbden,

112. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻣِﻦْ ﻗَﻠْﺐٍ ﻟﺎَ ﻳَﺨْﺸَﻊُ

112. Huşu' duymayan gönülden,

113. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻣِﻦْ ﺩُﻋَٓﺎﺀٍ ﻟﺎَ ﻳُﻘْﺒَﻞُ

113. Kabul olmayan duadan,

114. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻣِﻦْ ﻋِﻠْﻢٍ ﻟﺎَﻳَﻨْﻔَﻊُ

114. Fayda vermeyen ilimden,

115. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻣِﻦْ ﻗَﻮْﻝٍ ﻟﺎَ ﻳُﺴْﻤَﻊُ

115. Dinlenilmeyen sözden,

116. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻣِﻦْ ﻧَﻔْﺲٍ ﻟﺎَ ﺗَﺸْﺒَﻊُ

116. Doymayan nefisten,

117. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻣِﻦْ ﻋَﻮَﺍﺫِ ﺍﻟْﻤَﺎﻋُﻮﻥِ

117. Sadaka vermeyi sevmemekten sana sığınırız.

118. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﻓَﻬِّﻤْﻨَﺎ ﺍَﺳْﺮَﺍﺭَ ﻗُﺮْﺍَﻧِﻚَ ﻭَ ﺍَﻟْﺒِﺴْﻨَﺎ ﻣَﻠﺎَﺑِﺲَ ﺍَﻧْﻮَﺍﺭِﻙَ ﻭَ ﺍَﻏْﻤِﺴْﻨَﺎ ﻓِﻰ ﺭَﺍﻣُﻮﺯِ ﺍﻟﻠَّﻄَٓﺎﺋِﻒِ ﻭَ ﺍَﻓِﺾْ ﻋَﻠَﻴْﻨَﺎ ﻣِﻦْ ﻋَﻮَﺍﺭِﻑِ ﺍﻟْﻤَﻌَﺎﺭِﻑِ

118. Yâ İlâhenâ! Bize Kur'ân'ının sırlarını anlamayı ihsan eyle. Bize nurlarından elbiseler giydir. Bizi lütuflar deryasına daldır. Üzerimize ma'rifet nurlarının en güzellerini yağdır.

119. Kısım[değiştir]

ﻳَﺎ ﻧُﻮﺭَ ﺍﻟْﺎَﻧْﻮَﺍﺭِ ﻳَﺎ ﻟَﻄِﻴﻒُ ﻳَﺎ ﺳَﺘَّﺎﺭُ ﻧَﺴْﺌَﻠُﻚَ ﺍَﻥْ ﺗُﺼَﻠِّﻰَ ﻋَﻠَﻰ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﻧَﺒْﺮَﺍﺱِ ﺍﻟْﺎَﻧْﺒِﻴَٓﺎﺀِ ﻭَ ﻧَﻴِّﺮِ ﺍﻟْﺎَﻭْﻟِﻴَٓﺎﺀِ ﻭَ ﺯِﺑَﺮْﻗَﺎﻥِ ﺍﻟْﺎَﺻْﻔِﻴَٓﺎﺀِ ﻭَ ﻳُﻮﺡِ ﺍﻟﺜَّﻘَﻠَﻴْﻦِ ﻭَ ﺿِﻴَٓﺎﺀِ ﺍﻟْﺨَﺎﻓِﻘَﻴْﻦِ ﻭَ ﺍَﻥْ ﺗَﺮْﻓَﻊَ ﻭُﺟُﻮﺩَﻧَٓﺎ ﺍِﻟَﻰ ﻓَﻠَﻚِ ﺍﻟْﻌِﺮْﻓَﺎﻥِ ﻭَ ﺍَﻥْ ﺗُﺜَﺒِّﺖَ ﺷُﻬُﻮﺩَﻧَﺎ ﻓِﻰ ﻣَﻘَﺎﻡِ ﺍﻟْﺎِﺣْﺴَﺎﻥِ

119. Ey bütün nurların Nuru! Ey bütün sırları bilen ve gizlilikleri açan Kâşif! Ey bütün incelikleri bilen ve nüfuz eden Latîf! Ey kullarının ayıplarını örten, gizli hata ve kusurlarından dolayı yüzlerindeki haya perdesini kaldırmayan Settâr!

Bütün peygamberlerin parlak kandili, bütün evliyayı aydınlatan parlak nûr, bütün asfiyânın dolunayı, bütün cin ve insin güneşi, bütün doğu ve batıyı aydınlatan ışık olan Efendimiz Muhammed'e salât eylemeni; Vücûdumuzu irfan semâsına, ma'rifetinin en yüksek mertebelerine yükseltmeni; Varlığına ve birliğine olan şahidliğimizi, seni görüyormuş gibi îmân ve kulluk etme mertebesi olan ihsan makamında sabit kılmanı senden niyaz ediyoruz.

120. Kısım[değiştir]

ﻳَٓﺎ ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﻳَﺎ ﻧُﻮﺭُ ﻳَﺎ ﻭَﺍﺳِﻊُ ﻳَﺎ ﻏَﻔُﻮﺭُ

120. Ey ezel ve ebed sultanı ve ey en güzel isimlerin, en yüce sıfatların sahibi olan Hazret-i Allah! Ey âlemleri kendi nuruyla nûrlandıran ve bütün nurların menbaı olan Nûr! Ey bütün isim ve sıfatlarıyla her şeyi kuşatan Vâsi'! Ey çok bağışlayıcı olan Gafûr!

121. Kısım[değiştir]

ﻳَﺎ ﻣَﻦِ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀُ ﺑِﺎَﻣْﺮِﻩِ ﻣَﺒْﻨِﻴَّﺔٌ

121. Ey gökleri, emir ve iradesiyle bina eden!

122. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍﻟْﻐَﺒْﺮَٓﺍﺀُ ﺑِﻘُﺪْﺭَﺗِﻪِ ﻣَﺪْﺣِﻴَّﺔٌ

122. Ey yeryüzünü, kudretiyle yayıp döşeyen!

123. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍﻟﺸَّﻮَﺍﻫِﻖُ ﺑِﺤِﻜْﻤَﺘِﻪِ ﻣَﺮْﺳِﻴَّﺔٌ

123. Ey dağları, hikmetiyle sağlam bir kazık suretinde sâbitleştiren,

124. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍﻟْﻘَﻤَﺮَﺍﻥِ ﺑِﻔَﻀْﻠِﻪِ ﻣُﻀِٓﻴﺌَﺔٌ ﻧَﺴْﺌَﻠُﻚَ ﺑِﺎِﺳْﻤِﻚَ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺗَﺮَﻗْﺮَﻗَﺖْ ﻣِﻨْﻪُ ﺍﻟْﺨُﻨَّﺲُ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺯْﻫَﺮَﺍﻥِ

124. Ey güneşi ve ayı, fazıl ve ihsânıyla ışıklandıran Rabbimiz!

Bütün gezegenlerin, ay ve güneşin kendisiyle ışık verip parladığı,

125. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺗَﺠَﻠْﺠَﻠَﺖْ ﻣِﻨْﻪُ ﺍﻟْﻌَﻨَﺎﻥُ ﺣِﺮْﺯًﺍ ﻣَﺎﻧِﻌًﺎ ﻭَ ﻧُﻮﺭًﺍ ﺳَﺎﻃِﻌًﺎ ﻳَﻜَﺎﺩُ ﺳَﻨَﺎ ﺑَﺮْﻗِﻪِ ﻳَﺬْﻫَﺐُ ﺑِﺎﻟْﺎَﺑْﺼَﺎﺭِ

125. Ve bulutların kendisiyle gürleyerek gökyüzünü çınlattığı isminin hürmetine, Bizi her tehlikeden koruyacak bir sığınak ile parıltısı nerede ise gözlerin nurunu alacak parlaklıkta bir nûr istiyoruz.

126. Kısım[değiştir]

ﻳُﻘَﻠِّﺐُ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟَّﻴْﻞَ ﻭَ ﺍﻟﻨَّﻬَﺎﺭَ ﺍِﻥَّ ﻓِﻰ ﺫَﻟِﻚَ ﻟَﻌِﺒْﺮَﺓً ﻟِﺎُﻭﻟِﻰ ﺍﻟْﺎَﺑْﺼَﺎﺭِ

126. Allah, gece ile gündüzü ard arda birbirine çevirir. Şübhesiz ki bunda bakmasını bilenler için bir ibret vardır (Nur,44)

127. Kısım[değiştir]

ﻃَﺴٓﻢٓ ﻭَ ﻧَﻌُﻮﺫُ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻌَﻠِﻰِّ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢِ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻤَﻌَﺎﺯِﻑِ ﻭَ ﺍﻟْﻌِﻀَﺔِ ﻭَ ﺍﻟْﻤَﺤْﻈُﻮﺭِ

127. Tâ, sîn, mîm. Haram olan çalgı âletlerinden, yalandan ve her türlü haramdan, pek yüce Aliyy olan ve pek büyük Azîm olan Allah'a sığınırız.

128. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍﻟْﻤُﻤَﺎﺣَﻠَﺔِ ﻭَ ﺍﻟْﻐِﻤَﺎﺭِ ﻭَ ﻣِﻦْ ﻛَﻴْﺪِ ﺍﻟْﻔُﺠَّﺎﺭِ ﻭَ ﻣِﻦْ ﺣَﻮَﺍﺩِﺙِ ﺍﻟْﻌَﺼْﺮَﺍﻥِ ﻭَ ﻣِﻦْ ﺷَﺮِّ ﺍﻟْﺎَﺟَﺮَّﺍﻥِ ﻳَﺎ ﺣَﻔِﻴﻆُ ﺍِﺣْﻔَﻈْﻨَﺎ ﻳَﺎ ﻭَﻟِﻰُّ ﻳَﺎ ﻭَﺍﻟِﻰ ﻳَﺎ ﻋَﻠِﻰُّ ﻳَﺎ ﻋَﺎﻟِﻰ ﻳَﺎ ﻣَﻦْ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﻟﺎَ ﻳَﻌْﻠَﻢُ ﺍَﺣَﺪٌ ﻛَﻴْﻒَ ﻫُﻮَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﻳَٓﺎ ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﻳَﺎ ﺣَﻰُّ ﻳَﺎ ﻗَﻴُّﻮﻡُ ﻳَﺎ ﺣَﻖُّ ﻳَﺎ ﻭَﺍﺣِﺪُ ﻳَٓﺎ ﺍَﺣَﺪُ ﻳَﺎ ﺻَﻤَﺪُ ﻳَﺎ ﻭَﻫَّﺎﺏُ ﻳَﺎ ﻓَﺘَّﺎﺡُ ﻳَﺎ ﻣُﺤْﻴِﻰ ﻳَﺎ ﻣُﻤِﻴﺖُ ﻳَﺎ ﻗَﻬَّﺎﺭُ ﻳَﺎ ﺳَﻠﺎَﻡُ

128. Hem birileriyle nefsânî olarak itişip kakışmaktan, gayr-ı meşru mücadelelere girişmekten, cehalet ve lehviyâttan, hakka açıkça isyan eden günahkâr facirlerin tuzağından, gece gündüzün belâ ve musibetlerinden, Cin ve insin şerrinden sana sığınırız.

Ey kullarını her tehlikeden koruyan Hafîz! Bizi muhafaza eyle. Ey kullarının dost ve yardımcısı olan Velî! Ey her şeyin hüküm ve idaresi elinde olan Vâlî! Ey pek yüce olan Aliyy! Ey her şeyden üstün olan Âlî!

Ey kendisinden başka İlâh olmayan, kendisinin nasıl olduğunu kendisinden başka hiçbir kimse bilmeyen! Ey Rabbimiz olan Hazret-i Allah! Ey ölümsüz hayat sahibi olan Hayy! Ey bütün mevcudatı varlıkta tutan Kayyûm! Ey her hukuku yerine getiren ve doğru olan Hakk! Ey bütün kâinata birlik mührünü vuran Vâhid! Ey tek ve bir olan Ehad! Ey her şey kendisine muhtaç olduğu halde, kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Samed! Ey çok ihsan edici olan Vehhâb! Ey hayırlı kapılar açan Fettâh! Ey hayatı veren Muhyî! Ey ölümü veren Mümît! Ey dâima gâlib gelen Kahhâr! Ey her kusurdan ve âfetten salim olan Selâm!

129. Kısım[değiştir]

ﺳَﻠﺎَﻡٌ ﻗَﻮْﻟﺎً ﻣِﻦْ ﺭَﺏٍّ ﺭَﺣِﻴﻢٍ

129. Çok merhametli olan Rabb-i Rahimlerinden Cennette onlara selâm verilir. (Yasin, 58)

130. Kısım[değiştir]

ﻓَﺴَﻴَﻜْﻔِﻴﻜَﻬُﻢُ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺴَّﻤِﻴﻊُ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ

130. Onlara karşı Allah sana yeter! Çünki o, her şeyi işiten Semî her şeyi bilen Alîm'dir. (Bakara, 137)

131. Kısım[değiştir]

ﻫُﻮَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﻋَﺎﻟِﻢُ ﺍﻟْﻐَﻴْﺐِ ﻭَ ﺍﻟﺸَّﻬَﺎﺩَﺓِ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦُ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢُ

131. O, kendisinden başka İlâh olmayan Allah'dır. Görünen görünmeyen her şeyi bilendir. O, bütün mahlûkâta rahmet eden Rahman, mü'minlere çok merhamet eden Rahîm'dir. (Haşir, 22)

132. Kısım[değiştir]

ﻫُﻮَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﺍَﻟْﻤَﻠِﻚُ ﺍﻟﻘُﺪُّﻭﺱُ ﺍﻟﺴَّﻠﺎَﻡُ ﺍﻟْﻤُﻮْٔﻣِﻦُ ﺍﻟْﻤُﻬَﻴْﻤِﻦُ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰُ ﺍﻟْﺠَﺒَّﺎﺭُ ﺍﻟْﻤُﺘَﻜَﺒِّﺮُ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻖُ ﺍﻟْﺒَﺎﺭِﺀُ ﺍﻟْﻤُﺼَﻮِّﺭُ ﺍﻟْﻐَﻔَّﺎﺭُ

132. O, kendisinden başka İlâh olmayan Allah'dır. Mülkünde istediği gibi tasarruf eden Melik'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs, her kusurdan salim olan Selâm'dır. Kendine inanan kullarına emniyet veren Mü'min, onları gözetip koruyan Müheymin'dir. Dâima üstün gelen Azîz, dilediğini yapan Cebbâr'dır. Büyüklük kendisine hâs olan Mütekebbir'dir. Her şeyi yaratan Hâlık, her şeyi birbirinden farklı olarak yoktan var eden Bârî'dir. Her mahlûka ona lâyık suret veren Musavvir'dir. Çok bağışlayan Gaffardır.

133. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟْﻤُﺒْﺪِﻯُٔ ﺍﻟْﻤُﻌِﻴﺪُ ﺍﻟْﺒَﺮُّ ﺍﻟْﻤُﺤْﺼِﻰ ﺍﻟﺮَّﺯَّﺍﻕُ ﺍﻟْﻘَﺎﺑِﺾُ ﺍﻟْﺒَﺎﺳِﻂُ ﺍﻟْﺨَﺎﻓِﺾُ ﺍﻟﺮَّﺍﻓِﻊُ ﺍﻟْﻤُﻌِﺰُّ ﺍﻟْﻤُﺬِﻝُّ ﺍﻟْﻤُﻘِﻴﺖُ ﺍﻟﺼَّﺎﺩِﻕُ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﺍﻟﺮَّﻭُٔﻑُ ﺍﻟﻨَّﺎﻓِﻊُ ﺍﻟﻀَّٓﺎﺭُّ ﺍﻟْﻤُﻬْﻠِﻚُ ﺍﻟْﻤُﻘَﺪِّﻡُ ﺍﻟْﻤُﻮَٔﺧِّﺮُ ﺍﻟْﻌَﻔُﻮُّ ﺍﻟْﻐَﻨِﻰُّ ﺍﻟْﻤُﻐْﻨِﻰ ﺍﻟْﻤُﻨْﺘَﻘِﻢُ ﺍﻟﺘَّﻮَّﺍﺏُ ﺍﻟﺴَّﻤِﻴﻊُ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺒَﺼِﻴﺮُ

133. Mahlûkâtı hiçten örneksiz yaratan Mübdi', onları âhirette tekrar iade eden Muîd'dir. Çok ihsan ve iyilik eden Berr, her şeyi bilip muhafaza eden Muhsîdir. Çokça rızık veren Rezzâk'dır. Dilediğine darlık veren Kâbıd, dilediğine genişlik veren Bâsit'dir. Dilediğini alçaltan Hâfıd, dilediğini yükselten Râfi'dir. Dilediğini azîz eden Muizz, dilediğini zelîl kılan Müzill'dir. Her şeye gücü yeten Mukît'tir, Dâima doğru söyleyen Sâdık'dır. Ebedî ve daimî olan Bâkî'dir.

Çok şefkatli olan Raûfdur. Dilediğine fayda veren Nâfi', dilediğini zarara sokan Dârr'dır. Dilediğini helak eden Mühlik'tir. Dilediğini öne geçiren Mukaddim, dile ğini geri bırakan Muahhir'dir. Çok affedici olan Afüvv'dür. Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Ganî, dilediğini zengin kılan Muğnî'dir. İntikam alan Müntakim, tevbeleri çok kabul eden Tevvâb'dır. Her şeyi işiten Semî' her şeyi bilen Alîm, her şeyi gören Basîr'dir.

134. Kısım[değiştir]

ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَ ﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ

134. Allah bize yeter. O, ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân, 173)

135. Kısım[değiştir]

ﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻤَﻮْﻟَﻰ ﻭَ ﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟﻨَّﺼِﻴﺮُ

135. Ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır. (Enfâl, 40)

136. Kısım[değiştir]

ﻏُﻔْﺮَﺍﻧَﻚَ ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻭَ ﺍِﻟَﻴْﻚَ ﺍﻟْﻤَﺼِﻴﺮُ

136. Yâ Rabbi! Affını ve bağışlamanı diliyoruz. Dönüşümüz ancak sanadır. (Bakara, 285)

137. Kısım[değiştir]

اَلآَ اِلىَ اللهِ تَص۪يرُ اْلاُمُورُ

137. Dikkat edin! Her iş ancak Allah'a döner. (Şûrâ, 33)

138. Kısım[değiştir]

ﻳَﺎ ﺩَٓﺍﺋِﻤًﺎ ﺑِﻠﺎَ ﻓَﻨَٓﺎﺀٍ ﻭَ ﻳَﺎ ﻗَٓﺎﺋِﻤًﺎ ﺑِﻠﺎَ ﺯَﻭَﺍﻝٍ ﻭَ ﻳَﺎ ﻣُﺪَﺑِّﺮًﺍ ﺑِﻠﺎَ ﻭَﺯِﻳﺮٍ ﺳَﻬِّﻞْ ﻋَﻠَﻴْﻨَﺎ ﻭَ ﻋَﻠَﻰٓ ﺍَﺑَﻮَﻳْﻨَﺎ ﻭَ ﻋَﻠَﻰ ﺟَﻤِﻴﻊِ ﻃَﻠَﺒَﺔِ ﺍﻟﻨُّﻮﺭِ ﺍﻟْﻤُﻮْٔﻣِﻨِﻴﻦَ ﻭَ ﺍﻟْﻤُﻮْٔﻣِﻨَﺎﺕِ ﻛَٓﺎﻓَّﺔً ﻛُﻞَّ ﻋَﺴِﻴﺮٍ

138. Ey hayatı ezelî olan Dâim! Ey her şeyi varlıkta tutan Kâim! Ey yardımcısı olmadan her şeyi en güzel tarzda idare eden Müdebbir! Bize, ana-babamıza Nûr Talebeleri'ne, erkek ve kadın bütün mü'minlere her zorluğu kolaylaştır.

139. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﻟﺎَ ﻣَﺎﻧِﻊَ ﻟِﻤَٓﺎ ﺍَﻋْﻄَﻴْﺖَ ﻭَ ﻟﺎَ ﻣُﻌْﻄِﻰَ ﻟِﻤَﺎ ﻣَﻨَﻌْﺖَ ﻭَ ﻟﺎَ ﺭَٓﺍﺩَّ ﻟِﻤَﺎ ﻗَﻀَﻴْﺖَ ﻭَ ﻟﺎَ ﻣُﺒَﺪِّﻝَ ﻟِﻤَﺎ ﺣَﻜَﻤْﺖَ ﻭَ ﻟﺎَ ﻳَﻨْﻔَﻊُ ﺫَﺍ ﺍﻟْﺠَﺪِّ ﻣِﻨْﻚَ ﺍﻟْﺠَﺪُّ

139. Yâ İlâhenâ! Senin verdiğine engel olabilecek, engellediğini verebilecek, hükmettiğini geri çevirebilecek, verdiğin hükmü değiştirebilecek kimse yoktur. Zenginin serveti, hükmün karşısında kendisine hiçbir fayda vermez.

140. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺭَﺑِّﻰَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻰِّ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢِ

140. Pek yüce olan Aliyy, pek büyük olan Azîm her türlü noksanlıktan münezzehtir.

141. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟْﺤَﺴِﻴﺐِ ﺍﻟْﺤَﻜَﻢِ ﺍﻟْﻌَﺪْﻝِ ﺍﻟﺮَّﻗِﻴﺐِ ﺍﻟْﺒَﺎﺯِﺥِ ﺍﻟﺸَّﺎﻣِﺦِ ﺍﻟْﻤُﺠِﻴﺐِ ﺍﻟْﻐَﻨِﻰِّ ﺍﻟﺮَّﺷِﻴﺪِ ﺍﻟﺼَّﺒُﻮﺭِ ﺍﻟْﺠَﻠِﻴﻞِ ﺍﻟْﺒَﺪِﻳﻊِ ﺍﻟﻨُّﻮﺭِ ﺍﻟْﻤُﻘْﺴِﻂِ ﺍﻟْﺠَﺎﻣِﻊِ ﺍﻟْﻤُﻌْﻄِﻰ ﺍﻟْﻤَﺎﻧِﻊِ

141. Her hesabı gören, her şeye kâfî gelen Hasîb, her işi hikmetli olan Hakîm, adaletle hükmeden Adl, her şeyi gözeten Rakîb, sonsuz yücelik sahibi olan Bâzih, sonsuz azamet sahibi olan Şâmih,

Dualara icabet eden Mücîb, hadsiz zenginlik sahibi olan Ganî, kullarına doğru yolu gösteren Raşîd, kullarının günahlarına karşı çok sabırlı olan Sabûr, celâl ve azamet, nihayetsiz büyüklük sahibi olan Celîl, Her şeyin benzersiz yaratıcısı olan Bedî', âlemleri kendi nuruyla nûrlandıran Nûr, her işi adaletli olan Muksit, dilediklerini bir araya getiren Cami', dilediğini dilediğine veren Mu'tî, dilediğini dilediğinden men' eden Mâni' olan Allah, her noksanlıktan münezzehtir.

142. Kısım[değiştir]

ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ ﺍﻟﺸَّﻬِﻴﺪُ

142. Her varlığın muhtaç olduğu işi onun lehine icra eden Vekîl, olan biten her şeyi gören Şehîd olan Allah'dan başka İlâh yoktur.

143. Kısım[değiştir]

ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟْﻤَﺘِﻴﻦُ ﺍﻟْﻤَﺠِﻴﺪُ

143. Asla sarsılmaz Metîn, şânı pek yüce olan Mecîd'den başka İlâh yoktur.

144. Kısım[değiştir]

ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟْﻮَﺍﺣِﺪُ ﺍﻟْﻮَﺍﻟِﻰ

144. Tek olan Vâhid, her şeyin idaresi elinde olan Vâlî'den başka İlâh yoktur.

145. Kısım[değiştir]

ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟْﻤَﺎﺟِﺪُ ﺍﻟْﻤُﺘَﻌَﺎﻟِﻰ

145. Hadsiz şeref sahibi olan Mâcid, pek yüce olan Müteâl'den başka İlâh yoktur.

146. Kısım[değiştir]

ﺍَﻋْﺪَﺩْﻧَﺎ ﻟِﻜُﻞِّ ﻫَﻮْﻝٍ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ

146. Rahmetini umarak kulluk itibariyle hazırlığımız ve dayanağımız şu güzel sözlerdir;

Her türlü tehlike ve korku hâlimde. لآَ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ (Allah'dan başka İlâh yoktur).

147. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻟِﻜُﻞِّ ﺭَﻏْﺲٍ ﺍَﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ

147. Her türlü bolluk, bereket ve hayır için, اَلْحَمْدُ ِللهِ (Hamd, Allah'a mahsûstur)

148. Kısım[değiştir]

ﻭ ﻟِﻜُﻞِّ ﺭَﺧَٓﺎﺀٍ ﺍَﻟﺸُّﻜْﺮُ ﻟِﻠَّﻪِ

148. Her genişlik ve rahatlık hâlimde اَلشُّكْرُ لِلّٰهِ (Şükür, Allah'a mahsûstur),

149. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻟِﻜُﻞِّ ﺍُﻋْﺠُﻮﺑَﺔٍ ﺳُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺍﻟﻠَّﻪِ

149. Her ilginç ve hayret verici şeye karşılık, سُبْحَانَ اللهِ (Allah, her türlü noksanlıktan münezzehtir),

150. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻟِﻜُﻞِّ ﻟَﺰَﻥٍ ﺣَﺴْﺒِﻰَ ﺍﻟﻠَّﻪُ

150. Her darlık ve sıkıntı karşısında حَسْبِىَ اللهُ (Allah, bana kâfidir),

151. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻟِﻜُﻞِّ ﺍِﺛْﻢٍ ﺍَﺳْﺘَﻐْﻔِﺮُ ﺍﻟﻠَّﻪَ

151. Her hatâ ve günahım için, اَسْتَغْفِرُ اللهَ (Allah'dan mağfiret dilerim),

152. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻟِﻜُﻞِّ ﺷَﺠْﻮٍ ﻣَﺎ ﺷَٓﺎﺀَ ﺍﻟﻠَّﻪُ

152. Her türlü hüzün, gam ve ihtiyâcımda مَا شَٓاءَ اللهُ (Allah'ın dilediği olur),

153. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻟِﻜُﻞِّ ﻗَﻀَٓﺎﺀٍ ﻭَ ﻗَﺪَﺭٍ ﺗَﻮَﻛَّﻠْﺖُ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﻠَّﻪِ

153. Kaza ve kaderin her cilvesinde تَوَكَّلْتُ عَلَى اللهِ (Allah'a tevekkül ettim).

154. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻟِﻜُﻞِّ ﻣُﺼِﻴﺒَﺔٍ ﺍِﻧَّﺎ ﻟِﻠَّﻪِ

154. Her türlü musîbet karşısında اِنَّا لِلّٰهِ (Biz Allah'a aidiz),

155. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻟِﻜُﻞِّ ﻃَﺎﻋَﺔٍ ﻭَ ﻣَﻌْﺼِﻴَﺔٍ ﻟﺎَ ﺣَﻮْﻝَ ﻭَ ﻟﺎَ ﻗُﻮَّﺓَ ﺍِﻟﺎَّ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ

155. Her türlü itaat ve isyan için لاَ حَوْلَ وَ لاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللهِ (Günahtan sakınmaya kuvvet ve ibâdet etmeye kudret ancak Allah'ın yardımıyladır)

156. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻟِﻜُﻞِّ ﺷَﺠَﺐٍ ﺍِﺳْﺘَﻌَﻨْﺖُ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ

156. Her türlü ihtiyaç ve üzüntümde اِسْتَعَنْتُ بِاللهِ (Allah'dan yardım isterim) derim.

157. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍِﻧَّٓﺎ ﺍَﺻْﺒَﺤْﻨَﺎ ﻧُﺸْﻬِﺪُﻙَ ﻭَ ﻧُﺸْﻬِﺪُ ﻣَﻠَٓﺌِﻜَﺘَﻚَ ﻭَ ﺣَﻤَﻠَﺔَ ﻋَﺮْﺷِﻚَ ﻭَ ﺍَﻧْﺒِﻴَٓﺎﺋَﻚَ ﻭَ ﺟَﻤِﻴﻊَ ﺧَﻠْﻘِﻚَ ﺑِﺎَﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّٓ ﺍَﻧْﺖَ ﻭَﺣْﺪَﻙَ ﻟﺎَ ﺷَﺮِﻳﻚَ ﻟَﻚَ ﻭَ ﺍَﻥَّ ﻣُﺤَﻤَّﺪًﺍ ﻋَﺒْﺪُﻙَ ﻭَ ﺭَﺳُﻮﻟُﻚَ ﻭَ ﻟﺎَ ﺣَﻮْﻝَ ﻭَ ﻟﺎَ ﻗُﻮَّﺓَ ﺍِﻟﺎَّ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻌَﻠِﻰِّ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢِ

157. Yâ İlâhenâ! Senin kendisinden başka İlâh olmayan Allah olduğuna, varlığına ve birliğine şâhidlik ederek, meleklerini, hususan arşını taşıyan melekleri, peygamberlerini ve bütün yarattıklarını da şâhid tutarak, güne başladık. Sen teksin. Senin ortağın yoktur. Hz. Muhammed (asm) senin kulun ve resulündür. Günahtan sakınmaya kuvvet ve ibâdet etmeye kudret ancak, pek yüce Aliyy, pek büyük Azîm olan Allah'ın yardımıyladır, diyerek sabahladık.

158. Kısım[değiştir]

ﻳَﺎ ﺭَﺣْﻤَﻦَ ﺍﻟﺪُّﻧْﻴَﺎ ﻭَ ﻳﺎَ ﺭَﺣِﻴﻢَ ﺍﻟْﺎَﺧِﺮَﺓِ ﻓَﺎﻋْﻒُ ﻋَﻨَّﺎ ﻭَ ﺍﻏْﻔِﺮْﻟَﻨَﺎ ﻭَ ﺍﺭْﺣَﻤْﻨَٓﺎ ﺍَﻧْﺖَ ﻣَﻮْﻟَﻴﻨَﺎ ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺧَﻴْﺮُ ﺍﻟﺮَّﺍﺣِﻤِﻴﻦَ

158. Ey sonsuz merhamet sahibi olup, bu dünyada mü'min veya kâfir, iyi ya da kötü ayırt etmeden bütün mahlûkâtına ni'met veren Rahman! Ve ey nihayetsiz rahmet ve mağfiret sahibi olup, âhirette sâdece mü'minlere ni'met veren Rahîm! Bizi affeyle, bizi bağışla, bize merhamet buyur. Sen bizim Mevlâ'mızsın.Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.

159. Kısım[değiştir]

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺸَّﺎﻓِﻰ ﻫُﻮَ ﺍﻟﻠَّﻪُ

159. Her rahatsızlığa yegâne şifâ verici Şâfi olan Allah'ın ismiyle.

160. Kısım[değiştir]

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻜَﺎﻓِﻰ ﻫُﻮَ ﺍﻟﻠَّﻪُ

160. Bizi kimseye muhtaç etmeden her hâlimize, her ihtiyacımıza yeten Kâfî olan Allah'ın ismiyle.

161. Kısım[değiştir]

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻤُﻌَﺎﻓِﻰ ﻫُﻮَ ﺍﻟﻠَّﻪُ

161. Kullarını her sıkıntıdan kurtaran, sıhhat ve afiyet, huzur ve saadet veren Muâfî olan Allah'ın ismiyle.

162. Kısım[değiştir]

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻟﺎَ ﻳَﻀُﺮُّ ﻣَﻊَ ﺍﺳْﻤِﻪِ ﺷَﻰْﺀٌ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺎَﺭْﺽِ ﻭَ ﻟﺎَ ﻓِﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺴَّﻤِﻴﻊُ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ

162. Onun namıyla hareket edildiğinde, adı anıldığında, yerde ve gökte hiçbir şey zarar vermeyen, gizli ve açık her şeyi işiten Semî' olan, her şeyi bilen Alîm olan Allah'ın ismiyle.

163. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﻳَﺎ ﻣُﺤْﻴِٓﻰ ﺍَﺣْﻴِﻨَﺎ ﺣَﻴَﺎﺓً ﻃَﻴِّﺒَﺔً ﺑِﺎﻟﺼِّﺤَّﺔِ ﻭَ ﺍﻟْﻌَﺎﻓِﻴَﺔِ ﻓِﻰ ﺩَﺍﺭِ ﺍﻟﺪُّﻧْﻴَﺎ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺧِﺮَﺓِ ﺍِﻧَّﻚَ ﻋَﻠَﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﻰْﺀٍ ﻗَﺪِﻳﺮٌ

163. Ya İlâhenâ! Ey hayatı veren Muhyî! Dünya ve âhiret yurdunda bizi sıhhat ve afiyetle, hoş ve güzel bir hayatla yaşat. Şübhesiz sen, her şeye gücü yeten Kadîr'sin.

164. Kısım[değiştir]

ﻓَﺎﻟﻠَّﻪُ ﺧَﻴْﺮٌ ﺣَﺎﻓِﻈًﺎ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍَﺭْﺣَﻢُ ﺍﻟﺮَّﺍﺣِﻤِﻴﻦَ

164. En mükemmel koruyucu Hâfız olan Allah'dır ve o, merhamet edenlerin en merhametlisidir. (Yûsuf, 64)

165. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻣِﻦْ ﻭَﺭَٓﺍﺋِﻬِﻢْ ﻣُﺤِﻴﻂٌ

165. Allah, onları arkalarından kuşatıcıdır, geriye dönüşleri yoktur. (Bürûc, 20)

166. Kısım[değiştir]

ﺑَﻞْ ﻫُﻮَ ﻗُﺮْﺍَﻥٌ ﻣَﺠِﻴﺪٌ

166. Bil'akis o yalanladıkları kitap, şerefli bir Kur'ândır. (Bürûc, 21)

167. Kısım[değiştir]

ﻓِﻰ ﻟَﻮْﺡٍ ﻣَﺤْﻔُﻮﻅٍ

167. O kitap, Levh-i Mahfûz'da, korunmuş bir levhadadır. (Bürûc, 22)

168. Kısım[değiştir]

ﺣَﺎﻓِﻈُﻮﺍ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﺼَّﻠَﻮَﺍﺕِ ﻭَ ﺍﻟﺼَّﻠَﻮﺓِ ﺍﻟْﻮُﺳْﻄَﻰ ﻭَ ﻗُﻮﻣُﻮﺍ ﻟِﻠَّﻪِ ﻗَﺎﻧِﺘِﻴﻦَ

168. Namazlara, bilhassa ikindi namazına devam ediniz! Kendisine gönülden bağlı, huzur ve huşu' içinde kimseler olarak Allah'ın huzuruna durun! (Bakara, 238)

169. Kısım[değiştir]

ﺍِﻥْ ﻛُﻞُّ ﻧَﻔْﺲٍ ﻟَﻤَّﺎ ﻋَﻠَﻴْﻬَﺎ ﺣَﺎﻓِﻆٌ

169. Hiçbir nefis yoktur ki, üzerinde bir gözetici koruyucu melek bulunmasın. (Tarık, 4)

170. Kısım[değiştir]

ﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﺤَﺎﻓِﻆُ ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﻳَﺎ ﺣَﺎﻓِﻆُ ﺍِﺣْﻔَﻈْﻨَﺎ ﻣِﻦْ ﻛُﻞِّ ﺷَﺮٍّ ﻭَ ﺿَﺮٍّ

170. Allah ne güzel koruyucudur. Ey kullarını muhafaza eden Hâfiz! Bizi her türlü şerlerden ve zararlardan muhafaza eyle.

171. Kısım (12. Gün)[değiştir]

ﺛُﻢَّ ﺍَﻧْﺰَﻝَ ﻋَﻠَﻴْﻜُﻢْ ﻣِﻦْ ﺑَﻌْﺪِ ﺍﻟْﻐَﻢِّ ﺍَﻣَﻨَﺔً ﻧُﻌَﺎﺳًﺎ ﻳَﻐْﺸَﻰ ﻃَٓﺎﺋِﻔَﺔً ﻣِﻨْﻜُﻢْ ﻭَ ﻃَٓﺎﺋِﻔَﺔٌ ﻗَﺪْ ﺍَﻫَﻤَّﺘْﻬُﻢْ ﺍَﻧْﻔُﺴُﻬُﻢْ ﻳَﻈُﻨُّﻮﻥَ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﻏَﻴْﺮَ ﺍﻟْﺤَﻖِّ ﻇَﻦَّ ﺍﻟْﺠَﺎﻫِﻠِﻴَّﺔِ ﻳَﻘُﻮﻟُﻮﻥَ ﻫَﻞْ ﻟَﻨَﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺎَﻣْﺮِ ﻣِﻦْ ﺷَﻰْﺀٍ ﻗُﻞْ ﺍِﻥَّ ﺍﻟْﺎَﻣْﺮَ ﻛُﻠَّﻪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﻳُﺨْﻔُﻮﻥَ ﻓِٓﻰ ﺍَﻧْﻔُﺴِﻬِﻢْ ﻣَﺎ ﻟﺎَ ﻳُﺒْﺪُﻭﻥَ ﻟَﻚَ ﻳَﻘُﻮﻟُﻮﻥَ ﻟَﻮْ ﻛَﺎﻥَ ﻟَﻨَﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺎَﻣْﺮِ ﺷَﻰْﺀٌ ﻣَﺎ ﻗُﺘِﻠْﻨَﺎ ﻫَﻬُﻨَﺎ ﻗُﻞْ ﻟَﻮْ ﻛُﻨْﺘُﻢْ ﻓِﻰ ﺑُﻴُﻮﺗِﻜُﻢْ ﻟَﺒَﺮَﺯَ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻛُﺘِﺐَ ﻋَﻠَﻴْﻬِﻢُ ﺍﻟْﻘَﺘْﻞُ ﺍِﻟَﻰ ﻣَﻀَﺎﺟِﻌِﻬِﻢْ ﻭَ ﻟِﻴَﺒْﺘَﻠِﻰَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻣَﺎ ﻓِﻰ ﺻُﺪُﻭﺭِﻛُﻢْ ﻭَ ﻟِﻴُﻤَﺤِّﺺَ ﻣَﺎ ﻓِﻰ ﻗُﻠُﻮﺑِﻜُﻢْ ﻭَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻋَﻠِﻴﻢٌ ﺑِﺬَﺍﺕِ ﺍﻟﺼُّﺪُﻭﺭِ

171. Sonra o kederin ardından, Allah üzerinize bir emniyet, bir uyku indirdi ki, o hâl içinizden bir taifeyi, samimi mü'minleri bürüyordu. Münafıklardan da bir gurup vardı ki doğrusu nefisleri, kendilerini derde düşürmüş, Allah hakkında haksız yere câhiliye zannıyla zanda bulunuyorlardı. "Bu işten, bu zafer ve galibiyet va'dinden bize bir şey var mı?" diyorlardı. Ey Resulüm! De ki: "Şübhesiz iş tamamıyla Allah'a âiddir!"

Sana açıklamadıklarını içlerinde gizliyorlar. Birbirlerine: "Eğer Muhammed'in dediği gibi bu işten bize bir şey olsaydı, burada öidürülmezdik" diyorlardı.

De ki: "Evlerinizde bile kalsaydınız, kendilerine ölüm takdîr edilmiş olanlar, öldürülüp cansız olarak yatacakları yerlere mutlaka çıkar giderlerdi!"

Allah bunu, sînelerinizde olanı denemek ve kalblerinizde olanı temizlemek için yapmıştır.

Allah sinelerde, gönüllerde olanı bilen Alîm'dir. (Âl-i İmrân, 154)

172. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻳَﻘُﻮﻟُﻮﻥَ ﺭَﺑَّﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻨَٓﺎ ﺍَﻣَﻨَّﺎ ﻓَﺎﻏْﻔِﺮْﻟَﻨَﺎ ﺫُﻧُﻮﺑَﻨَﺎ ﻭَ ﻗِﻨَﺎ ﻋَﺬَﺍﺏَ ﺍﻟﻨَّﺎﺭِ

172. Rabbimiz! Biz şübhesiz îmân ettik; günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından muhafaza eyle! (Âl-i İmrân, 16)

173. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﺼَّﺎﺑِﺮِﻳﻦَ ﻭَ ﺍﻟﺼَّﺎﺩِﻗِﻴﻦَ ﻭَ ﺍﻟْﻘَﺎﻧِﺘِﻴﻦَ ﻭَ ﺍﻟْﻤُﻨْﻔِﻘِﻴﻦَ ﻭَ ﺍﻟْﻤُﺴْﺘَﻐْﻔِﺮِﻳﻦَ ﺑِﺎﻟْﺎَﺳْﺤَﺎﺭِ

173. (O mü'minler,) dâima sabreden, doğru olan, itaat eden, mallarını Allah yolunda sarf eden ve seherlerde af ve mağfiret dileyen kimselerdir. (Âl-i İmrân, 17)

174. Kısım[değiştir]

ﺷَﻬِﺪَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍَﻧَّﻪُ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﻭَ ﺍﻟْﻤَﻠَٓﺌِﻜَﺔُ ﻭَ ﺍُﻭﻟُﻮﺍ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﻗَٓﺎﺋِﻤًﺎ ﺑِﺎﻟْﻘِﺴْﻂِ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ

174. Allah, melekler ve ilim sahihleri Allah'ın adaleti ayakta tuttuğuna, kendisinden başka İlâh olmadığına şâhidlik etti.

Kudreti dâima gâlib gelen Azîz, hep hikmetle iş gören Hakîm olan Allah'tan başka İlâh yoktur. (Âl-i İmrân, 18)

175. Kısım[değiştir]

ﺍِﻥَّ ﺍﻟﺪِّﻳﻦَ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟْﺎِﺳْﻠﺎَﻡُ

175. Allah katında yegâne din, İslâm'dır. (Âl-i İmrân, 19)

176. Kısım[değiştir]

ﻓَﺴُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺣِﻴﻦَ ﺗُﻤْﺴُﻮﻥَ ﻭَ ﺣِﻴﻦَ ﺗُﺼْﺒِﺤُﻮﻥَ

176. Akşama girdiğinizde ve sabaha girdiğinizde Allah'ı tesbîh edin; akşam, yatsı ve sabah namazlarını kılın (Rûm, 17)

177. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻟَﻪُ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻓِﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺭْﺽِ ﻭَ ﻋَﺸِﻴًّﺎ ﻭَ ﺣِﻴﻦَ ﺗُﻈْﻬِﺮُﻭﻥَ

177. Göklerde ve yerde hamd, ona mahsûstur. Akşama doğru ve öğlene girdiğiniz zaman da Allah'ı tesbîh edin! (İkindi ve öğle namazını kılın) (Rûm, 18)

178. Kısım[değiştir]

ﻳُﺨْﺮِﺝُ ﺍﻟْﺤَﻰَّ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻤَﻴِّﺖِ ﻭَ ﻳُﺨْﺮِﺝُ ﺍﻟْﻤَﻴِّﺖَ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺤَﻰِّ ﻭَ ﻳُﺤْﻴِﻰ ﺍﻟْﺎَﺭْﺽَ ﺑَﻌْﺪَ ﻣَﻮْﺗِﻬَﺎ ﻭَ ﻛَﺬَﻟِﻚَ ﺗُﺨْﺮَﺟُﻮﻥَ

178. O, ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarır ve yeryüzünü ölümünden sonra tekrar diriltir. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız. (Rûm, 19)

179. Kısım[değiştir]

ﺍِﻧِّﻰ ﺗَﻮَﻛَّﻠْﺖُ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺭَﺑِّﻰ ﻭَ ﺭَﺑِّﻜُﻢْ ﻣَﺎ ﻣِﻦْ ﺩَٓﺍﺑَّﺔٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﺍَﺧِﺬٌ ﺑِﻨَﺎﺻِﻴَﺘِﻬَٓﺎ ﺍِﻥَّ ﺭَﺑِّﻰ ﻋَﻠَﻰ ﺻِﺮَﺍﻁٍ ﻣُﺴْﺘَﻘِﻴﻢٍ

179. Şübhesiz ben, benim Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, Allah onun perçeminden, alnından tutmuş da onu tasarrufu altına almış olmasın! Şübhesiz Rabbim, dosdoğru bir yol üzerindedir. (Hûd, 56)

180. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻣَﺎ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍَﻟﺎَّ ﻧَﺘَﻮَﻛَّﻞَ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَ ﻗَﺪْ ﻫَﺪَﻳﻨَﺎ ﺳُﺒُﻠَﻨَﺎ ﻭَ ﻟَﻨَﺼْﺒِﺮَﻥَّ ﻋَﻠَﻰ ﻣَٓﺎ ﺍَﺫَﻳْﺘُﻤُﻮﻧَﺎ ﻭَ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻓَﻠْﻴَﺘَﻮَﻛَّﻞِ ﺍﻟْﻤُﺘَﻮَﻛِّﻠُﻮﻥَ

180. Hem bize yollarımızı açıkça göstermişken, neden Allah'a tevekkül etmeyelim? Bize yaptığınız eziyetlere de kesinlikle sabredeceğiz. Tevekkül etmek isteyenler, sadece Allah'a tevekkül etsinler. (İbrahim, 12)

181. Kısım[değiştir]

ﻗُﻞْ ﻟَﻦْ ﻳُﺼِﻴﺒَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻛَﺘَﺐَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟَﻨَﺎ ﻫُﻮَ ﻣَﻮْﻟَﻴﻨَﺎ ﻭَ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻓَﻠْﻴَﺘَﻮَﻛَّﻞِ ﺍﻟْﻤُﻮْٔﻣِﻨُﻮﻥَ

181. De ki: "Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla isabet etmez. O bizim Mevlâ'mızdır. Öyleyse mü'minler ancak Allah'a tevekkül etsinler!" (Tevbe, 51)

182. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍِﻥْ ﻳَﻤْﺴَﺴْﻚَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺑِﻀُﺮٍّ ﻓَﻠﺎَ ﻛَﺎﺷِﻒَ ﻟَﻪُٓ ﺍِﻟﺎَّ ﻫُﻮَ ﻭَ ﺍِﻥْ ﻳُﺮِﺩْﻙَ ﺑِﺨَﻴْﺮٍ ﻓَﻠﺎَ ﺭَٓﺍﺩَّ ﻟِﻔَﻀْﻠِﻪِ ﻳُﺼِﻴﺐُ ﺑِﻪِ ﻣَﻦْ ﻳَﺸَٓﺎﺀُ ﻣِﻦْ ﻋِﺒَﺎﺩِﻩِ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻐَﻔُﻮﺭُ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢُ

182. Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, artık onu ondan başka kaldıracak olan yoktur! Eğer sana bir hayır dilerse, onun ihsanını geri çevirecek olan da yoktur! O, hayrını dilediği kuluna ulaştırır. Çünki o, çok bağışlayan Gafur, çok merhamet eden Rahîm'dir. (Yûnus, 107)

183. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻣَﺎ ﻣِﻦْ ﺩَٓﺍﺑَّﺔٍ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺎَﺭْﺽِ ﺍِﻟﺎَّ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺭِﺯْﻗُﻬَﺎ ﻭَ ﻳَﻌْﻠَﻢُ ﻣُﺴْﺘَﻘَﺮَّﻫَﺎ ﻭَ ﻣُﺴْﺘَﻮْﺩَﻋَﻬَﺎ ﻛُﻞٌّ ﻓِﻰ ﻛِﺘَﺎﺏٍ ﻣُﺒِﻴﻦٍ

183. Yeryüzünde hareket edip de rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir canlı yoktur! Allah onun (dünyada iken) kaldığı yeri de, emânet bırakıldığı yeri (kabrini) de bilir. Bunların hepsi, apaçık bir kitapta, Levh-i Mahfûz'da yazılıdır. (Hûd, 6)

184. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻛَﺎَﻳِّﻦْ ﻣِﻦْ ﺩَٓﺍﺑَّﺔٍ ﻟﺎَ ﺗَﺤْﻤِﻞُ ﺭِﺯْﻗَﻬَﺎ ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﻳَﺮْﺯُﻗُﻬَﺎ ﻭَ ﺍِﻳَّﺎﻛُﻢْ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺴَّﻤِﻴﻊُ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ

184. Yeryüzünde hareketli olan nice canlılar var ki, onlar rızıklarını kendisi taşıyamaz, te'mîn edemezler. Rızkı onlara da, size de ancak Allah verir. Çünki o, rızık isteyen her canlıyı işiten Semî', her birinin ihtiyâcını bilen Alîm'dir. (Ankebût, 60)

185. Kısım[değiştir]

ﻣَﺎ ﻳَﻔْﺘَﺢِ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟِﻠﻨَّﺎﺱِ ﻣِﻦْ ﺭَﺣْﻤَﺔٍ ﻓَﻠﺎَ ﻣُﻤْﺴِﻚَ ﻟَﻬَﺎ ﻭَ ﻣَﺎ ﻳُﻤْﺴِﻚْ ﻓَﻠﺎَ ﻣُﺮْﺳِﻞَ ﻟَﻪُ ﻣِﻦْ ﺑَﻌْﺪِﻩِ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ

185. Allah'ın insanlara rahmetinden açtığını tutacak, engelleyebilecek kimse yoktur. Ve neyi de tutarsa, ondan başka salıverecek kimse yoktur. Çünki o, kudreti dâima üstün gelen Azîz, her işi hikmetli olan Hakîm'dir. (Fâtır, 2)

186. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻟَﺌِﻦْ ﺳَﺎَﻟْﺘَﻬُﻢْ ﻣَﻦْ ﺧَﻠَﻖَ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺭْﺽَ ﻟَﻴَﻘُﻮﻟُﻦَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻗُﻞْ ﺍَﻓَﺮَﺍَﻳْﺘُﻢْ ﻣَﺎ ﺗَﺪْﻋُﻮﻥَ ﻣِﻦْ ﺩُﻭﻥِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍِﻥْ ﺍَﺭَﺍﺩَﻧِﻰَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺑِﻀُﺮٍّ ﻫَﻞْ ﻫُﻦَّ ﻛَﺎﺷِﻔَﺎﺕُ ﺿُﺮِّﻩِٓ ﺍَﻭْ ﺍَﺭَﺍﺩَﻧِﻰ ﺑِﺮَﺣْﻤَﺔٍ ﻫَﻞْ ﻫُﻦَّ ﻣُﻤْﺴِﻜَﺎﺕُ ﺭَﺣْﻤَﺘِﻪِ ﻗُﻞْ ﺣَﺴْﺒِﻰَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻳَﺘَﻮَﻛَّﻞُ ﺍﻟْﻤُﺘَﻮَﻛِّﻠُﻮﻥَ

186. And olsun ki, eğer onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, mutlaka, "Allah!" diyeceklerdir.

De ki: "Söyleyin bana! Eğer Allah bana bir zarar vermek istese, Allah'dan başka kendisine yalvarmakta olduklarınız onun vereceği zararı benden giderebilirler mi? Yahut beni bir rahmete mazhar etmek istese, onlar onun rahmetini tutabilirler mi?"

De ki: "Allah bana yeter! Tevekkül ehli insanlar, sadece ona tevekkül ederler. (Zümer, 38)

187. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﻣَﺎ ﺟَﻌَﻠَﻪُ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍِﻟﺎَّ ﺑُﺸْﺮَﻯ ﻟَﻜُﻢْ ﻭَ ﻟِﺘَﻄْﻤَﺌِﻦَّ ﻗُﻠُﻮﺑُﻜُﻢْ ﺑِﻪِ ﻭَ ﻣَﺎ ﺍﻟﻨَّﺼْﺮُ ﺍِﻟﺎَّ ﻣِﻦْ ﻋِﻨْﺪِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰِ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢِ

187. Çünki Allah, bu yardımını size sadece bir müjde olsun ve kalbleriniz onunla mutmain olsun diye yaptı. Yoksa zafer, ancak kudreti dâima gâlib gelen Azîz, her işi hikmetli Hakîm olan Allah katındandır. (Âl-i İmrân, 126)

188. Kısım[değiştir]

ﻛٓﻬَﻴَﻌٓﺺٓ

188. Kâf, hâ, yâ, ayn, sâd. (Meryem, 1)

189. Kısım[değiştir]

ﺣَﻢٓ ﻋٓﺴٓﻖٓ

189. Hâ, mîm, ayn, sîn, kâf. (Şûra, 1-2)

190. Kısım[değiştir]

ﺍِﻛْﻔِﻨَﺎ ﻭَ ﺍﺭْﺣَﻤْﻨَﺎ ﻫُﻮَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟْﻘَﺎﺩِﺭُ ﺍﻟْﻘَﺎﻫِﺮُ ﺍﻟﻈَّﺎﻫِﺮُ ﺍﻟْﺒَﺎﻃِﻦُ ﺍﻟْﻔَﺎﻃِﺮُ ﺍﻟﻠَّﻄِﻴﻒُ ﺍﻟْﺨَﺒِﻴﺮُ ﻗَﻮْﻟُﻪُ ﺍﻟْﺤَﻖُّ ﻭَ ﻟَﻪُ ﺍﻟْﻤُﻠْﻚُ ﻳَﻮْﻡَ ﻳُﻨْﻔَﺦُ ﻓِﻰ ﺍﻟﺼُّﻮﺭِ ﻋَﺎﻟِﻢُ ﺍﻟْﻐَﻴْﺐِ ﻭَ ﺍﻟﺸَّﻬَﺎﺩَﺓِ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ ﺍﻟْﺨَﺒِﻴﺮُ

190. (Rabbimiz!) Bizi koru ve bize merhamet et!

O, her şeye gücü yeten Kâdir,

Her şeye kudretiyle dâima gâlib gelen Kâhir,

Delilleri ile varlığı apaçık olan Zâhir,

Akılların kendisini idrâk edemediği ve zâtının hakîkati tam olarak bilinemeyen Bâtın,

Her şeyi yoktan ona hâs özelliklerle yaratan Fâtır,

Bütün incelikleri bilen ve nüfuz eden Latîf.

Her şeyden haberdâr Habîr olan Allah'tır.

Onun sözü haktır. Sûr'a üfleneceği gün de mülk onundur. O, görüneni görünmeyeni bilendir.

Çünki o, her işi hikmetli olan Hakîm, her şeyden haberdâr olan Habîr'dir. (En'âm, 73)

191. Kısım[değiştir]

ﻳَﺎ ﺣَﻨَّﺎﻥُ ﻳَﺎ ﻣَﻨَّﺎﻥُ ﻳَﺎ ﺑَﺪِﻳﻊَ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺭْﺽِ ﻳَﺎ ﺣَﻰُّ ﻳَﺎ ﻗَﻴُّﻮﻡُ ﻳَﺎ ﺫَﺍ ﺍﻟْﺠَﻠﺎَﻝِ ﻭَ ﺍﻟْﺎِﻛْﺮَﺍﻡِ

191. Ey nihayetsiz şefkat ve merhamet sahibi olan Hannân!

Ey kullarına hadsiz iyilikler lütfeden Mennân!

Ey benzersiz olan göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısı olan Bedî'!

Ey hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy!

Ey bütün mevcudatı varlıkta tutan Kayyûm! Ey celâl ve ikram sahibi!

192. Kısım[değiştir]

ﻧَﺴْﺌَﻠُﻚَ ﺑِﻌِﻈَﻢِ ﺍﻟﻠﺎَّﻫُﻮﺗِﻴَّﺔِ ﺍَﻥْ ﺗَﻨْﻘُﻞَ ﻃِﺒَﺎﻋَﻨَﺎ ﻣِﻦْ ﻃِﺒَﺎﻉِ ﺍﻟْﺒَﺸَﺮِﻳَّﺔِ ﻭَ ﺍَﻥْ ﺗَﺮْﻓَﻊَ ﻣُﻬَﺠَﻨَﺎ ﻣَﻊَ ﻣَﻠَٓﺌِﻜَﺘِﻚَ ﺍﻟْﻌُﻠْﻮِﻳَّﺔِ

192. Senden ulûhiyetinin azameti hürmetine, huy ve ahlâkımızı beşerî kusurlu tabiattan çıkarıp, ruhlarımızı yüce meleklerinle beraber yükseltmeni istiyoruz.

193. Kısım[değiştir]

ﻳَﺎ ﻣُﺤَﻮِّﻝَ ﺍﻟْﺤَﻮْﻝِ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺣْﻮَﺍﻝِ ﺣَﻮِّﻝْ ﺣَﺎﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟَٓﻰ ﺍَﺣْﺴَﻦِ ﺍﻟْﺤَﺎﻝِ

193. Ey bütün hâl ve durumları halden hâle çeviren Muhavvil! Hâlimizi en güzel hâle çevir.

194. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﺍﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﻭَ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻙَ ﺍَﺷْﻬَﺪُ ﺍَﻥْ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّٓ ﺍَﻧْﺖَ ﺍَﺳْﺘَﻐْﻔِﺮُﻙَ ﻭَ ﺍَﺗُﻮﺏُ ﺍِﻟَﻴْﻚَ

194. Yâ İlâhenâ.! Seni her türlü noksanlıktan tenzîh eder ve sana hamd ederiz. Şehâdet ederim ki, senden başka İlâh yoktur. Senden mağfiret diler ve sana tevbe ederim.

195. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻋَﻠَﻰ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﺍﻟﺴَّﺎﺑِﻖِ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﺎَﻧَﺎﻡِ ﻧُﻮﺭُﻩُ ﻭَ ﺭَﺣْﻤَﺔٌ ﻟِﻠْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ ﻇُﻬُﻮﺭُﻩُ ﻋَﺪَﺩَ ﻣَﻦْ ﻣَﻀَﻰ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺒَﺮِﻳَّﺔِ ﻭَ ﻣَﻦْ ﺑَﻘِﻰَ ﻭَ ﻣَﻦْ ﺳَﻌِﺪَ ﻣِﻨْﻬُﻢْ ﻭَ ﻣَﻦْ ﺷَﻘِﻰَ ﺻَﻠﺎَﺓً ﺗَﺴْﺘَﻐْﺮِﻕُ ﺍﻟْﻌَﺪَّ ﻭَ ﺗُﺤِﻴﻂُ ﺑِﺎﻟْﺤَﺪِّ ﺻَﻠَﻮﺓً ﻟﺎَ ﻏَﺎﻳَﺔَ ﻟَﻬَﺎ ﻭَ ﻟﺎَ ﺍﻧْﺘِﻬَٓﺎﺀَ ﻭَ ﻟﺎَٓ ﺍَﻣَﺪَ ﻟَﻬَﺎ ﻭَ ﻟﺎَ ﺍﻧْﻘِﻀَٓﺎﺀَ ﺻَﻠَﻮﺗَﻚَ ﺍﻟَّﺘِﻰ ﺻَﻠَّﻴْﺖَ ﺑِﻬَﺎ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَ ﺻَﺤْﺒِﻪِ ﻭَﻋِﺘْﺮَﺗِﻪِ ﻣِﺜْﻞَ ﺫَﻟِﻚَ

195. Yâ İlâhenâ! Nuru, umûm mahlûkâttan önce var olan ve varlığı âlemlere rahmet olan Efendimiz Muhammed'e, onun mübarek nesline, ehl-i beytine, ashabına ve aile efradına, geçip giden ve geride kalan mahlûkât adedince ve onlardan bahtiyar ve bedbaht olanların sayısınca salât eyle.

Öyle bir salât ile ki, bütün sayıları içine alsın, bütün sınırları kuşatsın.

Ve öyle bir salât ile ki, ne ucu olsun, ne de sonu; ne sınırı olsun, ne de bitişi.

Senin salâtın ile ki, onunla ona bizzat sen salât eyledin. O öyle bir salâtdır ki senin varlığın devam ettikçe devam edecektir.

196. Kısım[değiştir]

ﺑِﺮَﺣْﻤَﺘِﻚَ ﻳَٓﺎ ﺍَﺭْﺣَﻢَ ﺍﻟﺮَّﺍﺣِﻤِﻴﻦَ

196. Rahmetinle, ey merhamet edenlerin en merhametlisi!

197. Kısım[değiştir]

ﺳُﺒْﺤَﺎﻥَ ﺭَﺑِّﻚَ ﺭَﺏِّ ﺍﻟْﻌِﺰَّﺓِ ﻋَﻤَّﺎ ﻳَﺼِﻔُﻮﻥَ

197. İzzet sahibi Rabbin, müşriklerin kendisini vasıflamakta oldukları şeylerden pek münezzehtir. (Sâffât, 180)

198. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺳَﻠﺎَﻡٌ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﻤُﺮْﺳَﻠِﻴﻦَ

198. Selâm, peygamberlerin üzerine olsun! (Sâffât, 181)

199. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﺭَﺏِّ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ

199. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur. (Sâffât, 182)

200. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﺗَﻘَﺒَّﻞْ ﻣِﻨَّٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟﺴَّﻤِﻴﻊُ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ

200. Yâ İlâhenâ! Ey Rabbimiz! Duâlarımızı kabul buyur. Şübhesiz ki sen her şeyi işiten Semî', her şeyi bilen Alîm'sin.

201. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺍَﻋْﻄِﻨَﺎ ﻛُﻞَّ ﺧَﻴْﺮٍ ﻭَ ﺍَﻋِﺬْﻧَﺎ ﻣِﻦْ ﻛُﻞِّ ﺷَﺮٍّ

201. Yâ İlâhenâ! Her türlü hayrı bize ver ve bizi her türlü şerden muhafaza eyle.

202. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻋَﻠَﻰ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﻃِﺐِّ ﺍﻟْﻘُﻠُﻮﺏِ ﻭَ ﺩَﻭَٓﺍﺋِﻬَﺎ ﻭَ ﻋَﺎﻓِﻴَﺔِ ﺍﻟْﺎَﺑْﺪَﺍﻥِ ﻭَ ﺷِﻔَٓﺎﺋِﻬَﺎ ﻭَ ﻧُﻮﺭِ ﺍﻟْﺎَﺑْﺼَﺎﺭِ ﻭَ ﺿِﻴَٓﺎﺋِﻬَﺎ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَ ﺻَﺤْﺒِﻪِ ﻭَ ﺳَﻠِّﻢْ

202. Yâ İlâhenâ! Kalblerin tabîbi ve devası, bedenlerin afiyeti ve şifâsı, gözlerin nûru ve ziyası olan Efendimiz Muhammed'e ve onun mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına salât ve selâm eyle.

203. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﺭَﺏِّ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ

203. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur.

204. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺍﻟﺼَّﻠﺎَﺓُ ﻭَ ﺍﻟﺴَّﻠﺎَﻡُ ﻋَﻠَﻰ ﺭَﺳُﻮﻟِﻨَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﻭَ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَ ﺻَﺤْﺒِﻪِٓ ﺍَﺟْﻤَﻌِﻴﻦَ

204. Salât ve selâm, peygamberimiz Muhammed'e, hem onun bütün mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına olsun.

205. Kısım[değiştir]

ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺑِﺤَﻖِّ ﻛَﻠﺎَﻣِﻚَ ﺍﻟْﻘَﺪِﻳﻢِ ﻭَ ﺭَﺳُﻮﻟِﻚَ ﺍﻟْﻜَﺮِﻳﻢِ

205. Yâ İlâhenâ! Senin ezelî kelâmın olan Kur'ân-ı Azîmüşşân ve Resûl-ü Kerîm'in hakkı için,

206. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺑِﺤَﻖِّ ﺟَﻤِﻴﻊِ ﺍﻟْﺎَﻧْﺒِﻴَٓﺎﺀِ ﻭَ ﺍﻟْﻤُﺮْﺳَﻠِﻴﻦَ

206. Bütün nebîler ve resuller hakkı için

207. Kısım[değiştir]

ﻭَ ﺑِﺤُﺮْﻣَﺔِ ﺍﻟْﺎَﻭْﺭَﺍﺩِ ﺍﻟْﻘُﺪْﺳِﻴَّﺔِ ﻭَ ﻣَﺎ ﻓِﻴﻬَﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺤَﻘَٓﺎﺋِﻖِ ﻳَﺎ ﻗَﺎﺿِﻰَ ﺍﻟْﺤَﺎﺟَﺎﺕِ ﻭَ ﻳَﺎ ﺩَﺍﻓِﻊَ ﺍﻟْﺒَﻠِﻴَّﺎﺕِ ﺍِﺩْﻓَﻊْ ﻋَﻨَّﺎ ﺍﻟْﺒَﻠﺎَﻳَﺎ ﻭَ ﺍﺭْﺯُﻗْﻨَﺎ ﻭَ ﺍُﺳْﺘَﺎﺫَﻧَﺎ ﻭَ ﻭَﺍﻟِﺪَﻳْﻨَﺎ ﻭَ ﻃُﻠﺎَّﺏَ ﺍﻟﻨُّﻮﺭِ ﺑِﺤُﺴْﻦِ ﺍﻟْﺨَﺎﺗِﻤَﺔِ ﺍَﻣِﻴﻦَ ﺍَﻣِﻴﻦَ ﺍَﻣِﻴﻦَ ﻭَ ﺻَﻠَّﻰ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻋَﻠَﻰ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻣُﺤَﻤَّﺪٍ ﻭَ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَ ﺻَﺤْﺒِﻪِ ﻭَ ﺳَﻠِّﻢْ ﺗَﺴْﻠِﻴﻤًﺎ ﻛَﺜِﻴﺮًﺍ

207. Evrâd-ı Kudsiye ve içindeki hakikatler hakkı için, ey bütün ihtiyaçları karşılayan! Ey bütün belâları gideren! Bizden her türlü belâyı gider.

Bize, üstâdlarımıza, şeyhlerimize, ana-babamıza ve bütün Nûr Talebeleri'ne hüsn-ü hatime, güzel bir son ile dünyadan îmân üzere ayrılmayı nasîb et Âmîn, âmîn, âmîn.

Allah ü Teâlâ, Efendimiz Muhammed'e onun mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına pek çok salât ve selâm eylesin.

Önceki Kısım: Cevşen-ül KebirHizb-ül HakaikDelâil-in Nur: Sonraki Kısım