Risale:33 Hadis: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
 
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 5 değişikliği gösterilmiyor)
1. satır: 1. satır:
[[Kategori:Evrad]]
[[Kategori:Hadis]]
Otuz Üç Ehadis-i Şerife
==Otuz Üç Ehadis-i Şerife==


Bismihi Sübhânehu
Bismihi Sübhânehu


Üstâdımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, 3. Defa girdiği Afyon Medrese-i Yusufiyyesinde, şu gelen 33 hadis-i şerifeyi kendi evrak defterinde yazmış, bilâhare bâzı Nur talebeleri de, kendi defterlerinde kay- detmişler. Bunların bâzılarını, Üstâdımız kendi kalemiyle tashih edip, bâzı Arabî ve Türkî hâşiyeler ilâve etmiştir. Risâle-i Nur'un talebe-i ulûm şerefini kazandıran ve ilim içinde hakikata bir yol açan mesleğini, bu hadis-i şerifler beyân etmektedirler. Bu hakikatı ifâde için, merhum mualla üstâdımız, [[Risale:Birinci Kısım Mektuplar (Emirdağ-1)#42. Parça|Emirdağ-1]]'de: "Ehli velâyetin amel ve ibâdet ve süluk ve riyâzet ile gördüğü hakikatler ve perdeler arkasında müşahade ettiği hakik-ı imâniye, aynen onlar gibi Risâle-i Nur; ibâdet yerinde ilim içinde hakikata bir yol açmış, süluk ve evrad yerinde, mantıkî bürhanlarla, ilmî hüccetler içinde, hakikat-ül hakaika yol açmış ve ilm-i tasavvuf ve tarikat yerinde, doğrudan doğruya ilm-i kelâm içinde ve ilm-i akide ve usul-üd din içinde bir velâyet-i kübra yolunu açmış ki, bu asrın hakikat ve tarikat cereyanlarına galebe çalan felsefî dalâletlere galebe ediyor." diye beyân buyurmuşlardır.
Üstâdımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, 3. Defa girdiği Afyon Medrese-i Yusufiyyesinde, şu gelen 33 hadis-i şerifeyi kendi evrak defterinde yazmış, bilâhare bâzı Nur talebeleri de, kendi defterlerinde kaydetmişler. Bunların bâzılarını, Üstâdımız kendi kalemiyle tashih edip, bâzı Arabî ve Türkî hâşiyeler ilâve etmiştir. Risâle-i Nur'un talebe-i ulûm şerefini kazandıran ve ilim içinde hakikata bir yol açan mesleğini, bu hadis-i şerifler beyân etmektedirler. Bu hakikatı ifâde için, merhum mualla üstâdımız, [[Risale:Birinci Kısım Mektuplar (Emirdağ-1)#42. Parça|Emirdağ-1]]'de: "Ehli velâyetin amel ve ibâdet ve süluk ve riyâzet ile gördüğü hakikatler ve perdeler arkasında müşahade ettiği hakik-ı imâniye, aynen onlar gibi Risâle-i Nur; ibâdet yerinde ilim içinde hakikata bir yol açmış, süluk ve evrad yerinde, mantıkî bürhanlarla, ilmî hüccetler içinde, hakikat-ül hakaika yol açmış ve ilm-i tasavvuf ve tarikat yerinde, doğrudan doğruya ilm-i kelâm içinde ve ilm-i akide ve usul-üd din içinde bir velâyet-i kübra yolunu açmış ki, bu asrın hakikat ve tarikat cereyanlarına galebe çalan felsefî dalâletlere galebe ediyor." diye beyân buyurmuşlardır.


Mustafa SUNGUR
Mustafa Sungur
 
(Türkçe mealleri pek acele ve muhtasar surette kardeşimiz Abdülkadir Babıllı tarafından kaleme alınmıştır)


(Türkçe mealleri pek acele ve muhtasar surette kardeşimiz Abdülkadir Badıllı tarafından kaleme alınmıştır)
----
1. {{Arabi|ﺗَﻌَﻠَّﻤُﻮﺍ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢَ ﻓَﺎِﻥَّ ﺗَﻌْﻠِﻴﻤَﻪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﺧَﺸْﻴَﺔٌ ﻭَ ﻃَﻠَﺒُﻪُ ﻋِﺒَﺎﺩَﺓٌ ﻭَ ﻣُﺬَﺍﻛَﺮَﺗُﻪُ ﺗَﺴْﺒِﻴﺢٌ ﻭَ ﺍﻟْﺒَﺤْﺚُ ﻋَﻨْﻪُ ﺟِﻬَﺎﺩٌ}}
1. {{Arabi|ﺗَﻌَﻠَّﻤُﻮﺍ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢَ ﻓَﺎِﻥَّ ﺗَﻌْﻠِﻴﻤَﻪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﺧَﺸْﻴَﺔٌ ﻭَ ﻃَﻠَﺒُﻪُ ﻋِﺒَﺎﺩَﺓٌ ﻭَ ﻣُﺬَﺍﻛَﺮَﺗُﻪُ ﺗَﺴْﺒِﻴﺢٌ ﻭَ ﺍﻟْﺒَﺤْﺚُ ﻋَﻨْﻪُ ﺟِﻬَﺎﺩٌ}}


“İlmi öğreniniz. çünkü onun öğrenilmesi, Allah'a karşı haşyettir. Talebi ibadettir. Müzakeresi tesbihtir. Ondan bahis ise cihaddır.”
“İlmi öğreniniz. Çünkü onun öğrenilmesi, Allah'a karşı haşyettir, talebi ibadettir, müzakeresi tesbihtir, ondan bahis ise cihaddır.”
   
   
2. {{Arabi|ﺳَﺎﻋَﺔُ ﻋَﺎﻟِﻢٍ ﻳَﺘَّﻜِﻰﺀُ ﻋَﻠَﻰ ﻓِﺮَﺍﺷِﻪِ ﻳَﻨْﻈُﺮُ ﻓِﻰ ﻋِﻠْﻤِﻪِ ﺧَﻴْﺮٌ ﻣِﻦْ ﻋِﺒَﺎﺩَﺓِ ﺳَﺒْﻌِﻴﻦَ ﺳَﺎﻋَﺔً}}
2. {{Arabi|ﺳَﺎﻋَﺔُ ﻋَﺎﻟِﻢٍ ﻳَﺘَّﻜِﻰﺀُ ﻋَﻠَﻰ ﻓِﺮَﺍﺷِﻪِ ﻳَﻨْﻈُﺮُ ﻓِﻰ ﻋِﻠْﻤِﻪِ ﺧَﻴْﺮٌ ﻣِﻦْ ﻋِﺒَﺎﺩَﺓِ ﺳَﺒْﻌِﻴﻦَ ﺳَﺎﻋَﺔً}}
20. satır: 20. satır:
3. {{Arabi|ﻃَﺎﻟِﺐُ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢُ  ﻃَﺎﻟِﺐُ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﺎﻥِ، ﻃَﺎﻟِﺐُ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﺭُﻛْﻦُ ﺍﻟْﺎِﺳْﻠَﺎﻡِ ﻭَ ﻳُﻌْﻄَﻰ ﺍَﺟْﺮُﻩُ ﻣَﻊَ ﺍﻟﻨَّﺒِﻴِّﻴﻦَ}}
3. {{Arabi|ﻃَﺎﻟِﺐُ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢُ  ﻃَﺎﻟِﺐُ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﺎﻥِ، ﻃَﺎﻟِﺐُ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﺭُﻛْﻦُ ﺍﻟْﺎِﺳْﻠَﺎﻡِ ﻭَ ﻳُﻌْﻄَﻰ ﺍَﺟْﺮُﻩُ ﻣَﻊَ ﺍﻟﻨَّﺒِﻴِّﻴﻦَ}}


“İlmin talibi (talebesi), RAHMAN'ın talibidir. İlmin talipçisi, İslam'ın rüknüdür. Onun ser-ü mükafatı, Peygamberlerle beraber verilir.”
“İlmin talibi (talebesi), Rahman'ın talibidir. İlmin talipçisi, İslam'ın rüknüdür. Onun ecr-ü mükafatı, Peygamberlerle beraber verilir.”
   
   
4. {{Arabi|ﻃَﻠَﺐُ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟﻠﻪِ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺼَّﻠَﺎﺓِ ﻭَ ﺍﻟﺼِّﻴَﺎﻡِ ﻭَ ﺍﻟْﺤَﺞِّ ﻭَ ﺍﻟْﺠِﻬَﺎﺩِ ﻓِﻰ ﺳَﺒِﻴﻞِ ﺍﻟﻠﻪِ}}
4. {{Arabi|ﻃَﻠَﺐُ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟﻠﻪِ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺼَّﻠَﺎﺓِ ﻭَ ﺍﻟﺼِّﻴَﺎﻡِ ﻭَ ﺍﻟْﺤَﺞِّ ﻭَ ﺍﻟْﺠِﻬَﺎﺩِ ﻓِﻰ ﺳَﺒِﻴﻞِ ﺍﻟﻠﻪِ}}


“İlim talep etmek, Allah'ın katında nafile namaz, oruç, hacdan ve fiy-sebiylillah olan cihaddan efdaldir.”
“İlim talep etmek, Allah'ın katında (nafile) namaz, oruç, hacdan ve fî sebîlillah olan cihaddan efdaldir.”
   
   
5. {{Arabi|ﻋَﺎﻟِﻢٌ ﻳُﻨْﺘَﻔَﻊُ ﺑِﻌِﻠْﻤِﻪِ ﺧَﻴْﺮٌ ﻣِﻦْ ﺍَﻟْﻒِ ﻋَﺎﺑِﺪٍ}}
5. {{Arabi|ﻋَﺎﻟِﻢٌ ﻳُﻨْﺘَﻔَﻊُ ﺑِﻌِﻠْﻤِﻪِ ﺧَﻴْﺮٌ ﻣِﻦْ ﺍَﻟْﻒِ ﻋَﺎﺑِﺪٍ}}
36. satır: 36. satır:
7. {{Arabi|ﻛَﻠِﻤَﺔُ ﺣِﻜْﻤَﺔٍ ﻳَﺴْﻤَﻌُﻬَﺎ ﺍﻟﺮَّﺟُﻞُ ﻗَﺪْ ﻳَﻜُﻮﻥُ ﺧَﻴْﺮًﺍ ﻟَﻪُ ﻣِﻦْ ﻋِﺒَﺎﺩَﺓِ ﺳَﻨَﺔٍ ﻭَ ﺟُﻠُﻴﺲُ ﺳَﺎﻋَﺔً ﻋِﻨْﺪَ ﻣُﺬَﺍﻛَﺮَﺓِ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﺧَﻴْﺮٌ ﻣِﻦْ ﻋِﺘْﻖِ ﺭَﻗَﺒَﺔٍ}}
7. {{Arabi|ﻛَﻠِﻤَﺔُ ﺣِﻜْﻤَﺔٍ ﻳَﺴْﻤَﻌُﻬَﺎ ﺍﻟﺮَّﺟُﻞُ ﻗَﺪْ ﻳَﻜُﻮﻥُ ﺧَﻴْﺮًﺍ ﻟَﻪُ ﻣِﻦْ ﻋِﺒَﺎﺩَﺓِ ﺳَﻨَﺔٍ ﻭَ ﺟُﻠُﻴﺲُ ﺳَﺎﻋَﺔً ﻋِﻨْﺪَ ﻣُﺬَﺍﻛَﺮَﺓِ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﺧَﻴْﺮٌ ﻣِﻦْ ﻋِﺘْﻖِ ﺭَﻗَﺒَﺔٍ}}


“Bir adamın bir hikmet kelimesini işitmesi, duyması, bazen olur ki, ona bir sene ibadetten hayırlı olur ve bir saat ilim müzakeresi yanında oturmak, bir köle azad etmekten daha hayırlıdır.”
“Bir adamın bir hikmet kelimesini işitmesi, duyması bazen olur ki, ona bir sene ibadetten hayırlı olur ve bir saat ilim müzakeresi yanında oturmak, bir köle azad etmekten daha hayırlıdır.”
   
   
8. {{Arabi|ﻟَﺎَﻥْ ﻳَﻬْﺪِﻯ ﺍﻟﻠﻪُ ﻋَﻠَﻰ ﻳَﺪَﻳْﻚَ ﺭَﺟُﻠًﺎ ﺧَﻴْﺮٌ ﻟَﻚَ ﻣِﻤَّﺎ ﻃَﻠَﻌَﺖْ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺍﻟﺸَّﻤْﺲُ}}
8. {{Arabi|ﻟَﺎَﻥْ ﻳَﻬْﺪِﻯ ﺍﻟﻠﻪُ ﻋَﻠَﻰ ﻳَﺪَﻳْﻚَ ﺭَﺟُﻠًﺎ ﺧَﻴْﺮٌ ﻟَﻚَ ﻣِﻤَّﺎ ﻃَﻠَﻌَﺖْ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺍﻟﺸَّﻤْﺲُ}}


“Cenab-ı Hak, bir adamı senin elinle (vasıtanla) hidayete getirmesi, güneşin üzerine doğduğu her şeyden daha çok sana hayırlıdır.”
“Cenab-ı Hak bir adamı senin elinle (vasıtanla) hidayete getirmesi, güneşin üzerine doğduğu her şeyden daha çok sana hayırlıdır.”
   
   
9. {{Arabi|ﻟَﻦْ ﻳَﺠْﻤَﻊَ ﺍﻟﻠﻪُ ﻋَﻠَﻰ ﻫَﺬِﻩِ ﺍﻟْﺎُﻣَّﺔِ )٭( ﺳَﻴْﻒَ ﺍﻟﺪَّﺟَّﺎﻝِ ﻭَ ﺳَﻴْﻒَ ﺍﻟْﻤِﻠْﺤَﻤَﺔِ}}
9. {{Arabi|ﻟَﻦْ ﻳَﺠْﻤَﻊَ ﺍﻟﻠﻪُ ﻋَﻠَﻰ ﻫَﺬِﻩِ ﺍﻟْﺎُﻣَّﺔِ ) ﺳَﻴْﻒَ ﺍﻟﺪَّﺟَّﺎﻝِ ﻭَ ﺳَﻴْﻒَ ﺍﻟْﻤِﻠْﺤَﻤَﺔِ}}
 
(٭ Mülaheme-i Kübra olan ikinci Harb-i Umumi alem-i İslam'ı hırpalamadığı işaretiyle; İslamlar içinde bir deccal, alem-i İslam'ı başka bir tarzda hırpalayacak.
 
Said Nursî)
 
“Cenab-ı Hak şu ümmetin (Ümmet-i Muhammed (asm)) üstünde hem deccalın kılıncını, hem de büyük harb kılıncını beraber cem etmeyecektir.”


“Cenab-ı Hak şu ümmetin üstünde hem deccalın kılıncını, hem de büyük harbin kılıncını beraber cem etmeyecektir.” ( Mülaheme-i Kübra olan ikinci Harb-i Umumi, alem-i İslam'ı hırpalamadığı işaretiyle, İslamlar içinde bir deccal, alem-i İslam'ı başka bir surette hırpalayacak.)
10. {{Arabi|ﻟَﻦْ ﺗَﺰَﺍﻝَ ﺍﻟْﺨِﻠَﺎﻓَﺔُ ﻓِﻰ ﻭِﻟْﺪِ ﻋَﻤِّﻰ ﺻِﻨْﻮِ ﺍَﺑِﻰ ﺍﻟْﻌَﺒَّﺎﺱِ ﺣَﺘَّﻰ ﻳُﺴَﻠِّﻤُﻮﻫَﺎ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺪَّﺟَّﺎﻝِ}}
10. {{Arabi|ﻟَﻦْ ﺗَﺰَﺍﻝَ ﺍﻟْﺨِﻠَﺎﻓَﺔُ ﻓِﻰ ﻭِﻟْﺪِ ﻋَﻤِّﻰ ﺻِﻨْﻮِ ﺍَﺑِﻰ ﺍﻟْﻌَﺒَّﺎﺱِ ﺣَﺘَّﻰ ﻳُﺴَﻠِّﻤُﻮﻫَﺎ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺪَّﺟَّﺎﻝِ}}


“Hilafet-i İslamiyye, babamın kardeşi amcam Abbas'ın oğullarından zail olmayacak. Ta onu deccala teslim edinceye kadar.”
“Hilafet (Hilafet-i İslamiyye), babamın kardeşi amcam Abbas'ın oğullarından onu deccala teslim edinceye kadar zail olmayacak.”
   
   
11. {{Arabi|ﻟَﻮْ ﻭُﺯِﻥَ ﻣِﺪَﺍﺩُ ﺍﻟْﻌُﻠَﻤَﺎﺀِ ﻭَ ﺩَﻡُ ﺍﻟﺸُّﻬَﺪَﺍﺀِ ﻟَﺮُﺟِّﺢَ ﻣِﺪَﺍﺩُ ﺍﻟْﻌُﻠَﻤَﺎﺀِ ﻋَﻠَﻰ ﺩَﻡِ ﺍﻟﺸُّﻬَﺪَﺍﺀِ}}
11. {{Arabi|ﻟَﻮْ ﻭُﺯِﻥَ ﻣِﺪَﺍﺩُ ﺍﻟْﻌُﻠَﻤَﺎﺀِ ﻭَ ﺩَﻡُ ﺍﻟﺸُّﻬَﺪَﺍﺀِ ﻟَﺮُﺟِّﺢَ ﻣِﺪَﺍﺩُ ﺍﻟْﻌُﻠَﻤَﺎﺀِ ﻋَﻠَﻰ ﺩَﻡِ ﺍﻟﺸُّﻬَﺪَﺍﺀِ}}


“Ulemanın mürekkebiye Şüheda kanı muvazene edilse, muhakkak ki Allah yanında, ulemanın mürekkebi, Şühedanın kanından racih gelecektir.”
“Ulemanın mürekkebiyle şüheda kanı muvazene edilse; muhakkak ki Allah yanında ulemanın mürekkebi, şühedanın kanından racih gelecektir.”
   
   
12. {{Arabi|ﻟَﻴْﺲَ ﺍﻟﺸَّﺪِﻳﺪُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻳَﻐْﻠِﺐُ ﺍﻟﻨَّﺎﺱَ ﻭَﻟَﻜِﻦَّ ﺍﻟﺸَّﺪِﻳﺪَ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻳَﻐْﻠِﺐُ ﻧَﻔْﺴَﻪُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟْﻐَﻀَﺐِ}}
12. {{Arabi|ﻟَﻴْﺲَ ﺍﻟﺸَّﺪِﻳﺪُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻳَﻐْﻠِﺐُ ﺍﻟﻨَّﺎﺱَ ﻭَﻟَﻜِﻦَّ ﺍﻟﺸَّﺪِﻳﺪَ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻳَﻐْﻠِﺐُ ﻧَﻔْﺴَﻪُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟْﻐَﻀَﺐِ}}


“Şedid, kuvvetli, kahraman o değildir ki, insanları mağlup etsin. Belki kahraman odur ki, gadap ve hiddet anında, nefsini mağlup eder.”
“Şedid, kuvvetli, kahraman o değildir ki insanları mağlup etsin. Belki kahraman odur ki, gadap ve hiddet anında nefsini mağlup eder.”
   
   
13. {{Arabi|ﻣَﺎ ﺍَﻫْﺪَﻯ ﻣُﺴْﻠِﻢٌ ﻟِﺎَ ﺧِﻴﻪِ ﻫَﺪِﻳَّﺔً ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﻣِﻦْ ﻛَﻠِﻤَﺔِ ﺣِﻜْﻤَﺔٍ ﻳَﺰِﻳﺪِﻩُ ﻫُﺪًﻯ ﻭَ ﻳَﺮُﺩُّﻩُ ﺑِﻬَﺎ ﻋَﻨْﻪُ ﺭِﺩًﻯ}}
13. {{Arabi|ﻣَﺎ ﺍَﻫْﺪَﻯ ﻣُﺴْﻠِﻢٌ ﻟِﺎَ ﺧِﻴﻪِ ﻫَﺪِﻳَّﺔً ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﻣِﻦْ ﻛَﻠِﻤَﺔِ ﺣِﻜْﻤَﺔٍ ﻳَﺰِﻳﺪِﻩُ ﻫُﺪًﻯ ﻭَ ﻳَﺮُﺩُّﻩُ ﺑِﻬَﺎ ﻋَﻨْﻪُ ﺭِﺩًﻯ}}


“Bir müslümanın, bir müslüman kardeşinin hidayetini artırıp, kötülüklerden onu alıkoyan bir hikmet kelimesi soylemesi ; ona bir hediye ihda etmesinden daha hayirlidir.”
“Bir müslümanın, bir müslüman kardeşine vereceği, onun hidayetini artıran ve onunla ondan kötülüğü kaldıran bir hikmetli sözden daha efdal bir hediye yoktur.”
   
   
14. {{Arabi|ﻣَﺎ ﺑَﻴْﻦَ ﺧَﻠْﻖِ ﺍَﺩَﻡَ ﺍِﻟَﻰ ﻗِﻴَﺎﻡِ ﺍﻟﺴَّﺎﻋَﺔِ ﺍَﻣْﺮٌ ﺍَﻛْﺒَﺮَ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺪَّﺟّﺎﻝِ}}
14. {{Arabi|ﻣَﺎ ﺑَﻴْﻦَ ﺧَﻠْﻖِ ﺍَﺩَﻡَ ﺍِﻟَﻰ ﻗِﻴَﺎﻡِ ﺍﻟﺴَّﺎﻋَﺔِ ﺍَﻣْﺮٌ ﺍَﻛْﺒَﺮَ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺪَّﺟّﺎﻝِ}}(*)


“Halk-ı Ademden (A.S) ta kıyamete kadar, alem-i insaniyyet arasında, deccal hadisesinden daha büyük bir umur, mes'ele yoktur.”
(* İslamda bir rivayette üç deccal gelecek; bir rivayette deccal vazifesini gören yirmi yedi deccal.
 
Said Nursî)
 
“Halk-ı Âdem'den (as) kıyamete kadar, alem-i insaniyyet arasında deccal hadisesinden daha büyük bir emir, mes'ele yoktur.”
   
   
15. {{Arabi|ﻣَﻦْ ﺍَﺗَﺎﻩُ ﺍﻟْﻤَﻮْﺕُ ﻭَ ﻫُﻮَ ﻳَﻄْﻠُﺐُ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢَ ﻛَﺎﻥَ ﺑَﻴْﻨَﻪُ ﻭَ ﺑَﻴْﻦَ ﺍﻟْﺎَﻧْﺒِﻴَﺎﺀِ ﺩَﺭَﺟَﺔٌ}}
15. {{Arabi|ﻣَﻦْ ﺍَﺗَﺎﻩُ ﺍﻟْﻤَﻮْﺕُ ﻭَ ﻫُﻮَ ﻳَﻄْﻠُﺐُ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢَ ﻛَﺎﻥَ ﺑَﻴْﻨَﻪُ ﻭَ ﺑَﻴْﻦَ ﺍﻟْﺎَﻧْﺒِﻴَﺎﺀِ ﺩَﺭَﺟَﺔٌ}}


“Bir ilim talebesi, ilim tahsil ederken eceli gelse, vefat etse, onun derecesiyle Enbiya derecesi arasında, bir peygamberlik mertebesi kalır.”
“Bir ilim talebesi ilmi tahsil ederken eceli gelse, vefat etse, onun derecesiyle Enbiya derecesi arasında bir derece (peygamberlik mertebesi) kalır.”
   
   
16. {{Arabi|ﻣَﻦْ ﺗَﻌَﻠَّﻢَ ﺑَﺎﺑًﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ )ﺍﻯ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﺍﻟْﺎِﻳﻤَﺎﻧِﻰِّ ﻭَ ﺍﻟﺘَّﺤْﻘِﻴﻘِﻰِّ( ﻋَﻤِﻞَ ﺑِﻪِ ﺍَﻭْ ﻟَﻢْ ﻳَﻌْﻤَﻞْ ﺑِﻪِ ﻛَﺎﻥَ ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﻣِﻦْ ﺻَﻠَﺎﺓِ ﺍَﻟْﻒَ ﺭَﻛْﻌَﺔٍ. ﻓَﺎِﻥْ ﻫُﻮَ ﻋَﻤِﻞَ ﺑِﻪِ ﺍَﻭْ ﻋَﻠَّﻤَﻪُ ﻛَﺎﻥَ ﻟَﻪُ ﺛَﻮَﺍﺑُﻪُ ﻣَﻦْ ﻳَﻌْﻤَﻞُ ﺑِﻪِ ﺍِﻟَﻰ ﻳَﻮْﻡِ ﺍﻟْﻘِﻴَﺎﻣَﺔِ}}
16. {{Arabi|ﻣَﻦْ ﺗَﻌَﻠَّﻢَ ﺑَﺎﺑًﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ (ﺍﻯ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﺍﻟْﺎِﻳﻤَﺎﻧِﻰِّ ﻭَ ﺍﻟﺘَّﺤْﻘِﻴﻘِﻰِّ) ﻋَﻤِﻞَ ﺑِﻪِ ﺍَﻭْ ﻟَﻢْ ﻳَﻌْﻤَﻞْ ﺑِﻪِ ﻛَﺎﻥَ ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﻣِﻦْ ﺻَﻠَﺎﺓِ ﺍَﻟْﻒَ ﺭَﻛْﻌَﺔٍ. ﻓَﺎِﻥْ ﻫُﻮَ ﻋَﻤِﻞَ ﺑِﻪِ ﺍَﻭْ ﻋَﻠَّﻤَﻪُ ﻛَﺎﻥَ ﻟَﻪُ ﺛَﻮَﺍﺑُﻪُ ﻣَﻦْ ﻳَﻌْﻤَﻞُ ﺑِﻪِ ﺍِﻟَﻰ ﻳَﻮْﻡِ ﺍﻟْﻘِﻴَﺎﻣَﺔِ}}


“Kim ki ilimden (yani ilm-i imani ve tahkikiden) bir bab, bir mes'ele taallüm ederse, onunla amel etsin etmesin, bir rek'at nafile namazdan efdaldir. Eğer öğrenmekle beraber amel de ederse, yahut onu başkasına da öğretirse, o zaman ta kıyamete kadar, onun o büyük sevabı ve onunla amel edenin sevabı onun olacaktır.
“Kim ki ilimden (yani ilm-i imani ve tahkikiden) bir bab (bir mes'ele) taallüm ederse, onunla amel etsin etmesin, bin rek'at nafile namazdan efdaldir. Eğer (öğrenmekle beraber) amel de ederse yahut onu başkasına öğretirse o zaman ta kıyamete kadar onun o (büyük) sevabı ve onunla amel edenin sevabı onun olacaktır.
   
   
17. {{Arabi|ﻣَﻦْ ﻃَﻠَﺐَ ﺑَﺎﺑًﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﻟِﻴُﺤْﻴِﻰ ﺑِﻪِ ﺍﻟْﺎِﺳْﻠَﺎﻡَ ﻛَﺎﻥَ ﺑَﻴْﻨَﻪُ ﻭَ ﺑَﻴْﻦَ ﺍﻟْﺎَﻧْﺒِﻴَﺎﺀِ ﺩَﺭَﺟَﺔٌ}}
17. {{Arabi|ﻣَﻦْ ﻃَﻠَﺐَ ﺑَﺎﺑًﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﻟِﻴُﺤْﻴِﻰ ﺑِﻪِ ﺍﻟْﺎِﺳْﻠَﺎﻡَ ﻛَﺎﻥَ ﺑَﻴْﻨَﻪُ ﻭَ ﺑَﻴْﻦَ ﺍﻟْﺎَﻧْﺒِﻴَﺎﺀِ ﺩَﺭَﺟَﺔٌ}}


“Kim ki İslamı ihya etmek niyetiyle ilimden bir bab tahsil ederse, onun derecesiyle peygamberlik derecesi arasında, yalnız bir kalmış olur.”
“Kim ki İslamı ihya etmek niyetiyle ilimden bir bab tahsil ederse onun derecesiyle peygamberlik mertebesi arasında yalnız bir derece kalmış olur.”
   
   
18. {{Arabi|ﻟَﺎ ﻳَﺠْﺘَﻤِﻊُ ﺍَﺭْﺑَﻌَﺔٌ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻤُﺆْﻣِﻦِ ﺍِﻟَّﺎ ﺍَﻭْﺟَﺐَ ﺍﻟﻠﻪُ ﺑِﻬِﻦَّ ﺍﻟْﺠَﻨَّﺔَ: ﺍَﻟﺼِّﺪْﻕُ ﻓِﻰ ﺍﻟﻠِّﺴَﺎﻥِ ﻭَ ﺍﻟﺴَّﺨَﺎﺀُ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻤَﺎﻝِ ﻭَ ﺍﻟْﻤَﻮَﺩَّﺓُ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻘَﻠْﺐِ ﻭَ ﺍﻟﻨَّﺼِﻴﺤَﺔُ ﻓَﻰ ﺍﻟْﻤَﺸْﻬَﺪِ ﻭَ ﺍﻟْﻤَﻐِﻴﺐِ}}
18. {{Arabi|ﻟَﺎ ﻳَﺠْﺘَﻤِﻊُ ﺍَﺭْﺑَﻌَﺔٌ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻤُﺆْﻣِﻦِ ﺍِﻟَّﺎ ﺍَﻭْﺟَﺐَ ﺍﻟﻠﻪُ ﺑِﻬِﻦَّ ﺍﻟْﺠَﻨَّﺔَ: ﺍَﻟﺼِّﺪْﻕُ ﻓِﻰ ﺍﻟﻠِّﺴَﺎﻥِ ﻭَ ﺍﻟﺴَّﺨَﺎﺀُ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻤَﺎﻝِ ﻭَ ﺍﻟْﻤَﻮَﺩَّﺓُ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻘَﻠْﺐِ ﻭَ ﺍﻟﻨَّﺼِﻴﺤَﺔُ ﻓَﻰ ﺍﻟْﻤَﺸْﻬَﺪِ ﻭَ ﺍﻟْﻤَﻐِﻴﺐِ}}


“Bir mü'minde dört şey, dört ahlak içtima ettiği zaman Cenab-ı Hak, o dört ahlakıyla ona cenneti vacip etmiş olur:
“Bir mü'minde dört şey (dört ahlak) içtima ettiği zaman Cenab-ı Hak (o dört ahlakı ile) ona cenneti vacip etmiş olur:
   
   
Lisanında SIDK. ( Doğruluk.Yani yalan söylememek.)
*Lisanında sıdk, doğruluk (yani yalan söylememek),
Malda SEH. (Yani cömertlik.)
*Malda sehâ, cömertlik,
Kalpte meveddet, SEVGİ.
*Kalpte meveddet,
Hazırda ve gaybda olanlara NASİHAT etmek.
*Hazırda ve gaybda olanlara nasihat etmek.
   
   
19. {{Arabi|ﻳَﻜُﻮﻥُ ﻓِﻰ ﺍَﺣَﺪِ ﺍﻟْﻜَﺎﻫِﻨِﻴﻦَ ﺭَﺟُﻞٌ ﻳُﺪَﺭِّﺱُ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥَ )ﻳﻌﻨﻰ ﻳُﺪَﺭِّﺱُ ﺣَﻘِﻴﻘَﺔَ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥ( ﺩِﺭَﺍﺳَﺔً ﻟَﺎ ﻳُﺪَﺭِّﺳُﻬَﺎ ﺍَﺣَﺎﺩٌ ﻳَﻜُﻮﻥُ ﺑَﻌْﺪَﻩُ}}
19. {{Arabi|ﻳَﻜُﻮﻥُ ﻓِﻰ ﺍَﺣَﺪِ ﺍﻟْﻜَﺎﻫِﻨِﻴﻦَ ﺭَﺟُﻞٌ ﻳُﺪَﺭِّﺱُ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥَ (ﻳﻌﻨﻰ ﻳُﺪَﺭِّﺱُ ﺣَﻘِﻴﻘَﺔَ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥ) ﺩِﺭَﺍﺳَﺔً ﻟَﺎ ﻳُﺪَﺭِّﺳُﻬَﺎ ﺍَﺣَﺎﺩٌ ﻳَﻜُﻮﻥُ ﺑَﻌْﺪَﻩُ}}


“Mütekellimden birisi gelecek, Kur'an'ı (Kur'an'ın hakikatlarını) öyle bir tarzda ders verecektir ki, ondan sonra, onun gibi o ders ve talimi veren olmayacaktır.”
“Kâhinlerden (*) birisi (bir adam) gelecek, Kur'an'ı (Kur'an'ın hakikatlarını) öyle bir tarzda ders verecektir ki, ondan sonra, onun gibi o ders ve talimi veren olmayacaktır.”
   
   
(* Hadisin metnindeki kâhinden murad (Allahu a'lem) ilhama mazhar, gaybî umuru veyahut gizli kalmış serairi veyahut mestur olan hakaik-i Kur'aniyyeyi ilham-ı ilahi ile ders verecek birisi demektir. Bu ise gaybî ve istikbalî bir işaret ve bir ihbar-ı nebevidir.
Abdülkadir Badıllı)
20. {{Arabi|ﺍِﺫَﺍ ﺟَﺎﺀَ ﺍﻟْﻤَﻮْﺕُ ﻟِﻄَﺎﻟِﺐِ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﻭَ ﻫُﻮَ ﻋَﻠَﻰ ﻫَﺬِﻩِ ﺍﻟْﺤَﺎﻟَﺔِ ﻣَﺎﺕَ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺷَﻬِﻴﺪٌ}}
20. {{Arabi|ﺍِﺫَﺍ ﺟَﺎﺀَ ﺍﻟْﻤَﻮْﺕُ ﻟِﻄَﺎﻟِﺐِ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﻭَ ﻫُﻮَ ﻋَﻠَﻰ ﻫَﺬِﻩِ ﺍﻟْﺤَﺎﻟَﺔِ ﻣَﺎﺕَ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺷَﻬِﻴﺪٌ}}


“Bir ilim talebesi ilim tahsil etmekteyken ölüm ve ecel gelse, vefat etse şehiddir.”
“Bir ilim talebesi ilim tahsil etmekteyken vefat etse şehiddir.”
   
   
21. {{Arabi|ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﺍَﻟْﻌِﻠْﻢُ ﺑِﺎﻟﻠﻪِ )ﺍﻯ ﺍﻟْﺎِﻳﻤَﺎﻧِﻰّ( ﻗَﻠِﻴﻞُ ﺍﻟْﻌَﻤَﻞِ ﻳَﻨْﻔَﻊُ ﻣَﻊَ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﻭَ ﻛَﺜِﻴﺮُ ﺍﻟْﻌَﻤَﻞِ ﻟَﺎ ﻳَﻨْﻔَﻊُ ﻣَﻊَ ﺍﻟْﺠَﻬْﻞِ}}
21. {{Arabi|ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﺍَﻟْﻌِﻠْﻢُ ﺑِﺎﻟﻠﻪِ (ﺍﻯ ﺍﻟْﺎِﻳﻤَﺎﻧِﻰّ) ﻗَﻠِﻴﻞُ ﺍﻟْﻌَﻤَﻞِ ﻳَﻨْﻔَﻊُ ﻣَﻊَ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﻭَ ﻛَﺜِﻴﺮُ ﺍﻟْﻌَﻤَﻞِ ﻟَﺎ ﻳَﻨْﻔَﻊُ ﻣَﻊَ ﺍﻟْﺠَﻬْﻞِ}}


“Kur'an'ın hamelelerine ikram, hürmet ediniz.(Kur'an'ın hameleleriyse, ya Kur'an'ı hıfzedenlerdir, veyahut Kur'an'ın hakikatlarını yaşayanlardır.)
“İlmin efdali ilm-i billahtır (yani iman ilmidir). Bu ilimle az olan amel (ilimle olduğu için) menfaat verir. Fakat çok amel cehil ile olsa menfaatsizdir.”
   
   
22. {{Arabi|ﺍَﻛْﺮِﻣُﻮﺍ ﺣَﻤَﻠَﺔَ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥِ}}
22. {{Arabi|ﺍَﻛْﺮِﻣُﻮﺍ ﺣَﻤَﻠَﺔَ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥِ}}


“Ulemaya hürmet ediniz, ikram ediniz. çünkü ulema, peygamberlerin varisidir.
“Kur'an'ın hamelelerine ikram, hürmet ediniz.” (Kur'an'ın hameleleri ya Kur'an hafızı olanlardır veyahut Kur'an'ın hakikatlarını yaşayanlardır.)
   
   
23. {{Arabi|ﺍَﻛْﺮِﻣُﻮﺍ ﺍﻟْﻌُﻠَﻤَﺎﺀَ ﻓَﺎِﻧَّﻬُﻢْ ﻭَﺭَﺛَﺔُ ﺍﻟْﺎَﻧْﺒِﻴَﺎﺀِ}}
23. {{Arabi|ﺍَﻛْﺮِﻣُﻮﺍ ﺍﻟْﻌُﻠَﻤَﺎﺀَ ﻓَﺎِﻧَّﻬُﻢْ ﻭَﺭَﺛَﺔُ ﺍﻟْﺎَﻧْﺒِﻴَﺎﺀِ}}


“İlmin efdali iman ilmidir. Bu ilimle az olan amel, ilim ile olduğu için menfaat verir. Fakat çok amel cehil ile olsa menfaatsizdir.”
“Ulemaya (hürmet ediniz) ikram ediniz. Çünkü ulema, peygamberlerin varisleridir.”
 
24. {{Arabi|ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠﻪَ ﻋَﺰَّ ﻭَ ﺟَﻞَّ ﻟَﻴَﺒْﺘَﻠِﻰَ ﺍﻟْﻌَﺒْﺪَ ﺍﻟْﻤُﺆْﻣِﻦَ ﻭَﻣَﺎ ﻳَﺒْﺘَﻠِﻴَﻪُ ﺍِﻟَّﺎ ﻟِﻜَﺮَﺍﻣَﺘِﻪِ ﻋَﻠَﻴْﻪِ}}
24. {{Arabi|ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠﻪَ ﻋَﺰَّ ﻭَ ﺟَﻞَّ ﻟَﻴَﺒْﺘَﻠِﻰَ ﺍﻟْﻌَﺒْﺪَ ﺍﻟْﻤُﺆْﻣِﻦَ ﻭَﻣَﺎ ﻳَﺒْﺘَﻠِﻴَﻪُ ﺍِﻟَّﺎ ﻟِﻜَﺮَﺍﻣَﺘِﻪِ ﻋَﻠَﻴْﻪِ}}


“Cenab-ı Allah (C.C), mü'min kulunu tecrübe ve imtihan için, musibet ve belaya giriftar eder. Fakat, O'nun bu iptilai ve denemesini, o mü'min kulunun üstünde keramat ve ikramını izhar içindir.”
“Cenab-ı Allah Azze ve Celle mü'min kulunu tecrübe ve imtihan için musibete, belaya giriftar eder. Fakat O'nun bu iptila ve denemesi, o mü'min kulun üstünde keramat ve ikramını izhar içindir.”
   
   
25. {{Arabi|ﺍِﻥَّ ﺍﻟﺴَّﻌِﻴﺪَ ﻟَﻤَﻦْ ﺟُﻨِّﺐَ ﺍﻟْﻔِﺘَﻦَ ﻭَ ﻟَﻤَﻦِ ﺍﺑْﺘُﻠِﻰَ ﻓَﺼَﺒَﺮَ ﻓَﻮَﺍﻫًﺎ ﺛُﻢَّ ﻭَﺍﻫًﺎ}}
25. {{Arabi|ﺍِﻥَّ ﺍﻟﺴَّﻌِﻴﺪَ ﻟَﻤَﻦْ ﺟُﻨِّﺐَ ﺍﻟْﻔِﺘَﻦَ ﻭَ ﻟَﻤَﻦِ ﺍﺑْﺘُﻠِﻰَ ﻓَﺼَﺒَﺮَ ﻓَﻮَﺍﻫًﺎ ﺛُﻢَّ ﻭَﺍﻫًﺎ}}


“Said, fitnelerden uzak kalmış kimse, musibet ve fitneye giriftar olduğu halde, sabreden kimsedir. Böyle adam ise, çok garip ve pek nadirdir.”
“Said, fitnelerden uzak kalmış kimse ve musibet ve fitneye giriftar olduğu halde sabreden kimsedir. Böylesi adam ise çok garip, pek nadirdir.”
   
   
26. {{Arabi|ﺍِﻥَّ ﺍﻟْﻔِﺘْﻨَﺔَ ﺗَﺠِﻰﺀُ ﻓَﺘَﻨْﺴِﻒُ ﺍﻟْﻌِﺒَﺎﺩَ ﻧَﺴْﻔًﺎ ﻭَ ﻳَﻨْﺠُﻮ ﺍﻟْﻌَﺎﻟِﻢُ ﻋَﻨْﻬَﺎ}}
26. {{Arabi|ﺍِﻥَّ ﺍﻟْﻔِﺘْﻨَﺔَ ﺗَﺠِﻰﺀُ ﻓَﺘَﻨْﺴِﻒُ ﺍﻟْﻌِﺒَﺎﺩَ ﻧَﺴْﻔًﺎ ﻭَ ﻳَﻨْﺠُﻮ ﺍﻟْﻌَﺎﻟِﻢُ ﻋَﻨْﻬَﺎ}}
121. satır: 133. satır:
27. {{Arabi|ﺍِﻧَّﻪُ ﺳَﻴُﺼِﻴﺐُ ﻓِﻰ ﺍَﺧِﺮِ ﺍﻟﺰَّﻣَﺎﻥِ ﺑَﻠَﺎﺀٌ ﺷَﺪِﻳﺪٌ ﻭَ ﻟَﺎ ﻳَﻨْﺠُﻮ ﻣِﻨْﻪُ ﺍِﻟَّﺎ ﺭَﺟُﻮﻝٌ ﻋَﺮِﻑَ ﺩِﻳﻦَ ﺍﻟﻠﻪِ ﻓَﺠَﺎﻫَﺪَ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺑِﻠِﺴَﺎﻧِﻪِ ﻭَ ﻗَﻠْﺒِﻪِ ﻓَﺬَﻟِﻚَ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺳَﺒَﻘَﺖْ ﻟَﻪُ ﺍﻟﺴَّﻮَﺍﺑِﻖُ}}
27. {{Arabi|ﺍِﻧَّﻪُ ﺳَﻴُﺼِﻴﺐُ ﻓِﻰ ﺍَﺧِﺮِ ﺍﻟﺰَّﻣَﺎﻥِ ﺑَﻠَﺎﺀٌ ﺷَﺪِﻳﺪٌ ﻭَ ﻟَﺎ ﻳَﻨْﺠُﻮ ﻣِﻨْﻪُ ﺍِﻟَّﺎ ﺭَﺟُﻮﻝٌ ﻋَﺮِﻑَ ﺩِﻳﻦَ ﺍﻟﻠﻪِ ﻓَﺠَﺎﻫَﺪَ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺑِﻠِﺴَﺎﻧِﻪِ ﻭَ ﻗَﻠْﺒِﻪِ ﻓَﺬَﻟِﻚَ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺳَﺒَﻘَﺖْ ﻟَﻪُ ﺍﻟﺴَّﻮَﺍﺑِﻖُ}}


“Ahir zamanda, şiddetli ve dehşetli bir bela gelecek. Herkese isabet edecek. Ondan kurtulan olmaz. Ancak Allah'ın dinini bilen ve ona göre lisanıyla ve kalbiyle mücahede eden bir adam kurtulacak. O ise, ona geçmişlerin mesleği sebkat etmiştir. Bir de, Allah'ın dinini bilip, tasdik eden birisi kurtulacak.”
“Ahir zamanda şiddetli ve dehşetli bir bela gelecek, herkese isabet edecek. Ondan kurtulan olmaz. Ancak Allah'ın dinini bilen ve ona göre lisanıyla ve kalbiyle mücahede eden bir adam kurtulacak. O ise, ona sâbıkların, geçmişlerin mesleği sebkat etmiştir. Bir de, Allah'ın dinini bilip, tasdik eden birisi kurtulacak.”
   
   
28. {{Arabi|ﺍَﻧَﺎ ﺍَﺟْﻮَﺩُ ﻭَﻟَﺪِ ﺍٓﺩَﻡَ ﻭَ ﺍَﺟْﻮَﺩُﻫُﻢْ ﻣِﻦْ ﺑَﻌْﺪِﻯ ﺭَﺟُﻞٌ ﻋَﻠِﻢَ ﻋِﻠْﻤًﺎ ﻓَﻨَﺸَﺮَ ﻋِﻠْﻤَﻪُ ﻳُﺒْﻌَﺚُ ﻳَﻮْﻡَ ﺍﻟْﻘِﻴَﺎﻣَﺔِ ﺍُﻣَّﺔً ﻭَﺣْﺪَﻩُ}}
28. {{Arabi|ﺍَﻧَﺎ ﺍَﺟْﻮَﺩُ ﻭَﻟَﺪِ ﺍٓﺩَﻡَ ﻭَ ﺍَﺟْﻮَﺩُﻫُﻢْ ﻣِﻦْ ﺑَﻌْﺪِﻯ ﺭَﺟُﻞٌ ﻋَﻠِﻢَ ﻋِﻠْﻤًﺎ ﻓَﻨَﺸَﺮَ ﻋِﻠْﻤَﻪُ ﻳُﺒْﻌَﺚُ ﻳَﻮْﻡَ ﺍﻟْﻘِﻴَﺎﻣَﺔِ ﺍُﻣَّﺔً ﻭَﺣْﺪَﻩُ}}


“Beni ademin en cömerti, en kerimi ve en sahisi benim. Benden sonra, onların en kerimi, en cevadı ise, bir recul, bir ademdir ki; o adem (hususi) bir ilim bilecek ve o ilmini neşredecektir. Kıyamet gününde müstakilen bir cemaat halinde baas olunacaktır.”
“Benî Âdem'in en cömerdi ve en kerimi ve en sahîsi benim. Benden sonra onların en kerimi ve en cevvadı ise bir recul (bir adam) ki; o adam (hususi) bir ilim bilecek ve o ilmini neşredecektir. Kıyamet gününde müstakil bir ümmet halinde ba's olunacaktır.”
   
   
29. {{Arabi|ﺍَﻟَﺎ ﻣَﻦْ ﺗَﻌَﻠَّﻢَ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥَ ﻭَ ﻋَﻠَّﻤَﻪُ ﻭَ ﻋَﻠَّﻢَ ﻣَﺎ ﻓِﻴﻪِ ﻓَﺎَﻧَﺎ ﻟَﻪُ ﺳَﺎﺋِﻖٌ ﻭَ ﺩَﻟِﻴﻞٌ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﺠَﻨَّﺔِ}}
29. {{Arabi|ﺍَﻟَﺎ ﻣَﻦْ ﺗَﻌَﻠَّﻢَ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥَ ﻭَ ﻋَﻠَّﻤَﻪُ ﻭَ ﻋَﻠَّﻢَ ﻣَﺎ ﻓِﻴﻪِ ﻓَﺎَﻧَﺎ ﻟَﻪُ ﺳَﺎﺋِﻖٌ ﻭَ ﺩَﻟِﻴﻞٌ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﺠَﻨَّﺔِ}}


“Kur'an'ı öğrenen ve öğreten, içindeki hakaikını ders veren bilmiş olsunlar ki; kıyamet gününde onların cennete girmelerine, saik ve delil ben olacağım.”
“Kur'an'ı öğrenen ve öğreten ve içindeki hakaikını ders veren bilmiş olsunlar ki (kıyamet gününde) onların cennete girmelerine saik ve delil ben olacağım.”
   
   
30. {{Arabi|ﺍِﻳَّﺎﻛُﻢْ ﻭَ ﺍﻟْﺒِﺪَﻉُ ﻓَﺎِﻥَّ ﻛُﻞَّ ﺑِﺪْﻋَﺔٍ ﺿَﻠَﺎﻟَﺔٌ ﻭَ ﻛُﻞُّ ﺿَﻠَﺎﻟَﺔٍ ﺗَﺼِﻴﺮُ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﻨَّﺎﺭِ}}
30. {{Arabi|ﺍِﻳَّﺎﻛُﻢْ ﻭَ ﺍﻟْﺒِﺪَﻉُ ﻓَﺎِﻥَّ ﻛُﻞَّ ﺑِﺪْﻋَﺔٍ ﺿَﻠَﺎﻟَﺔٌ ﻭَ ﻛُﻞُّ ﺿَﻠَﺎﻟَﺔٍ ﺗَﺼِﻴﺮُ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﻨَّﺎﺭِ}}


“Sakın bid'atlara yanaşmayınız. çünkü, bütün bid'atlar dalalettir. Bu dalaletler de, ceheneme dayanacaklardır.”
“Sakın bid'atlara yanaşmayınız. Çünkü bütün bid'atlar dalalettir, bütün dalaletler de ceheneme gider.”
   
   
31. {{Arabi|ﻟَﻴْﺲَ ﻣِﻨَّﺎ ﻣَﻦْ ﺗَﺸَﺒَّﻪَ ﺑِﻐَﻴْﺮِﻧَﺎ، ﻟَﺎ ﺗَﺸَﺒَّﻬُﻮﺍ ﺑِﺎﻟْﻴَﻬُﻮﺩِ ﻭَ ﻟَﺎ ﺑِﺎﻟﻨَّﺼَﺎﺭَﻯ}}
31. {{Arabi|ﻟَﻴْﺲَ ﻣِﻨَّﺎ ﻣَﻦْ ﺗَﺸَﺒَّﻪَ ﺑِﻐَﻴْﺮِﻧَﺎ، ﻟَﺎ ﺗَﺸَﺒَّﻬُﻮﺍ ﺑِﺎﻟْﻴَﻬُﻮﺩِ ﻭَ ﻟَﺎ ﺑِﺎﻟﻨَّﺼَﺎﺭَﻯ}}


“Bizden gayrısına kendisini benzeten, bizden değildir. Sakın Yahudi ve Hıristiyanlara kendinizi benzetmeyiniz.”
“Bizden gayrısına kendini benzeten bizden değildir. Sakın Yahudi ve Hıristiyanlara kendinizi benzetmeyiniz.”
   
   
32. {{Arabi|ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﺍﻟْﺠِﻬَﺎﺩِ ﻛَﻠِﻤَﺔُ ﺣَﻖٍّ ﻋِﻨْﺪَ ﺳُﻠْﻄَﺎﻥٍ ﺟَﺎﺋِﺮٍ}}
32. {{Arabi|ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﺍﻟْﺠِﻬَﺎﺩِ ﻛَﻠِﻤَﺔُ ﺣَﻖٍّ ﻋِﻨْﺪَ ﺳُﻠْﻄَﺎﻥٍ ﺟَﺎﺋِﺮٍ}}


“Cihadın en efdali odur ki, eğri yolda olup, Hakka karşı mümanaat gösteren en cebbar hükümdarlara, kumandanlara karşı hak söz söyleyendir.”
“Cihadın en efdali odur ki eğri yolda olup, hakka karşı mümanaat gösteren en cebbar hükümdarlara, kumandanlara karşı hak söz söylemektir.”
   
   
33. {{Arabi|ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﺍﻟْﺠِﻬَﺎﺩِ ﺍَﻥْ ﻳُﺠَﺎﻫِﺪَ ﺍﻟﺮَّﺟُﻞُ ﻧَﻔْﺴَﻪُ ﻭَ ﻫَﻮَﺍﻩُ}}
33. {{Arabi|ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﺍﻟْﺠِﻬَﺎﺩِ ﺍَﻥْ ﻳُﺠَﺎﻫِﺪَ ﺍﻟﺮَّﺟُﻞُ ﻧَﻔْﺴَﻪُ ﻭَ ﻫَﻮَﺍﻩُ}}


“Cihadın en faziletlisi, kişinin kendi nefsi ve hevasına karşı mücahade etmesidir.”
“Cihadın en faziletlisi, kişinin kendi nefsi ve hevasına karşı mücahade etmesidir.”

19.49, 1 Kasım 2016 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Otuz Üç Ehadis-i Şerife[değiştir]

Bismihi Sübhânehu

Üstâdımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, 3. Defa girdiği Afyon Medrese-i Yusufiyyesinde, şu gelen 33 hadis-i şerifeyi kendi evrak defterinde yazmış, bilâhare bâzı Nur talebeleri de, kendi defterlerinde kaydetmişler. Bunların bâzılarını, Üstâdımız kendi kalemiyle tashih edip, bâzı Arabî ve Türkî hâşiyeler ilâve etmiştir. Risâle-i Nur'un talebe-i ulûm şerefini kazandıran ve ilim içinde hakikata bir yol açan mesleğini, bu hadis-i şerifler beyân etmektedirler. Bu hakikatı ifâde için, merhum mualla üstâdımız, Emirdağ-1'de: "Ehli velâyetin amel ve ibâdet ve süluk ve riyâzet ile gördüğü hakikatler ve perdeler arkasında müşahade ettiği hakik-ı imâniye, aynen onlar gibi Risâle-i Nur; ibâdet yerinde ilim içinde hakikata bir yol açmış, süluk ve evrad yerinde, mantıkî bürhanlarla, ilmî hüccetler içinde, hakikat-ül hakaika yol açmış ve ilm-i tasavvuf ve tarikat yerinde, doğrudan doğruya ilm-i kelâm içinde ve ilm-i akide ve usul-üd din içinde bir velâyet-i kübra yolunu açmış ki, bu asrın hakikat ve tarikat cereyanlarına galebe çalan felsefî dalâletlere galebe ediyor." diye beyân buyurmuşlardır.

Mustafa Sungur

(Türkçe mealleri pek acele ve muhtasar surette kardeşimiz Abdülkadir Badıllı tarafından kaleme alınmıştır)


1. ﺗَﻌَﻠَّﻤُﻮﺍ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢَ ﻓَﺎِﻥَّ ﺗَﻌْﻠِﻴﻤَﻪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﺧَﺸْﻴَﺔٌ ﻭَ ﻃَﻠَﺒُﻪُ ﻋِﺒَﺎﺩَﺓٌ ﻭَ ﻣُﺬَﺍﻛَﺮَﺗُﻪُ ﺗَﺴْﺒِﻴﺢٌ ﻭَ ﺍﻟْﺒَﺤْﺚُ ﻋَﻨْﻪُ ﺟِﻬَﺎﺩٌ

“İlmi öğreniniz. Çünkü onun öğrenilmesi, Allah'a karşı haşyettir, talebi ibadettir, müzakeresi tesbihtir, ondan bahis ise cihaddır.”

2. ﺳَﺎﻋَﺔُ ﻋَﺎﻟِﻢٍ ﻳَﺘَّﻜِﻰﺀُ ﻋَﻠَﻰ ﻓِﺮَﺍﺷِﻪِ ﻳَﻨْﻈُﺮُ ﻓِﻰ ﻋِﻠْﻤِﻪِ ﺧَﻴْﺮٌ ﻣِﻦْ ﻋِﺒَﺎﺩَﺓِ ﺳَﺒْﻌِﻴﻦَ ﺳَﺎﻋَﺔً

“Bir alimin yatağına yaslanarak ilmine (kitabına) bir saat bakması, yetmiş saat ibadetten hayırlıdır.”

3. ﻃَﺎﻟِﺐُ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢُ ﻃَﺎﻟِﺐُ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﺎﻥِ، ﻃَﺎﻟِﺐُ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﺭُﻛْﻦُ ﺍﻟْﺎِﺳْﻠَﺎﻡِ ﻭَ ﻳُﻌْﻄَﻰ ﺍَﺟْﺮُﻩُ ﻣَﻊَ ﺍﻟﻨَّﺒِﻴِّﻴﻦَ

“İlmin talibi (talebesi), Rahman'ın talibidir. İlmin talipçisi, İslam'ın rüknüdür. Onun ecr-ü mükafatı, Peygamberlerle beraber verilir.”

4. ﻃَﻠَﺐُ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟﻠﻪِ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺼَّﻠَﺎﺓِ ﻭَ ﺍﻟﺼِّﻴَﺎﻡِ ﻭَ ﺍﻟْﺤَﺞِّ ﻭَ ﺍﻟْﺠِﻬَﺎﺩِ ﻓِﻰ ﺳَﺒِﻴﻞِ ﺍﻟﻠﻪِ

“İlim talep etmek, Allah'ın katında (nafile) namaz, oruç, hacdan ve fî sebîlillah olan cihaddan efdaldir.”

5. ﻋَﺎﻟِﻢٌ ﻳُﻨْﺘَﻔَﻊُ ﺑِﻌِﻠْﻤِﻪِ ﺧَﻴْﺮٌ ﻣِﻦْ ﺍَﻟْﻒِ ﻋَﺎﺑِﺪٍ

“İlminden menfaat görülen bir alim, bin abidden hayırlıdır.”

6. ﻭَﻳْﻞٌ ﻟِﻤَﻦْ ﻃَﻠَﺐَ ﺍﻟﺪُّﻧْﻴَﺎ ﺑِﺎﻟﺪِّﻳﻦِ

“Din ile dünyayı talep edenlere veyl olsun.”

7. ﻛَﻠِﻤَﺔُ ﺣِﻜْﻤَﺔٍ ﻳَﺴْﻤَﻌُﻬَﺎ ﺍﻟﺮَّﺟُﻞُ ﻗَﺪْ ﻳَﻜُﻮﻥُ ﺧَﻴْﺮًﺍ ﻟَﻪُ ﻣِﻦْ ﻋِﺒَﺎﺩَﺓِ ﺳَﻨَﺔٍ ﻭَ ﺟُﻠُﻴﺲُ ﺳَﺎﻋَﺔً ﻋِﻨْﺪَ ﻣُﺬَﺍﻛَﺮَﺓِ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﺧَﻴْﺮٌ ﻣِﻦْ ﻋِﺘْﻖِ ﺭَﻗَﺒَﺔٍ

“Bir adamın bir hikmet kelimesini işitmesi, duyması bazen olur ki, ona bir sene ibadetten hayırlı olur ve bir saat ilim müzakeresi yanında oturmak, bir köle azad etmekten daha hayırlıdır.”

8. ﻟَﺎَﻥْ ﻳَﻬْﺪِﻯ ﺍﻟﻠﻪُ ﻋَﻠَﻰ ﻳَﺪَﻳْﻚَ ﺭَﺟُﻠًﺎ ﺧَﻴْﺮٌ ﻟَﻚَ ﻣِﻤَّﺎ ﻃَﻠَﻌَﺖْ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺍﻟﺸَّﻤْﺲُ

“Cenab-ı Hak bir adamı senin elinle (vasıtanla) hidayete getirmesi, güneşin üzerine doğduğu her şeyden daha çok sana hayırlıdır.”

9. ﻟَﻦْ ﻳَﺠْﻤَﻊَ ﺍﻟﻠﻪُ ﻋَﻠَﻰ ﻫَﺬِﻩِ ﺍﻟْﺎُﻣَّﺔِ (٭) ﺳَﻴْﻒَ ﺍﻟﺪَّﺟَّﺎﻝِ ﻭَ ﺳَﻴْﻒَ ﺍﻟْﻤِﻠْﺤَﻤَﺔِ

(٭ Mülaheme-i Kübra olan ikinci Harb-i Umumi alem-i İslam'ı hırpalamadığı işaretiyle; İslamlar içinde bir deccal, alem-i İslam'ı başka bir tarzda hırpalayacak.

Said Nursî)

“Cenab-ı Hak şu ümmetin (Ümmet-i Muhammed (asm)) üstünde hem deccalın kılıncını, hem de büyük harb kılıncını beraber cem etmeyecektir.”

10. ﻟَﻦْ ﺗَﺰَﺍﻝَ ﺍﻟْﺨِﻠَﺎﻓَﺔُ ﻓِﻰ ﻭِﻟْﺪِ ﻋَﻤِّﻰ ﺻِﻨْﻮِ ﺍَﺑِﻰ ﺍﻟْﻌَﺒَّﺎﺱِ ﺣَﺘَّﻰ ﻳُﺴَﻠِّﻤُﻮﻫَﺎ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺪَّﺟَّﺎﻝِ

“Hilafet (Hilafet-i İslamiyye), babamın kardeşi amcam Abbas'ın oğullarından tâ onu deccala teslim edinceye kadar zail olmayacak.”

11. ﻟَﻮْ ﻭُﺯِﻥَ ﻣِﺪَﺍﺩُ ﺍﻟْﻌُﻠَﻤَﺎﺀِ ﻭَ ﺩَﻡُ ﺍﻟﺸُّﻬَﺪَﺍﺀِ ﻟَﺮُﺟِّﺢَ ﻣِﺪَﺍﺩُ ﺍﻟْﻌُﻠَﻤَﺎﺀِ ﻋَﻠَﻰ ﺩَﻡِ ﺍﻟﺸُّﻬَﺪَﺍﺀِ

“Ulemanın mürekkebiyle şüheda kanı muvazene edilse; muhakkak ki Allah yanında ulemanın mürekkebi, şühedanın kanından racih gelecektir.”

12. ﻟَﻴْﺲَ ﺍﻟﺸَّﺪِﻳﺪُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻳَﻐْﻠِﺐُ ﺍﻟﻨَّﺎﺱَ ﻭَﻟَﻜِﻦَّ ﺍﻟﺸَّﺪِﻳﺪَ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻳَﻐْﻠِﺐُ ﻧَﻔْﺴَﻪُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟْﻐَﻀَﺐِ

“Şedid, kuvvetli, kahraman o değildir ki insanları mağlup etsin. Belki kahraman odur ki, gadap ve hiddet anında nefsini mağlup eder.”

13. ﻣَﺎ ﺍَﻫْﺪَﻯ ﻣُﺴْﻠِﻢٌ ﻟِﺎَ ﺧِﻴﻪِ ﻫَﺪِﻳَّﺔً ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﻣِﻦْ ﻛَﻠِﻤَﺔِ ﺣِﻜْﻤَﺔٍ ﻳَﺰِﻳﺪِﻩُ ﻫُﺪًﻯ ﻭَ ﻳَﺮُﺩُّﻩُ ﺑِﻬَﺎ ﻋَﻨْﻪُ ﺭِﺩًﻯ

“Bir müslümanın, bir müslüman kardeşine vereceği, onun hidayetini artıran ve onunla ondan kötülüğü kaldıran bir hikmetli sözden daha efdal bir hediye yoktur.”

14. ﻣَﺎ ﺑَﻴْﻦَ ﺧَﻠْﻖِ ﺍَﺩَﻡَ ﺍِﻟَﻰ ﻗِﻴَﺎﻡِ ﺍﻟﺴَّﺎﻋَﺔِ ﺍَﻣْﺮٌ ﺍَﻛْﺒَﺮَ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺪَّﺟّﺎﻝِ(*)

(* İslamda bir rivayette üç deccal gelecek; bir rivayette deccal vazifesini gören yirmi yedi deccal.

Said Nursî)

“Halk-ı Âdem'den (as) tâ kıyamete kadar, alem-i insaniyyet arasında deccal hadisesinden daha büyük bir emir, mes'ele yoktur.”

15. ﻣَﻦْ ﺍَﺗَﺎﻩُ ﺍﻟْﻤَﻮْﺕُ ﻭَ ﻫُﻮَ ﻳَﻄْﻠُﺐُ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢَ ﻛَﺎﻥَ ﺑَﻴْﻨَﻪُ ﻭَ ﺑَﻴْﻦَ ﺍﻟْﺎَﻧْﺒِﻴَﺎﺀِ ﺩَﺭَﺟَﺔٌ

“Bir ilim talebesi ilmi tahsil ederken eceli gelse, vefat etse, onun derecesiyle Enbiya derecesi arasında bir derece (peygamberlik mertebesi) kalır.”

16. ﻣَﻦْ ﺗَﻌَﻠَّﻢَ ﺑَﺎﺑًﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ (ﺍﻯ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﺍﻟْﺎِﻳﻤَﺎﻧِﻰِّ ﻭَ ﺍﻟﺘَّﺤْﻘِﻴﻘِﻰِّ) ﻋَﻤِﻞَ ﺑِﻪِ ﺍَﻭْ ﻟَﻢْ ﻳَﻌْﻤَﻞْ ﺑِﻪِ ﻛَﺎﻥَ ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﻣِﻦْ ﺻَﻠَﺎﺓِ ﺍَﻟْﻒَ ﺭَﻛْﻌَﺔٍ. ﻓَﺎِﻥْ ﻫُﻮَ ﻋَﻤِﻞَ ﺑِﻪِ ﺍَﻭْ ﻋَﻠَّﻤَﻪُ ﻛَﺎﻥَ ﻟَﻪُ ﺛَﻮَﺍﺑُﻪُ ﻣَﻦْ ﻳَﻌْﻤَﻞُ ﺑِﻪِ ﺍِﻟَﻰ ﻳَﻮْﻡِ ﺍﻟْﻘِﻴَﺎﻣَﺔِ

“Kim ki ilimden (yani ilm-i imani ve tahkikiden) bir bab (bir mes'ele) taallüm ederse, onunla amel etsin etmesin, bin rek'at nafile namazdan efdaldir. Eğer (öğrenmekle beraber) amel de ederse yahut onu başkasına öğretirse o zaman ta kıyamete kadar onun o (büyük) sevabı ve onunla amel edenin sevabı onun olacaktır.

17. ﻣَﻦْ ﻃَﻠَﺐَ ﺑَﺎﺑًﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﻟِﻴُﺤْﻴِﻰ ﺑِﻪِ ﺍﻟْﺎِﺳْﻠَﺎﻡَ ﻛَﺎﻥَ ﺑَﻴْﻨَﻪُ ﻭَ ﺑَﻴْﻦَ ﺍﻟْﺎَﻧْﺒِﻴَﺎﺀِ ﺩَﺭَﺟَﺔٌ

“Kim ki İslamı ihya etmek niyetiyle ilimden bir bab tahsil ederse onun derecesiyle peygamberlik mertebesi arasında yalnız bir derece kalmış olur.”

18. ﻟَﺎ ﻳَﺠْﺘَﻤِﻊُ ﺍَﺭْﺑَﻌَﺔٌ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻤُﺆْﻣِﻦِ ﺍِﻟَّﺎ ﺍَﻭْﺟَﺐَ ﺍﻟﻠﻪُ ﺑِﻬِﻦَّ ﺍﻟْﺠَﻨَّﺔَ: ﺍَﻟﺼِّﺪْﻕُ ﻓِﻰ ﺍﻟﻠِّﺴَﺎﻥِ ﻭَ ﺍﻟﺴَّﺨَﺎﺀُ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻤَﺎﻝِ ﻭَ ﺍﻟْﻤَﻮَﺩَّﺓُ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻘَﻠْﺐِ ﻭَ ﺍﻟﻨَّﺼِﻴﺤَﺔُ ﻓَﻰ ﺍﻟْﻤَﺸْﻬَﺪِ ﻭَ ﺍﻟْﻤَﻐِﻴﺐِ

“Bir mü'minde dört şey (dört ahlak) içtima ettiği zaman Cenab-ı Hak (o dört ahlakı ile) ona cenneti vacip etmiş olur:

  • Lisanında sıdk, doğruluk (yani yalan söylememek),
  • Malda sehâ, cömertlik,
  • Kalpte meveddet,
  • Hazırda ve gaybda olanlara nasihat etmek.

19. ﻳَﻜُﻮﻥُ ﻓِﻰ ﺍَﺣَﺪِ ﺍﻟْﻜَﺎﻫِﻨِﻴﻦَ ﺭَﺟُﻞٌ ﻳُﺪَﺭِّﺱُ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥَ (ﻳﻌﻨﻰ ﻳُﺪَﺭِّﺱُ ﺣَﻘِﻴﻘَﺔَ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥ) ﺩِﺭَﺍﺳَﺔً ﻟَﺎ ﻳُﺪَﺭِّﺳُﻬَﺎ ﺍَﺣَﺎﺩٌ ﻳَﻜُﻮﻥُ ﺑَﻌْﺪَﻩُ

“Kâhinlerden (*) birisi (bir adam) gelecek, Kur'an'ı (Kur'an'ın hakikatlarını) öyle bir tarzda ders verecektir ki, ondan sonra, onun gibi o ders ve talimi veren olmayacaktır.”

(* Hadisin metnindeki kâhinden murad (Allahu a'lem) ilhama mazhar, gaybî umuru veyahut gizli kalmış serairi veyahut mestur olan hakaik-i Kur'aniyyeyi ilham-ı ilahi ile ders verecek birisi demektir. Bu ise gaybî ve istikbalî bir işaret ve bir ihbar-ı nebevidir.

Abdülkadir Badıllı)

20. ﺍِﺫَﺍ ﺟَﺎﺀَ ﺍﻟْﻤَﻮْﺕُ ﻟِﻄَﺎﻟِﺐِ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﻭَ ﻫُﻮَ ﻋَﻠَﻰ ﻫَﺬِﻩِ ﺍﻟْﺤَﺎﻟَﺔِ ﻣَﺎﺕَ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺷَﻬِﻴﺪٌ

“Bir ilim talebesi ilim tahsil etmekteyken vefat etse şehiddir.”

21. ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﺍَﻟْﻌِﻠْﻢُ ﺑِﺎﻟﻠﻪِ (ﺍﻯ ﺍﻟْﺎِﻳﻤَﺎﻧِﻰّ) ﻗَﻠِﻴﻞُ ﺍﻟْﻌَﻤَﻞِ ﻳَﻨْﻔَﻊُ ﻣَﻊَ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﻭَ ﻛَﺜِﻴﺮُ ﺍﻟْﻌَﻤَﻞِ ﻟَﺎ ﻳَﻨْﻔَﻊُ ﻣَﻊَ ﺍﻟْﺠَﻬْﻞِ

“İlmin efdali ilm-i billahtır (yani iman ilmidir). Bu ilimle az olan amel (ilimle olduğu için) menfaat verir. Fakat çok amel cehil ile olsa menfaatsizdir.”

22. ﺍَﻛْﺮِﻣُﻮﺍ ﺣَﻤَﻠَﺔَ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥِ

“Kur'an'ın hamelelerine ikram, hürmet ediniz.” (Kur'an'ın hameleleri ya Kur'an hafızı olanlardır veyahut Kur'an'ın hakikatlarını yaşayanlardır.)

23. ﺍَﻛْﺮِﻣُﻮﺍ ﺍﻟْﻌُﻠَﻤَﺎﺀَ ﻓَﺎِﻧَّﻬُﻢْ ﻭَﺭَﺛَﺔُ ﺍﻟْﺎَﻧْﺒِﻴَﺎﺀِ

“Ulemaya (hürmet ediniz) ikram ediniz. Çünkü ulema, peygamberlerin varisleridir.”

24. ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠﻪَ ﻋَﺰَّ ﻭَ ﺟَﻞَّ ﻟَﻴَﺒْﺘَﻠِﻰَ ﺍﻟْﻌَﺒْﺪَ ﺍﻟْﻤُﺆْﻣِﻦَ ﻭَﻣَﺎ ﻳَﺒْﺘَﻠِﻴَﻪُ ﺍِﻟَّﺎ ﻟِﻜَﺮَﺍﻣَﺘِﻪِ ﻋَﻠَﻴْﻪِ

“Cenab-ı Allah Azze ve Celle mü'min kulunu tecrübe ve imtihan için musibete, belaya giriftar eder. Fakat O'nun bu iptila ve denemesi, o mü'min kulun üstünde keramat ve ikramını izhar içindir.”

25. ﺍِﻥَّ ﺍﻟﺴَّﻌِﻴﺪَ ﻟَﻤَﻦْ ﺟُﻨِّﺐَ ﺍﻟْﻔِﺘَﻦَ ﻭَ ﻟَﻤَﻦِ ﺍﺑْﺘُﻠِﻰَ ﻓَﺼَﺒَﺮَ ﻓَﻮَﺍﻫًﺎ ﺛُﻢَّ ﻭَﺍﻫًﺎ

“Said, fitnelerden uzak kalmış kimse ve musibet ve fitneye giriftar olduğu halde sabreden kimsedir. Böylesi adam ise çok garip, pek nadirdir.”

26. ﺍِﻥَّ ﺍﻟْﻔِﺘْﻨَﺔَ ﺗَﺠِﻰﺀُ ﻓَﺘَﻨْﺴِﻒُ ﺍﻟْﻌِﺒَﺎﺩَ ﻧَﺴْﻔًﺎ ﻭَ ﻳَﻨْﺠُﻮ ﺍﻟْﻌَﺎﻟِﻢُ ﻋَﻨْﻬَﺎ

“Muhakkak fitne gelmektedir. İbadı (insanları) parça parça edecektir. Ancak alimler ondan kurtulurlar.”

27. ﺍِﻧَّﻪُ ﺳَﻴُﺼِﻴﺐُ ﻓِﻰ ﺍَﺧِﺮِ ﺍﻟﺰَّﻣَﺎﻥِ ﺑَﻠَﺎﺀٌ ﺷَﺪِﻳﺪٌ ﻭَ ﻟَﺎ ﻳَﻨْﺠُﻮ ﻣِﻨْﻪُ ﺍِﻟَّﺎ ﺭَﺟُﻮﻝٌ ﻋَﺮِﻑَ ﺩِﻳﻦَ ﺍﻟﻠﻪِ ﻓَﺠَﺎﻫَﺪَ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺑِﻠِﺴَﺎﻧِﻪِ ﻭَ ﻗَﻠْﺒِﻪِ ﻓَﺬَﻟِﻚَ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺳَﺒَﻘَﺖْ ﻟَﻪُ ﺍﻟﺴَّﻮَﺍﺑِﻖُ

“Ahir zamanda şiddetli ve dehşetli bir bela gelecek, herkese isabet edecek. Ondan kurtulan olmaz. Ancak Allah'ın dinini bilen ve ona göre lisanıyla ve kalbiyle mücahede eden bir adam kurtulacak. O ise, ona sâbıkların, geçmişlerin mesleği sebkat etmiştir. Bir de, Allah'ın dinini bilip, tasdik eden birisi kurtulacak.”

28. ﺍَﻧَﺎ ﺍَﺟْﻮَﺩُ ﻭَﻟَﺪِ ﺍٓﺩَﻡَ ﻭَ ﺍَﺟْﻮَﺩُﻫُﻢْ ﻣِﻦْ ﺑَﻌْﺪِﻯ ﺭَﺟُﻞٌ ﻋَﻠِﻢَ ﻋِﻠْﻤًﺎ ﻓَﻨَﺸَﺮَ ﻋِﻠْﻤَﻪُ ﻳُﺒْﻌَﺚُ ﻳَﻮْﻡَ ﺍﻟْﻘِﻴَﺎﻣَﺔِ ﺍُﻣَّﺔً ﻭَﺣْﺪَﻩُ

“Benî Âdem'in en cömerdi ve en kerimi ve en sahîsi benim. Benden sonra onların en kerimi ve en cevvadı ise bir recul (bir adam) ki; o adam (hususi) bir ilim bilecek ve o ilmini neşredecektir. Kıyamet gününde müstakil bir ümmet halinde ba's olunacaktır.”

29. ﺍَﻟَﺎ ﻣَﻦْ ﺗَﻌَﻠَّﻢَ ﺍﻟْﻘُﺮْﺍَﻥَ ﻭَ ﻋَﻠَّﻤَﻪُ ﻭَ ﻋَﻠَّﻢَ ﻣَﺎ ﻓِﻴﻪِ ﻓَﺎَﻧَﺎ ﻟَﻪُ ﺳَﺎﺋِﻖٌ ﻭَ ﺩَﻟِﻴﻞٌ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﺠَﻨَّﺔِ

“Kur'an'ı öğrenen ve öğreten ve içindeki hakaikını ders veren bilmiş olsunlar ki (kıyamet gününde) onların cennete girmelerine saik ve delil ben olacağım.”

30. ﺍِﻳَّﺎﻛُﻢْ ﻭَ ﺍﻟْﺒِﺪَﻉُ ﻓَﺎِﻥَّ ﻛُﻞَّ ﺑِﺪْﻋَﺔٍ ﺿَﻠَﺎﻟَﺔٌ ﻭَ ﻛُﻞُّ ﺿَﻠَﺎﻟَﺔٍ ﺗَﺼِﻴﺮُ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﻨَّﺎﺭِ

“Sakın bid'atlara yanaşmayınız. Çünkü bütün bid'atlar dalalettir, bütün dalaletler de ceheneme gider.”

31. ﻟَﻴْﺲَ ﻣِﻨَّﺎ ﻣَﻦْ ﺗَﺸَﺒَّﻪَ ﺑِﻐَﻴْﺮِﻧَﺎ، ﻟَﺎ ﺗَﺸَﺒَّﻬُﻮﺍ ﺑِﺎﻟْﻴَﻬُﻮﺩِ ﻭَ ﻟَﺎ ﺑِﺎﻟﻨَّﺼَﺎﺭَﻯ

“Bizden gayrısına kendini benzeten bizden değildir. Sakın Yahudi ve Hıristiyanlara kendinizi benzetmeyiniz.”

32. ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﺍﻟْﺠِﻬَﺎﺩِ ﻛَﻠِﻤَﺔُ ﺣَﻖٍّ ﻋِﻨْﺪَ ﺳُﻠْﻄَﺎﻥٍ ﺟَﺎﺋِﺮٍ

“Cihadın en efdali odur ki eğri yolda olup, hakka karşı mümanaat gösteren en cebbar hükümdarlara, kumandanlara karşı hak söz söylemektir.”

33. ﺍَﻓْﻀَﻞُ ﺍﻟْﺠِﻬَﺎﺩِ ﺍَﻥْ ﻳُﺠَﺎﻫِﺪَ ﺍﻟﺮَّﺟُﻞُ ﻧَﻔْﺴَﻪُ ﻭَ ﻫَﻮَﺍﻩُ

“Cihadın en faziletlisi, kişinin kendi nefsi ve hevasına karşı mücahade etmesidir.”