Risale:14. Şua (Ayet-Hadis Mealleri): Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
2. satır: 2. satır:
''Önceki Kısım: [[Risale:13. Şua (Ayet-Hadis Mealleri)|On Üçüncü Şua Ayet-Hadis Mealleri]] ← [[Risale:Şualar (Ayet-Hadis Mealleri)|Şualar Ayet-Hadis Mealleri]] → [[Risale:5. Şua (Ayet-Hadis Mealleri)|Beşinci Şua Ayet-Hadis Mealleri]]: Sonraki Kısım''
''Önceki Kısım: [[Risale:13. Şua (Ayet-Hadis Mealleri)|On Üçüncü Şua Ayet-Hadis Mealleri]] ← [[Risale:Şualar (Ayet-Hadis Mealleri)|Şualar Ayet-Hadis Mealleri]] → [[Risale:5. Şua (Ayet-Hadis Mealleri)|Beşinci Şua Ayet-Hadis Mealleri]]: Sonraki Kısım''


Ondördüncü Şua
=Ondördüncü Şua=


Afyon Ağır Ceza Mahkemesi Müdafaaları ve Bediüzzaman Hazretlerinin hapishanede talebelerine yadığı mektuplar.
Afyon Ağır Ceza Mahkemesi Müdafaaları ve Bediüzzaman Hazretlerinin hapishanede talebelerine yadığı mektuplar.

12.44, 6 Mayıs 2021 tarihindeki hâli

Önceki Kısım: On Üçüncü Şua Ayet-Hadis MealleriŞualar Ayet-Hadis MealleriBeşinci Şua Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım

Ondördüncü Şua[değiştir]

Afyon Ağır Ceza Mahkemesi Müdafaaları ve Bediüzzaman Hazretlerinin hapishanede talebelerine yadığı mektuplar.

(1948-1949)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.

(Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)

حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ

Allah bana yeter. Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur.

(Tevbe Sûresi, 9:129)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla..

وَ بِه۪ نَسْتَع۪ينُ

Onunla yardım isteriz..

وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى

Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.

(Fâtır Sûresi, 35:18)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.

(Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.

(Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksandan uzak olan Allah'ın adıyla.

حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ

Allah bana yeter. Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur.

(Tevbe Sûresi, 9:129)

اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَالسِّيَاسَةِ

Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah'a sığınırım.

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.

(Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.

(Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ

Mü'minler ancak kardeştirler.

(Hucurât Sûresi, 49:10)

لِكُلِّ مُص۪يبَةٍ اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ

Her türlü musîbet karşısında söylediğimiz söz şudur: Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz.

(Bakara Sûresi, 2:156)

فَـِلُامِّهِ السُّدُسُ

(O zaman) annesinin hakkı altıda birdir.

(Nisâ Sûresi, 4:11)

فَلِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِ

(Eğer vârisler hem erkek, hem de kız kardeşler ise,) erkeğe iki kız hissesi vardır.

(Nisâ Sûresi, 4:176)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksandan uzak olan Allah'ın adıyla.

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.

(Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)

نِعْمَ الْمَوْلٰى وَ نِعْمَ النَّص۪يرُ

O ne güzel dost ve O ne güzel yardımcıdır.

(Enfâl Sûresi, 8:40; Hac Sûresi, 22:78)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ اْلعَالَم۪ينَ

Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.

(Fâtiha Sûresi, 1:2)

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ

Ey Peygamber, eğer insanlar senden yüz çevirirse, sen, de ki: 'Allah bana yeter. Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur.

(Tevbe Sûresi, 9:129)

اَحَلَّ اللّٰهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَوا

Allah alışverişi helâl, fâizi ise haram kıldı.

(Bakara Sûresi, 2:275)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksandan uzak olan Allah'ın adıyla.

لَنْ تَزَالَ الْخِلَافَةُ فِى وِلْدِ عَمّ۪ى صِنْوِ اَبِى الْعَبَّاسِ حَتّٰى يُسَلِّمُهَٓا اِلَى الدَّجَّالِ

Yani, "Uzun zaman hilâfet-i Abbâsiye devam edecek, sonra o saltanat Deccal eline geçecek"

(Kenzü'l-Ummal, 14:271)

وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪

Onun âilesine ve ashabına selâm olsun.

يَٓا اَيُّهَا الْمُزَّمِّلُ

Ey elbisesine bürünen!

(Müzzemmil Sûresi, 1)

اَللّٰهُ اَكْبَر

Allah en büyüktür.

اَلْعُلَمَٓاءُ وَرَثَةُ الْاَنْبِيَٓاءِ

Alimler peygamberlerin mirasçılarıdırlar.

(Buhari, İlim: 10; Ebû Dâvud, İlim: 1; İbn-i Mâce, Mukaddime: 17; Dârimî, Mukaddime: 32; Müsned: 5:196)

تَخَلَّقُوا بِاَخْلَاقِ رَسُولِ اللّٰهِ

Resûlüllah'ın ahlâkıyla ahlâklanınız.

لَا مَهْد۪ى اِلَّا ع۪يسٰى

İsa'dan

(a.s.) başka mehdi yoktur.

(el-Berzenci, el-İşâa' fi Eşrâti's-Sâa': s.112)

اِنَّ الْخِلَافَةَ بَعْد۪ى ثَلَاثُونَ سَنَةً

Benden sonra hilâfet otuz sene devam edecektir.

(Müsned, 5:220, 221, 273; Ebû Davud, Sünnet: 8; Tirmizi, Fiten: 48)

تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ

"Cehennem ehl-i küfre öyle hiddet eder ki, parçalanmak derecesine gelir"

وَ عَلٰٓى اٰلِه۪

Onun ehl-i beytine de

(salât ve selâm olsun.)

اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَالسِّيَاسَةِ

Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah'a sığınırım.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksandan uzak olan Allah'ın adıyla.

اِنَّ الْخِلَافَةَ بَعْد۪ى ثَلَاثُونَ سَنَةً ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا عَضُوضًا وَفَسَادًا وَجَبَرُوتًا

Benden sonra hilâfet otuz sene sürecek, ondan sonra da ısırıcı saltanat şeklini alacak; sonra ceberût ve fesâd-ı ümmet meydan alacak.

(Müsned, 5:220, 221, 4:273; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:340)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى

Allah'a hamd olsun ki, bu Rabbimin bir ihsânıdır.

اِنَّا فَتَحْنَالَكَ فَتْحًا مُب۪ينًا

Biz sana ap açık bir fetih yolu açtık.

(Fetih Sûresi, 48:1)

وَ يَنْصُرَكَ اللّٰهُ نَصْرًا عَز۪يزًا

Ve Allah sana pek şerefli bir zaferle yardım etsin.

(Fetih Sûresi, 48:3)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksandan uzak olan Allah'ın adıyla.

لِكُلِّ مُص۪يبَةٍ اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ

Biz her türlü musîbet karşısında şöyle deriz: Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz.

(Bakara Sûresi, 2:156)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.

(Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)

Onaltıncı Mektub

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

اَلَّذ۪ينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ ا۪يمَانًا وَ قَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Onlar öyle kimselerdir ki, insanlar onlara 'Düşman size karşı büyük bir kuvvet topladı; onlardan korkun' dedikleri zaman onların imanı ziyadeleşti ve 'Allah bize yeter; O ne güzel vekildir' dediler.

(Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)

فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَيِّنًا

Ona yumuşak bir dille söz söyleyin.

(Tâhâ Sûresi, 20:44)

اِنَّمَا الْح۪يلَةُ ف۪ى تَرْكِ الْحِيَلِ

Gerçek hile, hilesizliktedir.

اَلْاِسْلَامِيَّةُ جَبَّتِ الْعَصَبِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةَ

"İslâm, cahiliyetten kalma kabilecilik ve menfî ırkçılık gütmeyi ortadan kaldırmıştır.

(Keşf-ül Hafa, 1:127). Bu ibare, İslâmiyet öncesi câhiliye âdetlerine dönmekten men eden hadislerden iktibas edilmiştir. Bu mevzuda bir çok hadis-i şerif rivayet edilmiştir. Bunlardan birisi şöyledir: "İslâm dini, kendinden önceki bâtıl olan fiil, hareket, âdet ve inanışları keser, kaldırır." Buharî, Ahkâm: 4, İmâra: 36, 37; Ebû Dâvud, Sünnet: 5; Tirmizî, Cihâd: 28, İlim: 16, Nesâî, Bey'a: 26; İbni Mâce, Cihad: 39; Müsned, 4:69, 70, 199, 204, 205, 5:381, 6:402, 403)

وَاُفَوِّضُ اَمْر۪ٓى اِلَى اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ بَص۪يرٌ بِالْعِبَادِ

Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Muhakkak ki Allah kullarını hakkıyla görür.

(Mü'min Sûresi, 40:44)

وَ اَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ

Rabbinin nimetini yâd et.

(Duhâ Sûresi, 93:11)

تَوَكَّلْنَا عَلَى اللّٰهِ

Allah'a tevekkül ettik.

تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّٰهِ

Allah'a tevekkül ettim

(Hûd Sûresi, 11:56)

وَمَٓا اُبَرِّئُ نَفْس۪ى اِنَّ النَّفْسَ َلَامَّارَةٌ بِالسُّٓوءِ

Ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefis daima kötülüğe sevk eder.

(Yûsuf Sûresi, 12:53)

لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا

Allah kimseye gücünden fazlasını yüklemez.

(Bakara Sûresi, 2:286)

Onaltıncı Mektub'un Zeyli

بِاسْمِهِ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin.

(İsrâ Sûresi, 17:44)

لَا اِلٰهَ اِلَّا للّٰهِ

Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.

مَٓاءُ الْحَيَاةِ بِذِلَّةٍ كَجَهَنَّمَ ٭ وَ جَهَنَّمُ بِالْعِزِّ فَخْرُ مَنْزِل۪ى

Zilletle ele geçen âb-ı hayat, tıpkı Cehennem gibidir. İzzetle Cehennem ise, medar-ı iftihar bir menzilim olur. Dîvânü Antera,

(Takdim ve şerh: Mecîd Tarrâd), 135

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.

(Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)

نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ

O ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır!

(Enfâl Sûresi, 8:40; Hac Sûresi, 22:78)

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ

Olabilir ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız; halbuki o sizin için bir hayırdır.

(Bakara Sûresi, 2:216)

خَيْرُ الْاُمُورِ اَحْمَزُهَا

İşlerin en hayırlısı zorlu olanıdır.

(el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ: 1:55)

سِرًّ تَنَوَرَتْ

Gizliden gizliye nurlanır.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا

Muhakkak ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır.

(İnşirah Sûresi, 94:6)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

مَنْ اٰمَنَ بِالْقَدَرِ اَمِنَ مِنَ الْكَدَرِ

Kadere iman eden, kederden emin olur.

(ed-Deylemî, el-Müsned 1:113; el-Müsâvî, Feyzu'l-Kadîr 3:187; Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl 1:106)

اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَالسِّيَاسَةِ

Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah'a sığınırım.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلْخَيْرُ ف۪ى مَا اخْتَارَهُ اللّٰهُ

Allah neyi seçti ise, hayırlı olan odur.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَٓائِمًا سَلَّمَكُمُ اللّٰهُ فِى الدَّارَيْنِ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; sonsuza kadar sürekli üzerinize olsun. Allah size iki dünyada da selâmet versin.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

لَنْ تَزَالَ الْخِلَافَةُ ف۪ى وِلْدِ عَمّ۪ى صِنْوِ اَبِى الْعَبَّاسِ حَتّٰى يُسَلِّمُوهَا اِلَى الدَّجَّال

Yani: "Benim amcam, pederimin kardeşi Abbas'ın veledinde Hilafet-i İslâmiye devam edecek. Tâ Deccal'a, o hilafeti teslim edinceye kadar. Yani saltanat-ı hilafet Deccal'ın muhrib eline geçecek."

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَ ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ وَالْمَسْكَنَةُ

Onların üzerine bir zillet ve yoksulluk damgası vuruldu.

(Bakara Sûresi, 2:61)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin.

(İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; sonsuza kadar sürekli üzerinize olsun.

اَلْخَيْرُ ف۪ى مَا اخْتَارَهُ اللّٰهُ

Allah neyi seçti ise, hayırlı olan odur.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin.

(İsrâ Sûresi, 17:44)

مَنْ اٰمَنَ بِالْقَدَرِ اَمِنَ مِنَ الْكَدَرِ

"Kadere iman eden gam ve hüzünden emin olur"

خُذُوا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ اَحْسَنَهُ

"Herşeyin güzel cihetine bakınız"

اَلَّذ۪ينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ اَحْسَنَهُ اُولٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ هَدٰيهُمُ اللّٰهُ وَ اُولٰٓئِكَ هُمْ اُولُوا الْاَلْبَابِ

Kısacık bir meali: "Sözleri dinleyip en güzeline tâbi' olup fenasına bakmayanlar, hidayet-i İlahiyeye mazhar akıl sahibi onlardır."

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِحَقِّ تَبَارَكَ ثُمَّ نُونٍ وَ سَٓائِلٍ

Tebareke, Nûn ve Sail

(Mearic)surelerinin hakkı için...

ثُمَّ نُونْ

Sonra Nûn

(Sûresi)

نٓ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ

Nûn. Kaleme ve yazdıklarına yemin olsun.

(Kalem Sûresi: 1)

وَالذَّارِيَاتِ

Tozdurup savuranlara yemin olsun.

(Zâriyat Sûresi: 1)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلْخَيْرُ ف۪ى مَا اخْتَارَهُ اللّٰهُ

Allah neyi seçti ise, hayırlı olan odur.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ

De ki, O Allah birdir.

(İhlâs Sûresi, 112:1)

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka ilâh yoktur.

هُوَ

O

(Allah)...

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ

Allah bana yeter. Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur.

(Tevbe Sûresi, 9:129)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.

(Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)




































Önceki Kısım: On Üçüncü Şua Ayet-Hadis MealleriŞualar Ayet-Hadis MealleriBeşinci Şua Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım