Nur Fabrikası

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
16.51, 30 Nisan 2020 tarihinde Turker (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 9352 numaralı sürüm
(fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)

Nur fabrikası Bediüzzaman hazretlerinin özellikle İslamköy, Atabey ve civarındaki talebeleri ve onların hizmet daireleri hakkında Kastamonu'dayken kullanmaya başladığı bir unvandır. Üstad hazretleri o fabrikanın merkezinde bulunan Hafız Ali’ye de “Nur Fabrikası nam sahibi” ve “Nur Fabrikasının sahibi” diye hitablarda bulunuyordu.[1]

Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri:

Kuruluş Yeri ve Tarihi: Isparta, 1927-1934[1]

Kurucu(lar):

Kimlerden Oluştuğu:

ve daha birçok nur talebesi.[2].

Âkıbeti: Hepsi de vefatına kadar İman-Kur'an yolunda devam etmiştir. Isparta ve İslamköy havalisinde Risale-i Nur hizmetleri günümüzde aynı şekilde devam etmektedir.

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Ben şimdiye kadar Nur fabrika dairesinin Mübarekler Heyeti’nden iki ehemmiyetli rükünler kurtulmuşlar tahmin ederdim. Elhak o daire, o heyet; altı yedi senede yirmi otuz sene kadar fatihane iş görmüşler. Parlak kalemlerinin yadigârları gibi onların hizmetleri yine tevakkuf etmez; onların bedeline, onların defter-i a’mallerine hasenat yazdırıyor. Hattâ Hizb-i Nurî’nin öyle bir kuvvetli fütuhatı var ve öyle ehemmiyetli yerlere girmiş ki onu neşredenler mütemadiyen çalışıyorlar hükmündedir. Ben, pek çok çalışmış ve çalışkan Hâfız Mustafa’yı da evvelki zat gibi dışarıda zannederdim, yalnız bir defa “O da buradadır.” işittim; belki başka Mustafa’dır diye teselli buluyordum.

(Şualar, 13. Şua)


(Güzel ve tam yerinde bir taziyename)

Aziz, sıddık kardeşlerim!

لِكُلِّ مُصٖيبَةٍ اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ

Ben hem kendimi hem sizi hem Risale-i Nur’u taziye ve merhum Hâfız Ali’yi ve Denizli mezaristanını tebrik ediyorum. Meyve Risalesi’nin hakikatini ilmelyakîn ile bilen bu kahraman kardeşimiz, aynelyakîn ve hakkalyakîn makamına çıkmak için kabre cesedini bırakıp melekler gibi yıldızlarda, âlem-i ervahta seyahate gitti ve tam vazifesini yapıp terhisle istirahate çekildi.

Cenab-ı Erhamü’r-Râhimîn, Risale-i Nur’un bütün yazılan ve okunan harfleri adedince defter-i a’maline hasenat yazdırsın, âmin! Ve onların sayısınca onun ruhuna rahmetler yağdırsın, âmin! Ve kabrinde Kur’an’ı, Risale-i Nur’u ona şirin ve enis arkadaş eylesin, âmin! Ve Nur Fabrikasına onun yerine on kahramanı ihsan edip çalıştırsın, âmin âmin âmin!

Siz dahi benim gibi dualarınızda onu yâd ediniz. Bin lisan onun lisanı yerine istimal edip o kaybettiği bir hayat ve bir dil yerinde manevî bin hayat kazandı diye rahmet-i İlahiyeden ümitvarız.

(Şualar, 13. Şua)


Nur Fabrikası nam sahibi Hâfız Ali kardeş! Fevkalâde mektubun, ehemmiyetsiz şahsiyetim hariç kalmak şartıyla bana hârika göründü. Senin hâlis ve yüksek dirayetin terakkide olduğunu gösterdi. Bana “İşte çok Abdurrahmanları taşıyan bir Ali.” dedirdi.

(Kastamonu Lahikası)


Mâşâallah, Büyük Hâfız Ali’nin nurani ve büyük fabrikası Kuleönü’nü de içine almış gibi aynı kalem, aynı tarz, aynı iktidar göstermişsin. Risale-i Nur’un tam kametine yakışacak nakışlarla murassa elbise giydirmişsiniz.

(Kastamonu Lahikası)


Nur Fabrikasının sahibi Hâfız Ali’nin ve Mübareklerin köyleri ortasında, duada Sav köyü mevki almış. Tam bir senedir ahya yüzünden emvat dahi hisse alıyorlar.

(Kastamonu Lahikası)


Nur ve Gül fabrikalarının hademe ve sahipleri, insanın başında iki göz gibidir; zahiren ikidir fakat bir görürler. Ahvel (şaşı) gözlü iki görür. Lillahi’l-hamd bu iki cereyan-ı nurani kemal-i ittihattadırlar.

(Kastamonu Lahikası)


Aziz, sıddık kardeşlerim!

Hem mübarek ramazanınızı hem inşâallah hakkınızda bin ay kadar meyvedar Leyle-i Kadrinizi hem saadetli bayramınızı hem çok kıymettar hizmetinizi bütün ruhumla tebrik ve tes’id ederim.

Kardeşlerim! Bu defa kudsî kalemle hediyeleriniz o kadar beni minnettar ve mesrur etti ki güya dünyayı ışıklandıracak bir nur fabrikası ve mazi ve istikbali rayiha-i tayyibesiyle muattar edecek bir gül fabrikası semadan bizim imdadımıza gönderilmiş ve benim arkamda kuvvetü’z-zahr olarak duruyor ve mütemadiyen çalışıyorlar diye mesrur oluyorum. Yüz binler elhamdülillah.

Sabri kardeş! Senin fâsılalı iki mektubun, hizmetinin makbuliyetine iki şahid-i gaybî gösterdi. Senin tabirin ile Nur Fabrikasına ben de اَلْفُ اَلْفِ مَا شَاءَ اللّٰهُ ، بَارَكَ اللّٰهُ ، وَفَّقَكَ اللّٰهُ derim. Sen ile Sıddık Süleyman, benim nazarımda ve fikrimde ve duamda daima beraber bulunduğunuzdan senin ile konuştuğum vakit, omuz omuza ikinizi beraber görüyorum. Masum ve mübarek çocuklarınız duadan hissedardırlar.

(Kastamonu Lahikası)


Aziz, sıddık, âlîcenab kardeşlerim!

Nur ve Gül Fabrikaların vaziyetlerinden, bu acib zamanda ne tarzda olduğunu haber vermiyorsunuz. Halbuki bu dünyada en ziyade alâkadar olduğum onlardır.

(Kastamonu Lahikası)


Aziz, sıddık kardeşlerim!

Sizin yani Nur Fabrikasının sahibi ve mübarek cemaatin imamının Atabey’den gelen mektupları bizi çok mesrur eyledi. Üç dört ay zarfında, üç dört köyde ümmilerden elli adet kalem Risale-i Nur’u yazmaya muvaffak olmaları, elbette Alilerin ve Mustafaların şüphesiz hârika bir keramet-i sadakatleridir. Kerametkârane bu vakıa, bu havalide Risale-i Nur şakirdlerini çok kuvvetle ümitlendirdi, ziyade şevk verdi. Size de ve o ümmi kâtiplere de yüz bin bârekellah.

Nur Fabrikasının, Gül Fabrikasının Risale-i Nur’a derece-i hizmetlerini merak edip sormuştum. Ümit ve tahminimin pek fevkinde olarak, Hüsrev’in mektubundan, bin kalemle Risale-i Nur’a hizmet haberini ve bilhassa sizin de yalnız ümmilerden birkaç köyde elli kalemin imdada yetişmesi, bâki bir hazinenin müjdesi kadar bizi memnun etti. Allah sizlerden ebedî razı olsun, âmin! Ve sizi, hizmet-i imaniye ve Kur’aniyede muvaffak eylesin, âmin! Büyük Hâfız Ali’nin, Nazif’le tevafuku ve tetabuku, yalnız bir iki cihetle değil, çok cihetlerle mabeynlerinde tevafuk var.

(Kastamonu Lahikası)


Nur Fabrikası ve Gül Fabrikası devairinde, Mübarekler Heyeti’nde, Lütfüler numunelerinde, Hacı Hâfızlar cemaatinde, Sıddık Süleyman, Hakkı’nın makamlarında bulunan her bir kardeşlerimize, hususan elli ümmiden çıkan Risale-i Nur talebelerine birer birer selâm ve dua ediyoruz ve dualarınızı istiyoruz.

(Kastamonu Lahikası)


Senelerden beri müştakı bulunduğum Nur ve Gül fabrikaları, Mübarekler Heyeti’nin ve o mukaddes fabrikanın makine ve çarklarının nurlu sadâlarını kulaklarımla işitmek ve şu âciz ve kāsır ve cahil vaziyetimle, o yüksek ve Aşere-i Mübeşşere-i Kur’aniye’den olan Ashab-ı Güzin (Rıdvanullahi aleyhim ecmaîn) Efendilerimizin bugün şahsiyet-i maneviyelerini küçük bir mikyasta temsil eden sıddıklar, mücahidler, fedakâr kahramanlar cemaatinin iki mühim uzvu bulunan aziz kardeşlerimizden Mübarek Sabri ve Büyük Hâfız Ali’nin hakkımda gösterdikleri âlîcenabane muhabbet ve merbutiyet-i kalbiye ve hâdiselerin aynen tevafuku, bu yüksek ve muktedir nur deryasının nurlu rüzgârlarından hasıl olan dalgaların hışırtılarından sızan bir keramet-i gaybiye bulunduğundan bizce pek kıymettar olan bu mühim tevafukatın, günahkâr ve bütün geçmiş ömrü isyanla dolu bu âdi şahsımın öyle yüksek ve mukaddes bir heyetin mübarek iki uzvu tarafından hüsn-ü kabul görülerek iltifatlarına mazhar ve kıymetli mesai ve hizmet-i kudsiyelerine tevafukla, pek cüz’î ve değersiz hizmetimize iştirak ederek benimsemek ve kabul etmek yüksekliğinde bulunmaları, Risale-i Nur’un kudsî kerametiyle Cenab-ı Rabb-i İzzet’in nihayetsiz eltaf-ı Sübhaniyesinden büyük bir lütf-u Rabbanî bulunduğunu şükranla arz eder ve bu kıymetli kardeşlerimizin hizmet-i kudsiyelerinin denizden bir katre mesabesindeki ve çok hatalı ve kıymetsiz ve cüz’î olan hizmetimizin âsâr-ı fiiliyesi olarak, bugün bendenizi lâyık bulmadığım halde, âciz ve cahil ve günahkâr şahsiyetim böyle yüksek ve erişilmesi muhal olan Ashab-ı Resulullah (Rıdvanullahi aleyhim ecmaîn) Hazeratının şahsiyet-i maneviyesinin küçük bir cilvesinin gölgesini temsil eden Mübarekler Heyeti’nin iki azasının yüksek iltifatlarına mazhar etmiştir ki bendenizi bu kudsî mazhariyete eriştiren Risale-i Nur delâletiyle Kādir-i Mutlak ve Hâlık-ı Zülcelal’e, Risale-i Nur’un hurufatı ve mevcudatın miktarınca hamd ü sena eder ve bu güzide ve kıymettar Mübarekler Heyeti’nin her bir azalarına ve bütün kardeşlerimize ayrı ayrı ihtiramla minnet ve şükranlarımı arz ederim.

Talebeniz ve hizmetkârınız Ahmed Nazif

(Kastamonu Lahikası)


Gül ve Nur fabrikaları ve Mübarekler başta olarak umum kardeşlerime birer birer selâm ediyorum. Bu memleketi tenvir eden ve cennet kokularıyla rayihalandıran o fabrikaları, Cenab-ı Hak muvaffak ve daim eylesin, âmin! Biz burada onların parlak nurlarıyla ve şirin, güzel kokularıyla âlem-i bekanın rayihasını istişmam ediyoruz.

(Kastamonu Lahikası)


Hâfız Ali’nin mektubunda yazdığı iki âyetin işaretine dikkat ettik. Bizler dahi Nur Fabrikasının sahibi gibi çok mesrur ve müferrah olduk. Fakat Risale-i Nur’a bir işaret-i gaybiyle haber veren otuz üç adet âyât شَهِدَ اللّٰهُ âyetiyle hitam bulduğundan bu yeni iki âyetin müstakil bir surette işaretlerine kapı açılmadı. Hem otuz üç âyetten hangisinin tetimmesi olacak, şimdilik bilinmedi.

(Kastamonu Lahikası)


Hüsrev, Re’fet, Rüşdü’nün vaziyetlerini de merak ediyorum. Ve bilhassa Hüsrev ne haldedir? Ve Nur Fabrikasının sahibi Hâfız Ali rahat mıdır?

(Kastamonu Lahikası)


Hem Isparta hakkında benim büyük ümidimi fiilen ispat ettikleri için bana büyük bir teselli verdikleri için ölünceye kadar minnettarlığımı onlara ve Mübarekler Heyeti’ne ve Medrese-i Nuriye ve Nur ve Gül Fabrikası sahiplerine tebliğ ediniz.

(Kastamonu Lahikası)


Nur Fabrikasının sahibi Hâfız Ali’nin mektupları, çok ince ve çok yüksek hissiyatını ve kerametkârane ihlasının derecelerini gösterdiğinden pek uzun bir mukabele ister. Fakat şimdilik bu kadar deriz: O, umumun hesabına bizlerin bayramını tebrik ettiğine, biz de onu tevkil edip umumumuz namına her bir kardeşimize tebriği tekrar ediyoruz.

(Kastamonu Lahikası)


Bundan evvel üç mektup, emaneti aldıktan sonra göndermiştim. Bu defaki Hâfız Ali’nin mektubunda onlardan bahsetmemiş, merak ettim. Nur Fabrikası sahibi Hâfız Ali’nin hastalığı beni müteessir etti, bizi duaya sevk etti. Cenab-ı Hak kuvvet ve şifa ihsan eylesin, âmin!

(Kastamonu Lahikası)


Üçüncüsü: Risale-i Nur’un eski ve ehemmiyetli ve çalışkan bir şakirdi olan Kâtip Osman’ın sadık ve hikmetli rüyası ve mutabık tabiri onları müferrah ettiği gibi bizleri de mesrur eyledi. Ve o mektubuyla, merak ettiğim şeyleri ve Hüsrev ve Rüşdü, Hâfız Ali, Zühdü Bedevî, Nuri ve Nur Fabrikası sahibi, Tahirler, mübarekler heyeti, medrese-i nuriye ve ümmi ihtiyarlar ve masum çocuklar, umumlarının selâmlarını yazıyor. Biz de onlara birer birer selâm ediyoruz. Muvaffakıyetlerine ve selâmetlerine dua ediyoruz.

(Kastamonu Lahikası)


Bu defa Nur Fabrikasının sahibiyle ve tam bir muavini ve tam bir Hüsrev olan kahraman Tahir’in beşaretli mektupları ve Medrese-i Nuriye’nin kahramanlarından Marangoz Ahmed’in ikinci rüyası ve üçüncü rüyanın âhirinde, malûm musibetin akabinde sarsılmayan faal Hâfız Mehmed’in çocuklara hatim duasını yapması ve Risale-i Nur’u okutması, üstümüzden dağ gibi manevî ağırlıkları kaldırdılar. Cenab-ı Hak sizleri ve onları âfat-ı maneviye ve maddiyeden muhafaza etsin, âmin!

(Kastamonu Lahikası)


Nur Fabrikasının sahibi, bu defaki mektubundaki hârika ve yüksek duası, onun fevkalâde ihlas ve sadakatinin bir tereşşuhatı nazarıyla baktığımızdan, bin derece haddimden ziyade hüsn-ü zannını Risale-i Nur hesabına kabul edip duasına âmin deriz. O Nur Fabrikasının mektubu, Hasan Âtıf’ın mektubuyla Leyle-i Berat akşamında elimize geçti. O gecemize, bereketli ve mübarek bir tebrik nevinde telakki eyledik.

(Kastamonu Lahikası)


Bu âhirki iki meselede pek kısa kesmeye kâğıt mecbur etti. Nur, Gül ve Lütfü’nün kahraman vârisleri, Mübarekler Yüksek Heyeti ve Medrese-i Nuriye ve masumlar ve ümmi ihtiyarların her birisine binler selâm ediyoruz.

(Kastamonu Lahikası)


Nur Fabrikasının sahibi, Birinci Şuâ’nın Dördüncü Âyeti bahsinde, hakikat-i İslâmiyet’in yedi esası parlak bir surette ispat edildiği cümlesine dair soruyor ki: Erkân-ı İslâmiyeyi beş biliyoruz. Hem vücub-u zekât rüknü, risalelerde ne suretle izah edildiğini soruyor.

(Kastamonu Lahikası)


Hâfız Ali’nin mektubunda, İslâmköyü’ndeki hocalara muhabbete ve dostluğa karar vermesi bizi memnun eyledi. Evet İslâmköyü, nasıl ki Risale-i Nur’a pek ziyade alâkadarlıkta imtiyaz ve sebkat kazanmış. Öyle de ben orada iken sair hocalara nisbeten İslâmköyü hocaları dahi daha ziyade insaflı ve Risale-i Nur’u takdir ettiklerini gördüğümden, bu havalideki hocaların lâkaytlıklarına karşı onları hüsn-ü misal gösteriyorum. İnşâallah onlardan zarar gelmez. Ben İslâmköyü’nü Nurs köyü gibi biliyorum, o hocalara da akrabam nazarıyla bakıyorum, onlara da selâm ediyorum. Evet, onların insafı ve Risale-i Nur’a karşı dostluklarıyla, Nur Fabrikası o köyde dağdağasız teessüs etti tahmin ediyorum.

(Kastamonu Lahikası)


Aziz, sıddık kardeşlerim!

Kahraman Tahirî ve Hâfız Mustafa’nın yaptıkları hizmet çok güzeldir. Onların tedbirleri isabetlidir, haktır. Nur Fabrikasının divanında verdiğiniz kararlar, ne olursa kabulümüzdür. İşarat-ı Kur’aniye tevabileriyle beraber çok güzel. Yalnız Seyyid Şefik’e giden mektup, şahsına ait kısmı girmeyecekti. Lâhika’dan aldığınız parçalar da çok güzel. Büyük Ali sisteminde, küçük ve ikinci Ali’nin manidar fıkrası iyidir fakat muhtasardır. En evvel gençlere ait üç dört dersin ki –Hâfız Mustafa’ya vermiştik– el makinesiyle, mümkünse eski hurufla, değilse yeni hurufla (Hâşiye[3]) Nur Fabrikasının divanındaki heyet münasip görse ve hal müsaade etse yazılsın. Bize de bazı nüshalar gönderilsin. Mübareklerin İşaratü’l-İ’cazlarına bedel bir nüshamı posta ile gönderdik. Cuma gününe rast gelen bu bayram, çok kıymettar olan haccü’l-ekber olduğundan hacca bu sene gidenler çok kazanmışlar. Cenab-ı Hak bizi de onların hayırlı dualarına hissedar eylesin, âmin! Tekrar be-tekrar o bayramınızı ve umum Risale-i Nur şakirdlerinin bayramlarını ve Nur ve Gül fabrikalarının heyetlerini ve medrese-i nuriye şakirdlerinin ve üstadlarının ve Barla sıddıklarının ve masumların ve ümmi ihtiyarların, ricalen ve nisaen umumunun birer birer bayramlarını tebrik ediyoruz.

Said Nursî

(Kastamonu Lahikası)


Sizin mübarek leyali-i aşerenizi ve Kurban Bayramınızı tebrik ederiz. Nur Fabrikası sahibi Hâfız Ali’nin haşr-i cismanî hakkındaki hatırına gelen mesele ehemmiyetlidir ve mektubun âhirindeki temsili gayet güzel ve manidardır. O hatıra ile Dokuzuncu Şuâ’nın Mukaddime-i Haşriye’den sonraki dokuz bürhan-ı haşriyeyi istiyor diye anladım.

(Kastamonu Lahikası)


Hem Kâtip Osman’ın hem mübareklerden İbrahim’in hem Nur fabrika sahibinin hem Hulusi-i Sâni’nin mektupları bir iki günde geldiler. Merak ile mahzun kalbimizi müferrah eylediler.

(Kastamonu Lahikası)


Nur Fabrikasının sahibi ile kahraman Tahirî bizi gayet mesrur eden müjdeler veriyorlar hem bazı meseleleri soruyorlar. Sizlerdeki erkânın verdikleri karar ve münasip gördüğü tarzlar, benim reyimin fevkinde inşâallah isabet ederler. Madem benim reyimi de almak istiyorlar. Şimdilik, evvelce nazlanan matbaacılara lüzum yok. Hem mesleğimize muhalif yeni hurufa, Risale-i Nur’un bir nevi müsaadesi hükmüne geçtiği için lâzım değil. Sizler, el makinesiyle yazdığınız miktar yeter. Zaten Nazif de el makinesiyle bir derece çalışıyor. Tashihine çok dikkat etmek lâzım. Eski hurufla elmas kalemli kardeşlerim matbaaya ihtiyaç bırakmıyor. Bize yardım etsinler.

(Kastamonu Lahikası)


Gül, Nur, Mübarek, Medrese-i Nuriye, Masum, İhtiyarlar heyetine binler selâm ve selâmetlerine dua ediyoruz.

(Kastamonu Lahikası)


Nur Fabrikasındaki Aliler ve Tahirî’nin istedikleri mu’cizeli Kur’an’ımızla İ’caz-ı Kur’an zeylleriyle beraber İstanbul’da Hâfız Emin’in yanındadır, okutturuyorlar ve yazdırıyorlar. İsterseniz benim nüshamı Hâfız Emin’den alınız, onun yerine güzelce zeylli nüshanızdan birisini veriniz, yanında kalsın. Kur’an’ın son yazılan nüshasını da lüzum olduğu ve bilfiil tabetmek için geldiğiniz zaman İstanbul’a göndereceğim.

(Kastamonu Lahikası)


Bu mektuptaki beş altı meseleyi yazarken, Nur Fabrikası sahibi Hâfız Ali’nin mektubuyla, ihlasta ve çalışmakta ve ince düşünmekte mümtaz Hasan Âtıf’ın mektubunu aldık.

(Kastamonu Lahikası)


Sâlisen: Nur Fabrikasının sahibi Hâfız Ali kardeş! Senin Risale-i Nur’a karşı hârika ihlas ve irtibat ve itikadın, inşâallah o nurları o havalide daima parlattıracak. Senin, o büyük zelzelenin gürültüsünü işitmemen ve zelzeleyi hissetmemen; tokadını yiyen hoca gibi Risale-i Nur’un bir nevi kerametidir. Demek değil şakirdlere zarar vermek belki inayetkârane, vücudunu da bazı haslara bildirmiyor, korkutmuyor.

(Kastamonu Lahikası)


Aziz kardeşlerim! Bize teslim olunan kitaplarımın –yaldızlı kaplı büyük mecmualardan– bir kısmına baktım, gördüm ki: Nur, Gül fabrikalarının elmas kalemleriyle yazdıkları risaleler, o yaldızlı kaplar içinde bazen on beş yirmi risale içinde bulunan mecmualar o kadar güzel birer elmas kılınç hükmünde düşmanlarına karşı kendilerini büyük makamlarda ve mahkemelerde müdafaa etmek hikmetiyle; hiçbir sebep yokken birdenbire Risale-i Nur’u büyük mecmualar tarzında yaptırmaya hapsimizden beş ay evvel başladık. Bunda büyük bir inayet-i İlahiye olduğuna şüphem kalmadı ve feylesofların mağlubiyetinin hikmetini anladık. Çünkü içtimada, eczaların kuvvetinden çok ziyade bir kuvvet, hususan müdafaa vaktinde içtima ve tesanüdden ileri geliyor.

(Emirdağ Lahikası-1)


Aziz, sıddık, çok mübarek, çok faal, çok hâlis, çok kıymettar kardeşim Hüsrev!

Senin bayramın ikinci gününde elime geçen mektubun bir güvercin haber veriyor gibi geldiği aynı günde beni çok müteessir eden hâdise-i taarruziyeden neş’et eden elemlerime, kederlerime bir merhem, bir ilaç hükmüne geçti. Bu manayı hatıra getirdi:

“Sana ihanet eden ehemmiyetsiz adamlara karşı, Gül ve Nur Fabrikasının kahramanlarının hârikulâde hürmet ve ihtiramları varken böyle bir iki vicdansızın hakaretine değil, milyonlarca düşmanların ihanetlerine karşı gelebilir ve hükümden ıskat edebilir.” diye kalbime geldi. Fakat kendi şahsıma baktım ki kurumuş, çürümüş, vazifesi bitmiş bir hurma çekirdeği hükmünde iken, Risale-i Nur bahçesinde bir derece o çekirdekten tezahür eden meyvedar, muhteşem koca bir ağaç nazarıyla baktığınızı gördüm. Sizin fevkalâde hüsn-ü zannınız o ağaçtan ileri geldiğini ve çekirdeğin de bir cihette, bir nevi vesile olduğu cihetinde hüsn-ü zanna mazhar olmuş gördüm.

(Emirdağ Lahikası-1)


Ezcümle: Gül ve Nur Fabrikası namına Hüsrev’in tebrik mektubu, beni sevinçle ağlattırdı. Zaten Hüsrev’in mümtaz bir hâsiyeti budur ki şimdiye kadar bana gelen bütün mektuplarının hiçbirisi beni incitmiyor, elîm zamanlarımda da yumuşak geliyor, ruhumu okşuyor. Bu cihette dahi ona şahsım itibarıyla çok minnettarım.

(Emirdağ Lahikası-1)


Bu noktada o kadar acib yalanları ve desiseleri istimal ediyorlar ki Isparta ve havalisi, Gül ve Nur Fabrikasının kahraman şakirdleri gibi çelik ve demir gibi bir sebat ve sadakat ve metanet lâzım ki dayanabilsin.

(Emirdağ Lahikası-1)


Sâlisen: Lütfü’nün sebatkâr ve pek ciddi vârisi Abdullah Çavuş ve İslâmköylü merhum Hâfız Ali’nin şakird ve vârislerinden Mustafa’nın mektuplarını umum Nur Fabrikasının kahramanları hesabına kabul ettim. Cenab-ı Erhamü’r-Râhimîn’e hadsiz şükür olsun ki o köyleri de Sava ve Kuleönü gibi bir medrese-i nuriye hükmüne getirmiş.

(Emirdağ Lahikası-1)


Risale-i Nur’un Zülfikar ve sair mecmuaların intişarı için büyük yardımlarda bulunan ve merhum şehit Hâfız Ali’nin en mükemmel tarzda yazdığı ve Nur Fabrikasında tam çalışkan bir arkadaşı ve sadık bir vârisi olan Hâfız Mustafa’nın eline emanet bırakılan bütün Risale-i Nur eczaları onun eline geçmesini temin eden Ahmed Fuad’ı ve emaneti ona teslim eden kardeşimiz Hâfız Mustafa’yı ve Safranbolu memleketini ve oradaki kardeşlerimizi ruh u canımızla tebrik ediyoruz. İnşâallah Zülfikar’a verdiği her bir banknota mukabil bin kâr görecek, binler hayırlara medar olacak. Hem ona hem kardeşlerinden hatip İbrahim’e hem yeni bir fedakâr muallim olan Mustafa Sungur’a ve küçük bir Salahaddin olan Rahmi’ye ve başta Mustafa Osman ve Hıfzı olarak oradaki bütün kardeşlerimize selâm ederiz.

(Emirdağ Lahikası-1)


Vasiyetnamemdir

Aziz, sıddık kardeşlerim ve vârislerim!

Ecel gizli olmasından vasiyetname yazmak sünnettir. Benim metrûkâtım ve Risale-i Nur’dan olan benim hususi kitaplarım ve güzel ciltlenmiş mecmualarım vesair şeylerimin bütününü, Gül ve Nur Fabrikalarının heyetine, başta Hüsrev ve Tahirî olarak o heyetten on iki (*[4]) kahraman kardeşlerime vasiyet ediyorum. Onlara bırakıyorum ki emr-i hak olan ecelim geldiği zaman, benim arkamda o metrûkâtım, benim bedelime o sadık ve mübarek ellerde hizmet-i Nuriye ve imaniyede çalışsın ve istimal edilsin.

Kardeşlerim! Bu vasiyetten telaş etmeyiniz. Ben, teessürattan ve dokuz defa zehirlenmekten, pek çok zayıf olmakla beraber; gizli münafıkların desiselerle müteaddid sû-i kasdları için bu vasiyeti yazdım. Merak etmeyiniz, inayet-i Rabbaniye ve hıfz-ı İlahî devam ediyor.

اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى

Kardeşiniz Said Nursî

(Emirdağ Lahikası-1)


Risale-i Nur’u binler kalemlerle en korkulu zamanlarda yazıp neşredenler Isparta ve köylerindeki talebelerdir. Misal olarak Sav köyünü göstermek kâfidir. Üstad Kastamonu’da bulunduğu zaman, Isparta’nın yalnız Sav köyünde bin kadar kalem senelerce Nurları yazmış, çoğaltılmasında çalışmıştır.

Her birisi birer vilayet kadar, belki daha ziyade Risale-i Nur’a alâka gösteren ve Nurların yayılmasında birer santral misillü çalışan Nur merkezleri Isparta’dadır. Gül ve Nur fabrikaları ve bunların etrafında Medrese-i Nuriye şakirdleri, Mübarekler Heyeti, hep Isparta vilayeti dâhilindedir.

(Tarihçe-i Hayat, Isparta Hayatı)


Nurcuların Kasidesi

Annem beni yetiştirdi, bu hizmete yolladı

Teslim etti Risaleyi, Allah’a ısmarladı

Boş oturma çalış dedi, hizmet eyle imana

Sütüm sana helâl etmem, çalışmazsan Kur’an’a

Yazdığımız Risale’dir, okuyoruz Kur’an’ı

Biz Nurların yardımıyla hıfzederiz imanı

Medrese-i Nuriyedir Sav ve Barla, Eflani

Şakirdlere müzahirdir Abdülkadir Geylanî

Mübarekler Heyeti’yle Nur ve Gül Fabrikası

Kalemleri kılınç gibi zamanın hârikası

Hapishane dedikleri oldu birer medrese

Genç, ihtiyar, kadın, erkek koşuyorlar bu derse

Tamam otuz beş senedir küfürle etti cihad

Tarih-i İslâm’da pek ender görünür bu sebat

Ey Nurcular! Ey Nurcular! Ey mübarek kardeşler!

Her an sizden razı olsun Allah ile Peygamber…

(Hanımlar Rehberi)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 http://www.risaleonline.com/soru-cevap/gul-ve-nur-fabrikalari
  2. Isparta Kahramanları, Himmet Koçoğlu
  3. Risale-i Nur’un bir vazifesi; huruf-u Kur’aniyeyi muhafaza olduğundan yeni hurufa, zaruret derecesinde inşâallah müsaade olur.
  4. Kardeşim Abdülmecid, Zübeyr, Mustafa Sungur, Ceylan, Mehmed Kaya, Hüsnü, Bayram, Rüşdü, Abdullah, Ahmed Aytimur, Âtıf, Tillolu Said, Mustafa, Mustafa, Seyyid Salih.