Kuran:Şuara: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
(Yeni sayfa: "Kategori:Kur'an ''Önceki Sure: FurkanKur'anNeml: Sonraki Sure'' =26. Şuârâ Suresi= ''Önceki Sure: Kura...")
 
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 3 değişikliği gösterilmiyor)
4. satır: 4. satır:
=26. Şuârâ Suresi=
=26. Şuârâ Suresi=


{Mekke'de nâzil olan bu sûre, 227 âyettir. 224 ilâ 227. âyetleri (dört âyet), Medine'de nâzil olmuştur. "Şuarâ", şairler demektir; 224. âyetinde şairlerden sözedildiği için, sûre bu ismi almıştır. Muhaliflerin Kur'an'a karşı ileri sürdükleri iddialarından biri de, onun bir şair tarafından meydana getirilmiş olduğu idi. İşte Kur'an, Hz. Peygamber'in irşadı ile daha önceki peygamberlerin irşadlarının özde birleştiğini ve Kur'an'ın bir şair eseri olmadığını isbat ederek, bu iddiayı çürütmekte ve reddetmektedir.}
===Bölüm 1===
====Sayfa 366====
<div id="1">[[Dosya:Şuara 1.png]]</div>
1- Tâ. Sîn. Mîm.
<div id="2">[[Dosya:Şuara 2.png]]</div>
2- Bunlar, apaçık Kitab'ın âyetleridir.
<div id="3">[[Dosya:Şuara 3.png]]</div>
3- (Resûlüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın!
<div id="4">[[Dosya:Şuara 4.png]]</div>
4- Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır.
<div id="5">[[Dosya:Şuara 5.png]]</div>
5- Kendilerine, o çok esirgeyici Allah'tan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.
<div id="6">[[Dosya:Şuara 6.png]]</div>
6- Üstelik (ona) "yalandır" derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir.
<div id="7">[[Dosya:Şuara 7.png]]</div>
7- Yeryüzüne bir bakmazlar mı! Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik.
<div id="8">[[Dosya:Şuara 8.png]]</div>
8- Şüphesiz bunlarda (Allah'ın kudretine) bir nişâne vardır; ama çoğu iman etmezler.
<div id="9">[[Dosya:Şuara 9.png]]</div>
9- Şüphe yok ki Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
===Bölüm 2===
<div id="10">[[Dosya:Şuara 10.png]]</div><div id="11">[[Dosya:Şuara 11.png]]</div>
10-11- Hani Rabbin Musa'ya: O zalimler güruhuna, Firavun'un kavmine git. Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti.
<div id="12">[[Dosya:Şuara 12.png]]</div>
12- Musa şöyle dedi: Rabbim! Doğrusu, beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum.
<div id="13">[[Dosya:Şuara 13.png]]</div>
13- (Bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için Harun'a da elçilik ver.
<div id="14">[[Dosya:Şuara 14.png]]</div>
14- Onların bana isnad ettikleri bir suç da var. Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum.
<div id="15">[[Dosya:Şuara 15.png]]</div>
15- Allah buyurdu: Hayır (seni asla öldüremezler)! İkiniz mucizelerimizle gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz.
<div id="16">[[Dosya:Şuara 16.png]]</div>
16- Haydi Firavun'a gidip deyin ki: Gerçekten biz, âlemlerin Rabbi'nin elçisiyiz;
<div id="17">[[Dosya:Şuara 17.png]]</div>
17- İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.
<div id="18">[[Dosya:Şuara 18.png]]</div>
18- (Kendisine Allah'ın emri tebliğ edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?
<div id="19">[[Dosya:Şuara 19.png]]</div>
19- Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin!
{Burada Hz. Musa'nın bir Mısırlının ölümüne sebep olduğuna işaret olunmaktadır. Bilgi için, bak. Kasas 28/15.}
====Sayfa 367====
<div id="20">[[Dosya:Şuara 20.png]]</div>
20- Musa: Ben, dedi, o işi o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım.
{Tefsirlerde daha çok, Hz. Musa'nın öldürme kasdı olmaksızın o adama vurduğu ve bu işin, kasdı aşan müessir fiil neticesi adam öldürme olduğu izahı ağır basmaktadır.}
<div id="21">[[Dosya:Şuara 21.png]]</div>
21- Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı.
<div id="22">[[Dosya:Şuara 22.png]]</div>
22- O nimet diye başıma kaktığın ise, (aslında) İsrailoğullarını kendine kul köle etmendir.
{Firavun'un, nimet diye Hz. Musa'nın başına kaktığı ve onu nankör olarak nitelendirmesine yol açan şey, onu bebekliğinde sahipsiz bulunca alıp beslemesi ve barındırması, özellikle onu diğer erkek çocuklar gibi öldürmemesi idi. Hz. Musa, bu sözleri inkârî bir üslûpla, onun yaptığının esasen bir nimet olmadığını ve kendisinin İsrailoğullarını kul köle edinmesinden ibaret bulunduğunu ifade etmektedir. Zira Firavun'un Hz. Musa'yı sarayına almasına da kendisinin İsrailoğullarına karşı davranışı sebep olmuştu.}
<div id="23">[[Dosya:Şuara 23.png]]</div>
23- Firavun şöyle dedi: Âlemlerin Rabbi dediğin de nedir?
<div id="24">[[Dosya:Şuara 24.png]]</div>
24- Musa cevap verdi: Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir.
<div id="25">[[Dosya:Şuara 25.png]]</div>
25- (Firavun) etrafında bulunanlara: İşitiyor musunuz? dedi.
<div id="26">[[Dosya:Şuara 26.png]]</div>
26- Musa dedi ki: O, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir.
<div id="27">[[Dosya:Şuara 27.png]]</div>
27- Firavun: Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir, dedi.
<div id="28">[[Dosya:Şuara 28.png]]</div>
28- Musa devamla şunu söyledi: Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir.
<div id="29">[[Dosya:Şuara 29.png]]</div>
29- Firavun: Benden başkasını ilâh edinirsen, andolsun ki seni zindanlıklardan ederim! dedi.
<div id="30">[[Dosya:Şuara 30.png]]</div>
30- Musa: Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? dedi.
<div id="31">[[Dosya:Şuara 31.png]]</div>
31- Firavun: Doğru söyleyenlerden isen, haydi getir onu! diye karşılık verdi.
<div id="32">[[Dosya:Şuara 32.png]]</div>
32- Bunun üzerine Musa asâsını atıverdi; bir de ne görsünler, asâ apaçık koca bir yılan (oluvermiş)!
<div id="33">[[Dosya:Şuara 33.png]]</div>
33- Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)!
===Bölüm 3===
<div id="34">[[Dosya:Şuara 34.png]]</div>
34- Firavun, çevresindeki ileri gelenlere: Bu, dedi, doğrusu çok bilgili bir sihirbaz!
<div id="35">[[Dosya:Şuara 35.png]]</div>
35- Sizi sihiriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?
{Hz. Musa'nın gösterdiği mucizeler, Firavun'un kibir duygularını alt üst etmiş, Firavun ilâhlık davasını bir tarafa bırakıp, etrafındaki ileri gelenlerden fikir almaya mecbur kalmıştı.}
<div id="36">[[Dosya:Şuara 36.png]]</div>
36- Dediler ki: Onu ve kardeşini eğle ve şehirlere toplayıcı görevliler gönder;
<div id="37">[[Dosya:Şuara 37.png]]</div>
37- Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler.
<div id="38">[[Dosya:Şuara 38.png]]</div>
38- Böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde biraraya getirildi.
<div id="39">[[Dosya:Şuara 39.png]]</div>
39- Halka: Siz de toplanıyor musunuz (haydi hemen toplanın), denildi.
====Sayfa 368====
<div id="40">[[Dosya:Şuara 40.png]]</div>
40- (Firavun'un adamları:) Eğer üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyarız, dediler.
<div id="41">[[Dosya:Şuara 41.png]]</div>
41- Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a: Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır değil mi? dediler.
<div id="42">[[Dosya:Şuara 42.png]]</div>
42- Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız.
<div id="43">[[Dosya:Şuara 43.png]]</div>
43- Musa onlara: Ne atacaksanız atın! dedi.
<div id="44">[[Dosya:Şuara 44.png]]</div>
44- Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve: Firavun'un kudreti hakkı için elbette bizler galip geleceğiz, dediler.
<div id="45">[[Dosya:Şuara 45.png]]</div>
45- Sonra Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor!
<div id="46">[[Dosya:Şuara 46.png]]</div>
46- (Bunu görünce) sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
<div id="47">[[Dosya:Şuara 47.png]]</div>
47-48- "Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine iman ettik" dediler.
<div id="48">[[Dosya:Şuara 48.png]]</div><div id="49">[[Dosya:Şuara 49.png]]</div>
49- Firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Demek ki size sihiri öğreten büyüğünüzmüş o! Ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım!
<div id="50">[[Dosya:Şuara 50.png]]</div>
50- "Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz."
<div id="51">[[Dosya:Şuara 51.png]]</div>
51- "Biz, ilk iman edenler olduğumuz için Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız."
===Bölüm 4===
<div id="52">[[Dosya:Şuara 52.png]]</div>
52- Musa'ya: Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü takip edileceksiniz, diye vahyettik.
<div id="53">[[Dosya:Şuara 53.png]]</div>
53- Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi:
<div id="54">[[Dosya:Şuara 54.png]]</div>
54- "Esasen bunlar, sayıları az, bölük pörçük bir cemaattır."
<div id="55">[[Dosya:Şuara 55.png]]</div>
55- "(Böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir."
<div id="56">[[Dosya:Şuara 56.png]]</div>
56- "Biz ise, elbette uyanık (ve yekvücut) bir cemaatız." (diyor ve dedirtiyordu).
<div id="57">[[Dosya:Şuara 57.png]]</div><div id="58">[[Dosya:Şuara 58.png]]</div>
57-58- Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve değerli bir yerden çıkardık.
<div id="59">[[Dosya:Şuara 59.png]]</div>
59- Böylece, bunlara İsrailoğullarını mirasçı yaptık.
<div id="60">[[Dosya:Şuara 60.png]]</div>
60- Derken (Firavun ve adamları) gün doğumunda onların ardına düştüler.
====Sayfa 369====
<div id="61">[[Dosya:Şuara 61.png]]</div>
61- İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları: İşte yakalandık! dediler.
<div id="62">[[Dosya:Şuara 62.png]]</div>
62- Musa: Asla! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir.
<div id="63">[[Dosya:Şuara 63.png]]</div>
63- Bunun üzerine Musa'ya: Asân ile denize vur! diye vahyettik. (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu.
<div id="64">[[Dosya:Şuara 64.png]]</div>
64- Ötekilerini de oraya yaklaştırdık.
{Musa ve adamlarının ardından, düşmanlar da bu denizde açılan yollara girdiler.}
<div id="65">[[Dosya:Şuara 65.png]]</div>
65- Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.
<div id="66">[[Dosya:Şuara 66.png]]</div>
66- Sonra ötekilerini suda boğduk.
<div id="67">[[Dosya:Şuara 67.png]]</div>
67- Şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.
{Gerek Mısır'da kalan Kıptîlerin artıkları, gerekse kurtulduktan sonra buzağıya tapmaya kalkan ve "Yüz yüze Allah'ı görmedikçe iman etmeyiz" demeye varan İsrailoğulları, bu apaçık dersten ibret almadılar, imana gelmediler.}
<div id="68">[[Dosya:Şuara 68.png]]</div>
68- Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
===Bölüm 5===
<div id="69">[[Dosya:Şuara 69.png]]</div>
69- (Resûlüm!) Onlara İbrahim'in haberini de naklet.
<div id="70">[[Dosya:Şuara 70.png]]</div>
70- Hani o, babasına ve kavmine: Neye tapıyorsunuz? demişti.
<div id="71">[[Dosya:Şuara 71.png]]</div>
71- "Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz" diye cevap verdiler.
{"Putlara tapıyoruz ve bütün gün onlara hizmet edip durmaktayız" manası da verilmektedir. Zira onların, gün boyunca ibadet edip gece ibadet etmediklerine dair bir rivayet bulunmaktadır.}
<div id="72">[[Dosya:Şuara 72.png]]</div>
72- İbrahim: Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?
<div id="73">[[Dosya:Şuara 73.png]]</div>
73- Yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı?
<div id="74">[[Dosya:Şuara 74.png]]</div>
74- Şöyle cevap verdiler: Hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk.
<div id="75">[[Dosya:Şuara 75.png]]</div><div id="76">[[Dosya:Şuara 76.png]]</div>
75-76- İbrahim dedi ki: İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın; neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?
<div id="77">[[Dosya:Şuara 77.png]]</div>
77- İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur);
<div id="78">[[Dosya:Şuara 78.png]]</div>
78- Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O'dur.
<div id="79">[[Dosya:Şuara 79.png]]</div>
79- Beni yediren, içiren O'dur.
<div id="80">[[Dosya:Şuara 80.png]]</div>
80- Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.
<div id="81">[[Dosya:Şuara 81.png]]</div>
81- Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O'dur.
<div id="82">[[Dosya:Şuara 82.png]]</div>
82- Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O'dur.
<div id="83">[[Dosya:Şuara 83.png]]</div>
83- Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
====Sayfa 370====
<div id="84">[[Dosya:Şuara 84.png]]</div>
84- Bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle!
{Hz. İbrahim, bu duasıyla, kıyamete kadar iyi bir nâmla anılmayı istemişti. Duası makbul olmuş, bundan ötürü her ümmet ona ayrı bir sevgi duymuş ve adını övgüyle anar olmuştur. Müslümanlar da beş vakit namazda salâvat-ı şerîfe okurken onu da anarak bu duaya katılmaktadırlar.}
<div id="85">[[Dosya:Şuara 85.png]]</div>
85- Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl.
<div id="86">[[Dosya:Şuara 86.png]]</div>
86- Babamı da bağışla (ona tevbe ve iman nasip et). Çünkü o sapıklardandır.
<div id="87">[[Dosya:Şuara 87.png]]</div>
87- (İnsanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme.
<div id="88">[[Dosya:Şuara 88.png]]</div>
88- O gün, ne mal fayda verir ne de evlât.
<div id="89">[[Dosya:Şuara 89.png]]</div>
89- Ancak Allah'a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur).
{Kalb-i selîm, şüphelerden, şirkten temizlenmiş, ihlâsla iman etmiş kalp demektir. Saîd b. Müseyyeb (r.a.) demiştir ki: Kalb-i selîm, mânen sıhhatte olan kalpdir ki bu da, müminin kalbidir. Kâfir ve münafığın kalbi ise mânen hastadır.}
<div id="90">[[Dosya:Şuara 90.png]]</div>
90- (O gün) cennet, takvâ sahiplerine yaklaştırılır.
<div id="91">[[Dosya:Şuara 91.png]]</div>
91- Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir.
<div id="92">[[Dosya:Şuara 92.png]]</div><div id="93">[[Dosya:Şuara 93.png]]</div>
92-93- Onlara: Allah'tan gayrı taptıklarınız hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu? denilir.
<div id="94">[[Dosya:Şuara 94.png]]</div><div id="95">[[Dosya:Şuara 95.png]]</div>
94-95- Artık onlar, o azgınlar ve İblis orduları, toptan oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar.
<div id="96">[[Dosya:Şuara 96.png]]</div>
96- Orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler:
<div id="97">[[Dosya:Şuara 97.png]]</div>
97- Vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.
<div id="98">[[Dosya:Şuara 98.png]]</div>
98- Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk.
<div id="99">[[Dosya:Şuara 99.png]]</div>
99- Bizi ancak o günahkârlar saptırdı.
<div id="100">[[Dosya:Şuara 100.png]]</div><div id="101">[[Dosya:Şuara 101.png]]</div>
100-101- Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var, ne de yakın bir dostumuz.
<div id="102">[[Dosya:Şuara 102.png]]</div>
102- Ah keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden olsak!
<div id="103">[[Dosya:Şuara 103.png]]</div>
103- Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
<div id="104">[[Dosya:Şuara 104.png]]</div>
104- Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
===Bölüm 6===
<div id="105">[[Dosya:Şuara 105.png]]</div>
105- Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar.
<div id="106">[[Dosya:Şuara 106.png]]</div>
106- Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
<div id="107">[[Dosya:Şuara 107.png]]</div>
107- Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
<div id="108">[[Dosya:Şuara 108.png]]</div>
108- Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
<div id="109">[[Dosya:Şuara 109.png]]</div>
109- Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.
<div id="110">[[Dosya:Şuara 110.png]]</div>
110- Onun için, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
<div id="111">[[Dosya:Şuara 111.png]]</div>
111- Onlar şöyle cevap verdiler: Sana düşük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!
====Sayfa 371====
<div id="112">[[Dosya:Şuara 112.png]]</div>
112- Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur.
<div id="113">[[Dosya:Şuara 113.png]]</div>
113- Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Bir düşünseniz!
<div id="114">[[Dosya:Şuara 114.png]]</div>
114- Ben iman eden kimseleri kovacak değilim.
<div id="115">[[Dosya:Şuara 115.png]]</div>
115- Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.
<div id="116">[[Dosya:Şuara 116.png]]</div>
116- Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın!
<div id="117">[[Dosya:Şuara 117.png]]</div>
117- Nuh: Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı.
<div id="118">[[Dosya:Şuara 118.png]]</div>
118- Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.
<div id="119">[[Dosya:Şuara 119.png]]</div>
119- Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık.
<div id="120">[[Dosya:Şuara 120.png]]</div>
120- Sonra da geri kalanları suda boğduk.
<div id="121">[[Dosya:Şuara 121.png]]</div>
121- Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
<div id="122">[[Dosya:Şuara 122.png]]</div>
122- Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
===Bölüm 7===
<div id="123">[[Dosya:Şuara 123.png]]</div>
123- Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı.
<div id="124">[[Dosya:Şuara 124.png]]</div>
124- Kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
<div id="125">[[Dosya:Şuara 125.png]]</div>
125- Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
<div id="126">[[Dosya:Şuara 126.png]]</div>
126- Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
<div id="127">[[Dosya:Şuara 127.png]]</div>
127- Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.
<div id="128">[[Dosya:Şuara 128.png]]</div>
128- Siz her yüksek yere bir alâmet dikerek eğleniyor musunuz?
{Âyetteki "rî'" kelimesi "yol" manasına da geldiği için "siz her yol üzerine..." şeklinde bir meâl vermek de mümkündür. Bu kavmin bina ettiği şeyler hakkında, tefsirlerde; güvercin kaleleri, gelip geçenlerle eğlenmek için yapılmış yüksek binalar, tepelere dikilen âbideler gibi izahlarla karşılaşılmaktadır.}
<div id="129">[[Dosya:Şuara 129.png]]</div>
129- Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?
{Bu yapılar hakkında, muazzam köşkler, müstahkem kaleler, su mahzenleri gibi tefsirler yapılmıştır.}
<div id="130">[[Dosya:Şuara 130.png]]</div>
130- Yakaladığınız zaman, zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?
<div id="131">[[Dosya:Şuara 131.png]]</div>
131- Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
<div id="132">[[Dosya:Şuara 132.png]]</div><div id="133">[[Dosya:Şuara 133.png]]</div><div id="134">[[Dosya:Şuara 134.png]]</div>
132-133-134- Bildiğiniz şeyleri size veren, size davarlar, oğullar, bağlar, pınarlar ihsan eden (Allah'a karşı gelmek) den sakının.
<div id="135">[[Dosya:Şuara 135.png]]</div>
135- Doğrusu sizin hakkınızda muazzam bir günün azabından endişe ediyorum.
<div id="136">[[Dosya:Şuara 136.png]]</div>
136- (Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir.
====Sayfa 372====
<div id="137">[[Dosya:Şuara 137.png]]</div>
137- Bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir.
{Burada "gelenek (huluk)"den kastedilenin ne olduğu hakkında farklı tefsirler vardır: 1) Şu yaptıklarımız veya üzerinde bulunduğumuz şu din, ilk atalarımızdan beri sürüp gelen şeydir. 2) Senin getirdiğin şu din veya öldükten sonra dirileceğimiz iddiası, geçmişlerin uydurmasıdır.}
<div id="138">[[Dosya:Şuara 138.png]]</div>
138- Biz azaba uğratılacak da değiliz.
<div id="139">[[Dosya:Şuara 139.png]]</div>
139- Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helâk ettik. Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler.
<div id="140">[[Dosya:Şuara 140.png]]</div>
140- Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
===Bölüm 8===
<div id="141">[[Dosya:Şuara 141.png]]</div>
141- Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı.
<div id="142">[[Dosya:Şuara 142.png]]</div>
142- Kardeşleri Sâlih onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
<div id="143">[[Dosya:Şuara 143.png]]</div>
143- Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
<div id="144">[[Dosya:Şuara 144.png]]</div>
144- Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
<div id="145">[[Dosya:Şuara 145.png]]</div>
145- Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.
<div id="146">[[Dosya:Şuara 146.png]]</div><div id="147">[[Dosya:Şuara 147.png]]</div><div id="148">[[Dosya:Şuara 148.png]]</div>
146-147-148- Siz burada, bahçelerin, pınarların içinde; ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)?
<div id="149">[[Dosya:Şuara 149.png]]</div>
149- (Böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz).
{Âyetteki "fârihin" kelimesine "ustaca" anlamı verilebileceği gibi, "şımararak" anlamı da verilebilir.}
<div id="150">[[Dosya:Şuara 150.png]]</div>
150- Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
<div id="151">[[Dosya:Şuara 151.png]]</div><div id="152">[[Dosya:Şuara 152.png]]</div>
151-152- Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen aşırı gidenlerin emrine uymayın.
<div id="153">[[Dosya:Şuara 153.png]]</div>
153- Dediler ki: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!
<div id="154">[[Dosya:Şuara 154.png]]</div>
154- Sen de ancak bizim gibi bir insansın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir.
<div id="155">[[Dosya:Şuara 155.png]]</div>
155- Salih: İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi.
<div id="156">[[Dosya:Şuara 156.png]]</div>
156- Ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir.
<div id="157">[[Dosya:Şuara 157.png]]</div>
157- Buna rağmen onlar deveyi kestiler; ama pişman da oldular.
<div id="158">[[Dosya:Şuara 158.png]]</div>
158- Bunun üzerine onları azap yakaladı. Doğrusu bunda, büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
<div id="159">[[Dosya:Şuara 159.png]]</div>
159- Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
===Bölüm 9===
====Sayfa 373====
<div id="160">[[Dosya:Şuara 160.png]]</div>
160- Lût kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı.
<div id="161">[[Dosya:Şuara 161.png]]</div>
161- Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
<div id="162">[[Dosya:Şuara 162.png]]</div>
162- Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
<div id="163">[[Dosya:Şuara 163.png]]</div>
163- Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
<div id="164">[[Dosya:Şuara 164.png]]</div>
164- Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.
<div id="165">[[Dosya:Şuara 165.png]]</div><div id="166">[[Dosya:Şuara 166.png]]</div>
165-166- Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!
<div id="167">[[Dosya:Şuara 167.png]]</div>
167- Onlar şöyle dediler: Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın!
<div id="168">[[Dosya:Şuara 168.png]]</div>
168- Lût: Doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim!
<div id="169">[[Dosya:Şuara 169.png]]</div>
169- Rabbim! Beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar.
<div id="170">[[Dosya:Şuara 170.png]]</div>
170- Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.
<div id="171">[[Dosya:Şuara 171.png]]</div>
171- Ancak bir kocakarı müstesna. O, geride kalanlardan (oldu).
{Burada Hz. Lût'un karısına işaret edilmektedir. Tahrîm sûresi'nin 10. âyetine ve 12. âyetindeki açıklamaya bakınız.}
<div id="172">[[Dosya:Şuara 172.png]]</div>
172- Sonra diğerlerini helâk ettik.
<div id="173">[[Dosya:Şuara 173.png]]</div>
173- Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki... Uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü!
<div id="174">[[Dosya:Şuara 174.png]]</div>
174- Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler.
<div id="175">[[Dosya:Şuara 175.png]]</div>
175- Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
===Bölüm 10===
<div id="176">[[Dosya:Şuara 176.png]]</div>
176- Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı.
{Eyke, bir orman türünün adıdır. Rivayete göre, Medyen yakınlarında bulunan bir bölge de bu isimle anılmaktaydı. Şuayb (a.s.) Eykeli olmadığından, 106, 124, 142 ve 160. âyetlerdekinden farklı olarak gönderilen peygamber için "kardeşleri" denmemiştir.}
<div id="177">[[Dosya:Şuara 177.png]]</div>
177- Şuayb onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
<div id="178">[[Dosya:Şuara 178.png]]</div>
178- Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
<div id="179">[[Dosya:Şuara 179.png]]</div>
179- Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
<div id="180">[[Dosya:Şuara 180.png]]</div>
180- Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.
<div id="181">[[Dosya:Şuara 181.png]]</div>
181- Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın.
<div id="182">[[Dosya:Şuara 182.png]]</div>
182- Doğru terazi ile tartın.
<div id="183">[[Dosya:Şuara 183.png]]</div>
183- İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
====Sayfa 374====
<div id="184">[[Dosya:Şuara 184.png]]</div>
184- Sizi ve önceki nesilleri yaratan (Allah) dan korkun.
<div id="185">[[Dosya:Şuara 185.png]]</div>
185- Onlar şöyle dediler: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!
<div id="186">[[Dosya:Şuara 186.png]]</div>
186- Sen de, ancak bizim gibi bir beşersin. Bil ki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz.
<div id="187">[[Dosya:Şuara 187.png]]</div>
187- Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten azap yağdır.
<div id="188">[[Dosya:Şuara 188.png]]</div>
188- Şuayb: Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir, dedi.
<div id="189">[[Dosya:Şuara 189.png]]</div>
189- Velhasıl onu yalancı saydılar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi!
{Çok sıcak günlerden sonra gökte bulutlar belirmiş, onların gölgesine sığınmışlardı. Allah bulutlardan ateş yağdırarak azgınları, asileri yakmış ve cezalandırmıştı.}
<div id="190">[[Dosya:Şuara 190.png]]</div>
190- Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
<div id="191">[[Dosya:Şuara 191.png]]</div>
191- Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
{Sûrenin 10. âyetinden buraya kadar birçok peygamberin, kavimlerini ikazları, getirdikleri mucizeler ve kavimlerinin tutumları ortak çizgilerle anlatıldıktan sonra, bundan sonraki bölümde de Kur'an'a yöneltilen iftiralara özlü reddiyelerde bulunulmuş, Hz. Peygamber'e sabır ve metanetle ulvî görevini sürdürmesi telkin edilmiştir.}
===Bölüm 11===
<div id="192">[[Dosya:Şuara 192.png]]</div>
192- Muhakkak ki o (Kur'an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir.
<div id="193">[[Dosya:Şuara 193.png]]</div><div id="194">[[Dosya:Şuara 194.png]]</div>
<div id="195">[[Dosya:Şuara 195.png]]</div>
193-194-195 -(Resûlüm!) Onu Rûhu'l-emîn (Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin kalbine indirmiştir.
<div id="196">[[Dosya:Şuara 196.png]]</div>
196- O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır.
{Kur'an'ın Hz. Muhammed'e indirileceği, yahut da Kur'an'ın manası, özü ve ana prensipleri önceki hak kitaplarda da vardı. Âyette her ikisi anlatılmış olabilir.}
<div id="197">[[Dosya:Şuara 197.png]]</div>
197- Benî İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?
<div id="198">[[Dosya:Şuara 198.png]]</div><div id="199">[[Dosya:Şuara 199.png]]</div>
198-199- Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi.
<div id="200">[[Dosya:Şuara 200.png]]</div><div id="201">[[Dosya:Şuara 201.png]]</div>
200-201- Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.
{Âyetteki "onu" zamiri, "küfür"e gönderilirse "-Kendi günahları yüzünden- soktuğumuz küfür öyle yerleşmiştir ki, azabı açıkça görmeden imana gelmezler" manası çıkar. Aynı zamir "Kur'an"a da gönderilebilir. O takdirde "Kur'an'ı kendi dilleriyle indirdik, manasını kalplerine iyice soktuk; yine de azabı görmeden iman etmezler" manası kasdedilmiş olur.}
<div id="202">[[Dosya:Şuara 202.png]]</div>
202- İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.
<div id="203">[[Dosya:Şuara 203.png]]</div>
203- O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.
<div id="204">[[Dosya:Şuara 204.png]]</div>
204- (Durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı?
<div id="205">[[Dosya:Şuara 205.png]]</div><div id="206">[[Dosya:Şuara 206.png]]</div>
205-206- Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak, sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse!
====Sayfa 375====
<div id="207">[[Dosya:Şuara 207.png]]</div>
207- Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır.
<div id="208">[[Dosya:Şuara 208.png]]</div><div id="209">[[Dosya:Şuara 209.png]]</div>
208-209- Biz hiçbir memleketi, öğüt vermek üzere (gönderdiğimiz) uyarıcıları (peygamberleri) olmadan yok etmemişizdir. Biz zalim değiliz.
<div id="210">[[Dosya:Şuara 210.png]]</div>
210- O'nu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmedi.
{Kur'an'ın, şeytanlar tarafından kâhinlere telkin edilen şeylerden ibaret olduğunu ileri süren bazı müşriklerin sözleri reddedilmektedir.}
<div id="211">[[Dosya:Şuara 211.png]]</div>
211- Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez.
<div id="212">[[Dosya:Şuara 212.png]]</div>
212- Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.
<div id="213">[[Dosya:Şuara 213.png]]</div>
213- O halde sakın Allah ile beraber başka ilâha kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun!
{Hz. Peygamber'in şahsında, insanlığa hitap edilmektedir. Bak. Kasas 28/86-88.}
<div id="214">[[Dosya:Şuara 214.png]]</div>
214- (Önce) en yakın akrabanı uyar.
<div id="215">[[Dosya:Şuara 215.png]]</div>
215- Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir.
<div id="216">[[Dosya:Şuara 216.png]]</div>
216- Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım.
<div id="217">[[Dosya:Şuara 217.png]]</div>
217- Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.
<div id="218">[[Dosya:Şuara 218.png]]</div>
218- O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.
<div id="219">[[Dosya:Şuara 219.png]]</div>
219- Secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor).
{İbn Abbâs (r.a.)dan gelen rivayete göre "ve tekallübeke fi's-sâcidîn" kavlinin ifade etmek istediği mana şudur: Allah senin bir peygamberin sulbünden diğer peygamberin sulbüne intikal ede ede nihayet nasıl bir nebî olarak çıktığını görendir.}
<div id="220">[[Dosya:Şuara 220.png]]</div>
220- Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.
<div id="221">[[Dosya:Şuara 221.png]]</div>
221- Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?
<div id="222">[[Dosya:Şuara 222.png]]</div>
222- Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.
<div id="223">[[Dosya:Şuara 223.png]]</div>
223- Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.
<div id="224">[[Dosya:Şuara 224.png]]</div>
224- Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar.
<div id="225">[[Dosya:Şuara 225.png]]</div><div id="226">[[Dosya:Şuara 226.png]]</div>
225-226- Onların her vâdide başıboş dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?
<div id="227">[[Dosya:Şuara 227.png]]</div>
227- Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.
{Sahih hadis kitaplarında yer alan birçok hadisten de anlaşıldığı üzere, kötülüğü ifade etmeyen ve iyi maksatla kullanılan şiir, yukarıda kötülenen şiirden istisna edilmiştir. Nitekim ashâb-ı kiram arasında Resûl-i Ekrem'in takdirlerini kazanmış birçok şairler bulunmaktaydı. Meselâ Hz. Peygamber'in, Hassân bin Sabit'e, "Müşrikleri (şiirlerinle) hicvet, bil ki muhakkak Cebrail de seninle beraberdir" buyurduğu rivayet olunmuştur.}


''Önceki Sure: [[Kuran:Furkan|Furkan]] &larr; [[Kuran:Kur'an|Kur'an]] &rarr; [[Kuran:Neml|Neml]]: Sonraki Sure''
''Önceki Sure: [[Kuran:Furkan|Furkan]] &larr; [[Kuran:Kur'an|Kur'an]] &rarr; [[Kuran:Neml|Neml]]: Sonraki Sure''

12.44, 29 Nisan 2021 tarihindeki hâli

Önceki Sure: FurkanKur'anNeml: Sonraki Sure

26. Şuârâ Suresi[değiştir]

{Mekke'de nâzil olan bu sûre, 227 âyettir. 224 ilâ 227. âyetleri (dört âyet), Medine'de nâzil olmuştur. "Şuarâ", şairler demektir; 224. âyetinde şairlerden sözedildiği için, sûre bu ismi almıştır. Muhaliflerin Kur'an'a karşı ileri sürdükleri iddialarından biri de, onun bir şair tarafından meydana getirilmiş olduğu idi. İşte Kur'an, Hz. Peygamber'in irşadı ile daha önceki peygamberlerin irşadlarının özde birleştiğini ve Kur'an'ın bir şair eseri olmadığını isbat ederek, bu iddiayı çürütmekte ve reddetmektedir.}

Bölüm 1[değiştir]

Sayfa 366[değiştir]

1- Tâ. Sîn. Mîm.

2- Bunlar, apaçık Kitab'ın âyetleridir.

3- (Resûlüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın!

4- Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır.

5- Kendilerine, o çok esirgeyici Allah'tan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.

6- Üstelik (ona) "yalandır" derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir.

7- Yeryüzüne bir bakmazlar mı! Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik.

8- Şüphesiz bunlarda (Allah'ın kudretine) bir nişâne vardır; ama çoğu iman etmezler.

9- Şüphe yok ki Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Bölüm 2[değiştir]

10-11- Hani Rabbin Musa'ya: O zalimler güruhuna, Firavun'un kavmine git. Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti.

12- Musa şöyle dedi: Rabbim! Doğrusu, beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum.

13- (Bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için Harun'a da elçilik ver.

14- Onların bana isnad ettikleri bir suç da var. Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum.

15- Allah buyurdu: Hayır (seni asla öldüremezler)! İkiniz mucizelerimizle gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz.

16- Haydi Firavun'a gidip deyin ki: Gerçekten biz, âlemlerin Rabbi'nin elçisiyiz;

17- İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.

18- (Kendisine Allah'ın emri tebliğ edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?

19- Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin!

{Burada Hz. Musa'nın bir Mısırlının ölümüne sebep olduğuna işaret olunmaktadır. Bilgi için, bak. Kasas 28/15.}

Sayfa 367[değiştir]

20- Musa: Ben, dedi, o işi o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım.

{Tefsirlerde daha çok, Hz. Musa'nın öldürme kasdı olmaksızın o adama vurduğu ve bu işin, kasdı aşan müessir fiil neticesi adam öldürme olduğu izahı ağır basmaktadır.}

21- Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı.

22- O nimet diye başıma kaktığın ise, (aslında) İsrailoğullarını kendine kul köle etmendir.

{Firavun'un, nimet diye Hz. Musa'nın başına kaktığı ve onu nankör olarak nitelendirmesine yol açan şey, onu bebekliğinde sahipsiz bulunca alıp beslemesi ve barındırması, özellikle onu diğer erkek çocuklar gibi öldürmemesi idi. Hz. Musa, bu sözleri inkârî bir üslûpla, onun yaptığının esasen bir nimet olmadığını ve kendisinin İsrailoğullarını kul köle edinmesinden ibaret bulunduğunu ifade etmektedir. Zira Firavun'un Hz. Musa'yı sarayına almasına da kendisinin İsrailoğullarına karşı davranışı sebep olmuştu.}

23- Firavun şöyle dedi: Âlemlerin Rabbi dediğin de nedir?

24- Musa cevap verdi: Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir.

25- (Firavun) etrafında bulunanlara: İşitiyor musunuz? dedi.

26- Musa dedi ki: O, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir.

27- Firavun: Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir, dedi.

28- Musa devamla şunu söyledi: Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir.

29- Firavun: Benden başkasını ilâh edinirsen, andolsun ki seni zindanlıklardan ederim! dedi.

30- Musa: Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? dedi.

31- Firavun: Doğru söyleyenlerden isen, haydi getir onu! diye karşılık verdi.

32- Bunun üzerine Musa asâsını atıverdi; bir de ne görsünler, asâ apaçık koca bir yılan (oluvermiş)!

33- Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)!

Bölüm 3[değiştir]

34- Firavun, çevresindeki ileri gelenlere: Bu, dedi, doğrusu çok bilgili bir sihirbaz!

35- Sizi sihiriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?

{Hz. Musa'nın gösterdiği mucizeler, Firavun'un kibir duygularını alt üst etmiş, Firavun ilâhlık davasını bir tarafa bırakıp, etrafındaki ileri gelenlerden fikir almaya mecbur kalmıştı.}

36- Dediler ki: Onu ve kardeşini eğle ve şehirlere toplayıcı görevliler gönder;

37- Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler.

38- Böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde biraraya getirildi.

39- Halka: Siz de toplanıyor musunuz (haydi hemen toplanın), denildi.

Sayfa 368[değiştir]

40- (Firavun'un adamları:) Eğer üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyarız, dediler.

41- Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a: Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır değil mi? dediler.

42- Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız.

43- Musa onlara: Ne atacaksanız atın! dedi.

44- Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve: Firavun'un kudreti hakkı için elbette bizler galip geleceğiz, dediler.

45- Sonra Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor!

46- (Bunu görünce) sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.

47-48- "Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine iman ettik" dediler.

49- Firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Demek ki size sihiri öğreten büyüğünüzmüş o! Ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım!

50- "Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz."


51- "Biz, ilk iman edenler olduğumuz için Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız."

Bölüm 4[değiştir]

52- Musa'ya: Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü takip edileceksiniz, diye vahyettik.

53- Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi:

54- "Esasen bunlar, sayıları az, bölük pörçük bir cemaattır."

55- "(Böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir."

56- "Biz ise, elbette uyanık (ve yekvücut) bir cemaatız." (diyor ve dedirtiyordu).

57-58- Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve değerli bir yerden çıkardık.

59- Böylece, bunlara İsrailoğullarını mirasçı yaptık.

60- Derken (Firavun ve adamları) gün doğumunda onların ardına düştüler.

Sayfa 369[değiştir]

61- İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları: İşte yakalandık! dediler.

62- Musa: Asla! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir.

63- Bunun üzerine Musa'ya: Asân ile denize vur! diye vahyettik. (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu.

64- Ötekilerini de oraya yaklaştırdık.

{Musa ve adamlarının ardından, düşmanlar da bu denizde açılan yollara girdiler.}

65- Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.

66- Sonra ötekilerini suda boğduk.

67- Şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

{Gerek Mısır'da kalan Kıptîlerin artıkları, gerekse kurtulduktan sonra buzağıya tapmaya kalkan ve "Yüz yüze Allah'ı görmedikçe iman etmeyiz" demeye varan İsrailoğulları, bu apaçık dersten ibret almadılar, imana gelmediler.}

68- Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Bölüm 5[değiştir]

69- (Resûlüm!) Onlara İbrahim'in haberini de naklet.

70- Hani o, babasına ve kavmine: Neye tapıyorsunuz? demişti.

71- "Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz" diye cevap verdiler.

{"Putlara tapıyoruz ve bütün gün onlara hizmet edip durmaktayız" manası da verilmektedir. Zira onların, gün boyunca ibadet edip gece ibadet etmediklerine dair bir rivayet bulunmaktadır.}

72- İbrahim: Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?

73- Yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı?

74- Şöyle cevap verdiler: Hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk.

75-76- İbrahim dedi ki: İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın; neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?

77- İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur);

78- Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O'dur.

79- Beni yediren, içiren O'dur.

80- Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.

81- Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O'dur.

82- Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O'dur.

83- Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.

Sayfa 370[değiştir]

84- Bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle!

{Hz. İbrahim, bu duasıyla, kıyamete kadar iyi bir nâmla anılmayı istemişti. Duası makbul olmuş, bundan ötürü her ümmet ona ayrı bir sevgi duymuş ve adını övgüyle anar olmuştur. Müslümanlar da beş vakit namazda salâvat-ı şerîfe okurken onu da anarak bu duaya katılmaktadırlar.}

85- Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl.

86- Babamı da bağışla (ona tevbe ve iman nasip et). Çünkü o sapıklardandır.

87- (İnsanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme.

88- O gün, ne mal fayda verir ne de evlât.

89- Ancak Allah'a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur).

{Kalb-i selîm, şüphelerden, şirkten temizlenmiş, ihlâsla iman etmiş kalp demektir. Saîd b. Müseyyeb (r.a.) demiştir ki: Kalb-i selîm, mânen sıhhatte olan kalpdir ki bu da, müminin kalbidir. Kâfir ve münafığın kalbi ise mânen hastadır.}

90- (O gün) cennet, takvâ sahiplerine yaklaştırılır.

91- Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir.

92-93- Onlara: Allah'tan gayrı taptıklarınız hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu? denilir.

94-95- Artık onlar, o azgınlar ve İblis orduları, toptan oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar.

96- Orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler:

97- Vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.

98- Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk.

99- Bizi ancak o günahkârlar saptırdı.

100-101- Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var, ne de yakın bir dostumuz.

102- Ah keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden olsak!

103- Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

104- Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Bölüm 6[değiştir]

105- Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar.

106- Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

107- Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

108- Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

109- Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.

110- Onun için, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

111- Onlar şöyle cevap verdiler: Sana düşük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!

Sayfa 371[değiştir]

112- Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur.

113- Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Bir düşünseniz!

114- Ben iman eden kimseleri kovacak değilim.

115- Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.

116- Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın!

117- Nuh: Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı.

118- Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.

119- Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık.

120- Sonra da geri kalanları suda boğduk.

121- Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

122- Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Bölüm 7[değiştir]

123- Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı.

124- Kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

125- Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

126- Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

127- Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.

128- Siz her yüksek yere bir alâmet dikerek eğleniyor musunuz?

{Âyetteki "rî'" kelimesi "yol" manasına da geldiği için "siz her yol üzerine..." şeklinde bir meâl vermek de mümkündür. Bu kavmin bina ettiği şeyler hakkında, tefsirlerde; güvercin kaleleri, gelip geçenlerle eğlenmek için yapılmış yüksek binalar, tepelere dikilen âbideler gibi izahlarla karşılaşılmaktadır.}

129- Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?

{Bu yapılar hakkında, muazzam köşkler, müstahkem kaleler, su mahzenleri gibi tefsirler yapılmıştır.}

130- Yakaladığınız zaman, zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?

131- Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

132-133-134- Bildiğiniz şeyleri size veren, size davarlar, oğullar, bağlar, pınarlar ihsan eden (Allah'a karşı gelmek) den sakının.

135- Doğrusu sizin hakkınızda muazzam bir günün azabından endişe ediyorum.

136- (Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir.

Sayfa 372[değiştir]

137- Bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir.

{Burada "gelenek (huluk)"den kastedilenin ne olduğu hakkında farklı tefsirler vardır: 1) Şu yaptıklarımız veya üzerinde bulunduğumuz şu din, ilk atalarımızdan beri sürüp gelen şeydir. 2) Senin getirdiğin şu din veya öldükten sonra dirileceğimiz iddiası, geçmişlerin uydurmasıdır.}

138- Biz azaba uğratılacak da değiliz.

139- Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helâk ettik. Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler.

140- Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Bölüm 8[değiştir]

141- Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı.

142- Kardeşleri Sâlih onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

143- Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

144- Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

145- Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.

146-147-148- Siz burada, bahçelerin, pınarların içinde; ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)?

149- (Böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz).

{Âyetteki "fârihin" kelimesine "ustaca" anlamı verilebileceği gibi, "şımararak" anlamı da verilebilir.}

150- Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

151-152- Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen aşırı gidenlerin emrine uymayın.

153- Dediler ki: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!

154- Sen de ancak bizim gibi bir insansın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir.

155- Salih: İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi.

156- Ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir.

157- Buna rağmen onlar deveyi kestiler; ama pişman da oldular.

158- Bunun üzerine onları azap yakaladı. Doğrusu bunda, büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

159- Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Bölüm 9[değiştir]

Sayfa 373[değiştir]

160- Lût kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı.

161- Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

162- Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

163- Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

164- Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.

165-166- Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!

167- Onlar şöyle dediler: Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın!

168- Lût: Doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim!

169- Rabbim! Beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar.

170- Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.

171- Ancak bir kocakarı müstesna. O, geride kalanlardan (oldu).

{Burada Hz. Lût'un karısına işaret edilmektedir. Tahrîm sûresi'nin 10. âyetine ve 12. âyetindeki açıklamaya bakınız.}

172- Sonra diğerlerini helâk ettik.

173- Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki... Uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü!

174- Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler.

175- Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Bölüm 10[değiştir]

176- Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı.

{Eyke, bir orman türünün adıdır. Rivayete göre, Medyen yakınlarında bulunan bir bölge de bu isimle anılmaktaydı. Şuayb (a.s.) Eykeli olmadığından, 106, 124, 142 ve 160. âyetlerdekinden farklı olarak gönderilen peygamber için "kardeşleri" denmemiştir.}

177- Şuayb onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

178- Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

179- Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

180- Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.

181- Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın.

182- Doğru terazi ile tartın.

183- İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.

Sayfa 374[değiştir]

184- Sizi ve önceki nesilleri yaratan (Allah) dan korkun.

185- Onlar şöyle dediler: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!

186- Sen de, ancak bizim gibi bir beşersin. Bil ki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz.

187- Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten azap yağdır.

188- Şuayb: Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir, dedi.

189- Velhasıl onu yalancı saydılar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi!

{Çok sıcak günlerden sonra gökte bulutlar belirmiş, onların gölgesine sığınmışlardı. Allah bulutlardan ateş yağdırarak azgınları, asileri yakmış ve cezalandırmıştı.}

190- Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

191- Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

{Sûrenin 10. âyetinden buraya kadar birçok peygamberin, kavimlerini ikazları, getirdikleri mucizeler ve kavimlerinin tutumları ortak çizgilerle anlatıldıktan sonra, bundan sonraki bölümde de Kur'an'a yöneltilen iftiralara özlü reddiyelerde bulunulmuş, Hz. Peygamber'e sabır ve metanetle ulvî görevini sürdürmesi telkin edilmiştir.}

Bölüm 11[değiştir]

192- Muhakkak ki o (Kur'an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir.

193-194-195 -(Resûlüm!) Onu Rûhu'l-emîn (Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin kalbine indirmiştir.

196- O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır.

{Kur'an'ın Hz. Muhammed'e indirileceği, yahut da Kur'an'ın manası, özü ve ana prensipleri önceki hak kitaplarda da vardı. Âyette her ikisi anlatılmış olabilir.}

197- Benî İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?

198-199- Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi.

200-201- Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

{Âyetteki "onu" zamiri, "küfür"e gönderilirse "-Kendi günahları yüzünden- soktuğumuz küfür öyle yerleşmiştir ki, azabı açıkça görmeden imana gelmezler" manası çıkar. Aynı zamir "Kur'an"a da gönderilebilir. O takdirde "Kur'an'ı kendi dilleriyle indirdik, manasını kalplerine iyice soktuk; yine de azabı görmeden iman etmezler" manası kasdedilmiş olur.}

202- İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.

203- O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.

204- (Durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı?

205-206- Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak, sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse!

Sayfa 375[değiştir]

207- Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır.

208-209- Biz hiçbir memleketi, öğüt vermek üzere (gönderdiğimiz) uyarıcıları (peygamberleri) olmadan yok etmemişizdir. Biz zalim değiliz.

210- O'nu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmedi.

{Kur'an'ın, şeytanlar tarafından kâhinlere telkin edilen şeylerden ibaret olduğunu ileri süren bazı müşriklerin sözleri reddedilmektedir.}

211- Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez.

212- Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.

213- O halde sakın Allah ile beraber başka ilâha kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun!

{Hz. Peygamber'in şahsında, insanlığa hitap edilmektedir. Bak. Kasas 28/86-88.}

214- (Önce) en yakın akrabanı uyar.

215- Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir.

216- Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım.

217- Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.

218- O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.

219- Secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor).

{İbn Abbâs (r.a.)dan gelen rivayete göre "ve tekallübeke fi's-sâcidîn" kavlinin ifade etmek istediği mana şudur: Allah senin bir peygamberin sulbünden diğer peygamberin sulbüne intikal ede ede nihayet nasıl bir nebî olarak çıktığını görendir.}

220- Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.

221- Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?

222- Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.

223- Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.

224- Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar.

225-226- Onların her vâdide başıboş dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?

227- Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.

{Sahih hadis kitaplarında yer alan birçok hadisten de anlaşıldığı üzere, kötülüğü ifade etmeyen ve iyi maksatla kullanılan şiir, yukarıda kötülenen şiirden istisna edilmiştir. Nitekim ashâb-ı kiram arasında Resûl-i Ekrem'in takdirlerini kazanmış birçok şairler bulunmaktaydı. Meselâ Hz. Peygamber'in, Hassân bin Sabit'e, "Müşrikleri (şiirlerinle) hicvet, bil ki muhakkak Cebrail de seninle beraberdir" buyurduğu rivayet olunmuştur.}

Önceki Sure: FurkanKur'anNeml: Sonraki Sure

test