Hacı Osman Gök

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
19.19, 13 Şubat 2018 tarihinde Turker (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 7311 numaralı sürüm

Hacı Osman Gök ya da Kuleönlü Hacı Osman Kuleönü nur talebelerinden olup ümmi olmasına rağmen ömrünün sonuna kadar Risale-i Nur hizmetlerinde çalışmıştır. Kuleönü mübareklerinden Sarıbıçak Mustafa Hulusi ile büyük ruhlu küçük Ali'nin dayısıdır. Üstad'ı Barla'da ilk ziyarete gittiklerinde kapı kilitli olmasına rağmen onlara kendiliğinden açılır ve Üstad'ı ziyaret ederler.[1]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri:

Doğum Yeri ve Tarihi: Kuleönü, Isparta, 1892[1]

Vefat Yeri ve Tarihi: 1966[1]

Kabrinin Yeri: Kuleönü Köyü mezarlığı, Isparta[1]

Risale-i Nur ile Nasıl Tanıştığı[değiştir]

Bediüzzaman Said Nursi ile Görüşmeleri[değiştir]

ÜStad Barla'dayken ziyaret etmiştir.[1]

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

İşte o cilve-i rahmetin binden bir cüzü şudur ki: Ben o hüzüngâhım olan dereden ve o hüzün-engiz haletten Barla’ya döndüm. Baktım ki Kuleönlü Mustafa namında bir genç, benden ilm-i hale ait abdest ve namaza dair birkaç meseleyi sormak için gelmiş. O vakit misafirleri kabul etmediğim halde, onun ruhundaki ihlas ve ileride Risale-i Nur’a edeceği kıymettar hizmeti (Hâşiye[2]) güya hiss-i kable’l-vuku ile ruhum o gencin ruhunda okudu. Onu geriye çevirmedim, kabul ettim. (Hâşiye[3])

Sonra tebeyyün etti ki Risale-i Nur hizmetinde ve benden sonra hayru’l-halef olarak, bir vâris-i hakiki vazifesini tam yerine getirecek olan Abdurrahman yerine, Cenab-ı Hak Mustafa’yı numune olarak bana göndermiş ki senden bir Abdurrahman aldım, mukabilinde bu gördüğün Mustafa gibi otuz Abdurrahman o vazife-i diniyede sana hem talebe hem biraderzade hem evlad-ı manevî hem kardeş hem fedakâr arkadaş vereceğim. Evet, lillahi’l-hamd otuz Abdurrahman’ı verdi.

(Lem'alar, 26. Lem'a, 12. Rica)


Abdurrahman’ın birinci vârisi ve Risale-i Nur’un birinci şakirdi Büyük Mustafa’nın kapı istikbalinde arkadaşı olan Hacı Osman’ın mektubu ve o mektuptaki rüyaları manidar ve ettiği tabir de doğrudur.

(Kastamonu Lahikası)


Risale-i Nur şakirdlerinden Kuleönlü Hacı Osman’ın bir fıkrasıdır

Risale-i Nur’u birkaç seneden beri dinleyip binde bir almış olduğum manevî yaralarıma bir ilaç vazifesi görüyordu. Fakat hastalara ait Yirmi Beşinci Lem’a ve ihtiyarlara ait Yirmi Altıncı Lem’a’yı Mustafa ve arkadaşlarımla beraber okuyup kemal-i şevk ile dinledim. Bakıyorum ki vücudumdaki yaralara güzel tesir ediyor, arkadaşlarıma dedim:

Madem Risale-i Nur’un tesiri bu kadar kuvvetlidir, ben yazmaya karar verdim fakat hiç okuyup yazmam yok ki böyle kıymettar Risale-i Nur’a yardım edeyim. Madem kalemim yok, beni hizmetçi ve postacı olarak tayin ediniz diye müteessirane söyledim.

O gece rüyamda, kendimi ölmüş ve yıkanmış olarak kabre bıraktılar. Haşir zamanı gelip kabirden kefen ile başım açık, ayaklarım yalın olarak kalktım. Korkarak memleketimize gelirken büyük bir köprüye yolum uğradı. Köprünün iki tarafında iki nöbetçi vardı. Birinden geçip diğeri hemen beni yakaladı, acaba nereye götürecek diye bütün vücudum titriyordu. Biraz gittikten sonra köprü bitmeden Üstadıma beni teslim etti. Üstadım beni yıkayıp bıraktı.

Sonra asker olarak bir camiye bütün ahali toplandı. Bir asker geldi bana dedi: “Seni büyük bir kumandana hizmetçi tayin ettiler, gideceksin.” Ben dedim: “Benim gibi süflî bir nefer, nasıl o müşirin yanında hizmetçilik eder?” İtiraz ettim. Yine tekrar etti: “Gideceksin.” Ben korkarak gittim, baktım ki orada Üstadımı görünce mesrurane sevindim. Bana dedi: “Arkamdan gel.” Yüksek bir saraya çıktı, bana dedi: “Bu ufak hizmetleri gör.” Ben düşünmekte iken Barlalı Süleyman Efendi geldi. Beraber bulunurken Üstadım güzel bir gül bahçesine gitti. Ve orada bir küçük genç oturur, bana dedi: “Sen bu gence hizmet edeceksin.” dedi. Hemen uyandım.

Ey kardeşlerim! Madem Üstadım bende bir şey yok, ben yalnız tayin olduğum cevahir dükkânından herkesin ihtiyacı var olduğunu ve Kur’an’ın dellâlı olduğunu sekiz dokuz senedir ilan ediyor. Biz Risale-i Nurları yazmak, okumak ve dinlemek için herkesin ihtiyacı var, onun için ey Müslümanlar! Manevî yaralarınıza ilaç ararsanız Risale-i Nur’da vardır. Yazın, okuyun, imanınız o kadar teali edecektir. Hiç şüphe etmeyiniz.

Mübarek iki ellerinizden öperim ve bayramınızı tebrik ederim.

اَلْحُبُّ فِى اللّٰهِ

Cahil ve âciz talebeniz Hacı Osman

(Barla Lahikası)


Abdurrahman’ın birinci vârisi ve Risale-i Nur’un birinci şakirdi Büyük Mustafa’nın kapı istikbalinde arkadaşı olan Hacı Osman’ın mektubu ve o mektuptaki rüyaları manidar ve ettiği tabir de doğrudur.

(Kastamonu Lahikası)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 1,3 1,4 Isparta kahramanları, Himmet Koçoğlu
  2. İşte o Mustafa’nın küçük kardeşi olan Küçük Ali kendi güzel, sıhhatli kalemiyle yedi yüzden ziyade Nur Risalelerini yazmakla tamamıyla bilfiil bir Abdurrahman olduğu gibi müteaddid Abdurrahmanları da yetiştirdi.
  3. Elhak, o yalnız kabule değil belki istikbale lâyık (*) olduğunu gösterdi.
    (*) Risale-i Nur’un birinci şakirdi Mustafa’nın istikbale liyakatine dair Üstadımın hükmünü tasdik eden bir hâdise: Kurban arefesinden bir gün evvel Üstadım gezmeye gidecekti. At getirmek üzere beni gönderdiği zaman, Üstadıma dedim:
    “Sen aşağıya inme, ben kapıyı arkasından örtüp odunluktan çıkacağım.” Üstadım: “Hayır.” dedi; “Sen kapıdan çık.” diyerek aşağıya indi. Ben kapıdan çıktıktan sonra kapıyı arkasından sürgüledi. Ben gittim, kendisi de yukarıya çıktı. Sonra yatmış. Bir müddet sonra Kuleönlü Mustafa, Hacı Osman’la beraber gelmişler. Üstadım hiç kimseyi kabul etmiyordu ve etmeyecekti. Hususan o vakit iki adamı beraber hiç yanına almaz geri çevirirdi. Halbuki bu makamda bahsedilen kardeşimiz Kuleönlü Mustafa, Hacı Osman’la gelince, kapı güya lisan-ı hal ile ona demiş ki: “Üstadın seni kabul etmeyecek fakat ben sana açılacağım.” diyerek arkasından sürgülenmiş kapı kendi kendine Mustafa’ya açılmış. Demek, Üstadımın onun hakkında “Mustafa istikbale lâyıktır.” diye söylediği sözü istikbal gösterdiği gibi kapı da buna şahit olmuştur.
    Hüsrev
    Evet Hüsrev’in yazdığı doğrudur, tasdik ediyorum. Kapı bu mübarek Mustafa’yı benim bedelime hem istikbal etti hem de kabul etti.
    Said Nursî