İbn-i Sina

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Ebu Ali İbn-i Sina İslâm Meşşâî okulunun en büyük sistemci filozofu ve ortaçağ tıbbının önde gelen temsilcisidir. Bediüzzaman, felsefenin dahi fertlerinden olan İbn-i Sina gibi zatların insaniyetin en nihai gayesi Vâcibü’l-vücud’a yani Allah'a benzemektir gibi son derece yanlış fikirleri olduğundan bahseder. Müslüman filozofların Bazı Yunan filozoflarından etkilenen İbn-i Sina gibi bazıları felsefenin şaşaa-yı surisine aldanıp hataya düşmüşlerdir. Bediüzzaman onu "İslâm hükemasının Eflatun’u ve hekimlerin şeyhi ve feylesofların üstadı, dâhî-i meşhur" olarak tarif eder.[1]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri:

Doğum Yeri ve Tarihi: Buhara yakınındaki Efşene köyü, 980-81 (h. 370)[1]

Vefat Yeri ve Tarihi: Hemedan[1]

Kabrinin Yeri: Hemedan, İran[1]

Eserleri[değiştir]

Çok sayıda eserinden en meşhurları ansiklopedik ve sistematik bir tıbbi eser olan El Kanun fit-Tıb ve felsefeye dair bir eseri olan Eş-Şifa'dır.

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

O esasat, ne kadar esassız ve çürük olduğunu sair risalelerimde ve bilhassa Sözlerde hususan On İkinci ve Yirmi Beşinci Sözlerde kat’î ispat etmişiz. Hattâ silsile-i felsefenin en mükemmel fertleri ve o silsilenin dâhîleri olan Eflatun ve Aristo, İbn-i Sina ve Farabi gibi adamlar “İnsaniyetin gayetü’l-gayatı, teşebbüh-ü bi’l-Vâcib’dir.” yani Vâcibü’l-vücud’a benzemektir, deyip firavunane bir hüküm vermişler ve enaniyeti kamçılayıp şirk derelerinde serbest koşturarak esbab-perest, sanem-perest, tabiat-perest, nücum-perest gibi çok enva-ı şirk taifelerine meydan açmışlar. İnsaniyetin esasında münderic olan acz ve zaaf, fakr u ihtiyaç, naks ve kusur kapılarını kapayıp ubudiyetin yolunu seddetmişler. Tabiata saplanıp, şirkten tamamen çıkamayıp şükrün geniş kapısını bulamamışlar.

(Sözler, 30. Söz, 1. Maksat)


Ey hayali ile benim seyahat-i hayaliyeme iştirak eden arkadaş! O zemin, tabiattır ve felsefe-i tabiiyedir. Tünel ise ehl-i felsefenin efkârı ile hakikate yol açmak için açtıkları meslektir. Gördüğüm ayak izleri, Eflatun ve Aristo (Hâşiye[2]) gibi meşahirlerindir. İşittiğim sesler, İbn-i Sina ve Farabi gibi dâhîlerindir. Evet, İbn-i Sina’nın bazı sözlerini, kanunlarını bazı yerlerde görüyordum. Sonra, bütün bütün kesiliyordu. Daha ileri gidememiş. Demek boğulmuş. Her ne ise seni meraktan kurtarmak için hayalin altındaki hakikatin bir köşesini gösterdim. Şimdi seyahatime dönüyorum.

(Sözler, 30. Söz, 1. Maksat)


Said Nursî, Eski Said tabir ettiği gençliğinde felsefede çok ileri gitmiştir. Garb’ın Sokrat’ı, Eflatun’u, Aristo’su gibi hakikatli feylesofları ve Şark’ın İbn-i Sina, İbn-i Rüşd, Farabi gibi dâhî hükemalarından felsefe ve hikmette Kur’an-ı Hakîm’in feyziyle çok ileri geçmiş ve Kur’an’dan başka halâskâr ve hakiki rehber olmadığını dava etmiş ve Risale-i Nur eserlerinde ispat etmiştir. Bu hakikatlerde şüphesi olan olursa Üstad, âhirete teşrif etmeden bizzat şüphesini izale edebilir.

(Sözler, Konferans)


İslâm hükemasının Eflatun’u ve hekimlerin şeyhi ve feylesofların üstadı, dâhî-i meşhur Ebu Ali İbn-i Sina, yalnız tıp noktasında كُلُوا وَ اشْرَبُوا وَ لَا تُسْرِفُوا âyetini şöyle tefsir etmiş. Demiş:

جَمَعْتُ الطِّبَّ فِى الْبَيْتَيْنِ جَمْعًا وَ حُسْنُ الْقَوْلِ فٖى قَصْرِ الْكَلَامِ :

فَقَلِّلْ اِنْ اَكَلْتَ وَ بَعْدَ اَكْلٍ تَجَنَّبْ وَ الشِّفَاءُ فِى الْاِنْهِضَامِ

وَ لَيْسَ عَلَى النُّفُوسِ اَشَدُّ حَالًا مِنْ اِدْخَالِ الطَّعَامِ عَلَى الطَّعَامِ

Yani “İlm-i tıbbı iki satırla topluyorum. Sözün güzelliği kısalığındadır: Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme. Şifa, hazımdadır. Yani, kolayca hazmedeceğin miktarı ye. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, taam taam üstüne yemektir.” (Hâşiye[3])

(19. Lem'a)


Üstadım bilhassa hikmet-i hakikiye fenninde, yani hikmet-i şeriat ve İslâmiyet noktasında pek hârikadır ve hikmet-i beşeriyede dahi çok ileridir. Hattâ o ilimde, Eflatun ve İbn-i Sina’yı geçmiş diyebilirim.

...

Hâfız Hâlid (rh)

(Barla L.)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

  • Eflatun: Antik Yunan feylesoflarından olup Bediüzzaman'ın İbn-i Sina için İslâm hükemasının Eflatun’u ifadesini kullanmıştır.
  • Meşşaiyyun: İbn-i Sina İslâm Meşşâî okulunun en büyük sistemci filozofudur
  • Sudur: Bir zattan, bizzat bir tek şeyin çıkabildiği, sair şeylerin vasıtalar vasıtasıyla ondan sudûr edebileceğini savunan sapkın felsefi görüş

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 1,3 https://islamansiklopedisi.org.tr/ibn-sina
  2. Eğer desen: “Sen necisin, bu meşahire karşı meydana çıkıyorsun? Sen bir sinek gibi olup da kartalların uçmalarına karışıyorsun?”
    Ben de derim ki: Kur’an gibi bir üstad-ı ezeliyem varken dalalet-âlûd felsefenin ve evham-âlûd aklın şakirdleri olan o kartallara, hakikat ve marifet yolunda, sinek kanadı kadar da kıymet vermeye mecbur değilim. Ben onlardan ne kadar aşağı isem onların üstadı dahi benim üstadımdan bin defa daha aşağıdır. Üstadımın himmetiyle, onları gark eden madde, ayağımı da ıslatamadı. Evet büyük bir padişahın, onun kanununu ve evamirini hâmil küçük bir neferi, küçük bir şahın büyük bir müşirinden daha büyük işler görebilir.
  3. Yani vücuda en muzır, dört beş saat fâsıla vermeden yemek yemek veyahut telezzüz için mütenevvi yemekleri birbiri üstüne mideye doldurmaktır.