Yunus 62
Önceki Ayet: Yunus 61 ← Yunus Suresi → Yunus 63: Sonraki Ayet
Meali: 62- Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.
Kur'an'daki Yeri: 11. Cüz, 215. Sayfa
Tilavet Notları:
Diğer Notlar:
Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]
Telvihat-ı Tis’a
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَاهُمْ يَحْزَنُونَ
Şu kısım, turuk-u velayet hakkında olup “Dokuz Telvih”tir.
(Hulusi Bey’in fıkrasıdır.)
Üstad-ı Muhteremim Efendim!
Bu mektubun mühim bir hususiyeti var. O da tarîk-ı velayet serlevhasını taşıyan ve çok ehemmiyetli bir mevzuu ihtiva etmesidir. Evet اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَاهُمْ يَحْزَنُونَ âyet-i celilesine bir nevi tefsir olan bu mübarek ve münevver eserle:
1- Tarîkat, hoşça tarif ediliyor.
2- Faydasından cüz’î fakat güzel bir misal gösteriliyor.
3- Velayet ve tarîkatın münasebeti ve ehemmiyetleri; inkâr edenlerin fırak-ı dâlleden oldukları ve bu hazine-i uzmayı kapatmak, tahrip etmek ve bu kevser menbaını kurutmak isteyenlerin fiillerindeki hata yüzlerine vuruluyor. Ve bu yolda, aklı başında ve insafı olanı ikna edecek delail ve misaller beyan olunuyor.
4- Meslek-i velayetin yekdiğerine zıt vasıfları ise seyr ü sülûkun iki meşrebi gayet sarîh izah ve tavsif ediliyor.
5- Vahdetü’l-vücud ve vahdetü’ş-şuhud meşrebi ile bundaki mühim varta beyan olunuyor.
6- Velayet yolları içinde en güzelinin sünnet-i seniyeye ittiba olduğu, velayet yollarının ve tarîkat şubelerinin en mühim esası ihlas olduğu ve bu dünyanın dârü’l-hikmet ve dârü’l-hizmet olup dâr-ı ücret olmadığı fasih bir üslup ile takrir buyuruluyor.
7- Şeriatın şümulü; tarîkat ve hakikatin maksud-u bizzat hükmüne geçmemeleri iktiza ettiği, sünnet-i seniye ve ahkâm-ı şeriat haricinde bulunan ehl-i tarîkatın iki kısmı tarif ve sünnet-i seniyeye muhalefetleri misali ile fehme takrib ediliyor.
8- Tarîkattaki sekiz varta sayılmakla, nazar-ı dikkat celbediliyor.
9- Tarîkatın pek çok fevaidinden dokuzu, icmalen tedris buyuruluyor.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Felsefe talebesiyle medeniyet tilmizleri, Müslümanları ecnebi âdetlerine ittiba ile şeair-i İslâmiyeyi terk etmeye davet ettiklerinde, Kur’an Nurcuları böylece müdafaada bulunurlar:
Eğer dünyadan zeval ve ölümü ve insandan acz ve fakrı kaldırmaya iktidarınız varsa pekâlâ, dini de terk ediniz, şeairi de kaldırınız. Ve illâ dilinizi kesin, konuşmayınız.
Bakınız, arkamızda pençelerini açmış hücuma hazır ecel arslanı tehdit ediyor. Eğer iman kulağıyla Kur’an’ın sadâsını dinleyecek olursan o ecel arslanı bir burak olur. Bizleri rahmet-i Rahman’a ulaştıracaktır. Ve illâ o ecel, yırtıcı bir hayvan gibi bizleri parçalar. Bâtıl itikadınız gibi ebedî bir firak ile dağıtacaktır.
Ve keza önümüzde idam sehpaları kurulmuştur. Eğer iman, îkanla Kur’an’ın irşadını dinlersen, o sehpa ağaçlarından sefine-i Nuh gibi sahil-i selâmete, yani âlem-i âhirete ulaştırıcı bir sefine yapılacaktır.
Ve keza sağ yanımızda fakr yarası, solda da acz, zaaf cerihası vardır. Eğer Kur’an’ın ilaçlarıyla tedavi edersen fakrımız, rahmet-i Rahman’ın ziyafetine şevk u iştiyaka inkılab edecektir. Acz ve zaafımız da Kadîr-i Mutlak’ın dergâh-ı izzetine iltica için bir davet tezkeresi gibi olur.
Ve keza bizler uzun bir seferdeyiz. Buradan kabre, kabirden haşre, haşirden ebed memleketine gitmek üzereyiz. O yollarda zulümatı dağıtacak bir nur ve bir erzak lâzımdır. Güvendiğimiz akıl ve ilimden ümit yok. Ancak Kur’an’ın güneşinden, Rahman’ın hazinesinden tedarik edilebilir. Eğer bizleri bu seferden geri bırakacak bir çareniz varsa pekâlâ. Ve illâ sükût ediniz, Kur’an’ı dinleyelim, bakalım ne emrediyor: فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَلَايَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ
Hülâsa: Ayık olan sana tabi olmaz. Ancak siyaset şarabıyla veya şöhret hırsıyla veya rikkat-i cinsiye ile veya felsefenin dalaleti ile veya medeniyetin sefahetiyle sarhoş olanlar senin meşrep ve mesleğine tabi olurlar. Fakat insanın başına indirilen darbeler ve yüzüne vurulan tokatlar, onun sarhoşluğunu izale ile ayıltacaktır.
Ve keza insan, hayvan gibi yalnız zaman-ı hal ile müptela ve meşgul değildir. Belki müstakbelin korkusu ve mazinin hüzün ve kederi ile hal elemlerine maruzdur. Fakat kendisini şakî, dâll, ahmaklardan addetmeyen adam, Kur’an’ın şu beşaretini dinlesin:
اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
اَلَّذٖينَ اٰمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
وَ طُورِ سٖينٖينَ … اِلٰى اٰخِرِ السُّورَة
(Onuncu Risale, Mesnevi-i Nuriye)
Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]
İlgili Maddeler[değiştir]
- Yunus Suresi
- Şemme'de (Mesnevi N.) Geçen Ayetler
- Onuncu Risale'de (Mesnevi N.) Geçen Ayetler
- Mesnevi-i Nuriye'de Geçen Ayetler
- Barla Lahikasında Geçen Ayetler
- 29. Mektup'ta Geçen Ayetler
- Mektubat'ta Geçen Ayetler
- Risale-i Nur'da Geçen Ayetler
- Hizb-ül Kur'an Ayetleri
- Yunus Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri
- Yunus Suresinin Risale-i Nur'da Geçen Ayetleri