Muhammed Ziyaeddin

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Muhammed Ziyaeddin Nurşinli Abdurrahman-ı Taği'nin oğlu olup Hazret namıyla maruftur. Bediüzzaman'ın büyük kardeşi Molla Abdullah'ın hocası ve şeyhiydi. Abdurrahman-ı Taği’den sonra medrese ve irşad hizmetleri önce en mühim halifesi Fethullah Verkanisi, oğlu Muhammed Ziyâeddin yetişince de oğlu vasıtasıyla devam ettirilmiştir. 1. Dünya savaşında Muhammed Ziyâeddin talebeleriyle beraber Ruslar’a ve Ermeniler’e karşı cihad etmiş, sağ kolunu kaybetmiş, Sultan Reşad tarafından madalya ile ödüllendirilmiştir. Mustafa Kemal 1919’da bir mektup yazarak bu aileden yardım istemiş, Millî Mücadele yıllarında gösterdikleri fedakârlık sebebiyle kendilerinden övgüyle söz etmiştir.[1].

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: Şeyh Muhammed Diyauddin Nurşinî, Hazret (Hazret-i Sânî lakabının kısaltılmışıdır. Birinci hazret ise Diyauddin/Ziyauddin lakaplı Mevlânâ Hâlid’dir).[2]

Doğum Yeri ve Tarihi: Üsb (Doğrular), Hizan, Bitlis, 1858[3]

Vefat Yeri ve Tarihi: Nurşin (Yeni adıyla Güroymak), Bitlis, 1923[4]

Kabrinin Yeri: Nurşin (Yeni adıyla Güroymak) (babasının yanında medfundur)[1]

Eserleri[değiştir]

Bediüzzaman Said Nursi ile Görüşmeleri[değiştir]

Üstad hz. gençliğinde Muhammed Ziyaeddin ile görüşmüştür.

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

(Ehemmiyetlidir.)

RİSALE-İ NUR TALEBELERİNDEN BİR KISIM KARDEŞLERİMİN BENİM HADDİMİN ÇOK FEVKİNDE HÜSN-Ü ZANLARINI VE İFRATLARINI TA’DİL ETMEK İÇİN İHTAR EDİLEN BİR MUHAVEREDİR.

Bundan kırk elli sene evvel, büyük kardeşim Molla Abdullah rahmetullahi aleyh ile bir muhaveremi hikâye ediyorum:

O merhum kardeşim, evliya-i azîmeden olan Hazret-i Ziyaeddin kuddise sırruhunun has müridi idi. Ehl-i tarîkatça, mürşidinin hakkında müfritane muhabbet ve hüsn-ü zan etse de makbul gördükleri için o merhum kardeşim dedi ki: “Hazret-i Ziyaeddin bütün ulûmu biliyor. Kâinatta, kutb-u a’zam gibi her şeye ıttılaı var.” Beni, onunla rabtetmek için çok hârika makamlarını beyan etti.

Ben de o kardeşime dedim ki: “Sen mübalağa ediyorsun. Ben onu görsem çok meselelerde ilzam edebilirim. Hem sen, benim kadar onu hakiki sevmiyorsun. Çünkü kâinattaki ulûmları bilir bir kutb-u a’zam suretinde tahayyül ettiğin bir Ziyaeddin’i seversin yani o unvan ile bağlısın, muhabbet edersin. Eğer perde-i gayb açılsa ve hakikati görünse senin muhabbetin ya zâil olur veyahut dörtte birisine iner. Fakat ben o zat-ı mübareği, senin gibi pek ciddi severim, takdir ederim. Çünkü sünnet-i seniye dairesinde, hakikat mesleğinde, ehl-i imana hâlis ve tesirli ve ehemmiyetli bir rehberdir. Şahsî makamı ne olursa olsun, bu hizmeti için ruhumu ona feda ederim. Perde açılsa ve hakiki makamı görünse değil geri çekilmek, vazgeçmek, muhabbette noksan olmak; bilakis daha ziyade hürmet ve takdir ile bağlanacağım. Demek ben hakiki bir Ziyaeddin’i, sen de hayalî bir Ziyaeddin’i seversin.” (Hâşiye[5])

Benim o kardeşim insaflı ve müdakkik bir âlim olduğu için benim nokta-i nazarımı kabul edip takdir etti.

Ey Risale-i Nur’un kıymettar talebeleri ve benden daha bahtiyar ve fedakâr kardeşlerim! Şahsiyetim itibarıyla sizin ziyade hüsn-ü zannınız belki size zarar vermez. Fakat sizin gibi hakikatbîn zatlar vazifeye, hizmete bakıp o noktada bakmalısınız. Perde açılsa benim baştan aşağıya kadar kusurat ile âlûde mahiyetim, benden kaçmaya bir vesile olur. Sizi kardeşliğimden kaçırmamak, pişman etmemek için şahsiyetime karşı haddimin pek fevkinde tasavvur ettiğiniz makamlara irtibatınızı bağlamayınız.

Ben size nisbeten kardeşim, mürşidlik haddim değil. Üstad da değilim, belki ders arkadaşıyım. Ben sizin, kusuratıma karşı şefkatkârane dua ve himmetlerinize muhtacım. Benden himmet beklemeniz değil, bana himmet etmenize istihkakım var. Cenab-ı Hakk’ın ihsan ve keremiyle sizlerle gayet kudsî ve gayet ehemmiyetli ve gayet kıymettar ve her ehl-i imana menfaatli bir hizmette, taksimü’l-mesai kaidesiyle iştirak etmişiz. Tesanüdümüzden hasıl olan bir şahs-ı manevînin fevkalâde ehemmiyet ve kıymeti ve üstadlığı ve irşadı bize kâfidir.

Hem madem bu zamanda her şeyin fevkinde hizmet-i imaniye en ehemmiyetli bir vazifedir. Hem kemiyet ise keyfiyete nisbeten ehemmiyeti azdır. Hem muvakkat ve mütehavvil siyaset âlemleri ebedî, daimî, sabit hidemat-ı imaniyeye nisbeten ehemmiyetsizdir, mikyas olamaz, medar da olamaz. Risale-i Nur’un talimatı dairesinde ve bizlere bahşettiği hizmet noktasında feyizli makamlara kanaat etmeliyiz. Haddinden fazla fevkalâde hüsn-ü zan ve müfritane âlî makam vermek yerine, fevkalâde sadakat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlas lâzımdır. Onda terakki etmeliyiz.

اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى

Kardeşiniz Said Nursî

(Kastamonu Lahikası)


Bugün, büyük ve merhum kardeşim Molla Abdullah ile Hazret-i Ziyaeddin hakkındaki malûmunuz muhavereyi tahattur ettim. Sonra sizi düşündüm. Kalben dedim:

Eğer perde-i gayb açılsa bu sebatsız zamanda böyle sebat gösteren ve bu yakıcı, ateşli hallerden sarsılmayan bu samimi dindarlar ve ciddi Müslümanlar eğer her biri bir veli, hattâ bir kutub görünse benim nazarımda şimdi verdiğim ehemmiyeti ve alâkayı pek az ziyadeleştirecek ve eğer birer âmî ve âdi görünse şimdi verdiğim kıymeti hiç noksan etmeyecek diye karar verdim.

Çünkü böyle pek ağır şerait altında iman kurtarmak hizmeti, her şeyin fevkindedir. Şahsî makamlar ve hüsn-ü zanların ilâve ettikleri meziyetler, böyle dağdağalı, sarsıntılı hallerde hüsn-ü zanlarını kırmakla muhabbetleri azalır ve meziyet sahibi dahi onların nazarlarında mevkiini muhafaza etmek için tasannua ve tekellüfe ve sıkıntılı vakara mecburiyet hisseder. İşte hadsiz şükür olsun ki bizler böyle soğuk tekellüflere muhtaç olmuyoruz.

Said Nursî

(Tarihçe-i Hayat, İlk Hayatı)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

(Mustafa Kemal'in Şeyh Ziyaeddin'e yazdığı mektup)

13 Ağustos 1335

Norşinli Meşâyih-i Izamdan Şeyh Ziyaeddin Efendi Hazretlerine

Faziletlû Efendim:

Zât-ı fâzılânelerinizin Harb-i Umumî’nin imtidâdınca Osmanlı ordusuna ifa eylemiş olduğunuz hidemât-ı bergüzidelerine ve makam-ı muallâ-yı hilâfet ve saltanata göstermiş olduğunuz revâbıt-ı kalbiyelerine yakından muttali bulunuyorum. Bu sebeple zât-ı âlinize kalben pek büyük hürmetim vardır.

Bugün makam-ı hilâfetin, saltanat-ı Osmaniye’nin ve vatan-ı mukaddesimizin düşmanlarımız tarafından nasıl rencide edilmekte ve vilâyât-ı şarkıyemizin Ermenilere hediye edilmesinde ısrar olunmakta olduğu malûm-ı ârifâneleridir. Millete istinâd etmeyen İstanbul’daki hükümet-i merkeziye bütün bu düşman taaddileri karşısında âciz ve nâçîz kalarak hukuk-ı millet ve memleketi müdafaa edememekte olduğu tahakkuk etmiştir. Bu sebeple milletimizin mevcudiyetini ve vahdetini bütün cihana göstermek ve hukukumuzun indî ve şahsî kararlarla imhâsına müsaade edemeyeceğimizi anlatmak maksadıyla senâverleri resmî makam ve sıfatımdan tecerrüd ederek milletin içinde ve milletle beraber çalışmaktan başka çare göremedim ve derhal askerlikten istifa ettim.

Vakayi-i elîme tesiriyle her tarafta teşekkül eden millî ve vatanî cemiyetlerin murahhaslarından mürekkeb olmak üzere Erzurum ’da in’ikad eden bir kongre ile “Şarkî Anadolu Müdafaa- i Hukuk Cemiyeti” teşekkül etti ve vahdet-i milliyemizi dahil ve harice karşı temsil eylemek üzere bir Heyet-i Temsiliye kabul edildi. Bu hususa dair bir beyanname ve nizamnamelerden zât-ı ulyânıza takdim ediyorum. Zât-ı fâzılâneleri cemiyetimizin en muhterem azasından bulunduğunuz cihetle istihsal-i maksad-ı mukaddes için cümlece müsellem olan himmet ve gayretlerinin teşkilâtımızın o havalice tesrî’-i husûlüne ve muzır düşman telkinâtının izâlesine masrûf olacağına mutmainim. Birkaç güne kadar Garbî Anadolu ve Rumeli ’nin bi’l-cümle vilâyâtından gelmekte olan murahhaslarla da umumî bir kongre Sivas’ta akdolunacaktır. Cenâb-ı Hakk’ın avn ü inâyeti ve Peygamber-i zî-şânımızın feyz ü şefaati ile umum milletimizin bir noktada müttehid olduğunu ve hukukunu muhafaza ve müdafaaya kadir bulunduğunu cihana göstereceğiz.

Karîben Meclis-i Meb’ûsan’ımızı açtırmak ve millete müstenid kuvvetli bir hükümeti mevki-i iktidara geçirerek selâmet-i vatanı temîn eylemek müyesser olacaktır.

Muhabbet ve hürmetlerimin kabulünü ricâ ve o havalideki bi’l-cümle vatandaşlarıma selâmlar ithaf eylerim efendim hazretleri.

Sâbık Üçüncü Ordu Müfettişi[6]

Mustafa Kemal

İlgili Maddeler[değiştir]

  • Abdurrahman-ı Taği: Muhammed Ziyaeddin'in babası Seyda lakaplı büyük bir zattır.
  • Şeyh Fethullah Verkanisi: Babası Abdurrahman-ı Taği'nin damadıdır. Muhammed Ziyaeddin, Şeyh Fethullah Verkanisi'den sonraki halifedir.

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 https://islamansiklopedisi.org.tr/tahi-abdurrahman
  2. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/335369
  3. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/335369
  4. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/335369
  5. Çünkü sen muhabbetini ona pek pahalı satıyorsun. Verdiğin fiyatın yüz defa ziyade bir mukabil düşünüyorsun. Halbuki onun hakiki makamının fiyatına, en büyük muhabbet de ucuzdur.
  6. https://tr.wikisource.org/wiki/Nutuk/20._b%C3%B6l%C3%BCm/Vesika_52