Mehmed Çalışkan

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Mehmed Çalışkan Emirdağ'da Üstad'a sahip çıkan ve hizmetinde bulunan Çalışkanlar hanedanından 6 kardeşten üçüncüsüdür. Denizli Hapsinden sonra Üstad Emirdağ'a gönderilince kardeşleriyle Üstad'ı ziyaret etti ve kalması için ev bulmasına yardımcı oldular. Çalışkanlar ailesi olarak hanım ve çocuklarıyla Üstad'a sahip çıkıp hizmetini gördüler ve talebesi oldular. Çok zeki olan oğlu Ceylan'ı küçük yaşta Üstad'ın hizmetine verdi. Çarşıda ağabeyi Osmanınkiyle bitişik bakkal dükkânı vardı. Hizmetler için bir irtibat noktası görevi görüyordu. Bir gün Emirdağ'da büyük bir yangın olmuş, o sırada Risale müsveddelerinin bulunduğu kendi dükkanı ve bitişiğindeki kardeşinin dükkanı çok az zararla yanmadan kurtulmuştur. Kendisi Bediüzzaman’ın her türlü hizmetini görürken, hanımı da çoğu zaman yemeklerini yapardı. Bediüzzaman kardeşleriyle birlikte onu Emirdağ gurbetinde samimi akrabaları olarak görmüştür. Biraderleri ve evladıyla beraber Afyon Hapsine girdi. Bediüzzaman'ın sırdaşı idi. Üstad Hazretleri munkabız halinde ya da hiddetlendiğinde Mehmet Çalışkan'ı çağırtır, diğerlerini yanından çıkarır ve onunla konuşup rahatlardı. Üstad Hz. ona "Emirdağı’nın Süleyman Rüşdü’sü" hitabında bulunmuştur. 1949'da Üstad Afyon hapsinden yeni çıktığında Sabri Halıcı, Tâhirî Mutlu, Selahaddin Çelebi, Mehmet Çalışkan ve bir kişi daha Üstad'ı rahat ettirmek için Üstaddan habersiz bir araba alırlar ve Emirdağ'ına getirirler. Daha Üstad'a haber veremeden Üstad hepsini çağırtır ve manevi bir ihtara binaen arabayı geri göndertir.[1]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri:

Doğum Yeri ve Tarihi: Emirdağ, Afyon, 1905[1]

Vefat Yeri ve Tarihi: Eskişehir, 1984[1]

Kabrinin Yeri: Eskişehir Odunpazarı Mezarlığı[1]

Harita Konumu: [1]

Risale-i Nur ile Nasıl Tanıştığı[değiştir]

Üstad Denizli hapsinden sonra Emirdağ'a gönderildiğinde ona sahip çıkan ve hizmetinde bulunan Çalışkanlar ailesinin ferdi olarak Üstad'ı ve risaleleri tanımıştır.

Bediüzzaman Said Nursi ile Görüşmeleri[değiştir]

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Nur’un küçük kahramanlarından Muallim Mustafa Sungur hem Eflani hem Safranbolu hem Kastamonu hem İnebolu hem Daday hem Araç kardeşlerimizin namına bayram tebriği için yanımıza geldi. Biz de onu bir küçük Said olarak hem size hem o kardeşlerimize maddî ve manevî bayramlarını tebrik için gönderdik. Ve Emirdağı’nın Süleyman Rüşdü’sü olan Çalışkan Mehmed’i Siracünnur’u almak ve harice giden kitapları anlamak niyetiyle İstanbul’a gönderdik.

(Emirdağ Lahikası 1)


Kalbe İhtar Edilen İçtimaî Hayatımıza Ait Bir Hakikat

Bu vatanda şimdilik dört parti var: Biri Halk Partisi, biri Demokrat, biri Millet, diğeri İttihad-ı İslâm’dır.

...

Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zatların hatırları için otuz beş seneden beri terk ettiğim siyasete bir iki gün baktım ve bunu yazdım.

Said Nursî

Ve bu hakikate yakînen şahit olup tasdik eden Risale-i Nur talebeleri:

Mehmed Çalışkan, Mustafa Acet, Hamza, Sadık, Halîm, Raşid, Ahmed Hüsrev, Sungur, Tahirî, Nuri vesaire…

(Emirdağ Lahikası 2)


Aziz, sıddık kardeşlerim!

Size, manidar ve acib ve Risale-i Nur’un talebeleriyle ve Risale-i Nur ve Âyetü’l-Kübra’nın kerametiyle ve ehl-i dünyanın ilişmek niyetleriyle alâkadar, karşımda eskiden belediye bulunan hükûmet dairelerinden birisi, hiçbir şey kurtulmayarak, hiç görmediğimiz acib bir parlamakla gecenin en soğuk bir vaktinde üç saat cehennem gibi yandığı halde; tam bitişiğinde, Risale-i Nur’un çalışkanlarından bir talebesi ve yine iki kardeşinin, masum Ceylan’ın sermayelerinin kısm-ı a’zamı bulunan büyük mağazaları, o yangın yeri ile iki küçük dükkân fâsıla ile o dehşetli yangın bütün şiddetiyle mağazaya doğru gelirken bîçare Ceylan yanıma geldi, dedi: “Biz yanıyoruz, mahvolduk!”

Ben de iki gün evvel mağazalarında bulunan Âyetü’l-Kübra’nın bir kısım matbu nüshalarını yanıma getirmek için söyledim fakat getirmedi. Demek o ateşi söndürmek için orada kalmıştı. Ben de Risale-i Nur’u ve Âyetü’l-Kübra’yı şefaatçi yapıp: “Yâ Rabbi kurtar!” dedim.

Üç saat o dehşetli yangın hücumunda bütün o büyük daireyi mahvetti. Altında ve bitişiğindeki dükkânları bütün yaktı, yıktırdı. Risale-i Nur’un ve Âyetü’l-Kübra’nın hıfzında olan mağazaya kat’iyen ilişmedi ve altındaki şakirdin dükkânı da müstesna olarak sağlam kaldı. Yalnız ahali camlarını kırdılar. Eğer ahali ilişmeseydi, eşyalarını almasaydılar hiçbir zarar olmayacaktı.

İşte Isparta halıcıhanesinin yangını ile Risale-i Nur’un derslerine köşklerini tahsis eden zatların o dehşetli yangınla bitişik iki kardeşinin iki hanesinin kurtulması Risale-i Nur’un bir kerameti olduğu gibi; Kastamonu’da aynen bu Emirdağı yangını gibi orada karşımdaki dehşetli bir yangının ittisalindeki Risale-i Nur şakirdlerinden Hâfız Ahmed’in evi hârika bir surette kurtulması ve hemşiresinin üçüncü kat yangın içinde hârika bir tarzda hem elmas ve altın mücevheratını hem canını Risale-i Nur’un berekâtıyla kurtarması misillü; burada da bu yangında, Risale-i Nur’un çalışkan talebelerinden ve Çalışkan Hanedanından üç kardeş olarak dört zatın o dehşetli yangından kurtulması, Risale-i Nur’un ve Âyetü’l-Kübra’nın bir kerameti olduğuna hem benim hem onların hem sair kardeşlerimizin kat’î kanaatimiz geldi. Burada eksik olmayan az bir rüzgâr esseydi o çarşı dükkânlarının ekserisini yandırabilirdi. Hattâ Âyetü’l-Kübra mağazasından on on beş dükkân tâ uzakta eşyalarını çıkarıp kaçırdılar.

...

Yangın hakkında Üstadımızın yazdığı hakikate kat’î kanaatimiz geldi, gözümüzle gördük.

Osman, Mehmed, Hasan, Ceylan ve yardım eden İbrahim

(Emirdağ Lahikası 1)


Aziz, sıddık kardeşlerim ve benim hakkımda bu gurbette samimi akrabalarım Osman, Mehmed, Hasan Efendiler!

Sizin hâlisane, bana ve Risale-i Nur’a karşı hiç unutulmayacak hizmetinize bir mükâfat-ı âcile olarak Hasan Feyzi ve sair talebelerin, Çalışkan Hanedanına karşı fevkalâde teveccühleri ve umum memlekette sizin şerefinizi neşretmeleri ve ehl-i hakikati size dost yapmakları cihetiyle; benden ziyade Risale-i Nur ve şakirdlerini himaye ve muhafaza etmek ve ehl-i siyasetin ve beni zehirleyen düşmanlarımın desiselerinden kurtarmak için gayet derecede bir ihtiyat, tam bir sadakat ve benim yerimde tam bir dikkat ile mükellefsiniz. Yoksa az bir hata, yalnız bana değil belki binler masum şakirdlere ve şimdi parlayan şerefinize dokunacak. Benim vaziyetim ve verilen sıkıntılar altı vecihle kanunsuz olmasından, ileride mes’uliyetten kurtarmak için insafsız ve kanunsuz beni tazip edenler, kendilerine bir bahane, bir vesile arıyorlar. Pek çok dikkatli olmanız lâzımdır.

(Emirdağ Lahikası 1)


Aziz, sıddık kardeşlerim Tahirî, Sabri, Salahaddin, Mehmed, Mustafa!

Evvela: Bu gelen şuhur-u selâsenin hürmetine ve Nur şakirdlerinin sadakat ve ihlaslarının hürmetine, çok ehemmiyetli, hakkımda bir sebeb-i itab ve tokat bir hâdiseyi tamire çalışacağız ve gücenmeyiniz. Şöyle ki:

Bu gece hiç görmediğim bir itab, bir tazip suretinde manevî bir şiddetli ihtar ile denildi ki: “Dünyaya, zevke, keyfe tenezzül etmemekle Nurlardaki ihlas ve istiğnayı muhafazaya mükelleftin ve bu asırda يَسْتَحِبُّونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا sırrıyla dünyayı dine tercih etmek ve bilerek elması şişeye tebdil etmek olan hastalığa, Nur vasıtasıyla çalışmaya vazifedardın. Yüz tecrübenizle de anladın ki insanların hediyeleri, ihsanları, yardımları, sana dokunuyor. Hattâ seni hasta ediyor; her gün eserini, tecrübesini görüyorsun. Senin en ziyade itimat ettiğin ve Risale-i Nur’un fedakâr kahramanlarının yüzlerini Risale-i Nur’un hizmetinden ziyade kendi istirahatine çevirmeye sebebiyet verdin ilh. diye daha manen çok söylenildi.” diye beni tam tekdir etti. Hattâ şimdi bir manevî tokattan dahi korkuyorum.

Bu hâdisenin çare-i yegânesi: Bu otomobili alan sizler ilan edeceksiniz ki “Bu kardeşimiz Said, bunu kabul edemedi, manevî, dehşetli bir zarar hissetti.”

İkincisi: Otomobil şimdi Konyalı Sabri’nin yanına gönderilmeli, oraya gitsin. O razı olmazsa Medresetü’z-Zehra erkânlarına gitsin. Sabri merak etmesin, her ay Nurlara onun hârika hizmeti, bir otomobil fiyatından ziyadedir. Onun için gücenmesin.

(Emirdağ Lahikası 1)


Hak ve hakikatin nâşiri olan Sebilürreşad’a, hâlen Halk Partisi namına yapılan yüz cihetle kanunsuz bir muameleyi arz ediyoruz:

Üstadımız Bedîüzzaman Said Nursî, şiddetli zehirlerin neticesi olarak hastalığı şiddetlenip hayattan ümidini kestiği için kendi nafaka parasıyla aldığı sekiz adet kitabını muhafaza etmek üzere müftü kardeşine göndermişti. Emirdağ postahanesi güya zabıta memuru vazifesini yapıyor gibi gizli bir maksada binaen bu kitapları zapt ederek hemen bizzat kendisi gidip jandarma dairesine, kaymakama, adliyeye ve telefon ile Afyon’a şâyi edip işi şaşaalandırarak kitapların hepsini adliyeye verdirmiştir.

...

Bundan da anlaşılıyor ki bu muameleler Halk Partisi hesabına yapılmakta devam edilen keyfî işlerdir ve Halk Partililerin “Saltanat Demokratlarda ise hüküm ve icraat ve iktidar bizdedir.” diye olan iddia ve vehimlerinin bir numunesidir.

Emirdağ Nur talebeleri namına

Mehmed, İbrahim, Ziya vesaire…

(Emirdağ Lahikası 2)


Sayın Adnan Menderes,

Bütün gayesi vatan ve milletin selâmeti uğruna çalışan ve ders veren Üstadımız Bedîüzzaman gibi mübarek ve muhterem bir zatın Demokrat Partiye yaptığı yardımı kıskanan Halk Partisi ve Millet Partisi elemanları, iktidar partisi yapıyormuşçasına çeşit çeşit bahane ve eziyet yaparak Üstadımızı Demokrat Partiden soğutmak için var kuvvetleriyle çalıştıklarına kat’î kanaatimiz gelmiş.

Sizin gibi “Dinin icablarını yerine getireceğiz, din bu memleket için hiçbir tehlike teşkil etmez.” diyen bir Başvekilden vatan, millet, İslâmiyet adına partimize maddî ve manevî büyük yardımları dokunan bu mübarek Üstadımızın kitaplarının ve kendisinin tamamen serbest bırakılarak bir daha rahatsız edilmemesinin teminini saygı ve hürmetlerimizle rica ediyoruz.

Demokratlar azalarından Nur talebeleri:

Mustafa, Nuri, Nuri, Hamza, Süleyman, Hasan, Seydî, Receb, İbrahim, Faruk, Muzaffer, Tahir, Sadık, Mehmed

(Emirdağ Lahikası 2)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

  • Çalışkanlar: Üstad'ın Emirdağ'a ilk geldiği andan itibaren ona sahip çıkıp hizmetinde bulunan ve ona talebe olan mübarek hanedan.
  • Osman Çalışkan: En büyük biraderi. Çalışkan ailesinde 6 kardeşten en büyüğü olup Afyon hapsinde Üstad ile beraber bulunmuştur.
  • Abdullah Çalışkan: Büyük biraderi. 6 kardeşten ikincisi. Demokrat Partiye katılmıştı.
  • Hasan Çalışkan: Küçük biraderi. Çalışkan ailesinde 6 kardeşten Üstad'ı Emirdağ'da ziyaret eden ilki.
  • Mahmud Çalışkan: En küçük biraderi. Çalışkan ailesinde 6 kardeşten en küçüğü. Üstad hz.nin arabasını kullanmıştır. Stalin hakkında gördüğü rüyayı Üstad lahika olarak neşretmiştir.
  • Ceylan Çalışkan: Çocuk yaşta Üstad'ın hizmetine verdiği oğlu.
  • Halil Çalışkan: Büyük biraderi Osman Çalışkan’ın büyük oğlu. Afyon’da Üstad ile beraber hapse girdi.

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 1,3 Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor