Hacc 31

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
(Hac 31 sayfasından yönlendirildi)

Önceki Ayet: Hacc 30Hacc SuresiHacc 32: Sonraki Ayet

Meali: 31- Kendisine ortak koşmaksızın Allah'ın hanifleri (O'nun birliğini tanıyan müminler olun). Kim Allah'a ortak koşarsa sanki o, gökten düşüp parçalanmış da kendisini kuşlar kapmış, yahut rüzgâr onu uzak bir yere sürüklemiş (bir nesne) gibidir.

{Şu halde, bu âyete göre Allah'a ortak koşmak, mânen bir düşüştür. Müşrik olmak öyle tehlikelidir ki, insanın mânevi varlığını paramparça eder; bir kasırga gibi onu uçurumlara sürükler.}

Kur'an'daki Yeri: 17. Cüz, 335. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Sonra, hikmet-i felsefiyenin tantanalı kelimelerine de bak; Nasıl zâhirî şa'şaasıyla beraber, hiçbir kemal-i ilmî ve bir zevk-i ruhî vermedikleri gibi, ne bir gaye-i insaniyet ve ne de dinî bir fayda vermiyorlar. Belki ancak sana ifade ettiği şey, müdhiş bir hayret, dehşetli bir vahşet ve bir ürküntüdür. Hem seni ziyadar tevhid semasından düşürüp, karanlıklı kesret vadilerine sukut ettiriyorlar.

Şimdi, bazı feylesofların güneş hakkında söyledikleri sözlerini dinle, ne diyorlar? Bak diyorlar ki: "Güneş, bir kitle-i mayia-yı azîme-i nâriye olup, arzımızdan bir milyon üç yüzbin defa daha büyüktür. Kendi kendine müstakillen mihverinde dönmektedir. Ondan sıçramış olan ateş kıvılcımları, arzımız ve seyyareler olmuştur. Cesametçe muhtelif şekillerde ve güneşe yakınlık ve uzaklık itibariyle çeşitli mesafelerde bulunan şu ecram-ı azîme, hâlî bir feza içinde, güneşin etrafında cazibe-i umumiye ile dönmektedirler. Eğer bu seyyarelerden birisi, tesadüfen -kuyruklu yıldızların çıkması gibi- semavî bir hâdise ile mihverinden çıksa, manzume-i şemsiyede ve dünyada öyle bir hercümerc husule gelecektir ki; semavat ve zemini dehşet içinde bırakacak."

İşte, şimdi sen kendini dinle; bak, bu mes'ele ne gibi bir fayda sana verdi? Feya sübhanallah! Dalaletin acibliğine bak da, hakikatın şeklini nasıl değiştirmiştir gör.

Evet güneş, seyyaratıyla birlikte kendi Fâtır-ı Hakîmlerinin emriyle ve Hâlık-ı Kadirlerinin kuvvetiyle ancak vazifedar bir masnu' ve müsahhar bir mahluktur. Hem o, kendi azametiyle beraber, sema denizinin yüzünde ancak parlak bir katreciktir ki, ona ism-i Nur'dan yalnız bir şua', tecelli ile aksetmiştir.

Evet eğer feylesoflar, kendi mesail-i fenniyelerinde Kur'an'dan bir kabes, bir şu'le dercederek deseler ki: Cenab-ı Hak, şu ecram-ı müdhişe-i camideleri nihayet intizam ve hikmet içinde pek büyük vazifelerde çalıştırıyor.. Onlar ise, onun emrine karşı nihayet itaattadırlar. İşte o zaman onların ilimlerinde bir mana olabilir. Yoksa o camidatı kendi kendilerine veya sebeblere isnad etseler, Kur'anın şu âyetle ferman ettiği manaya masadak olmuş olurlar.

Âyet

وَ مَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَكَاَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَاءِ فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ اَوْ تَهْوِي بِهِ الرِّيحُ فِي مَكَانٍ سَحِيقٍ

Yani: Her kim Allah'a şerik itikad ederse, güya o kimse gökten yere düşer de, kuş ve kartallar da onun pis lâşesini parçalayan adama, yahut düşerken şiddetli rüzgârlar onu uzak ve çorak vadilere atan bedbahta benzer. Yani, her kim iman ve tevhid semasından sukut ederse, şirk ve dalaletin girdablarına düşecek, şeytan ve heva-i nefis de onu dalalet vadilerine uçuracaklar. Ve daha bu mes'eleye sair mesail-i felsefiyeyi kıyas et, ne kıymette olduklarını gör.

(14. Reşha, Mesnevi-i N. (Badıllı))

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]