Hızır Bey

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Hızır Bey Çelebi Osmanlı alimi ve İstanbul'un ilk kadısıdır. II. Mehmed’in huzurundaki bir ilmî toplantıda padişahın dikkatini çekti ve padişah ona kürkünü giydirip Bursa’da Çelebi Mehmed (Sultâniye) Medresesine müderris tayin etti. Edirne’de Üç Şerefeli Cami Medresesi’nde ders verdi ve Yanbolu kadılığı yaptı. İstanbul’un fethinden hemen sonra istanbul kadısı olarak tayin edildi. Hızır Bey kadılığın yanı sıra şehrin adliye, belediye, emniyet ve imar hizmetleri gibi çeşitli meseleleriyle ilgilendi. Bir nevi ilk belediye başkanlığını yaptı. İstanbul Kadıköy ilçesinin adı Hızır Bey'den gelir. İşaratül İ'caz tefsirinin sonuna dercedilen bir nur talebesinin mahkeme müdafaasında haşmetli padişah Fatih ile bir Rum mimarı arasında Hızır Bey huzurunda cereyan eden ve Hızır Bey'in adaletine atıfta bulunulan bir mahkeme safhasından bahis vardır.[1]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: Hızır Bey Çelebi, Hızır Çelebi, İstanbul Efendisi

Doğum Yeri ve Tarihi: Sivrihisar, Eskişehir, 810 (m. 1407)[1]

Vefat Yeri ve Tarihi: 863 (m. 1459)[1]

Kabrinin Yeri: Önce Şucaeddin Camii haziresine defnedilmiş, cami 1957'de yıktırılınca haziresi Unkapanı İMÇ Blokları arasında korunmuştur.[2] Mezarının Zeyrek’te, Şeyh Vefâ yakınında divan şairi Necâtî Bey’in yattığı tekkenin hazîresinde olduğuna dair rivayet de vardır.[1]

Harita Konumu: [1]

Eserleri[değiştir]

Çeşitli eserleri vardır.

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Ezcümle bu mübarek, adaletli mahkemenin huzurunda iftiharla arz etmek isterim ki meşhur İslâm seyyahı ve tarihçisi Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde diyor ki: “İlk İstanbul kadısı (hâkimi) olan Hızır Bey Çelebi’nin huzurunda, haşmetli padişah Fatih ile bir Rum mimarı arasında şöyle bir muhakeme cereyan eder:

“Büyük bir abidenin inşasında kullanılacak iki mermer sütunu, Fatih bir Rum mimarına teslim eder. Mimar da Fatih’in arzusunun hilafına olarak bu sütunları üçer arşın kesip kısaltır. Fatih cezaen Rum mimarının elini kestirir. Rum mimarı da Fatih aleyhine dava açar. Bunun üzerine mahkemeye celbedilen büyük padişah, baş köşeye geçmek istemiş. Birdenbire hâkimin şu ihtarıyla karşılaşmış:

— Oturma beyim! Hasmınla mürafaa-i şer’î olacaksın, ayakta beraber dur!

Hızır Bey Çelebi; bu koca şanlı padişah-ı maznuna, haksız el kestirdiği için kendisinin de kısasa tabi olduğunu ve elinin kesileceğini bildirir. Fakat mimar kısası istemediği için büyük Fatih günde on altın tazminata mahkûm olur ve hattâ kısastan kurtulduğu için bu tazminatı kendiliğinden yirmi altına çıkarır.”

İslâm mahkemesinin adaletinin şanlı misallerinden biri olan şu misal, bize en haşmetli hükümdarlarla en âciz fertlerin, huzur-u mehâkimde müsavi olduğunu gösteriyor.

İşte ben de bugün, Fatih kadar şanlı, kahraman İslâm hâkimi Hızır Bey Çelebi’nin makamının mümessili olan ve hakiki adalet-i Kur’aniyeyi esas tutan bir makamın yerinde bulunan bir mahkemenin huzurunda bulunuyorum. Bütün kalbimi huzur ve sürura kalbeden memnuniyetim budur.

(İşaratül İ'caz)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

Bahsi geçen muhakemenin gerçekleştiği mahkeme (Üsküdar'da)

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]