George Curzon

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

George Curzon ya da Lord Gürzon İngiltere milletvekilliği, Hindistan Genel Valiliği görevleri yapmış ve Lozan Muahedesinde Dışişleri Bakanı olarak İngiliz heyetine başkanlık etmiş Yahudi asıllı[1] İngiliz devlet adamıdır. Türkiye'nin İslam bağını ve İslam'ı temsil görevini terk etmesi karşılığında bağımsızlığını tanıyacaklarını beyan etmiş ve İngiliz Avam kamarasında Türkiye'nin bağımsızlığının tanınmasına yapılan itirazlara "Biz onları maneviyat cihetinden öldürdük" diyerek cevap vermiştir. Batılılara Türkiye'ye bağımsızlık vermelerini, bunun karşılığında Türkiye'nin İslam ile olan bağını içten yıkma fikrini telkin eden Haim Nahum ile İngiltere'de görüşmüş ve Nahum kendisine “Siz Türkiye’nin mülkî tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben İslâmiyet’i ve İslâmî temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüd ediyorum.” demiştir.[2]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri:

Doğum Yeri ve Tarihi: İngiltere, 1859[2]

Vefat Yeri ve Tarihi: Londra, 1925[2]

Kabrinin Yeri: Derbyshire.

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Büyük Doğu’nun Yirmi Dokuzuncu Sayısında “Lozan’ın İçyüzü” Diye Yazılan Makaleden

İngiliz murahhas heyeti reisi Lord Gürzon, nihayet en manidar sözünü söyledi. Dedi ki:

“Türkiye, İslâmî alâkasını ve İslâm’ı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa bizimle hulus birliği etmiş olur ve Hristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de kendisine dilediğini veririz.”

Lozan’da Türk murahhas heyeti başkanı bulunan ve henüz hakiki kasıdları anlayamayan İsmet Paşa, bir aralık bütün Hristiyan emellerinin Türkiye’yi mazisindeki ruh ve mukaddesatı kökünden ayırmak olduğunu sezdiği halde, şu gizli ivaz ve teminatı veriyor ve diyor ki:

“Eskiden beri kökleşmiş ve köhne engellerden (yani an’ane-i İslâmiyet’ten) kurtulmak hususunda besledikleri (yani İsmet’in beslediği) azmin, inkâr edilmez delilidir.”

Harfi harfine iktibas ettiğimiz bu sözlerle, Türk Başmurahhasının yani İsmet’in, eskiden kökleşmiş ve köhne olmuş engellerden kurtulmak hususunda Türk milletine beslediği kat’î azimle ne kasdettiğini ve bunu hangi maksat altında İslâmiyet düşmanlarına ivaz diye takdim ettiğini sormak lâzımdır.

Konferansın birinci defasında Türk Başmurahhası, bizzat karar vermek vaziyetinde olmadığı ve büyüğüne yani Mustafa Kemal’e bildirmek zorunda olduğu için memlekete dönüyor; kendisini Haydarpaşa’dan Ankara’ya götüren tren ve devlet reisini (Mustafa Kemal) İzmir’den Ankara’ya götüren trenle Eskişehir’de buluşuyor. Bir arada ve baş başa seyahat… Sonra Ankara gizli meclis toplantıları… Fakat esas meselelerde daima baş başa… Mustafa Kemal ile İsmet beraber içtimaları ve karar: “Din öldürülecektir!”

Lozan Konferansı’nın ikinci sahifesi: …Artık her şey Türkiye hesabına çantada hazırdır. Yani dini terk ile her şey yapılacak. Yeni hizbin (Kemalizm ve İsmet hükûmeti) bundan böyle bu millette, İslâmiyet’i katletmek prensibiyle hareket etmekte, hasım dünyanın kumandanlarından yani düşman ehl-i salîb kumandanlarından, dini vurmakta daha hevesli olduğu ve örnekler vereceği ve bilhassa hudut dışı değil de hudut içi ve millî irade yaftası altında çalışacağı şüpheden vârestedir.

Nihaî Vesika

Lozan Muahedesi’nden sonra, İngiltere Avam Kamarasında “Türklerin istiklalini ne için tanıdınız?” diye yükselen itirazlara, Lord Gürzon’un verdiği cevap:

“İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.” Yani Mustafa Kemal ve İsmet’in verdikleri karar, Türk milletini İslâmiyet ve din cihetinden öldürmek kararıdır.

Artık bunun üzerine her şey apaçık anlaşılıyor değil mi?

Gizli Anlaşmanın Entrikası

Türklere dinlerini ve din temsilciliğini feda ettirmek şartıyla, sun’î istiklal işinde gizli anlaşmanın müessiri, tek kelime ile Yahudiliktir. Buna memur-u müşahhas kimse de şimdi Mısır Hahambaşısı bulunan Hayim Naum’dur. Bu Hayim Naum, bu korkunç teşebbüse evvela Amerika’da Türkler lehinde bir seri konferans vermek ve emperyalizma şeflerine, Türk’ün maddesini serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, tâ içinden ve kendi öz adamlarına yıktırmaları fikrini telkin etmek suretiyle başlamıştır. Yani masonluk hasebiyle Kur’an’ın ahkâmını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak.

Hayim Naum müthiş planının zeminini Amerika’da hazırladıktan sonra İngiltere’ye geçmiş ve hâlis Yahudi olan Lord Gürzon ile temas ederek şu teklifte bulunmuştur:

“Siz Türkiye’nin mülkî tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben İslâmiyet’i ve İslâmî temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüd ediyorum.”

Aynı Hayim Naum, Türk Murahhaslar Heyetine müşavir sıfatıyla sokulmanın da yolunu bulmuş yani Mustafa Kemal ve İsmet’i kendine dost bulmuş. Onun için üçü birleşmiş ve artık arada santralın intizamla işlemesine hiçbir mani kalmamıştır.

Hayim Naum o sırada Ankara’ya kadar da uzanarak planın muvaffakıyeti için gereken en mühim ve merkezî şahıs nezdinde –yani Mustafa Kemal yanında– emin bulunduğu tesirinin derecesini ölçmek istemiştir. Öyle ki bu tesir, ma’hud mevzuda Hayim Naum’dan daha heveskâr ve gayretli bir İslâmiyet düşmanına tesadüf etmekle muradına ermiş ve artık Türk’ü içinden vurmanın planını gerçekleştirmek için her unsur tamamlanmıştır.

İşte bu ehemmiyetli vesika, tam tamına Risale-i Nur tercümanının kırk küsur sene evvel hadîs-i şerifin ihbarına dair beyan ettiği hâdiseyi tasdik ettiği gibi ve şeriat-ı Ahmediyeye ihanet eden o dehşetli şahsın mühim bir kuvveti Yahudi olduğu, Yahudi olan Lord Gürzon ile Hayim Naum o ihbarın hakikatini gösterdiklerini ve yirmi beş seneden beri Nurcuların imhasına keyfî kanunlarla dehşetli zulümlerin hikmetini tam gösteriyor.

(Emirdağ Lahikası-2)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

“Demokratlar içerisinde meb’us Gazi ve Gazi gibi dindarlar ve Isparta’da Rüştü ve akrabası ve Emirdağı’nda Mehmet Çalışkan ve Hamza gibi demokratların hatırı için yalnız bir saat dünyaya baktım.

Said Nursi

Aziz kardeşlerim! (Bu yazıyı Üstadımız yazdırdılar)

İngilizlerin bizi Atlantik Paktı’na almadıklarına müteessir olmuştuk. Bilakis Üstadımızın bize beyan ettiği bu hakikatlar karşısında alınmadığımıza ruh-u canımızla memnun olduk. Mehmet, Hamza

‘İngiltere'nin İslamiyete Karşı Düşmanlığı

Ellibeş sene önce İngiltere’nin Hindistan Müstemleke Nazırı Matbuatta intişar eden bir makalesinde, müslümanların elinde Kur’an bulundukça İngiltere’nin İslâmlara tamamıyla hâkim olamayacağını tam hakimiyetin tesisi için Kur’an’ın sûkut ettirilmesi icab ettiğini yazmak suretiyle, hükümetinin İslamiyet hakkındaki gizli siyasetini açığa koymuştu. İngiltere hükümeti, İslamlar hakkında iki türlü hatt-ı hareket takip etmektedir.

Birisi: O zamanın İslamların önderliğini yapan Türklere karşı olup, Türkiye’de gizli bir ifsad komitesi kurarak Türkleri İslamiyet’ten uzaklaştırmaya ve Kur’an-ı Türkiye’de sûkut ettirmeye çalışmakta idiler.

Diğeri de: Türkiye’den başka memleketlerdeki müslümanlara tatbik edilen siyaset idi ki, bu siyasete göre de din hususunda müslümanlara geniş müsamaha gösteriyorlar ve onları okşuyorlardı. Türkiye’deki faaliyetlerinden, Türkleri İslamiyet’ten uzaklaştırmak ve bu gayede muvaffak oldukları takdirde Türkleri diğer müslümanların gözünden düşürerek Türklerin önderliğini bertaraf etmek amacını güdüyorlardı.

Lozan Muahedesi’nde İngilizler, İslamiyet ve Kur’an aleyhinde olan siyasetlerine devam ederek, o zamanki Türk hükümetiyle İslamiyeti Türkiye’den kaldırmak esasında anlaşmaya varmışlardı.

Eski İngiliz Başvekili Loid Corc ölünceye kadar bu siyaseti izhar etmiştir. Lozan Antlaşmasına göre zamanın hükümeti İngilizlere İslamiyeti peşkeş çekmişler, (1) Türkiye’den İslamiyeti otuz sene zarfında kaldıracaklarını tahmin ederek ona göre teşkilatlar vücuda getirerek çalışmaya başlamışlardı.

Otuz sene geçince, bu müddetin kafi gelmediğini görerek tekrar otuz sene daha çalışmak icab ettiğini o zamanın başvekili Meclis’te (2) açıklamıştı. Şimdiki Demokratların bazı dindarları eski İttihad-ı Muhammedi gayesini tahakkuk ettirmek için çalışanlarla birlikte idiler.

Demokratların eski hükümet gibi dini ve şeair-i İslamiyeyi İngilizlere rüşvet vermeğe kalkmamaları icab eder. Zira artık buna hüküm kalmamıştır. İngilizler son resmi beyanatlarında, Türklerin Asyalı ve müslüman bulunmalarından dolayı onlarla işbirliği yapılamayacağını açıklamışlardır. Halen Ehli Salib fikrini devam ettirdiklerine bu aşikar bir delildir. İngilizler de zaten İkinci Cihan Harbinden sonra Amerika’nın gölgesinde kalarak, tali derecede bir devlet olmuştur. Bu yüzden kendilerine fazla ehemmiyet verip, dostluğunu temin için dini rüşvet vermeğe ve onlara yaranmağa çalışmanın lüzumu kalmamıştır. İngilizler’in kendisi de bugün Amerika’nın yardımına muhtaç bir haldedir.

Demokratlar dörtyüz milyon müslümanın nefretini kazanmış olan İngilizler’in dostluğu yerine bilakis müslümanları intibaha getirip onlarla kardeşlik ittifakı yaparak, onların eskiden olduğu gibi önderliğini yapmağa çalışmalıdırlar. Elbette bu daha çok hayırlıdır. Bu hayırlı nokta-i istinadı kazanmak için ezan-ı Muhammed-i gibi dinin diğer şeairini de yerine getirmek, yeni hükümetin en büyük vazifesi olmalıdır.

Yeni hükümet İngiliz dostluğundan ziyade, Amerika’nın dostluğuna ehemmiyet vermelidir. Çünkü Amerika ve Amerikan halkının Alem-i İslamla dost olmaları daima menfaatleri icabıdır. Ve İngilizler gibi İslamiyet aleyhine bir siyasetleri yoktur.

İşte ben ellibeş seneden beri İngilizlerin bu gizli çalışan Kur’an düşmanlarına karşı Risale-i Nur’u ikameye çalıştım. Cenab-ı Hakk’a yüzbin şükür olsun ki, Risale-i Nurlar onların bu sinsi siyasetine karşı geldi ve onları mağlup etti.

Eski İttihad-ı İslam ve İttihad-ı Muhammedi’nin arkadaşı olan Demokratların bazı dindarları, herşeyden önce elmas bir kılınç gibi Kur’an-i hakikatlar olan Risale-i Nur’u ellerinde tutarak Alem-i İslamın kardeşliğini kazanmaya ve aynı zamanda İngilizlerin son beyanatlarıyla bize karşı takip ettikleri siyaset ellibeş sene önceki siyasetin aynı olduğu anlaşıldığına nazaran içimizde bulundurdukları ifsat komitelerini yok etmeğe çalışmalıdırlar.” (Haşiye)

(Haşiye) Otuzbeş seneden beri “Eûzü billahi mineşşeytani vessiyaseti” diyen ve siyasetle hiç alakadar olmayan Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri, yalnız bugün 20/06/1951’de bir saat için dünya ile meşgul olmuş ve bu hakikatleri yazdırmıştır.

Hamza Mehmet, Nuri”

(Elyazma Emirdağ Lahikası 2)[3]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

  • Haim Nahum: Türkiye'de İslam'ın zarar görmesi için Lord Gürzon ile görüşen hahambaşı.
  • Lozan Muahedesi: Lord Gürzon'un İngiliz heyeti başkanı olarak katıldığı antlaşma.

Kaynakça[değiştir]