Ed-Deyyan

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Deyyan (Arapça: ﺩَﻳَّﺎﻥُ), borcunu ödeyenin karşılığını eksiksiz veren, kullarının hiçbir amelini zayi etmeden karşılığını veren, kıyamet günü herkesin dünyada iken yaptıklarının hesabını ve hakkını en iyi bilen anlamında Cenab-ı Allah'ın (cc) bir ismidir. Kur'an-ı Kerim'de geçmez ve hadislerde Esma-i Hüsna arasında sayılmamıştır.[1]

Kur'an'da Geçtiği Yerler[değiştir]

Sure ve Ayetler:

Cevşen'de Geçtiği Yerler[değiştir]

ﻭَ ﺍَﺳْﺌَﻠُﻚَ ﺑِﺎَﺳْﻤَٓﺎﺋِﻚَ ﻳَﺎ ﺣَﻨَّﺎﻥُ ٭ ﻳَﺎ ﻣَﻨَّﺎﻥُ ٭ ﻳَﺎ ﺩَﻳَّﺎﻥُ ٭ ﻳَﺎ ﻏُﻔْﺮَﺍﻥُ ٭ ﻳَﺎ ﺑُﺮْﻫَﺎﻥُ ٭ ﻳَﺎ ﺳُﻠْﻄَﺎﻥُ ٭ ﻳَﺎ ﺳُﺒْﺤَﺎﻥُ ٭ ﻳَﺎ ﻣُﺴْﺘَﻌَﺎﻥُ ٭ ﻳَﺎ ﺫَﺍ ﺍﻟْﻤَﻦِّ ﻭَ ﺍﻟْﺒَﻴَﺎﻥِ ٭ ﻳَﺎ ﺫَﺍ ﺍﻟْﺎَﻣَﺎﻥِ ٭

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّٓ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺎَﻣَﺎﻥُ ﺍﻟْﺎَﻣَﺎﻥُ ﺧَﻠِّﺼْﻨَﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻨَّﺎﺭِ

Cevşen-ül Kebir, 5. Ukde


ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻳَﺎ ﺩَﻳَّﺎﻥُ ﺗَﻌَﺎﻟَﻴْﺖَ ﻳَﺎ ﺳُﻠْﻄَﺎﻥُ ﺍَﺟِﺮْﻧَﺎ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻨَّﺎﺭِ ﺑِﻌَﻔْﻮِﻙَ ﻳَﺎ ﺭَﺣْﻤَﻦُ

Duâ-i Tercüman-ı İsm-i A'zam


ﻳَﺎ ﺩَﻳَّﺎﻥُ ﻳَٓﺎ ﺍَﻟﻠَّﻪُ

Duâ-i İsm-i A'zam

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Ey Rabb-i Rahîm’im ve ey Hâlık-ı Kerîm’im!

كُلُّ اٰتٍ قَرٖيبٌ sırrıyla ben şimdiden görüyorum ki yakın bir zamanda ben kefenimi giydim, tabutuma bindim, dostlarımla veda eyledim. Kabrime teveccüh edip giderken senin dergâh-ı rahmetinde, cenazemin lisan-ı haliyle, ruhumun lisan-ı kāliyle bağırarak derim: El-Aman! El-Aman! Yâ Hannan! Yâ Mennan! Beni günahlarımın hacaletinden kurtar!

İşte kabrimin başına ulaştım, boynuma kefenimi takıp kabrimin başında uzanan cismimin üzerine durdum. Başımı dergâh-ı rahmetine kaldırıp bütün kuvvetimle feryat edip nida ediyorum: El-Aman! El-Aman! Yâ Hannan! Yâ Mennan! Beni günahlarımın ağır yüklerinden halâs eyle!

İşte kabrime girdim, kefenime sarıldım. Teşyiciler beni bırakıp gittiler. Senin aff u rahmetini intizar ediyorum. Ve bilmüşahede gördüm ki senden başka melce ve mence yok. Günahların çirkin yüzünden ve masiyetin vahşi şeklinden ve o mekânın darlığından bütün kuvvetimle nida edip diyorum: El-Aman! El-Aman! Yâ Rahman! Yâ Hannan! Yâ Mennan! Yâ Deyyan! Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar, yerimi genişlettir.

(17. Lema, 12. Nota)


İşte birinci mertebede âhireti Allah’tan soruyoruz. O da bütün gönderdiği elçileriyle ve fermanlarıyla ve bütün isimleriyle ve sıfatlarıyla “Evet, âhiret vardır ve sizi oraya sevk ediyorum.” ferman ediyor. Onuncu Söz, on iki parlak ve kat’î hakikatler ile bir kısım isimlerin âhirete dair cevaplarını ispat ve izah eylemiş. Burada, o izaha iktifaen gayet kısa bir işaret ederiz.

Evet, madem hiçbir saltanat yoktur ki o saltanata itaat edenlere mükâfatı ve isyan edenlere mücazatı bulunmasın. Elbette rububiyet-i mutlaka mertebesinde bir saltanat-ı sermediyenin, o saltanata iman ile intisap ve taat ile fermanlarına teslim olanlara mükâfatı ve o izzetli saltanatı küfür ve isyanla inkâr edenlere de mücazatı; o rahmet ve cemale, o izzet ve celale lâyık bir tarzda olacak diye Rabbü’l-âlemîn ve Sultanü’d-Deyyan isimleri cevap veriyorlar.

(11. Şua, 7. Mesele)


جَلَّ جَلَالُهُ وَ عَظُمَ شَانُهُ اَللّٰهُ اَكْبَرُ مِنْ كُلِّ شَىْءٍ قُدْرَةً وَ عِلْمًا اِذْ هُوَ الْعَادِلُ الْحَكٖيمُ الْقَادِرُ الْعَلٖيمُ الْوَاحِدُ الْاَحَدُ السُّلْطَانُ الْاَزَلِىُّ الَّذٖى هٰذِهِ الْعَوَالِمُ كُلُّهَا فٖى تَصَرُّفِ قَبْضَتَىْ نِظَامِهٖ وَ مٖيزَانِهٖ وَ تَنْظٖيمِهٖ وَ تَوْزٖينِهٖ وَ عَدْلِهٖ وَ حِكْمَتِهٖ وَ عِلْمِهٖ وَ قُدْرَتِهٖ وَ مَظْهَرُ سِرِّ وَاحِدِيَّتِهٖ وَ اَحَدِيَّتِهٖ بِالْحَدْسِ الشُّهُودِىِّ بَلْ بِالْمُشَاهَدَةِ اِذْ لَا خَارِجَ فِى الْكَوْنِ مِنْ دَائِرَةِ النِّظَامِ وَ الْمٖيزَانِ وَ التَّنْظٖيمِ وَ التَّوْزٖينِ وَ هُمَا بَابَانِ مِنَ الْاِمَامِ الْمُبٖينِ وَ الْكِتَابِ الْمُبٖينِ وَ هُمَا عُنْوَانَانِ لِعِلْمِ الْعَلٖيمِ الْحَكٖيمِ وَ اَمْرِهٖ وَ قُدْرَةِ الْعَزٖيزِ الرَّحٖيمِ وَ اِرَادَتِهٖ فَذٰلِكَ النِّظَامُ مَعَ ذٰلِكَ الْمٖيزَانِ فٖى ذٰلِكَ الْكِتَابِ مَعَ ذٰلِكَ الْاِمَامِ بُرْهَانَانِ نَيِّرَانِ لِمَنْ لَهُ فٖى رَاْسِهٖ اِذْعَانٌ وَ فٖى وَجْهِهِ الْعَيْنَانِ اَنْ لَا شَىْءَ مِنَ الْاَشْيَاءِ فِى الْكَوْنِ وَ الزَّمَانِ يَخْرُجُ مِنْ قَبْضَةِ تَصَرُّفِ رَحْمٰنٍ وَ تَنْظٖيمِ حَنَّانٍ وَ تَزْيٖينِ مَنَّانٍ وَ تَوْزٖينِ دَيَّانٍ ٠

(29. Lema)


اِلٰهٖى لَازِمٌ عَلَىَّ اَنْ لَا اُبَالِىَ وَ لَوْ فَاتَ مِنّٖى حَيَاةُ الدَّارَيْنِ وَ عَادَتْنِى الْكَائِنَاتُ بِتَمَامِهَا اِذْ اَنْتَ رَبّٖى وَ خَالِقٖى وَ اِلٰهٖى اِذْ اَنَا مَخْلُوقُكَ وَ مَصْنُوعُكَ لٖى جِهَةُ تَعَلُّقٍ وَ اِنْتِسَابٍ مَعَ قَطْعِ نِهَايَةِ عِصْيَانٖى وَ غَايَةِ بُعْدٖى لِسَائِرِ رَوَابِطِ الْكَرَامَةِ فَاَتَضَرَّعُ بِلِسَانِ مَخْلُوقِيَّتٖى يَا خَالِقٖى ٠ يَا رَبّٖى يَا رَازِقٖى يَا مَالِكٖى يَا مُصَوِّرٖى ٠ يَا اِلٰهٖى اَسْئَلُكَ بِاَسْمَائِكَ الْحُسْنٰى وَ بِاِسْمِكَ الْاَعْظَمِ وَ بِفُرْقَانِكَ الْحَكٖيمِ وَ بِحَبٖيبِكَ الْاَكْرَمِ وَ بِكَلَامِكَ الْقَدٖيمِ وَ بِعَرْشِكَ الْاَعْظَمِ وَ بِاَلْفِ اَلْفِ قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ اِرْحَمْنٖى يَا اَللّٰهُ يَا رَحْمٰنُ يَا حَنَّانُ يَا مَنَّانُ يَا دَيَّانُ اِغْفِرْلٖى يَا غَفَّارُ يَا سَتَّارُ يَا تَوَّابُ يَا وَهَّابُ اُعْفُ عَنّٖى يَا وَدُودُ يَا رَؤُفُ يَا عَفُوُّ يَا غَفُورُ ٠ اُلْطُفْ بٖى يَا لَطٖيفُ يَا خَبٖيرُ يَا سَمٖيعُ يَا بَصٖيرُ وَ تَجَاوَزْ عَنّٖى يَا حَلٖيمُ يَا عَلٖيمُ يَا كَرٖيمُ يَا رَحٖيمُ اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقٖيمَ يَا رَبِّ يَا صَمَدُ يَا هَادٖى جُدْ عَلَىَّ بِفَضْلِكَ يَا بَدٖيعُ يَا بَاقٖى يَا عَدْلُ يَا هُوَ اَحْىِ قَلْبٖى وَ قَبْرٖى بِنُورِ الْاٖيمَانِ وَ الْقُرْاٰنِ يَا نُورُ يَا حَقُّ يَا حَىُّ يَا قَيُّومُ يَا مَالِكَ الْمُلْكِ يَا ذَا الْجَلَالِ وَ الْاِكْرَامِ يَا اَوَّلُ يَا اٰخِرُ يَا ظَاهِرُ يَا بَاطِنُ يَا قَوِىُّ يَا قَادِرُ يَا مَوْلَاىَ يَا غَافِرُ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمٖينَ اَسْئَلُكَ بِاِسْمِكَ الْاَعْظَمِ فِى الْقُرْاٰنِ وَ بِمُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَ السَّلَامُ اَلَّذٖى هُوَ سِرُّكَ الْاَعْظَمُ فٖى كِتَابِ الْعَالَمِ اَنْ تَفْتَحَ مِنْ هٰذِهِ الْاَسْمَاءِ الْحُسْنٰى كُوَاةً مُفٖيضَةً اَنْوَارَ الْاِسْمِ الْاَعْظَمِ اِلٰى قَلْبٖى فٖى قَالِبٖى وَ اِلٰى رُوحٖى فٖى قَبْرٖى فَتَصٖيرَ هٰذِهِ الصَّحٖيفَةُ كَسَقْفِ قَبْرٖى وَ هٰذِهِ الْاَسْمَاءُ كَكُوَاتٍ تُفٖيضُ اَشِعَّةَ شَمْسِ الْحَقٖيقَةِ اِلٰى رُوحٖى اِلٰهٖى اَتَمَنّٰى اَنْ يَكُونَ لٖى لِسَانٌ اَبَدِىٌّ يُنَادٖى بِهٰذِهِ الْاَسْمَاءِ اِلٰى قِيَامِ السَّاعَةِ فَاَقْبَلْ هٰذِهِ النُّقُوشَ الْبَاقِيَةَ بَعْدٖى نَائِبًا عَنْ لِسَانِىَ الزَّائِلِ

(Mesnevi-i Nuriye, Habbe)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

Ve مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ cümlesi ise haşri tasrih ediyor. Çünkü يَوْمِ الدّٖينِ yani din günü ve ceza günü ve maneviyat günü demek. Nasıl dünya, maddiyat ve maddî harekâtın ve amellerinin günüdür. Elbette o harekâtın neticelerini ve o hizmetlerinin ücretlerini ve o maneviyatın semeratlarını belki o fâniyat ve zâilatın bâki ve daimî eserlerini ve âlem-i misal sinemasıyla ve fotoğrafıyla alınan umum o fâniyat ve zâillerin sahife-i amellerini gösterecek ve neşredecek bir gün gelecektir diye ifade ediyor.

(Emirdağ Lahikası 2)


Birinci Hakikat

Bab-ı rububiyet ve saltanattır ki ism-i Rabb’in cilvesidir.

Hiç mümkün müdür ki: Şe’n-i rububiyet ve saltanat-ı uluhiyet, bâhusus böyle bir kâinatı, kemalâtını göstermek için gayet âlî gayeler ve yüksek maksatlar ile icad etsin, onun gayat ve makasıdına karşı iman ve ubudiyetle mukabele eden mü’minlere mükâfatı bulunmasın ve o makasıdı red ve tahkir ile mukabele eden ehl-i dalalete mücazat etmesin?---

(10. Söz, 1. Hakikat)


İ’lem eyyühe’l-aziz! Cenab-ı Hakk’ın atâ, kaza ve kader namında üç kanunu vardır. Atâ, kaza kanununu, kaza da kaderi bozar.

Mesela, bir şey hakkında verilen karar, kader demektir. O kararın infazı, kaza demektir. O kararın iptaliyle hükmü kazadan affetmek, atâ demektir.

Evet, yumuşak bir otun damarları katı taşı deldiği gibi atâ da kaza kanununun kat’iyetini deler. Kaza da ok gibi kader kararlarını deler.

Demek atânın kazaya nisbeti, kazanın kadere nisbeti gibidir. Atâ, kaza kanununun şümulünden ihraçtır. Kaza da kader kanununun külliyetinden ihraçtır. Bu hakikate vâkıf olan ârif:

“Yâ İlahî! Hasenatım senin atâ’ndandır. Seyyiatım da senin kazandandır. Eğer atâ’n olmasa idi, helâk olurdum.” der.

(Mesnevi-i Nuriye, Onuncu Risale)

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

  • Deyn: Vadesinde verilmesi gereken borç
  • Din: Allah’ın insanı sorumlu tuttuğu değerlerin tamamı; fıtratın Allah’a karşı borcunun tamamı
  • Medine: Dinin yaşandığı yer, şehir
  • Medeniyet: Şehir hayatı; dinin yaşandığı sistem
  • Din günü (Yevmiddin): Allah’ın herkesin hesabını göreceği, Deyyan isminin tam manasıyla tecelli edeceği gün.

Kaynakça[değiştir]