Abdülmuttalib

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
(Abdülmuttalib Bin Hişam sayfasından yönlendirildi)

Abdülmuttalib Peygamber Efendimizin (sav) baba tarafından dedesidir. Asıl adı Şeybe'dir. Küçük yaşta amcası Muttalib’in terkisindeki Mekke'ye girerken Mekkeliler onu Muttalib'in kölesi zannederek kendisine “Abdülmuttalib” dediler ve Şeybe o günden sonra Abdülmuttalib diye anıldı. Abdülmuttalib’i amcası yetiştirdi ve ölürken kabile reisliği görevini ona devretti. Reisliği döneminde gördüğü bir rüya üzerine zemzem kuyusunun yerini buldu, özel mülkiyetine geçirdi ve böylece hacılara su dağıtma görevini (sikaye) elde etti. Zemzem kuyusunu ortaya çıkardığında Hâris’ten başka oğlu olmadığı için müdafaasız kaldı, on erkek çocuğa sahip olursa birini kurban etmeyi adadı. Bu arzusu gerçekleşince çektiği kura Abdullah’a çıktı. Abdülmuttalib, oğlu Abdullah’ı kurban etmeye kalkışınca halkı bunun kötü bir âdete dönüşmemesini isteyip engelledi. Bunun üzerine yüz deveyi kurban etti. Oğlu Abdullah'ı Âmine ile evlendirdi. Üstün karakterli, inançlı, iyi kalpli, bir insan, âdil bir reisti. Ömrünün sonuna doğru puta tapmayı terketmiş, içkiyi bırakmış, Kâbe’nin çıplak olarak tavaf edilmesini yasaklamıştır. Allah’ın varlığına, ceza ve mükâfat yeri olarak âhiretin mevcudiyetine inanmış, zaman zaman Hira mağarasına çekilip ibadetle meşgul olmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’de haber verilen Fil Vak‘ası’nda Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrehe ile müzakerelerde bulunmuş ve Kâbe’yi sahibinin mutlaka koruyacağını ona hatırlatmıştı. Abdülmuttalib sağlığında torunu Muhammed’e gereken ihtimamı gösterdi; kendisinden sonra da bakımını oğlu Ebû Tâlib’e vasiyet etti. İslâm âlimleri, fetret döneminde yaşayan Abdülmuttalib’in tevhid inancına sahip bir kişi olduğunu kaydederler ve âhirette kurtuluşa ereceği ümidini taşırlar.[1]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: Şeybe, Ebü’l-Hâris Abdülmuttalib b. Hâşim b. Abdimenâf b. Kusayy[1]

Künyesi:

Lakapları:

Kabilesi: Haşimoğulları, Kureyş

Doğum Yeri ve Tarihi: Medine, 495[1]

Vefat Yeri ve Tarihi: Mekke, 577[1]

Kabrinin Yeri: Cennetü’l-Muallâ[1]

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Nakl-i sahih-i kat’î ile Hazret-i İmam-ı Ali der: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, Benî-Abdülmuttalib’i cem’etti. Onlar kırk adam idiler. Onlardan bazıları bir deve yavrusunu yerdi ve dört kıyye süt içerdi. Halbuki umum onlara, bir avuç kadar bir yemek yaptı; umum yeyip tok oldular. Yemek eskisi gibi kaldı. Sonra üç dört adama ancak kâfi gelir ağaçtan bir kap içinde süt getirdi. Umumen içtiler, doydular. İçilmemiş gibi bâki kaldı.

İşte Hazret-i Ali’nin şecaati ve sadakati kat’iyetinde bir mu’cize-i bereket…

(Mektubat, 19. Mektup, 7. Nükteli İşaret, 10. Misal)


Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yağmur duası, tevatür derecesinde ve çok defa tekrar ile daima süratle kabul olması, başta İmam-ı Buharî ve İmam-ı Müslim, eimme-i hadîs nakletmişler. Hattâ bazı defa minber-i şerif üstünde, yağmur duası için elini kaldırıp indirmeden yağmış. Sâbıkan zikrettiğimiz gibi bir iki defa ordu susuz kaldığı vakit bulut geliyordu, yağmur veriyordu.

Hattâ nübüvvetten evvel, cedd-i Nebi Abdülmuttalib, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın küçüklük zamanında mübarek yüzüyle yağmur duasına giderdi. Onun yüzü hürmetine gelirdi ki o hâdise Abdülmuttalib’in bir şiiri ile iştihar bulmuş.

Hem vefat-ı Nebevîden sonra Hazret-i Ömer, Hazret-i Abbas’ı vesile yapıp demiş: “Yâ Rab! Bu senin habibinin amcasıdır. Onun yüzü hürmetine yağmur ver.” Yağmur gelmiş.

Hem İmam-ı Buharî ve Müslim haber veriyorlar ki: Yağmur için dua talep edildi. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm dua etti. Yağmur öyle geldi ki mecbur oldular: “Aman dua et, kesilsin.” Dua etti, birden kesildi.

(Mektubat, 19. Mektup, 14. İşaret, 1. Misal)


Hem Ebu Süfyan İbn-i Hâris İbn-i Abdülmuttalib (ammizâde-i Nebevî) nakl-i sahih ile haber veriyor ki: “Gazve-i Bedir’de, gök ile yer arasında, beyaz libaslı atlı zatları gördük.”

(Mektubat, 19. Mektup, 15. İşaret, 2. Şube, 4. Hadise)


Yemen padişahlarından Seyf İbn-i Zîyezen, kütüb-ü sâbıkada Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın evsafını görmüş; iman etmiş, müştak olmuş idi. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın ceddi Abdülmuttalib, Yemen’e kafile-i Kureyş ile gittiği zaman, Seyf İbn-i Zîyezen onları çağırmış. Onlara demiş ki:

اِذَا وُلِدَ بِتِهَامَةَ وَلَدٌ بَيْنَ كَتْفَيْهِ شَامَةٌ كَانَتْ لَهُ الْاِمَامَةُ وَاِنَّكَ يَا عَبْدَ الْمُطَّلِبِ لَجَدُّهُ

Yani “Hicaz’da bir çocuk dünyaya gelir. Onun iki omuzu arasında hâtem gibi bir nişan var. İşte o çocuk umum insanlara imam olacak!” Sonra gizli Abdülmuttalib’i çağırmış “O çocuğun ceddi de sensin.” diye kerametkârane, bi’setten evvel haber vermiş.

(Mektubat, 19. Mektup, 16. İşaret, 2. Kısım, 4. Numune)


Diyorsunuz ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın peder ve valideleri ve ceddi Abdülmuttalib’in imanları hakkında akvâ ve esahh olan haber hangisidir?

Elcevap: Yeni Said on senedir yanında başka kitapları bulundurmuyor, bana Kur’an yeter diyor. Böyle teferruat mesailinde, bütün kütüb-ü ehadîsi tetkik edip en akvasını yazmaya vaktim müsaade etmiyor. Yalnız bu kadar derim ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın peder ve valideleri ehl-i necattır ve ehl-i cennettir ve ehl-i imandır. Cenab-ı Hak, Habib-i Ekrem’inin mübarek kalbini ve o kalbin taşıdığı ferzendane şefkatini, elbette rencide etmez.

Eğer denilse: Madem öyledir, neden onlar Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma imana muvaffak olamadılar? Neden bi’setine yetişemediler?

Elcevap: Cenab-ı Hak, Habib-i Ekrem’inin peder ve validesini, kendi keremiyle, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın ferzendane hissini memnun etmek için valideynini minnet altında bulundurmuyor. Valideynlik mertebesinden, manevî evlat mertebesine getirmemek için hâlis kendi minnet-i rububiyeti altına alıp onları mesud etmek ve Habib-i Ekrem’ini de memnun etmekliği rahmeti iktiza etmiş ki valideynini ve ceddini, ona zahirî ümmet etmemiş. Fakat ümmetin meziyetini, faziletini, saadetini onlara ihsan etmiştir.

Evet, âlî bir müşirin yüzbaşı rütbesinde olan pederi huzuruna girmesi, birbirine zıt iki hissin taht-ı tesirinde bulunur. Padişah o müşir olan Yaver-i Ekrem’ine merhameten, pederini onun maiyetine vermiyor.

(Mektubat, 28. Mektup, 8. Risale, 7. Nükte)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 1,3 1,4 İslam Ansiklopedisi, Abdülmuttalib maddesi