Mehmed Salih Yeşiloğlu

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
11.04, 22 Ağustos 2021 tarihinde Turker (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 20363 numaralı sürüm

Mehmed Salih Yeşiloğlu Dârü'l-muallimîn (Erkek Öğretmen Okulu) ve Medrese mezunu ve hafızdır. 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı’na gönüllü olarak katıldı. Öğretmenlik ve müdürlük yaptı. 1. Dünya savaşında Bediüzzaman Said Nursi ile Kafkas cephesinde savaştı. Erzurum Rusların eline geçince İstanbul'a geldi. Şemseddin Yeşil’i mânevî evlât edinip eğitimini üstlendi. Serbest Ticaret yaptı, Bursa Redd-i İlhak Cemiyeti ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kuruculukları ve Başkanlıkları yaptı. TBMM I. Dönem Erzurum Milletvekilliği yaptı. Bu sırada Bediüzzaman Hazretleri ile dostluk ve sohbetleri oldu. İstiklal Madalyası sahibidir. Üstad 1946 yılında Afyon’nun Emirdağ ilçesinde mecburî iskândayken zamanın İçişleri Bakanı Hilmi Uran'a Üstad'ı tanıtan, kefil olduğunu ifade eden ve istirahatını rica eden bir mektup yazdı. Üstadın tarihçesi yazmak ile yakından ilgilendi ve Üstad'dan bazı aydınlatıcı bilgiler istedi.[1][2][3][4]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: Salih Yeşil, Yeşiloğlu Mehmed Salih, Yeşil Salih, Yeşilzade Mehmed Salih

Doğum Yeri ve Tarihi: Erzurum, 1 Ocak 1877[2]

Vefat Yeri ve Tarihi: İstanbul, Fatih, 3 Temmuz 1954[2][3]

Kabrinin Yeri: İstanbul Merkezefendi Mezarlığı[4]

Risale-i Nur ile Nasıl Tanıştığı[değiştir]

Bediüzzaman Said Nursi ile Görüşmeleri[değiştir]

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Dâhiliye Vekili Hilmi Uran Bey’e Merhum Salih Yeşil Tarafından Yazılan Mektubun Sureti

Yazıları yanlış telakki ve tefsirlere uğratılmakla senelerden beri çember içinde yaşatılan ve safi, samimi bir insan ve Müslümanlıktan başka hiçbir maksadı bulunmayan Bedîüzzaman Molla Said nam masumun, ya bulunduğu yerde veya Ankara’ya nakil ile orada hayat ve huzurunun muhafazası için sırf insaniyet namına yazılmış olan bu mahrem ricanameyi bizzat okumak nezaketinde bulunur ve genç zamanında yaptığı, unutulan hizmetlerine mükâfaten ihtiyar halinde bu adamı serbest bir ölüm hayatına kavuşturmak lütfunu diriğ buyurmazsanız, zat-ı keremkârlarına en büyük hürmetlerimi sunar, minnettarınız olurum.

Molla Said kimdir?

El-ân Afyon’un Emirdağı kazasında ikamete memur olan Molla Said, doğumundan itibaren Türk kardeşleri arasında yaşamış, Türk seciyesiyle perverde olmuş, Umumî Harp’te Kafkas’ın karlı dağlarında kahraman askerlerimiz arasında gönüllü alay kumandanı olarak mücahede ve irşad için dolaşıp büyük bir harp madalyası almış, Sarıkamış Taarruzu’nda, Bitlis’in sukutunda yaralı olduğu halde esir olup senelerce Rus garnizonlarında çile çekmiş, firar edip İstanbul’a gelerek ilmî kudretine binaen Dârülhikmeti’l-İslâmiye azalığında bulunmuş, Kuva-yı Milliye ihdasında halkı mücahedeye teşvik etmiş; Büyük Millet Meclisinin ilk senesinde Ankara’ya gelerek Hacı Bayram misafirhanesinde birçok mütereddid kimselere vatanın müdafaası lüzumunu anlatmak hizmetinde bulunmuş olan bu hakiki vatan-perver insanın, evvelce ibadete, imana, itikada müteallik yazdığı ve yazagelmekte olduğu eserleri, din ve dindarları sevmeyen bazı kimselerin, hususuyla Dâhiliye Vekaletinde bulunmuş olan menfaat-perest Şükrü Kaya’nın mezhep ve rejimine uygun gelmemekle, asılsız isnad ve uydurma raporlarla bu zavallı adam, yirmi küsur seneden beri hapis ve nefiy cezalarıyla perişan edilmiş ve iki sene evvelisi yine o yazıları bahanesiyle Kastamonu’daki çilehanesinden kollarına kelepçe vurularak kendisine selâm vermiş olan altmış altı adamla Denizli Cezaevine sevk ve on bir ay kadar hapsedildikten sonra, muzır telakki edilen o eserleri, evvela İstanbul Müftülüğünde bir heyet tarafından, bilâhare Ankara’da Diyanet Riyaseti ve Dil Tarih Enstitüsü azalarından mürekkep bir komisyon marifetiyle aylarca tetkik olunduktan sonra, bu eserlerin hiçbirisinde devletin siyasetini ve asayişi rencide edebilecek en ufacık bir şey görülmemekle, Molla Said ve Nur şakirdleri ve eserlerini okuyanlar, mahkeme kararıyla serbest bırakılmış ve Denizli’de oturmasına müsaade olunmuş iken maatteessüf bu ihtiyar adam, az zaman sonra Denizli’den Afyon’a ve oradan da Emirdağı kazasına teb’id ve herhangi bir Türk kardeşiyle dahi temastan men’edilmiş.

Sayın beyim! Cumhuriyet serbestiyetinden, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun hürriyetinden mahrum kalan bu zavallı ihtiyar adam, her suretle himayeye lâyık, bakılmaya muhtaç, akraba ve taallukatı olmayıp sırf bir İslâm hükûmetin himayesine muhtaç bir İslâm mütefekkiridir. Şair-i meşhur Âkif Bey merhumun rivayetine nazaran, Mısır’ın en maruf ulemasından olan ve garbın müteaddid lisan ve felsefesine aşina bulunan üstad-ı a’zam Abdülaziz Çaviş’in yirmi küsur sene evvelisi “El-Ehram” ceridesindeki Said hakkında yazdığı “Fatînü’l-asır” başlıklı makalesini okuyan ve kendisiyle bizzat görüşen ilim adamları, bu zatın fıtraten ilmî kudretini ve İlahî mesleğini takdir edebilirler.

Sayın beyim! Kürtlük sözüyle türlü hakarete hedef olan Molla Said, seciyeten takdire şâyan bir Türk âşığı ve İslâmiyet hâdimidir. (Hâşiye[3]) Bundan memleketimiz içtimaen zarar değil, manen fayda görecektir. Ben namus ve şerefim namına şehadet ederim ki Molla Said, kat’iyen temiz bir adamdır. Onun için sizin gibi milletin dâhilen idare ve mukadderatına el koyan dirayetli zatlardan insaniyet namına temenniyatım şudur:

Yanlış anlayışlı jurnalcilerin sözleriyle hürriyet nimetinden, saf hava teneffüsünden, herhangi bir Türk kardeşiyle görüşmeden mahrum kalan bu adamı; hükûmetin adaleti, makamınızın ehemmiyeti namına ve adl ve ihsan kaziyesine tevfikan olsun, bu adam hakkında dahi adalet ve kendisiyle de hiç olmazsa bir defa olsun hüsn-ü niyetle görüştükten sonra onun hakkında ibka veya ifna kararını vermek lütfunda bulunursanız, elbette ehemmiyetli vazifenizi kanun dairesinde îfa etmiş olacağınızdan dolayı tarihçe-i hayatınıza takdire değer bir fasıl derc buyurmuş, adalet-perverliğinizi halka ve âcizleri gibi bacağı kesilmiş, köşede kalmış hür fikirli vak’a-nüvislere duyurmuş olursunuz efendim.

Milliyetini, memleketini candan seven; teninde, kanında, Kürtlük, Arnavutluk, Boşnaklık kanı kokusu olmayan, Erzurum’un eski milletvekillerinden, bacağı kesik Yeşil oğlu Mehmed Salih

(Emirdağ Lahikası-1)


Muhterem din kardeşim!

Kırk gündür yatakta sizinle meşgulüm. Hayal ve mesmuuma nazaran, huzurunuzun muhtel olduğuna zâhibim. اَلْمُؤْمِنُ بَلَوِىٌّ Tahminen on gün kadar evvelsi, sokaklarda “Hâlis Afyon tereyağım var.” diyen birisini pencereden yanıma çağırıp biraz yağ aldım. Maksadım, sizi sormaktı. Afyon’dan Emirdağı kazasına sürüldüğünüzü, ahalinin sizinle görüşmesinin yasak olduğunu duyunca çok müteessir oldum.

Muhterem din kardeşim! Bu mektubu size yazan, otuz bir sene evvelsi sizinle Erzurum’un Es’ad Paşa Medresesinde, Umumî Harp’te Kafkas’ın karlı dağlarında ve yirmi dört sene evvel de mebusluğum hengâmında Van Valisi Haydar Bey dostunuzla Millet Meclisi salonunda görüşen Erzurum’un esbak mebuslarından Yeşil oğlu Mehmed Salih’tir.

Mehmed Salih (rh)

(Emirdağ Lahikası-1)


Yeşil Salih’e Yazılan Mektuptur

Aziz kardeşim Hasan Efendi!

Sen benim tarafımdan kıymetli kardeşimiz Salih Efendi’ye yaz ki:

Ben ölünceye kadar onun bu insaniyetini unutmayacağım ve ona çok minnettarım ve çok selâm ve dua ederim. Fakat ben her sıkıntıya karşı tahammüle karar vermişim. Hem ben iyiliği o reislerden beklemiyorum.

Said Nursî

(Emirdağ Lahikası-1)


Aziz, sıddık, âlîcenab eski ve yeni kardeş Yeşil Salih!

Benden, sergüzeşte-i hayatıma ait sorduğun maddelere gayet kısa ve mücmel işaret edilecek. Bir zaman sonra inşâallah başkalar izahla cevap verecekler. Fakat tarihe geçmek ve bu asır âlimlerinin içinde kendi âdi şahsımı nesl-i âtiye göstermek, bildirmek ne isterim ve ne de liyakatim var. Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür ederim ki beni bana beğendirmemiş, dehşetli kusurlarımı bana göstermiş.

Hem insanlara kendini bildirmek, bir şöhret-perestlik olmasından bir enaniyet, bir hodfüruşluk, bir riyakârlık ihtimali var. Bu ise bizim gibilere tam zarardır.

Hem ben, madem bu asırda maddeten ve manen münferid yaşamaya ve hayat-ı içtimaiyeden çekilmeye mecbur olmuşum; elbette hakkım yoktur ki hayat-ı içtimaiyeyi geçirenler içinde tarihe binip istikbaldekilere görüneyim.

Yalnız bu cihet var ki Risale-i Nur, bu vatana ve bu millete pek büyük menfaati, mahkemelerin ve ehl-i vukufların müttefikan kararlarıyla tahakkuk etmiş. Bu nokta-i nazarda, benim ehemmiyetsiz, bîçare, perişan, çok kusurlu şahsiyetim değil belki yalnız Kur’an’ın malı ve meali olan Risale-i Nur namına, sizin suallerinize cevap için ben işaretler ederim, sonra da Risale-i Nur ve şakirdleri izahla cevap versinler.

Evvela: Otuz sene evvelki hayatımın tarihçesini merhum Abdurrahman yazmış, tabedilmiş.

Sâniyen: Risale-i Nur’un zuhur zamanının bir nevi tarihçesi Eskişehir hapsinin müdafaanamesiyle (Yirmi Yedinci Lem’a olmuş) ve Denizli hapsindeki Müdafaa Risaleleriyle (On Birinci ve On İkinci Şuâ) İhtiyarlar Lem’ası ve Âyet-i Hasbiye Risalesi ve On Altıncı Mektup’la Hücumat-ı Sitte ve İşarat-ı Selâse ve İşarat-ı Seb’a risaleleri gibi Nur eczaları, suallerinize tafsilen cevap vermek için mahkeme bana iade ettiği ve şimdi elimde bulunmayan risaleler, bir zaman elinize gelecek. İnşâallah sizi hiç unutmayacağım. Bu halimde bu alâkadarlığınız, benim çok ağır sıkıntılarımı hafifleştirdi. Allah senden razı olsun, âmin!

(Emirdağ Lahikası-1)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

“Muhterem Üstadım!

Sizin hakkınızda şair-i merhum Mehmet Akif Bey ile Darül-Hikmet-i İslâmiye a'zalığında bulunmuş olan merhum Mehmet Şevketî'den dinlediğim kıymetli notlarım vardır. Hal tercümelerinize o zatlardan topladıklarımı yazmak mecburiyetinde kaldığım için lütfen suallere kısa kısa cevap yazınız, kendi namıma yazacağım hal-i vasiyetnamenizi arzu ettiğiniz kadar mufassal yazmakta emir sizindir.

Mehmet Salih Yeşiloğlu

Sualler:

1- Cenab-ı Hak sizi hangi tarihte ve nerede dünyaya getirdi?

2- Babanızın ve büyük babalarınızın adını ve mesleklerini lütfen yazınız.

3- Kimlerden, nerede ders okudunuz? Ve nerede kimlere ders okuttunuz?

4- Van Valisi Tahir Paşa'nın konağında ne kadar kaldınız? Ve o zata ne okuttunuz?

(Meşrutiyetin ikinci senesinde Erzurum'a Vali olarak gelen Tahir Paşa merhum, bir Ramazan iftarında sofra başında sizin meziyetlerinizden uzun uzadıya birşeyler anlatmıştı.)

5- Meşrutiyet'in i'lânından kaç ay evvel İstanbul'a geldiniz? İttihadçılar, halka nasihat için sizi Selanik'e götürmüşlerdi. Selanik'ten sonra sizi Rumeli'de hangi şehirlerde gezdirdiler?

6- Balkan Harbine iştirak ettiniz mi?

7- Umumi harpte nerede esir oldunuz? Ruslar size hangi şehirlerini gezdirdiler? Hakkınızda ne gibi muamele yaptılar? Tazyikde, hakarette bulundular mı?

8- Hangi tarihte esaretten firar edip, hangi tarihte İstanbul'a geldiniz? Ve hangi tarihte Dar-ülHikmet-il-İslâmiye aliyesine a'za oldunuz?

9- Milli Meclis'in ilk devresinde Ankara'ya geldiğiniz zaman, evvela hürmete, bir hafta sonra da meclis teneffüs salonunda ve soba başında “Abdest, Namaz, Cenab-ı Haktan yardım isteyiniz ” sözlerinizden dolayı Reis-i Cumhurla münakaşadan sonra, Ankara'dan uzaklaştıktan sonra, ilk olarak nereden nereye nefy oldunuz?. Ve ol vakit, Diyanet Riyaseti tarafından bir emre müsteniden size Vâizlik nâmiyle elli lira maaş tahsis edilmiş iken, bu maaşı neden kabul etmediniz?

10- Hangi şehir ve kasabada iken, yazdığınız kitaplar bahanesiyle, Eskişehir'e sevk ve mahkûm oldunuz? Ve kaç sene hapiste kaldınız? Ve hapisten çıkarıldıktan sonra nereye nefy oldunuz?

11- Kastamonu'dan kimin ihbariyle hükümet sizi Denizli'ye, cezaevine sevk etti? Kaç ay hapishanede kaldınız? Hapsinize sebep olan kitaplar tedkik olunup muzır olmadıkları anlaşılmakla, hükmen serbest bırakıldıktan sonra, o hayatınızın mahsulü olan eserleriniz size iade edildi mi? Lütfen pek kısa bu suallerin cevabını yazınız."

(Emirdağ Lahikası-1, Gayrı Münteşir)

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

  • Sabri Halıcı: Kendisiyle yaşadığı bir münakaşadan Üstad'ın bir mektupta bahsettiği nur talebesi.
  • Şemseddin Yeşil: İstanbul'da mânevî evlât edinip eğitimini üstlendiği alim zat.

Kaynakça[değiştir]