Hanım (Bediüzzaman'ın Kardeşi)

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Yazdırılabilir sürüm artık desteklenmiyor ve görüntü oluşturma hataları olabilir. Lütfen tarayıcı yer işaretlerinizi güncelleyin ve bunun yerine varsayılan tarayıcı yazdırma işlevini kullanın.

Hânım, Bediüzzaman hazretlerinin kız kardeşidir. Büyük ve meşhur bir alime olarak yetişmiştir. Birinci Cihan Harbinden evvel Molla Said isminde âlim bir zatla evlenmiştir. 1913 senesinde Hürriyet'in ilanına karşı hükümet aleyhinde çıkan meşhur Şeyh Selim veya Bitlis hadisesi isyanında kocası Molla Said'in de ismi karışmasıyla birlikte Şam'a hicret etmişlerdir. Şam'da çok talebesi olan Molla Said efendi ders okuturken takıldığı çetin mes'eleleri perde ve hicap arkasında oturan hanımı âlime Hânım'a sorar, o da hiç duraklamadan hemen mes'eleyi çözer cevap verirmiş[1].

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri:

Doğum Yeri ve Tarihi: 1890

Vefat Yeri ve Tarihi: Hacda tavaf ederken 1944 veya 1945[2]

Kabrinin Yeri:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Ben de aynen bu ağlayan çocuk gibi bu hazîn kışta ve elîm bir vaziyetimde gayet elîm iki vefat haberini aldım. Biri, hem âlî mekteplerde birinciliği kazanan hem Risale-i Nur’un hakikatlerini neşreden biraderzadem merhum Fuad; ikincisi, hacca gidip sekerat içinde tavaf ederken tavaf içinde vefat eden âlime Hanım namındaki merhume hemşirem. Bu iki akrabamın ölümleri, İhtiyar Risalesi’nde yazılan merhum Abdurrahman’ın vefatı gibi beni ağlatırken; imanın nuruyla o masum Fuad, o saliha Hanım, insanlar yerinde meleklere, hurilere arkadaş olduklarını ve bu dünyanın tehlike ve günahlarından kurtulduklarını manen, kalben gördüm. O şiddetli hüzün yerinde büyük bir sevinç hissedip hem onları hem Fuad’ın pederi kardeşim Abdülmecid’i hem kendimi tebrik ederek Erhamü’r-Râhimîn’e şükrettim. Bu iki merhumeye rahmet duası niyetiyle buraya yazıldı, kaydedildi..

(Şualar, 11. Şua, 11. Mesele)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

O sırrı size açmak münasip görüldü. Şöyle ki: Şimdi bu mektubu yazan kâtip ile kardeşi Mesud beraber bir gün, üç aydan beri bahsi geçmediği Ahmed Ağa’nın bahsi geçti. Beraberimde kâtip Tevfik ile Mesud’a dedim: Bütün kitapları Diyarbekir’deki Ahmed Ağa’ya göndereceğiz. Tâ ya Şam-ı Şerif tarafına ya Van’daki sıddıklara ulaştırsın. Bu sözümüz ve meşveretten dört saat sonra, aynen o Ahmed Ağa habersiz çıktı geldi.

Aynı günde siyah bir mürekkebimiz vardı. Keşke güzel bir kırmızı mürekkebimiz olsaydı dedik. Biraz o mürekkebden taş üzerine döktük, siyah ve mor idi. Sonra yazmaya başladık. Tam istediğimiz tarzda kırmızı oldu. Bu hale yedi sekiz kişi pek çok hayret ettik. Bu işi de bir fâl-i hayır addettik. Fesübhanallah dedik, bunda bir sır var. Sonra birdenbire hatırıma geldi; Şam-ı Şerif’te eniştem Molla Said var, bir kısım kitapları Ahmed Ağa’ya verip göndereceğim, dedikten sonra tam bir sıddık olan Nuh Bey hatırıma geldi.

(Barla Lahikası)


Ben dokuz yaşından beri şefkatli validemi görmediğimden sohbetinde bulunamadım. O hürmetli muhabbetten mahrum kaldığım ve üç hemşiremi de on beş yaşımdan sonra göremediğim, Allah rahmet etsin validemle beraber berzah âlemlerine gittikleri için dünyanın çok zevkli, lezzetli olan uhuvvetkârane sohbetlerinden, merhamet ve hürmetten mahrum kaldığımdan ve üç kardeşimden iki kardeşimi elli seneden beri görmediğimden –Allah onlara rahmet etsin– öyle kıymettar, dindar, âlim iki kardeşimin sohbetinden, hürmetkârane muhabbet, merhametkârane şefkatteki sürurdan mahrum kaldığımdan bu dünyada Risale-i Nur’un imanda cennet çekirdeği bulunduğunu gösterdiği gibi bugün dört fedakâr hizmetimde bulunan manevî evlatlarımla bir seyahat ettiğim zaman, imandaki cennet çekirdeğinin bir zerreciği kat’iyen ruhuma ihtar edildi.

Ömrümde mücerred kaldığımdan dünyada çocuklarım olmamasından, çocuklara karşı şefkatkârane zevklerinden, memnuniyetlerinden de mahrum kaldığım ile beraber bu noksaniyeti hissetmiyordum. Bugün bu dört yarama mukabil, Cenab-ı Hak gayet zevkli bir manayı ihsan etti. Üç cihetle tedavi etti:

Birincisi: Risale-i Nur’da beyan edilen hadîs-i şerifteki عَلَيْكُمْ بِدٖينِ الْعَجَائِزِ sırrıyla, ihtiyar kadınların Risale-i Nur cihetinde hârika istifadeleri ve zevk-i ruhanîleri merhume validemin merhametkârane hususi şefkatinden gelen lezzete mukabil küllî ve umumî bir surette binler valideleri rahmet-i İlahiye bana ihsan ettiği gibi üç merhume hemşirelerimin şefkatkârane, kardeşane sevinç ve sürurlarına bedel, yüz binler genç hanımları bana hemşire nevinde Risale-i Nur cihetiyle verip duaları ile ve Nurlarla alâkadarlıkları ile hemşirelerim yüzünden kaybettiğim üç fayda yerine binler faide-i manevî ve sürur-u ruhî ihsan etmiş.

(Emirdağ Lahikası-2)

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]