Ali Reşad

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
17.11, 13 Şubat 2018 tarihinde Turker (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 7268 numaralı sürüm
(fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)

Bu madde Yunanistan'da Nurlara hizmet eden Hafız Ali hakkındadır. Hafız Ali isimli diğer kişiler için Hafız Ali (Tavzih) sayfasına gidin

Ali Reşad ya da Hafız Ali 1922 yılında Yunanistan'ın Gümülcine şehrine gitmiş ve orada Risale-i Nur'un Neşriyatını yaparak yüzlerce Nur Talebesi yetiştirmiş bir zattır. Çarşamba Rüşdiyesinden mezun olduktan sonra İstanbul Darülfünununu bitirmişti. Arapça, Farsça, Fransızca, Yunancayı da az olarak biliyordu.[1]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri:

Doğum Yeri ve Tarihi: Samsun, Çarşamba ilçesi, Terme nahiyesi, Emiryusuf köyü, 1899[1]

Vefat Yeri ve Tarihi: Yunanistan, Gümülcine, 16 Temmuz 1980[1]

Kabrinin Yeri: Yunanistan, Gümülcine[1]

Risale-i Nur ile Nasıl Tanıştığı[değiştir]

Bediüzzaman Said Nursi ile Görüşmeleri[değiştir]

İstanbul'un işgali ve mütareke yıllarında Bediüzzaman'la beraberliği oldu.[2]

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Yunanistan’ın Gümülcine şehrinde Hâfız Ali Efendi tarafından açılan dershanede Risale-i Nur dersleri de okutturulmakta ve yüzlerce Risale-i Nur talebesi yetişmektedir.

(Tarihçe-i Hayat, Hariç Memleketler)


Yunanistan’da Risale-i Nur neşriyatını yapan ve yüzlerce Nur talebesi yetiştiren bir zatın, Türkiye’deki Nurcu kardeşlerine yazdığı mektup

Din ve imana hâdim (hizmet edici), şirk ve küfrü hēdim (yıkıcı) pek aziz kardeşlerim!

(Abdullah, Hüsnü, Abdülkadir, Mehmed ve Süleyman Nurdaşlarım)

Evvela: Pek samimi ve hâlisane yazılan mektubunuzu alarak derecesiz memnun oldum. Muhlis beyanlarınız ve derûnî tebrikleriniz, hep coşkun dinî aşkınızdan ve has nura müstağrak ruhunuzdan doğma olduğundan, o Nur’un elektrizasyonuyla münevver kalpleri tehyic ve temevvüce düşürmemek mümkün değildir. Onun için selâm ve muhabbetlerinize mukabil selâm ve meveddetlerimiz bîpâyan olduğu gibi bu rabıta ve iştiyak ile de sizleri kucaklar ve İslâmî hasret ve saffetle gözlerinizden öperim.

Sâniyen: Gönderilmesine lütfettiğiniz Hutbe-i Şamiye, Şekva ve sair mahkeme kararı ile mektuplar melfufatını alarak fevka’l-had memnun oldum. Bunun cevabını vermek üzere iken Kerkük’ten Ahmed Ramazan kardeşimizden gönderilen Sözler mecmuasını aldım. Onun için de bînihaye tahassüslerle meşhun-u mesâr oldum. Ona da şimdi sizinle beraber teşekkür babında mektup yazıyorum. Bu memnuniyet ve teşekkürlere dahi cemaatimizin bütün efradı iştirak ederek hepinizi selâmlar ve aziz Nurdaşlarıyla kardaşlanırlar.

Gerek ben ve gerekse bütün ihvanımız Üstad Hazretlerine bağlılığı şöyle telakki ediyoruz: Âfak ve enfüsten müstedlel âyât-ı bînihayeyi en iyi tefsir edecek bir insan-ı kâmile her asır muhtaçtır. Asrımızda, şark ve garpta fâzıl ve muktedir çok ulema yok değildir fakat fâni menfaatlerden mütecerrid, sırf nur-u Bâki ile mütenevvir ve mütelezziz, gavs-ı ferîd makamında en ziyade bir mutemede ihtiyaç vardır. Bu evsaf-ı mebhuse ile Üstad-ı Kebir muttasıf olduğundan, zamanımızın kutbu mesabesindedir. Ona tebaiyet, tam uyulmaya lâyık bir mukteda-bih’e iktida manasındadır. Zamanın müceddidi, imam-ı kübrası fetrete uğradığına göre, böyle bir mürşid-i a’zama merbutiyet vâcib derecesine varmıştır. İşte bu sâika, bizi ve onları düşünmeye bile sevk etmeden Üstad-ı Kebir’e rabtediyor. Bunu yapan, onlardaki iman bağının, kendisinde mevcud bulunan nur-u aslînin, nur kaynağının merkez sıkletindeki cazibe kuvvetine incizab ve incilâbıdır. Bunlar, bu eserleri şimdi mütalaa ve müzakere etmekle, tahsilleri az zamanda bazısının derhal husuliye münkalib olmaktadır. Yani derhal, Nur mevzuunu idrak kabiliyetiyle mütefeyyiz oluyorlar. هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّٖى ۞ هٰذَا رَحْمَةٌ مِنْ رَبّٖى Onun için fazıl ve rahmetine karşı ne kadar hamd ü sena edilse azdır.

Bu hizmette muvaffak olmak için sizin bin bir müşkülatla ikazkâr ve irşadkâr hareketleriniz gibi yıkılmaz ve sarsılmaz azim ve metanetler lâzımdır. İnşâallah her ufukta, her kuturda böyle çalışılması, İslâmiyet’in halâs-ı umumîsini mûcib ve müntic olacaktır.

Hâfız Ali

(Tarihçe-i Hayat, Hariç Memleketler)


Avrupa’da Bulunan Mühim Bir Âlimin Manzumeleridir

Ey benim has nur-u dîdem, ruh-u zübdem kardaşım

Nurdan olmuş, nuru bulmuş, nurla dolmuş nurdaşım

İstikamet üzre olsun mesleği sevkin bütün

İstikamet nisbetinde tam gerek şevkin bütün

Zikr ü fikrin uygun olsun rıfk ile vıfkın bütün

Hizmetince olmuyor mu ücretin hakkın bütün

Gayretin mi’yarıdır hep sendeki zevkin bütün

Mü’min-i kâmil isen dinden coşar aşkın bütün

Eskiden vasfındır ey has Müslüman sıdkın bütün

İsm ü resmin ayrı düşsün gayrıdan farkın bütün

Ey benim has nur-u dîdem, ruh-u zübdem kardaşım

Nurdan olmuş, nuru bulmuş, nurla dolmuş nurdaşım

Ahd-i mü’min; cehdidir, hak dinini ihya için

Cehd-i mü’min; sa’ydir, imanını ihya için

Azm-i mü’min; vakf-ı mevcud, nurunu ibka için

Rezm-i mü’min; bezl-i candır, emrini icra için

Deyn-i mü’min; nâr-ı küfrü durmamak itfa için

Din-i mü’min; kinledir her dinsizi imha için

Vasf-ı mü’min; neşr-i dindir beytini inşa için

Şan-ı mü’min; hep çalışsın şartını ifa için

Ey benim has nur-u dîdem, ruh-u zübdem kardaşım

Nurdan olmuş, nuru bulmuş, nurla dolmuş nurdaşım

Müslüman’ım dersin, imanında sağlam sadık ol

Sıdkına bürhan getir, Hak emrini hep nâtık ol

Akdini teyid için misakla bağlan, vâsık ol

İlleti teşhis edip de yap tedavi, hâzık ol

Fâsık olma, mârık olma, lâhik olma, sâbık ol

Her cihetten olma dûn, emsaline sen faik ol

Ehl-i hakka, nur-u hakka, din-i hakka âşık ol

Sâbıkînin zümresinde kaydın olsun, lâyık ol

Ey benim has nur-u dîdem, ruh-u zübdem kardaşım

Nurdan olmuş, nuru bulmuş, nurla dolmuş nurdaşım

Gafil olma, müntebih ol, daima ey Müslüman

Aç basarla, iç basîret gözlerini her zaman

Kalbine sığmış senin şu hâkidanla âsuman

Kendini pek görme âlemlerde dûn u müstehan

Gerçi nâsut u zemin olmuş sana bir âşiyan

Lâkin elyak, nazm-ı hakka yine sensin tercüman

Feyzine müştak felek, manana meftun kudsiyan

Mutmain ol ki muînin hep Hudâ-i Müstean

Ey benim has nur-u dîdem, ruh-u zübdem kardaşım

Nurdan olmuş, nuru bulmuş, nurla dolmuş nurdaşım

Ey mükerrem Hak kulu, tutmakta kendi nurunu

Ey mufaddal abd-i âciz, anlayan meş’urunu

Ey mübeccel cirm-i asgar, borç bilen memurunu

Ey münevver cism-i ekrem, fark eden makdûrunu

Ey mümeyyiz akl-ı vâhid, söyleyen meysurunu

Ey müna’am nefs-i mümtaz, isteyen mevfurunu

Ey mükemmel ruh-u insan, söyleyen düsturunu

Ey benim has nur-u dîdem, ruh-u umdem kardaşım

Nurdan olmuş, nuru bulmuş, nurla dolmuş nurdaşım

Hâfız Ali


Said Nur’a

Gına bulduk, büyük servet

Gınasından Said Nur’un

Şifa bulduk, yeter devlet

Devasından Said Nur’un

Tarîkında zaferyâbız

Şiarıyla şerefyâbız

Şükür Hakk’a feyizyâbız

Duasından Said Nur’un

Medarında nümudarız

Huzurundan haberdarız

Hübubiyle havadarız

Sabasından Said Nur’un

Çıkan yoktur zılalinden

Kaçan yoktur cemalinden

Misal aldık hisalinden

Edasından Said Nur’un

Dürûsuyla muallâyız

Salahiyle müzekkâyız

Musaffâyız, murebbayız

Gıdasından Said Nur’un

Zuhuruyla belâğ gördük

Şuuruyla çerağ gördük

Füyuzuyla şuâ gördük

Ziyasından Said Nur’un

Şerif oldu şerafette

Delil oldu delâlette

Biz aldık nur hidayette

Hüdasından Said Nur’un

Bed olduk biz ve nîk olduk

Saadette şerik olduk

Emir olduk, melik olduk

Hümasından Said Nur’un

Resulden tam hisal almış

Velilerden mecal almış

Eâli hep makal almış

Nidasından Said Nur’un

Süleyman’dan, selim anlar

Ganemden de halîm anlar

Fehîm anlar, alîm anlar

Nevasından Said Nur’un

Ne mizan var, ne de ölçek

Hakikattir bu söz gerçek

Zekâ-ender olan yüksek

Dehasından Said Nur’un

Kelâm almak, nizam almak

Tamamıyla meram almak

Ne mümkündür makam almak

Sivasından Said Nur’un

Ne kuvvetli o temyizi

Ne hoş tabı dil-âvizi

Uzaklaşmaz tilamizi

Fezasından Said Nur’un

Gören lâzım, o çağrılmak

Selâmlanmak ve kayrılmak

Kimin haddi hiç ayrılmak

Gazâsından Said Nur’un

Onun hasmı değil mâric

Onun dostu olur âric

Derim olmaz kalan hariç

Livasından Said Nur’un

Ne nimettir nur olmakta

Ne rahmettir hür olmakta

Elîmdir pek dûr olmakta

Likasından Said Nur’un

Vuzuh bulmak, hafâ bulmak

Gelir ondan vefa bulmak

Müyesserdir safa bulmak

Bekasından Said Nur’un

Alâsından âlî olduk

Velâsından veli olduk

Hafî olduk, halî olduk

Rehasından Said Nur’un

Seherlerde kanat açtım

Ufuklarda bir iz seçtim

Sehî oldum biraz geçtim

Semasından Said Nur’un

Hitap ettim umum halka

Kitap yazdım karin hakka

Eser koydum düşüp aşka

Kuvasından Said Nur’un

Bilâd memnun, ibad memnun

İmad memnun, idad memnun

Reşad memnun, cihad memnun

Senasından Said Nur’un

Bu canlar hep fedamızdır

Onunçün hep ricamızdır

Mezîd ömrü duamızdır

Hudâsından Said Nur’un

Hâfız Ali


Saadet O Said’e

Feyyaz-ı Ezel verdi saadet o Said’e

Deyyan-ı Ebed koydu hidayet o Said’e

Mevcud eserinden okunur nur-u hakaik

Hak, doğmadan etmişti inayet o Said’e

Mebzul, medeni bin harekâtında zafer var

İrfan ise nefhetti celadet o Said’e

Dinî nice bin işte o olmuş müteâlî

İman dahi dökmüş ne salabet o Said’e

Mesbuk, müteâlî hidematında muvaffak

Vaki her işi açtı selâmet o Said’e

Hep hârikalarla doludur şanlı hayatı

Hep mu’cizeler yazdı beraat o Said’e

Âsârını tetkik ediver gör ne feyiz var

Er sen de… Rab erdirdi fazilet o Said’e

Ahkâmını i’lâya mücahid ne gazâdır

Şâfi’ olacak Zat-ı Şeriat o Said’e

İcrasına her emrini, her nehyini azim

Dâreyni saadet kıldı diyanet o Said’e

Meslekte ilâ yevm-i kıyam sabit olan Nur

Nur kendisi saçmakta beşaret o Said’e

Mahsus ona tazim ile tekrim sona varsın

Lâyık “heme hürmet ve riayet” o Said’e

Hâfız Ali

(Konferans (Küçük kitap))

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]