İmam-ı Malik (ra)

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
23.11, 13 Şubat 2018 tarihinde Turker (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 7438 numaralı sürüm
(fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)

İmam-ı Malik ya da Malik bin Enes (Arapça: مالك بن أنس) ya da tam adıyla Ebû Abdillâh Mâlik b. Enes b. Mâlik b. Ebî Âmir el-Asbahî el-Yemenî Mâlikî mezhebinin imamı, büyük müctehid ve muhaddistir. Dedesi Mâlik tâbiîn büyüklerindendi. Devrin önemli ilim merkezlerinin başında gelen Medine’de yetişti. Zekâsı ve gayreti sayesinde kısa sürede ilimde derinleşen ve hocalarının takdirini kazanan Mâlik yirmi yaşlarında ders ve fetva vermeye başladı. İmam Mâlik’ten ders alan talebelerin sayısı binlere ulaşmıştır. Hz. Peygamber’in adı anıldığında renginin sarardığı, toprağında Resûlullah’ın vücudunu taşıdığı için Medine’de bineğe binmeyip her zaman yürümeyi tercih ettiği kaydedilir.[1]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri:

Doğum Yeri ve Tarihi: Vâdilkurâ, Zülmerve köyü, 93 (712)[1]

Vefat Yeri ve Tarihi: Medine, 14 Rebîülevvel 179 (7 Haziran 795)[1]

Kabrinin Yeri: Cennet-ül Baki[1]

Eserleri[değiştir]

Muvatta vb.[1]

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Başta müçtehidîn-i izam imamları mı efdal, yoksa hak tarîkatların şahları, aktabları mı efdaldir?

Elcevap: Umum müçtehidîn değil; belki Ebu Hanife, Mâlik, Şafiî, Ahmed İbn-i Hanbel; şahların, aktabların fevkindedirler. Fakat hususi faziletlerde Şah-ı Geylanî gibi bazı hârika kutublar, bir cihette daha parlak makama sahiptirler. Fakat küllî fazilet imamlarındır. Hem tarîkat şahlarının bir kısmı, müçtehidlerdendir; onun için umum müçtehidîn, aktabdan daha efdaldir, denilmez. Fakat Eimme-i Erbaa, sahabeden ve Mehdi’den sonra en efdallerdir, denilir.

(Mektubat, 23. Mektup, 3. Sual)


Başta Buharî, Müslim, İmam-ı Mâlik, İmam-ı Şuayb, İmam-ı Katade gibi pek çok ehl-i sahih bir cemaat, sahabelerden, başta hâdim-i Nebevî Hazret-i Enes, Hazret-i Câbir, Hazret-i İbn-i Mesud gibi meşahir-i sahabenin bir cemaatinden, parmaklarından suyun kesretle akması ve orduya içirmesi nakl-i sahih-i kat’î ile beyan edilmiştir. Bu nevi mu’cize-i mâiyeden, pek çok misallerinden dokuz misali beyan edeceğiz.

(Mektubat, 19. Mektup, 8. İşaret)


Başta İmam-ı Mâlik, Muvatta kitab-ı muteberinde, Muaz İbn-i Cebel gibi meşahir-i sahabeden haber veriyor ki Hazret-i Muaz İbn-i Cebel dedi ki: Gazve-i Tebük’te bir çeşmeye rast geldik, sicim kalınlığında güç ile akıyordu. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm emretti ki: “Bir parça o suyu toplayınız.” Avuçlarında bir parça topladılar. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, onunla elini yüzünü yıkadı; suyu çeşmeye koyduk. Birden çeşmenin menfezi açılıp kesretle aktı, bütün orduya kâfi geldi. Hattâ bir râvi olan İmam İbn-i İshak der ki: Gök gürültüsü gibi toprak altında o çeşmenin suyu gürültü yaparak öyle aktı. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, Hazret-i Muaz’a ferman etti ki: يُوشِكُ يَا مُعَاذُ اِنْ طَالَتْ بِكَ حَيَاةٌ اَنْ تَرٰى مَا هٰهُنَا قَدْ مُلِئَ جِنَانًا Yani bu eser-i mu’cize olan mübarek su devam edip buraları bağa çevirecek, ömrün varsa göreceksin. Ve öyle olmuştur.

(Mektubat, 19. Mektup, 8. İşaret, 4. Misal)


Bu nevi hadîsler, müteşabih kısmındandırlar. Hem cüz’î ve hususi değiller, umum yerlere bakmıyorlar. Bu rakam ise ümmetinin başına gelen dinî fitnelerden yalnız bir tek zamanı ve Hicaz ve Irak’ı misal olarak gösterir. Zaten Abbasîlerin zamanında, o tarihte Mutezile, Râfızî, Cebrî ve perde altında zındıklar, mülhidler, İslâmiyet’i zedeleyen çok fırak-ı dâlle meydana gelmiştiler. Şeriat ve itikad noktasında ehemmiyetli sarsıntılar olması hengâmında Buharî, Müslim, İmam-ı A’zam, İmam-ı Şafiî, İmam-ı Mâlik, İmam-ı Ahmed İbn-i Hanbel ve İmam-ı Gazalî ve Gavs-ı A’zam ve Cüneyd-i Bağdadî gibi pek çok eâzım-ı İslâmiye imdada yetişip o fitne-i diniyeyi mağlup ettiler.

(Şualar, 13. Şua)


S- Nasıl?

C- Maişet için tarîk-i tabiî ve meşru' ve zîhayat; san'attır, zirâattır, ticarettir. Gayr-ı tabiî ise; memuriyet ve her nev'iyle imarettir. Bence imareti, ne nam ile olursa olsun, medar-ı maişet edenler bir nevi cerrar ve aceze ve seeledir. Fakat hilebaz kısmında...

Bence memuriyete veya imarete giren, yalnız hamiyet ve hizmet için girmelidir. Yoksa yalnız maişet ve menfaat için girse, bir nevi çingenelik eder.[*[22]]

İşte memuriyet filcümle ve askerlik bilcümle bizde olduğu için, servetimizi israf eline verip neslimizi etrafa saçıp zayi' ettik. Eğer öyle gitse idi, biz de elden giderdik. İşte onların asker olması, zarûrete yakın bir maslahat-ı mürseledir. Hem de mecburuz. Mesalih-i mürsele ise, İmam-ı Mâlik mezhebinde bir illet-i şer'iye olabilir.

(Asar-ı Bediiyye, Münazarat)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 1,3 1,4 İslam Ansiklopedisi, Malik bin Enes maddesi