Cin 1

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
17.46, 7 Temmuz 2024 tarihinde Turker (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 45110 numaralı sürüm

Önceki Ayet: Nuh 28Cin SuresiCin 2: Sonraki Ayet

Meali: {Mekke'de nâzil olmuştur: 28 âyettir. Cinlerin Kur'an dinleyip hidayete geldikleri anlatıldığından, sûre bu ismi almıştır.

Hz. Peygamber, amcası Ebu Talip ve eşi Hz. Hatice'yi kaybettikten sonra Tâif'e gitmiş, orada çirkin davranışlarla karşılaşmıştı. Bu sıralarda Kureyş müşrikleri de müslümanlara karşı düşmanlıklarını iyice arttırmış bulunuyorlardı. İşte Tâif dönüşünde nâzil olarak Resûl-i Ekrem'e teselli veren bu sûre, yalnız insanların değil, cinlerin de Kur'an'a tâbi olduklarını bildiriyor, İslâm'ın muzafferiyetini müjdeliyordu.}

1-2- (Resûlüm!) De ki: Cinlerden bir topluluğun (benim okuduğum Kur'an'ı) dinleyip de şöyle söyledikleri bana vahyolunmuştur: Gerçekten biz, doğru yola ileten hârikulâde güzel bir Kur'an dinledik de ona iman ettik. (Artık) kimseyi Rabbimize asla ortak koşmayacağız.

{Hz. Peygamber'in Tâif dönüşünde Batn-ı Nahle denen yerde kıldırdığı sabah namazı esnasında, söz konusu cinler Kur'an'ı duymuşlar, dinlemişlerdi. Tefsirler bu sırada Hz. Peygamber'in onları görmediğini, durumun daha sonra bu âyetlerle kendisine bildirilmiş olduğunu belirtmektedir.}

Kur'an'daki Yeri: 29. Cüz, 571. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Ey arkadaş! Şuraya kadar beyanatımız, kalbi kabule ihzar etmek ve nefsi teslime mecbur etmek ve aklı iz’ana getirmek için bir mukaddime idi. Eğer o mukaddimeyi bir derece fehmettin ise melaikelerle görüşmek istersen hazır ol. Hem evham-ı seyyieden temizlen. İşte Kur’an âlemi kapıları açıktır. İşte Kur’an cenneti مُفَتَّحَةُ الْاَبْوَابُ dır; gir bak. Melaikeyi o cennet-i Kur’aniye içinde güzel bir surette gör. Her bir âyet-i Tenzil, birer menzildir. İşte şu menzillerden bak:

وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا

فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا

وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا

فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا

فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا

وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا

وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا

وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا

فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا

فَالْمُدَبِّرَاتِ اَمْرًا

تَنَزَّلُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَالرُّوحُ فٖيهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْ

عَلَيْهَا مَلٰٓئِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللّٰهَ مَٓا اَمَرَهُمْ وَ يَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ

Hem dinle:

سُبْحَانَهُ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَ

لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُمْ بِاَمْرِهٖ يَعْمَلُونَ

senalarını işit.

Eğer cinnîlerle görüşmek istersen قُلْ اُوحِىَ اِلَىَّ اَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ surlu sureye gir, onları gör, dinle ne diyorlar? Onlardan ibret al. Bak, diyorlar ki:

اِنَّا سَمِعْنَا قُرْاٰنًا عَجَبًا

يَهْدٖٓى اِلَى الرُّشْدِ فَاٰمَنَّا بِهٖ وَلَنْ نُشْرِكَ بِرَبِّنَٓا اَحَدًا

(29. Söz)


Mes'ele-i melâike, o mesâildendir ki, bir cüz'ün vücûduyla küllün tahakkuku bilinir. Bir şahsın rü'yetiyle nev'in vücûdu malum olur. Zîrâ kim inkâr ederse, küllü inkâr eder.

Ey birader bak! Görmüyor musun, işitmiyor musun ki; bütün ehl-i edyân, bütün asırlarda zaman-ı Âdem'den şimdiye kadar melâikenin vücûduna ittifak ve insanın taifeleri birbirinden bahsi gibi, onlarla muhavere edilmesine ve onların müşâhedesine ve onlardan rivayet etmesine icma' etmişler. Acaba hiçbir ferd onlardan görünmese, hem bizzarûre bir şahıs veya eşhasın vücûdu kat'î bilinmezse, hem onların bilbedahe vücutlarını hissetmezse, hiç mümkin müdür; böyle müsbet ve vücûdî bir emirde müstemirren ittifak devam etsin? Bununla beraber muhaldir ki, itikad-ı umumînin müvellidi olan mebadî-i zaruriye olmadan, böyle bir vehim bütün inkılâbât-ı beşeriyede akaid-i beşerde istimrar etsin, beka bulsun? Öyle ise şu icma'ın senedi bir hads-i kat'idir ki, emarat-ı müteferrikadan tevellüd etmiştir. O emarât çok vâkıâtın müşahedâtından neş'et etmiştir. O vâkıât, kat'iyyen bazı mebadî-i zaruriyeye istinad etmiştir. Öyle ise bu itikad-ı umumînin sebebi, tevatür-ü mânevî kuvvetini ifade eden pekçok kerrat ile müşahede ve rü'yetlerinden hâsıl olan mebadî-i zaruriyedir, esasat-ı kat'iyedir.

Halbuki tek bir ruhanînin vücûdu, tek bir zamanda tahakkuk etse, şu nev'-i muhtelif-ül esnaf tahakkuk eder. Madem şu nev' tahakkuk ediyor, sûret-i tahakkukun en ahseni, en makulü, en makbulu, Şeriatın şerh ettiği gibidir, Kur'ân'ın gösterdiği gibidir, Sahib-i Mi'racın gördüğü gibidir. İşte medhal dört nüktesiyle bitti.

Eğer buraya kadar kalben çıkmış isen, maksadın hakâikını görmek istersen, hazır ol! Tahir ol!

İşte âlem-i Kur'ân kapıları açıktır. İşte cennet-i Furkan, Müfettehat-ül ebvabdır. Gir, bak! Melâikeyi içinde iyi gör. Onlarla tanış!

Sûre-i Kadirde:

ﺗَﻨَﺰَّﻝُ ﺍﻟْﻤَﻠَٓﺌِﻜَﺔُ ﻭَﺍﻟﺮُّﻭﺡُ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺑِﺎِﺫْﻥِ ﺭَﺑِّﻬِﻢْ

hem

ﻋَﻠَﻴْﻬَﺎ ﻣَﻠَٓﺌِﻜَﺔٌ ﻏِﻠﺎَﻅٌ ﺷِﺪَﺍﺩٌ ﻟﺎَ ﻳَﻌْﺼُﻮﻥَ ﺍﻟﻠﻪَ ﻣَﺎ ﺍَﻣَﺮَﻫُﻢْ ﻭَﻳَﻔْﻌَﻠُﻮﻥَ ﻣَﺎ ﻳُﻮﺀْﻣَﺮُﻭﻥَ

hem

ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ ﺑَﻞْ ﻋِﺒَﺎﺩٌ ﻣُﻜْﺮَﻣُﻮﻥَ

ﻟﺎَﻳَﺴْﺒِﻘُﻮﻧَﻪُ ﺑِﺎﻟْﻘَﻮْﻝِ ﻭَﻫُﻢْ ﺑِﺎَﻣْﺮِﻩِ ﻳَﻌْﻤَﻠُﻮﻥَ

Eğer istersen Sûre-i

ﻗُﻞْ ﺍُﻭﺣِﻰَ ﺍِﻟﻰَّ ﺍَﻧَّﻪُ ﺍﺳْﺘَﻤَﻊَ ﻧَﻔَﺮٌ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺠِﻦِّ

ye gir! Cinlerle de görüş!

(Nokta, Asar-ı Bediiyye)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]