Talak 3: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
 
1. satır: 1. satır:
[[Kategori:Talak Suresi]]
[[Kategori:Talak Suresi]]
[[Kategori:Nur'da (Mesnevi N.) Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Mesnevi-i Nuriye'de Geçen Ayetler]]
[[Kategori:22. Lema'da Geçen Ayetler]]
[[Kategori:22. Lema'da Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Fihrist'te (Lemalar) Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Fihrist'te (Lemalar) Geçen Ayetler]]
60. satır: 62. satır:


([[Risale:22._Lem%27a#Yirmi_.C4.B0kinci_Lem.E2.80.99a|22. Lem'a]])
([[Risale:22._Lem%27a#Yirmi_.C4.B0kinci_Lem.E2.80.99a|22. Lem'a]])
----
[[Talak 3|{{Arabi|وَ مَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَي اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُ}}]]
{{Arabi|اِعْلَمْ}} Eyyühe-s Said! Kat'iyyen bil ki; saadet, tevekküldedir. Öyle ise Allah'a tevekkül et ki, dünyada istirahat edip âhirette müstefid olasın.
Tevekkül edenle etmeyenin, fakat sonra yine tevekküle rücu' eden adamın meseli, şu hikâyeye benzer: Vaktiyle iki adam, hem bellerine hem başlarına ağır yükler yüklenip bir gemiye girdiler. Bunlardan birisi gemiye girer girmez, yükünü gemiye bırakıp üstünde oturdu, istirahat etti. İkinci adam, gururu içindeki belahetinden yükünü yere bırakmadı. Ona denildi. "Şu ağır yükünü gemiye bırak." O dedi ki: "Yok, ben kuvvetliyim." Yine ona denildi: "Seni kaldıran şu gemi, daha kuvvetlidir ve daha iyi muhafaza eder. Halbuki gittikçe zaiflenen belin ve başın, şu gittikçe ağırlıkları ziyadeleşen yüklere takat getiremeyecek." Hem ona denildi ki: "Senin selâmetin dahi yüklerini gemiye bırakmaya vâbestedir. Çünkü gemi sahibi, seni bu vaziyette görse, ya bu adam divanedir tardedilsin veya haindir; gemimizi ittiham ve bizimle istihza ediyor hapsedilsin diyecek. Hem de bu halde kalırsan, maskaralıktan ve halkın istihzasından kurtulmıyacaksın. Zira senin kuvvetin bu yükü daimî kaldıramıyacağına göre; riyayı gösteren tasannua, za'fı gösteren tekebbüre ve aczi gösteren gurura muztar oluyorsun.. ve dolayısıyla halka, millete bir udhuke olacaksın. Halk senin haline gülecektir." denildikten sonra, bu miskin hatasını düşündü, anladı ve aklı başına geldi, inadından vazgeçti, yükünü gemiye bıraktı, üstünde oturdu ve bir nefes aldı, istirahat eyledi.. Ve döndü, arkadaşına dedi: "Allah senden razı olsun ki, benim rahatım, selâmetim ve haysiyetim içinde olan bir hale beni irşad ettin."
([[Risale:Nur_(Mesnevi_Badıllı)#22._Parça|Nur, Mesnevi-i N. (Badıllı)]])


==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==
==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==


==İlgili Maddeler==
==İlgili Maddeler==

15.46, 2 Ağustos 2024 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Önceki Ayet: Talak 2Talak SuresiTalak 4: Sonraki Ayet

Meali: 2-3- İddet müddetlerini doldurduklarında onları ya meşru ölçüler içerisinde (nikâhınız altında) tutun veya onlardan meşru ölçülere göre ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahit tutun. Şahitliği Allah için yapın. İşte bu, Allah'a ve ahiret gününe inananlara verilen öğüttür. Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.

{Âyet, bekleme süresinin sonuna yaklaşmış kadınla ilgili olarak kocasının yapacağı işleri sıralıyor. Bunlar, ya tekrar almak veya cezalandırıp zarara sokmadan boşamaktır. Her iki durumda da iki şahit bulundurmak gerekir. Yukarıdaki âyetlerde geçen talâkla ilgili emirler şöyle özetlenebilir: Boşamayı sünnete uygun şekilde yapmak, iddeti saymak, kadını evinden çıkarmamak, boşama sırasında şahit tutmak, şehadeti hak ölçüleri içinde yapmak.}

Kur'an'daki Yeri: 28. Cüz, 557. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Öyle mi? Her şey rızka muhtaç mıdır?

Evet, bir fert rızka ve devam-ı hayata muhtaç olduğu gibi görüyoruz ki bütün mevcudat-ı âlem, bâhusus zîhayat olsa, küllî olsun cüz’î olsun, küll olsun cüz olsun; vücudunda, bekasında, hayatında ve idame-i hayatta maddeten ve manen çok metalibi var, çok levazımatı var. İftikaratı ve ihtiyacatı öyle şeylere var ki en ednasına o şeyin eli yetişmediği, en küçük matlubuna o şeyin kuvveti kâfi gelmediği bir halde, görüyoruz ki bütün metalibi ve erzak-ı maddiye ve maneviyesi مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ ummadığı yerlerden kemal-i intizamla ve vakt-i münasipte ve lâyık bir tarzda kemal-i hikmetle ellerine veriliyor.

İşte bu iftikar ve ihtiyac-ı mahlukat ve bu tarzda imdat ve iane-i gaybiye, acaba güneş gibi bir Mürebbi-i Hakîm-i Zülcelal’i, bir Müdebbir-i Rahîm-i Zülcemal’i göstermiyor mu?

(22. Söz)


Ramazan-ı şerifteki savm, İslâmiyet’in erkân-ı hamsesinin birincilerindendir. Hem şeair-i İslâmiyenin a’zamlarındandır.

İşte ramazan-ı şerifteki orucun çok hikmetleri hem Cenab-ı Hakk’ın rububiyetine hem insanın hayat-ı içtimaiyesine hem hayat-ı şahsiyesine hem nefsin terbiyesine hem niam-ı İlahiyenin şükrüne bakar hikmetleri var.

Cenab-ı Hakk’ın rububiyeti noktasında orucun çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:

Cenab-ı Hak zemin yüzünü bir sofra-i nimet suretinde halk ettiği ve bütün enva-ı nimeti o sofrada مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ bir tarzda o sofraya dizdiği cihetle, kemal-i rububiyetini ve rahmaniyet ve rahîmiyetini o vaziyetle ifade ediyor. İnsanlar gaflet perdesi altında ve esbab dairesinde o vaziyetin ifade ettiği hakikati tam göremiyor, bazen unutuyor.

Ramazan-ı şerifte ise ehl-i iman birden muntazam bir ordu hükmüne geçer. Sultan-ı Ezelî’nin ziyafetine davet edilmiş bir surette akşama yakın “Buyurunuz!” emrini bekliyorlar gibi bir tavr-ı ubudiyetkârane göstermeleri, o şefkatli ve haşmetli ve külliyetli rahmaniyete karşı, vüs’atli ve azametli ve intizamlı bir ubudiyetle mukabele ediyorlar. Acaba böyle ulvi ubudiyete ve şeref-i keramete iştirak etmeyen insanlar, insan ismine lâyık mıdırlar?

(29. Mektup)


بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

Isparta’nın âdil valisine ve adliyesine ve zabıtasına, en mahrem ve en has ve hâlis kardeşlerime mahsus olarak yirmi iki sene evvel Isparta’nın Barla nahiyesinde iken yazdığım gayet mahrem bu risaleciğimi Isparta milletiyle ve hükûmetiyle alâkadarlığını gösterdiği için takdim ediyorum. Eğer münasip görülse ya yeni veya eski harfle daktilo ile birkaç nüsha yazılsın ki yirmi beş otuz senedir esrarımı arayanlar ve tarassud edenler de anlasınlar ki gizli hiçbir sırrımız yok. Ve en gizli bir sırrımız, işte bu risaledir; bilsinler!

Said Nursî

İşarat-ı Selâse

On Yedinci Lem’a’nın On Yedinci Nota’sının Üçüncü Meselesi iken suallerinin şiddet ve şümulüne ve cevaplarının kuvvet ve parlaklığına binaen, Otuz Birinci Mektup’un Yirmi İkinci Lem’a’sı olarak Lemaat’a karıştı. Lem’alar bu Lem’a’ya yer vermelidirler. Mahremdir, en has ve hâlis ve sadık kardeşlerimize mahsustur.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُ اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمْرِهٖ قَدْ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَىْءٍ قَدْرًا

(22. Lem'a)


وَ مَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَي اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُ

اِعْلَمْ Eyyühe-s Said! Kat'iyyen bil ki; saadet, tevekküldedir. Öyle ise Allah'a tevekkül et ki, dünyada istirahat edip âhirette müstefid olasın.

Tevekkül edenle etmeyenin, fakat sonra yine tevekküle rücu' eden adamın meseli, şu hikâyeye benzer: Vaktiyle iki adam, hem bellerine hem başlarına ağır yükler yüklenip bir gemiye girdiler. Bunlardan birisi gemiye girer girmez, yükünü gemiye bırakıp üstünde oturdu, istirahat etti. İkinci adam, gururu içindeki belahetinden yükünü yere bırakmadı. Ona denildi. "Şu ağır yükünü gemiye bırak." O dedi ki: "Yok, ben kuvvetliyim." Yine ona denildi: "Seni kaldıran şu gemi, daha kuvvetlidir ve daha iyi muhafaza eder. Halbuki gittikçe zaiflenen belin ve başın, şu gittikçe ağırlıkları ziyadeleşen yüklere takat getiremeyecek." Hem ona denildi ki: "Senin selâmetin dahi yüklerini gemiye bırakmaya vâbestedir. Çünkü gemi sahibi, seni bu vaziyette görse, ya bu adam divanedir tardedilsin veya haindir; gemimizi ittiham ve bizimle istihza ediyor hapsedilsin diyecek. Hem de bu halde kalırsan, maskaralıktan ve halkın istihzasından kurtulmıyacaksın. Zira senin kuvvetin bu yükü daimî kaldıramıyacağına göre; riyayı gösteren tasannua, za'fı gösteren tekebbüre ve aczi gösteren gurura muztar oluyorsun.. ve dolayısıyla halka, millete bir udhuke olacaksın. Halk senin haline gülecektir." denildikten sonra, bu miskin hatasını düşündü, anladı ve aklı başına geldi, inadından vazgeçti, yükünü gemiye bıraktı, üstünde oturdu ve bir nefes aldı, istirahat eyledi.. Ve döndü, arkadaşına dedi: "Allah senden razı olsun ki, benim rahatım, selâmetim ve haysiyetim içinde olan bir hale beni irşad ettin."

(Nur, Mesnevi-i N. (Badıllı))

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]