Fetih 10: Revizyonlar arasındaki fark
("Kategori:Fetih Suresi ''Önceki Ayet: Fetih 9 ← Fetih Suresi → Fetih 11: Sonraki Ayet'' Dosya:Fetih 10.png '''Meal..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu) |
Değişiklik özeti yok |
||
1. satır: | 1. satır: | ||
[[Kategori:Fetih Suresi]] | [[Kategori:Fetih Suresi]] | ||
[[Kategori:Asar-ı Bediyye'de Geçen Ayetler]] | |||
[[Kategori:Risale-i Nur'da Geçen Ayetler]] | |||
''Önceki Ayet: [[Fetih 9]] ← [[Kuran:Fetih|Fetih Suresi]] → [[Fetih 11]]: Sonraki Ayet'' | ''Önceki Ayet: [[Fetih 9]] ← [[Kuran:Fetih|Fetih Suresi]] → [[Fetih 11]]: Sonraki Ayet'' | ||
15. satır: | 17. satır: | ||
==Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği== | ==Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği== | ||
Tenbih: | |||
Üçüncü Makale'de müşkilât ve müteşabihat-ı Kur'âniyeye dair bir kaide gelecektir. İktiza-i makam ile şimdilik bir nebzesini zikredeceğiz. Şöyle: Vakta ki, Kitab-ı Hakîm'den maksud-u ehemm, ekseriyeti teşkil eden cumhurun irşadı idi. Çünki havass, avamın mesleğinden istifade edebilirler. Fakat avam ise, havassa hitab olunan kelâmı hakkıyla fehmedemezler. Halbuki cumhur ise, ekseri avam.. ve avam ise, me'lufât ve mütehayyelatından tecerrüd edip hakikat-ı mahza ve mücerredat-ı sırfeyi çıplak olarak göremezler. Fakat görmelerini temin edecek yalnız zihinlerinin te'nisi için, me'luf olan ziyy ve libas ile mücerredât arz-ı endam etmektir. Tâ mücerredatı, suver-i hayaliye arkasında temaşa etmekle görüp tanısın. Öyle ise hakikat-ı mahza, me'luflerini giyecektir. Fakat surete hasr-ı nazar etmemek gerektir. Bu sırra binaendir: Esalîb-i Arabda ukûl-ü beşere olan tenezzülât-ı İlahiye tabir olunan müraat-ı efham ve mümaşat-ı ezhan, Kur'ân-ı Mu'ciz-ül Beyan'da cereyan etti. | |||
Ezcümle: [[A'raf 54|{{Arabi|فَاسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ}}]] ve [[Fetih 10|{{Arabi|يَدُ اللّٰهِ فَوْقَ اَيْدٖيهِمْ}}]] ve [[Fecr 22|{{Arabi|ﺟَٓﺎﺀَ ﺭَﺑُّﻚَ}}]] ve emsali... | |||
Hem de [[Kehf 86|{{Arabi|تَغْرُبُ ـ﴿الشَّمْسُـ﴾ فٖى عَيْنٍ حَمِئَةٍ}}]] ve eşbahı... | |||
Hem de [[Yasin 38|{{Arabi|وَ الشَّمْسُ تَجْرٖى لِمُسْتَقَرٍّ}}]] ve nezairi bu üslûba birer mecradır. | |||
[[Bakara 2|{{Arabi|ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فٖيهِ}}]] | |||
([[Risale:Muhakemat_(Asar-ı_Bediiyye)#Onuncu_Mukaddeme|Muhakemat]]) | |||
==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler== | ==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler== | ||
==İlgili Maddeler== | ==İlgili Maddeler== |
17.43, 14 Temmuz 2024 itibarı ile sayfanın şu anki hâli
Önceki Ayet: Fetih 9 ← Fetih Suresi → Fetih 11: Sonraki Ayet
Meali: 10- Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.
{Âyet, Kureyş ile müslümanlar arasında yapılan on yıl süreli Hudeybiye antlaşmasına ve bu antlaşma sırasındaki biata işaret etmektedir. Şöyle ki, hicretin altıncı yılında Hz. Peygamber, umre yapmak için 1400 müslümanla Mekke'ye doğru yola çıkmıştı. Fakat Kureyş, müslümanları Mekke'ye sokmak istemediğinden önlerine bir birlik çıkarmış, Hz. Peygamber de vâdilerden sapıp Hudeybiye'ye gelmişti. Savaşmak niyetinde değildi. Anlaşmak için Hz. Osman'ı Kureyş'e elçi göndermiş, Hz. Osman'ın dönüşü gecikince, Peygamberimiz bir ağacın altına oturarak ashâbından, Osman öldürülmüş ise ölünceye kadar savaşacaklarına dair söz almıştı. Onlar da Hz. Peygamber'e biat edip bu sözü vermişler, sonunda Hz. Osman gelmişti.}
Kur'an'daki Yeri: 26. Cüz, 511. Sayfa
Tilavet Notları:
Diğer Notlar:
Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]
Tenbih:
Üçüncü Makale'de müşkilât ve müteşabihat-ı Kur'âniyeye dair bir kaide gelecektir. İktiza-i makam ile şimdilik bir nebzesini zikredeceğiz. Şöyle: Vakta ki, Kitab-ı Hakîm'den maksud-u ehemm, ekseriyeti teşkil eden cumhurun irşadı idi. Çünki havass, avamın mesleğinden istifade edebilirler. Fakat avam ise, havassa hitab olunan kelâmı hakkıyla fehmedemezler. Halbuki cumhur ise, ekseri avam.. ve avam ise, me'lufât ve mütehayyelatından tecerrüd edip hakikat-ı mahza ve mücerredat-ı sırfeyi çıplak olarak göremezler. Fakat görmelerini temin edecek yalnız zihinlerinin te'nisi için, me'luf olan ziyy ve libas ile mücerredât arz-ı endam etmektir. Tâ mücerredatı, suver-i hayaliye arkasında temaşa etmekle görüp tanısın. Öyle ise hakikat-ı mahza, me'luflerini giyecektir. Fakat surete hasr-ı nazar etmemek gerektir. Bu sırra binaendir: Esalîb-i Arabda ukûl-ü beşere olan tenezzülât-ı İlahiye tabir olunan müraat-ı efham ve mümaşat-ı ezhan, Kur'ân-ı Mu'ciz-ül Beyan'da cereyan etti.
Ezcümle: فَاسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ ve يَدُ اللّٰهِ فَوْقَ اَيْدٖيهِمْ ve ﺟَٓﺎﺀَ ﺭَﺑُّﻚَ ve emsali...
Hem de تَغْرُبُ ـ﴿الشَّمْسُـ﴾ فٖى عَيْنٍ حَمِئَةٍ ve eşbahı...
Hem de وَ الشَّمْسُ تَجْرٖى لِمُسْتَقَرٍّ ve nezairi bu üslûba birer mecradır.
ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فٖيهِ