İsra 81: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
1. satır: 1. satır:
[[Kategori:İsra Suresi]]
[[Kategori:İsra Suresi]]
[[Kategori:Asar-ı Bediyye'de Geçen Ayetler]]
[[Kategori:19. Mektup'ta Geçen Ayetler]]
[[Kategori:19. Mektup'ta Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Mektubat'ta Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Mektubat'ta Geçen Ayetler]]
31. satır: 32. satır:


([[Risale:Yirmi_Yedinci_Mektup_ve_Zeylleri_(Barla)#19._Parça|Barla Lahikası]])
([[Risale:Yirmi_Yedinci_Mektup_ve_Zeylleri_(Barla)#19._Parça|Barla Lahikası]])
----
Ey ihvan-ı müslimîn!. Hal, lisan-ı hal ile bize beşaret veriyor ki: Sırr-ı
[[İsra 81|{{Arabi|ﻗَﺪْ ﺟَٓﺎﺀَ ﺍﻟْﺤَﻖُّ ﻭَ ﺯَﻫَﻖَ ﺍﻟْﺒَﺎﻃِﻞُ}}]]
boynunu kaldırmış, el ile istikbale işaret edip, yüksek ses ile ilân ediyor ki: Dehre ve tabayi'-i beşere, damen-i kıyamete kadar hâkim olacak, yalnız âlem-i kevnde adalet-i ezeliyenin tecellî ve timsali olan hakikat-ı İslâmiyettir ki, asıl insaniyet-i kübra denilen şey odur.
İnsaniyet-i suğra denilen mehasin-i medeniyet, onun mukaddimesidir. Görülmüyor mu ki; telahuktan neş'et eden tenevvür-ü efkâr ile toprağa benzeyen evham ve hayalât, hakâik-i İslâmiyenin omuzu üzerinden hafifleştirilmiştir. Bu hal gösteriyor ki: Nücûm-u sema-yı hidayet olan o hakâik tamamen inkişaf ve tele'lü' ve lem'a-nisar olacaktır.
[[Risale:Asar-ı Bediiyye (Ayet-Hadis Mealleri)#116|{{Arabi|عَلٰى رَغْمِ اُنُوفِ الْاَعْدَٓاءِ}}]]
Eğer istersen istikbal içine gir, bak! Hakikatlerin meydanında hikmetin taht-ı nezaret ve murakabesinde teslis içinde tevhidi arayanlar, safsata ederek asıl tevhid-i mahz ve itikad-ı kâmil ve akl-ı selim kabul ettiği akide-i hak ile mücehhez ve seyf-i bürhan ile mütekallid olanlarla mübareze ve muharebe eder ise; nasıl birden mağlub ve münhezim oluyor...
Kur'ân'ın üslûb-u hakîmanesine yemin ederim ki: Nasara'yı emsali ile havalandırarak dalalet derelerine atan, yalnız aklı azl ve bürhanı tard ve ruhbanı taklid etmektir.
Hem de İslâmiyeti daima tecellî ve inbisat-ı efkâr nisbetinde hakâiki inkişaf ettiren, yalnız İslâmiyetin hakikat üzerinde olan teessüs ve bürhan ile takallüdü ve akıl ile meşvereti ve taht-ı hakikat üstünde bulunması ve ezelden ebede müteselsil olan hikmetin desatirine mutabakat ve muhakâtıdır. Acaba görülmüyor; âyâtın ekser fevatih ve havatiminde nev'-i beşeri vicdana havale ve aklın istişaresine hamlettiriyor. Diyor:
[[Ğaşiye 17|{{Arabi|ﺍَﻓَﻠﺎَ ﻳَﻨْﻈُﺮُﻭﻥَ}}]] ve [[Al-i İmran 137|{{Arabi|ﻓَﺎﻧْﻈُﺮُﻭﺍ}}]] ve [[Nisa 82|{{Arabi|ﺍَﻓَﻠﺎَ ﻳَﺘَﺪَﺑَّﺮُﻭﻥَ}}]] ve [[En'am 80|{{Arabi|ﺍَﻓَﻠﺎَ ﻳَﺘَﺬَﻛَّﺮُﻭﻥَ}}]] ve [[Sebe 46|{{Arabi|ﺗَﻔَﻜَّﺮُﻭﺍ}}]] ve [[Bakara 9|{{Arabi|ﻣَﺎ ﻳَﺸْﻌُﺮُﻭﻥَ}}]] ve [[Bakara 164|{{Arabi|ﻳَﻌْﻘِﻠُﻮﻥَ}}]] ve [[Bakara 170|{{Arabi|ﻣَﺎﻳَﻌْﻘِﻠُﻮﻥَ}}]] ve [[Bakara 75|{{Arabi|ﻳَﻌْﻠَﻤُﻮﻥَ}}]] ve [[Haşir 2|{{Arabi|ﻓَﺎﻋْﺘَﺒِﺮُﻭﺍ ﻳَﺎ ﺍُﻭﻟِﻰ ﺍﻟْﺎَﻟْﺒَﺎﺏِ}}]]
Ben dahi derim:
[[Haşir 2|{{Arabi|ﻓَﺎﻋْﺘَﺒِﺮُﻭﺍ ﻳَﺎ ﺍُﻭﻟِﻰ ﺍﻟْﺎَﻟْﺒَﺎﺏِ}}]]
Ey ihvan-ı müslimîn!. Hal, lisan-ı hal ile bize beşaret veriyor ki: Sırr-ı
[[İsra 81|{{Arabi|ﻗَﺪْ ﺟَٓﺎﺀَ ﺍﻟْﺤَﻖُّ ﻭَ ﺯَﻫَﻖَ ﺍﻟْﺒَﺎﻃِﻞُ}}]]
boynunu kaldırmış, el ile istikbale işaret edip, yüksek ses ile ilân ediyor ki: Dehre ve tabayi'-i beşere, damen-i kıyamete kadar hâkim olacak, yalnız âlem-i kevnde adalet-i ezeliyenin tecellî ve timsali olan hakikat-ı İslâmiyettir ki, asıl insaniyet-i kübra denilen şey odur.
İnsaniyet-i suğra denilen mehasin-i medeniyet, onun mukaddimesidir. Görülmüyor mu ki; telahuktan neş'et eden tenevvür-ü efkâr ile toprağa benzeyen evham ve hayalât, hakâik-i İslâmiyenin omuzu üzerinden hafifleştirilmiştir. Bu hal gösteriyor ki: Nücûm-u sema-yı hidayet olan o hakâik tamamen inkişaf ve tele'lü' ve lem'a-nisar olacaktır.
[[Risale:Asar-ı Bediiyye (Ayet-Hadis Mealleri)#116|{{Arabi|عَلٰى رَغْمِ اُنُوفِ الْاَعْدَٓاءِ}}]]
Eğer istersen istikbal içine gir, bak! Hakikatlerin meydanında hikmetin taht-ı nezaret ve murakabesinde teslis içinde tevhidi arayanlar, safsata ederek asıl tevhid-i mahz ve itikad-ı kâmil ve akl-ı selim kabul ettiği akide-i hak ile mücehhez ve seyf-i bürhan ile mütekallid olanlarla mübareze ve muharebe eder ise; nasıl birden mağlub ve münhezim oluyor...
Kur'ân'ın üslûb-u hakîmanesine yemin ederim ki: Nasara'yı emsali ile havalandırarak dalalet derelerine atan, yalnız aklı azl ve bürhanı tard ve ruhbanı taklid etmektir.
Hem de İslâmiyeti daima tecellî ve inbisat-ı efkâr nisbetinde hakâiki inkişaf ettiren, yalnız İslâmiyetin hakikat üzerinde olan teessüs ve bürhan ile takallüdü ve akıl ile meşvereti ve taht-ı hakikat üstünde bulunması ve ezelden ebede müteselsil olan hikmetin desatirine mutabakat ve muhakâtıdır. Acaba görülmüyor; âyâtın ekser fevatih ve havatiminde nev'-i beşeri vicdana havale ve aklın istişaresine hamlettiriyor. Diyor:
[[Ğaşiye 17|{{Arabi|ﺍَﻓَﻠﺎَ ﻳَﻨْﻈُﺮُﻭﻥَ}}]] ve [[Al-i İmran 137|{{Arabi|ﻓَﺎﻧْﻈُﺮُﻭﺍ}}]] ve [[Nisa 82|{{Arabi|ﺍَﻓَﻠﺎَ ﻳَﺘَﺪَﺑَّﺮُﻭﻥَ}}]] ve [[En'am 80|{{Arabi|ﺍَﻓَﻠﺎَ ﻳَﺘَﺬَﻛَّﺮُﻭﻥَ}}]] ve [[Sebe 46|{{Arabi|ﺗَﻔَﻜَّﺮُﻭﺍ}}]] ve [[Bakara 9|{{Arabi|ﻣَﺎ ﻳَﺸْﻌُﺮُﻭﻥَ}}]] ve [[Bakara 164|{{Arabi|ﻳَﻌْﻘِﻠُﻮﻥَ}}]] ve [[Bakara 170|{{Arabi|ﻣَﺎﻳَﻌْﻘِﻠُﻮﻥَ}}]] ve [[Bakara 75|{{Arabi|ﻳَﻌْﻠَﻤُﻮﻥَ}}]] ve [[Haşir 2|{{Arabi|ﻓَﺎﻋْﺘَﺒِﺮُﻭﺍ ﻳَﺎ ﺍُﻭﻟِﻰ ﺍﻟْﺎَﻟْﺒَﺎﺏِ}}]]
Ben dahi derim:
[[Haşir 2|{{Arabi|ﻓَﺎﻋْﺘَﺒِﺮُﻭﺍ ﻳَﺎ ﺍُﻭﻟِﻰ ﺍﻟْﺎَﻟْﺒَﺎﺏِ}}]]
Hâtime
[[Haşir 2|{{Arabi|ﻓَﺎﻋْﺘَﺒِﺮُﻭﺍ ﻳَﺎ ﺍُﻭﻟِﻰ ﺍﻟْﺎَﻟْﺒَﺎﺏِ}}]]
Zahirden ubûr ediniz! Hakikat sizi bekliyor. Fakat gördüğünüz vakit incitmeyiniz. Esahh ve lâzım!...
([[Risale:Muhakemat_(Asar-ı_Bediiyye)#Sekizinci_Mukaddeme|Muhakemat]])


==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==
==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==


==İlgili Maddeler==
==İlgili Maddeler==

17.43, 14 Temmuz 2024 tarihindeki hâli

Önceki Ayet: İsra 80İsra Suresiİsra 82: Sonraki Ayet

Meali: 81- Yine de ki: Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkumdur.

Kur'an'daki Yeri: 15. Cüz, 289. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Nakl-i sahih ile Habrü’l-Ümme ve Tercümanü’l-Kur’an olan Hazret-i İbn-i Abbas ve hâdim-i Nebevî ve ulema-i azîme-i sahabeden olan İbn-i Mesud’dan haber veriyorlar ki demişler: Feth-i Mekke gününde, Kâbe ve etrafında, taşta rasasla mıhlanmış üç yüz altmış sanem vardı. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm elinde kavse benzer bir değnekle, o sanemlere birer birer işaret ederek جَاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ اِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا deyip hangisine işaret etti, yere düştü. Sanemin yüzüne işaret ettiyse arkasına düşer, arkasına işaret ettiyse yüzüstüne düşer ve hâkeza sanemler yere yuvarlandılar.

(19. Mektup)


Yirmi Altıncı Mektup’un Üçüncü Mebhası’nı gayr-ı ihtiyarî, muhtelif rütbede mühim zatlara okudum. Hepsi “Çok doğru, çok güzel.” dediler. Evet, bu fakir çok tecrübe ettim ve yakîn hasıl ettim ki: وَ قُلْ جَٓاءَ الْحَقُّ وَ زَهَقَ الْبَاطِلُ … اِلٰى اٰخِرِ الْاٰيَة âyetinin lâyemut mu’cizesi vardır. Bu defaki mektupları birkaç defa muhtelif küçük cemaatlere okumak nasib oldu. Bunların birinde mühim bir âlim de vardı. Cümlesi hayret ve takdirlerini izhar ettiler.

Benim fikrime gelince: Bütün Risaletü’n-Nur ve Mektubatü’n-Nur, ihtiyac-ı zamana göre her sınıf erbab-ı din ve hattâ müfrit muannid olmamak şartıyla, dinsizleri bile ilzam ve ikna edecek derecededirler. Fakat (dünya bu) sevk-i menfaat, hırs-ı câh, küfür ve inat, gaflet ve kesel, şirk ve dalal gibi ilaçsız hastalıklara tutulanlar için bu Nurlara karşı göz yummak, görse bile kabul etmemek, gördüğünü inkâr etmek, hak ve hakikati reddetmek gibi divanelikler istib’ad edilemez. Malûm-u fâzılaneleri, Allah’ın şu muvakkat misafirhanesinde insan suretinde hayvanları eksik değildir. Bu Nurlar intişar etse idi elbette böylelerinin bugün istidlalen dermeyan edilen divanelik hezeyanları da açık olarak görülürdü.

Hulusi

(Barla Lahikası)


Ey ihvan-ı müslimîn!. Hal, lisan-ı hal ile bize beşaret veriyor ki: Sırr-ı

ﻗَﺪْ ﺟَٓﺎﺀَ ﺍﻟْﺤَﻖُّ ﻭَ ﺯَﻫَﻖَ ﺍﻟْﺒَﺎﻃِﻞُ

boynunu kaldırmış, el ile istikbale işaret edip, yüksek ses ile ilân ediyor ki: Dehre ve tabayi'-i beşere, damen-i kıyamete kadar hâkim olacak, yalnız âlem-i kevnde adalet-i ezeliyenin tecellî ve timsali olan hakikat-ı İslâmiyettir ki, asıl insaniyet-i kübra denilen şey odur.

İnsaniyet-i suğra denilen mehasin-i medeniyet, onun mukaddimesidir. Görülmüyor mu ki; telahuktan neş'et eden tenevvür-ü efkâr ile toprağa benzeyen evham ve hayalât, hakâik-i İslâmiyenin omuzu üzerinden hafifleştirilmiştir. Bu hal gösteriyor ki: Nücûm-u sema-yı hidayet olan o hakâik tamamen inkişaf ve tele'lü' ve lem'a-nisar olacaktır.

عَلٰى رَغْمِ اُنُوفِ الْاَعْدَٓاءِ

Eğer istersen istikbal içine gir, bak! Hakikatlerin meydanında hikmetin taht-ı nezaret ve murakabesinde teslis içinde tevhidi arayanlar, safsata ederek asıl tevhid-i mahz ve itikad-ı kâmil ve akl-ı selim kabul ettiği akide-i hak ile mücehhez ve seyf-i bürhan ile mütekallid olanlarla mübareze ve muharebe eder ise; nasıl birden mağlub ve münhezim oluyor...

Kur'ân'ın üslûb-u hakîmanesine yemin ederim ki: Nasara'yı emsali ile havalandırarak dalalet derelerine atan, yalnız aklı azl ve bürhanı tard ve ruhbanı taklid etmektir.

Hem de İslâmiyeti daima tecellî ve inbisat-ı efkâr nisbetinde hakâiki inkişaf ettiren, yalnız İslâmiyetin hakikat üzerinde olan teessüs ve bürhan ile takallüdü ve akıl ile meşvereti ve taht-ı hakikat üstünde bulunması ve ezelden ebede müteselsil olan hikmetin desatirine mutabakat ve muhakâtıdır. Acaba görülmüyor; âyâtın ekser fevatih ve havatiminde nev'-i beşeri vicdana havale ve aklın istişaresine hamlettiriyor. Diyor:

ﺍَﻓَﻠﺎَ ﻳَﻨْﻈُﺮُﻭﻥَ ve ﻓَﺎﻧْﻈُﺮُﻭﺍ ve ﺍَﻓَﻠﺎَ ﻳَﺘَﺪَﺑَّﺮُﻭﻥَ ve ﺍَﻓَﻠﺎَ ﻳَﺘَﺬَﻛَّﺮُﻭﻥَ ve ﺗَﻔَﻜَّﺮُﻭﺍ ve ﻣَﺎ ﻳَﺸْﻌُﺮُﻭﻥَ ve ﻳَﻌْﻘِﻠُﻮﻥَ ve ﻣَﺎﻳَﻌْﻘِﻠُﻮﻥَ ve ﻳَﻌْﻠَﻤُﻮﻥَ ve ﻓَﺎﻋْﺘَﺒِﺮُﻭﺍ ﻳَﺎ ﺍُﻭﻟِﻰ ﺍﻟْﺎَﻟْﺒَﺎﺏِ

Ben dahi derim:

ﻓَﺎﻋْﺘَﺒِﺮُﻭﺍ ﻳَﺎ ﺍُﻭﻟِﻰ ﺍﻟْﺎَﻟْﺒَﺎﺏِ

Ey ihvan-ı müslimîn!. Hal, lisan-ı hal ile bize beşaret veriyor ki: Sırr-ı

ﻗَﺪْ ﺟَٓﺎﺀَ ﺍﻟْﺤَﻖُّ ﻭَ ﺯَﻫَﻖَ ﺍﻟْﺒَﺎﻃِﻞُ

boynunu kaldırmış, el ile istikbale işaret edip, yüksek ses ile ilân ediyor ki: Dehre ve tabayi'-i beşere, damen-i kıyamete kadar hâkim olacak, yalnız âlem-i kevnde adalet-i ezeliyenin tecellî ve timsali olan hakikat-ı İslâmiyettir ki, asıl insaniyet-i kübra denilen şey odur.

İnsaniyet-i suğra denilen mehasin-i medeniyet, onun mukaddimesidir. Görülmüyor mu ki; telahuktan neş'et eden tenevvür-ü efkâr ile toprağa benzeyen evham ve hayalât, hakâik-i İslâmiyenin omuzu üzerinden hafifleştirilmiştir. Bu hal gösteriyor ki: Nücûm-u sema-yı hidayet olan o hakâik tamamen inkişaf ve tele'lü' ve lem'a-nisar olacaktır.

عَلٰى رَغْمِ اُنُوفِ الْاَعْدَٓاءِ

Eğer istersen istikbal içine gir, bak! Hakikatlerin meydanında hikmetin taht-ı nezaret ve murakabesinde teslis içinde tevhidi arayanlar, safsata ederek asıl tevhid-i mahz ve itikad-ı kâmil ve akl-ı selim kabul ettiği akide-i hak ile mücehhez ve seyf-i bürhan ile mütekallid olanlarla mübareze ve muharebe eder ise; nasıl birden mağlub ve münhezim oluyor...

Kur'ân'ın üslûb-u hakîmanesine yemin ederim ki: Nasara'yı emsali ile havalandırarak dalalet derelerine atan, yalnız aklı azl ve bürhanı tard ve ruhbanı taklid etmektir.

Hem de İslâmiyeti daima tecellî ve inbisat-ı efkâr nisbetinde hakâiki inkişaf ettiren, yalnız İslâmiyetin hakikat üzerinde olan teessüs ve bürhan ile takallüdü ve akıl ile meşvereti ve taht-ı hakikat üstünde bulunması ve ezelden ebede müteselsil olan hikmetin desatirine mutabakat ve muhakâtıdır. Acaba görülmüyor; âyâtın ekser fevatih ve havatiminde nev'-i beşeri vicdana havale ve aklın istişaresine hamlettiriyor. Diyor:

ﺍَﻓَﻠﺎَ ﻳَﻨْﻈُﺮُﻭﻥَ ve ﻓَﺎﻧْﻈُﺮُﻭﺍ ve ﺍَﻓَﻠﺎَ ﻳَﺘَﺪَﺑَّﺮُﻭﻥَ ve ﺍَﻓَﻠﺎَ ﻳَﺘَﺬَﻛَّﺮُﻭﻥَ ve ﺗَﻔَﻜَّﺮُﻭﺍ ve ﻣَﺎ ﻳَﺸْﻌُﺮُﻭﻥَ ve ﻳَﻌْﻘِﻠُﻮﻥَ ve ﻣَﺎﻳَﻌْﻘِﻠُﻮﻥَ ve ﻳَﻌْﻠَﻤُﻮﻥَ ve ﻓَﺎﻋْﺘَﺒِﺮُﻭﺍ ﻳَﺎ ﺍُﻭﻟِﻰ ﺍﻟْﺎَﻟْﺒَﺎﺏِ

Ben dahi derim:

ﻓَﺎﻋْﺘَﺒِﺮُﻭﺍ ﻳَﺎ ﺍُﻭﻟِﻰ ﺍﻟْﺎَﻟْﺒَﺎﺏِ

Hâtime

ﻓَﺎﻋْﺘَﺒِﺮُﻭﺍ ﻳَﺎ ﺍُﻭﻟِﻰ ﺍﻟْﺎَﻟْﺒَﺎﺏِ

Zahirden ubûr ediniz! Hakikat sizi bekliyor. Fakat gördüğünüz vakit incitmeyiniz. Esahh ve lâzım!...

(Muhakemat)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]