İnfitar 8: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
 
1. satır: 1. satır:
[[Kategori:İnfitar Suresi]]
[[Kategori:İnfitar Suresi]]
[[Kategori:Şemme'de (Mesnevi N.) Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Mesnevi-i Nuriye'de Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Risale-i Nur'da Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Hizb-ül Kur'an Ayetleri]]
[[Kategori:Hizb-ül Kur'an Ayetleri]]
[[Kategori:İnfitar Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri]]
[[Kategori:İnfitar Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri]]
19. satır: 22. satır:


==Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği==
==Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği==
{{Arabi|اِعْلَمْ}} Bil ey Said-i gafil ve fuzulî!<ref>Beşinci Söz'de ve Nur'un İlk Kapısı'nda var. -Müellif-</ref> Sen vazifeni terkedip Rabbinin vazifesiyle iştigal ediyorsun. Evet senin zulmün ve cehaletindendir ki, tâkatın dâhilindeki hafif ubudiyet vazifesini bırakıp
[[İnfitar 7|{{Arabi|اَلَّذِي خَلَقَكَ فَسَوّٰيكَ فَعَدَلَكَ}}]]
[[İnfitar 8|{{Arabi|فِي اَيِّ صُورَةٍ مَا شَاءَ رَكَّبَكَ}}]]
ayetinin sarahatıyla; seni yoktan var edip aza ve esasatını, cevarih ve cihazatını kemal-i intizam ve mizan içinde tesviye eden ve dilemiş olduğu tarzda vücudunu terkib eden Zat-ı Zülcelal'e hâs olan Rububiyet vazifesini, zaif başına ve beline ve kalbine yüklemişsin. Yahu kendi vazifeni bil, al! O'nun vazifesini ona bırak. Tâ ki saadet içinde istirahat edesin. Yoksa âsi bir şakî ve hain bir azgın olursun.
Evet senin meselin şöyle bir askere benzer ki; onun aslî bir vazifesi vardır ki, mahsus bir tarz-ı talim ile harb ve cihaddır. Padişah onun bu vazifesinde ona levazımatını ihzar etmek suretiyle yardımcısıdır. Bir de onun padişahına mahsus bir vazife de vardır ki, o da o neferin erzakını, tayinatını ve libasını, hattâ ilâcını vermektir. Lâkin padişah o neferi bu vazifenin bazı işlerinde devlet hesabına bazen çalıştırır. İşte bu sırdandır ki, yemeğini pişiren bir nefere sorsan: "Ne yapıyorsun?" "Devletin suhrasını yapıyor ve angaryasını çekiyorum" der. Demiyor: "Nafakam için çalışıyorum." Çünkü kat'î biliyor ki; nafaka te'min etmek, onun vazifesi değildir, belki hattâ hastalanıp âciz kaldığı zaman bile, lokmayı ağzına koymaya kadar devletin vazifesidir. Şu halde, asıl vazifesini bırakıp, rızkını tedarik etmek için çarşıda ticaretle meşgul olan bir nefer, şakî bir cahildir. Ve elbette tokat yiyecek ve te'dib edilecektir. Hem talim ve cihadı bırakan bir asker, âsî bir haindir ve elbette darb ve ta'nif edilmesi lâzımdır.
İşte ey Said-i şakî! Sen o nefersin; senin namazın, talimatındır. Ve terk-i kebairin ise, takvandır.. ve nefis ve şeytanla olan mücaheden de, harbindir. Senin yegane gaye-i fıtratın da budur. Fakat bunda da muvaffık ve muîn yine ancak Allah'tır.
Amma senin rızkın ve hayatının idamesi ve buna müteallik emval ve evlâd ve sairen hepsi, senin Fâtırının vazifesine aittir. Bununla beraber, fiilî veya halî veya kalî lisanlar ile sual edip istemek için, onun hazain-i rahmetinin kapılarını çalmak vesilelerinde seni bazan çalıştırır. Hem bazan onun nimet matbahlarına götüren yollarda yürütme işinde de seni istimal eder. Tâ ki sen, lisan-ı istidad veya lisan-ı ihtiyaç veya lisan-ı fiil veya lisan-ı hal; veyahut da lisan-ı kal ile Cenab-ı Hakk'ın sana tayin ve takdir ettiğini isteyesin.
Evet, sen ihtiyarsız ve iktidarsız bir tıfl iken, seni rızıkların en güzeliyle rızıklandıran; ve yaz mevsiminde ruy-i zemin bahçesini misafirlerine bir matbah yapıp, bağ ve bostan kaplarında feyz-i rahmetini ifaze eden ve ağaç çanaklarını taamların en lezizleriyle dolduran; ve rızkı münhasıran taahhüd-ü Rabbanîsine alıp, bütün hayvanatın rızkını veren ve rızık tedarikini onların zaif omuzlarına tahmil etmeyip; hem onları ve hem sizleri rızıklandıran bir Semi-i Alîm ve bir Kadir-i Gani olan Allah hakkında rızkın için ittihamda bulunman, çok acib bir cehalettir.
İşte madem öyledir; Vazife-i asliyen olan ubudiyeti ifadan sonra, seni öbür vazifelerde de istimal ettiği vakit, onun hesabıyla ve ismiyle ve izniyle işle, hareket et! Şayet vazife-i ubudiyet ile vazife-i rızkiye birbiriyle taâruz etseler, hemen vazife-i asliyene dön; ve Rezzak-ı Zülcelal'e tevekkül et ve de:
{{Arabi|حَسْبُنَا اللّٰهُ وَ نِعْمَ الْوَكِيلُ نِعْمَ الْمَوْلَي وَنِعْمَ النَّصِيرُ}}
([[Risale:Şemme_(Mesnevi_Badıllı)#82._Parça|Şemme, Mesnevi-i N. (Badıllı)]])


==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==
==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==


==İlgili Maddeler==
==İlgili Maddeler==

08.37, 28 Temmuz 2024 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Önceki Ayet: İnfitar 7İnfitar Suresiİnfitar 9: Sonraki Ayet

Meali: 6-7-8- Ey insan! Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?

Kur'an'daki Yeri: 30. Cüz, 586. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

اِعْلَمْ Bil ey Said-i gafil ve fuzulî![1] Sen vazifeni terkedip Rabbinin vazifesiyle iştigal ediyorsun. Evet senin zulmün ve cehaletindendir ki, tâkatın dâhilindeki hafif ubudiyet vazifesini bırakıp

اَلَّذِي خَلَقَكَ فَسَوّٰيكَ فَعَدَلَكَ

فِي اَيِّ صُورَةٍ مَا شَاءَ رَكَّبَكَ

ayetinin sarahatıyla; seni yoktan var edip aza ve esasatını, cevarih ve cihazatını kemal-i intizam ve mizan içinde tesviye eden ve dilemiş olduğu tarzda vücudunu terkib eden Zat-ı Zülcelal'e hâs olan Rububiyet vazifesini, zaif başına ve beline ve kalbine yüklemişsin. Yahu kendi vazifeni bil, al! O'nun vazifesini ona bırak. Tâ ki saadet içinde istirahat edesin. Yoksa âsi bir şakî ve hain bir azgın olursun.

Evet senin meselin şöyle bir askere benzer ki; onun aslî bir vazifesi vardır ki, mahsus bir tarz-ı talim ile harb ve cihaddır. Padişah onun bu vazifesinde ona levazımatını ihzar etmek suretiyle yardımcısıdır. Bir de onun padişahına mahsus bir vazife de vardır ki, o da o neferin erzakını, tayinatını ve libasını, hattâ ilâcını vermektir. Lâkin padişah o neferi bu vazifenin bazı işlerinde devlet hesabına bazen çalıştırır. İşte bu sırdandır ki, yemeğini pişiren bir nefere sorsan: "Ne yapıyorsun?" "Devletin suhrasını yapıyor ve angaryasını çekiyorum" der. Demiyor: "Nafakam için çalışıyorum." Çünkü kat'î biliyor ki; nafaka te'min etmek, onun vazifesi değildir, belki hattâ hastalanıp âciz kaldığı zaman bile, lokmayı ağzına koymaya kadar devletin vazifesidir. Şu halde, asıl vazifesini bırakıp, rızkını tedarik etmek için çarşıda ticaretle meşgul olan bir nefer, şakî bir cahildir. Ve elbette tokat yiyecek ve te'dib edilecektir. Hem talim ve cihadı bırakan bir asker, âsî bir haindir ve elbette darb ve ta'nif edilmesi lâzımdır.

İşte ey Said-i şakî! Sen o nefersin; senin namazın, talimatındır. Ve terk-i kebairin ise, takvandır.. ve nefis ve şeytanla olan mücaheden de, harbindir. Senin yegane gaye-i fıtratın da budur. Fakat bunda da muvaffık ve muîn yine ancak Allah'tır.

Amma senin rızkın ve hayatının idamesi ve buna müteallik emval ve evlâd ve sairen hepsi, senin Fâtırının vazifesine aittir. Bununla beraber, fiilî veya halî veya kalî lisanlar ile sual edip istemek için, onun hazain-i rahmetinin kapılarını çalmak vesilelerinde seni bazan çalıştırır. Hem bazan onun nimet matbahlarına götüren yollarda yürütme işinde de seni istimal eder. Tâ ki sen, lisan-ı istidad veya lisan-ı ihtiyaç veya lisan-ı fiil veya lisan-ı hal; veyahut da lisan-ı kal ile Cenab-ı Hakk'ın sana tayin ve takdir ettiğini isteyesin.

Evet, sen ihtiyarsız ve iktidarsız bir tıfl iken, seni rızıkların en güzeliyle rızıklandıran; ve yaz mevsiminde ruy-i zemin bahçesini misafirlerine bir matbah yapıp, bağ ve bostan kaplarında feyz-i rahmetini ifaze eden ve ağaç çanaklarını taamların en lezizleriyle dolduran; ve rızkı münhasıran taahhüd-ü Rabbanîsine alıp, bütün hayvanatın rızkını veren ve rızık tedarikini onların zaif omuzlarına tahmil etmeyip; hem onları ve hem sizleri rızıklandıran bir Semi-i Alîm ve bir Kadir-i Gani olan Allah hakkında rızkın için ittihamda bulunman, çok acib bir cehalettir.

İşte madem öyledir; Vazife-i asliyen olan ubudiyeti ifadan sonra, seni öbür vazifelerde de istimal ettiği vakit, onun hesabıyla ve ismiyle ve izniyle işle, hareket et! Şayet vazife-i ubudiyet ile vazife-i rızkiye birbiriyle taâruz etseler, hemen vazife-i asliyene dön; ve Rezzak-ı Zülcelal'e tevekkül et ve de:

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَ نِعْمَ الْوَكِيلُ نِعْمَ الْمَوْلَي وَنِعْمَ النَّصِيرُ

(Şemme, Mesnevi-i N. (Badıllı))

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

  1. Beşinci Söz'de ve Nur'un İlk Kapısı'nda var. -Müellif-